“RUHUNU YİTİRMİŞ BİR ÜLKE NASIL BAĞIMSIZ OLABİLİR Kİ”?!

Evet, sevgili okurlar!

Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın, 19 yıldan beri devletin yönetimini elinde tuttuğu, aşikardır.

Yönetim şekli bize şunu gösterdi ki; ortaya konulan iradeyle, kırk yıldan beri varlık gösteren “terör macerasının”, önü kesilmiştir...

Peyderpey olsa dahi; marjinal hale gelmiştir...

Bakınız..

12 Eylül 1980 askeri darbesi ile 28 Şubat süreci arasında geçen 17 yıllık zaman dilimi içerisinde; Türkiye gerek içten olsun, gerek dıştan olsun “hep sırtından” hançerlendi...

Terör “korku imparatorluğuyla” palazlandı...

Şiddet, işkence, katliamlar...

Köy yakmalar..

Faili meçhul cinayetler..

Hayali suçlamalar...

Gece terör, gündüz kolluk kuvvetleri...

Çok yönlü bir “vesayetle” ülke ve millet “benlik” tahribatına uğratıldı?..

Yıkım üstüne yıkımlar inşa edildi!...

***

Ancak, tüm bu yaşananlar karşısında, dün olduğu gibi bugün de, tarihin bir çok döneminde de, Türkiye insanı, inanmış bir toplum olarak, tarihi ve kültürel değerleriyle, hep yaşayagelmiştir...

Herşeye rağmen; “taviz” vermemiştir...

Davasında, hep zaferler üstüne zafer elde etmiştir...

Yüz yıl öncesine, yani 1923’ten önceki tarih “bu zaferlere” şahittir...

Bu milletin tarihine, kültürüne, cihad ruhlu ecdadının geçmişine bakıldığında tümüyle destansı kahramanlıklarla dolu...

Yayılmacı bir stratejiyle, Viyana kıyılarına kadar at koşturmuştur...

Küfür dünyasını mağlup etmiştir ve hep zirvelere doğru tırmanma göstermiştir...

Ne hazindir ki, mücahit kahraman ecdatların cihanşümul hareketiyle büyüyerek gelen bu millet, Osmanlı’nın çöküşüyle denir ya “yerle yeksan” edildi...

Aba ecdatlarının yaşam tarzından, inançlarından, cihat ruhundan uzaklaştırıldı...

Yeni bir dünya düzeni sinsiliğiyle, kozmopolit İttihat ve Terakki Partisi’nin oluşumuyla; “her şey” alt üst edildi...

Ki, son bir asırda yaşananlar bir milletin nasıl; “tarihinden ve değerlerinden” uzaklaştırılarak, “kozmopolit” bir kimliğe nasıl dönüştürüldüğünü ortaya koymaktadır..

Ve bu asırda, gelen iktidarlar, gidenleri aratmıştır..

Ancak şu hakikati de, gözardı etmememiz gerekir...

 Başkan Erdoğan’ın “yönetimindeki”  19 yılı, bu gidişattan ayrı tutmak lazım..

Çünkü, devlet yönetimini ele alan Erdoğan, ülkeye ve millete, çok büyük mesafeler kat ettirmiştir...

Hem de dünya çapında büyük harikalar gerçekleştirmiştir.

Onlardan birisi de Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasıdır.

Bize göre bu her şeyi tarihsel olarak  “devrim” niteliğinde hatırlattığı gibi; yeter de artar  bile…

***

Beri yandan, 12 Eylül ile 27 Şubat darbeleri arasında geçen süreçte yine o kirli vesayetçilerin darbe hareketleri söz konusuydu...

Hem de inançsız CHP’nin altı oklu ambleminin manaları millete yutturulmaya çalışılıyordu...

Erdoğan tarafından kurulan AK Parti, işte bu gidişatın da  önünü kesti...

Her ne kadar; o altı oklu zehirli hançerini ve vesayetçilerini harekete geçerek hazırladıkları başta DHKPC olmak üzere çeşitli terör örgütlerini yeniden türettiyse de!...

Devlete karşı başkaldırılara yeltendiyseler de, uzun süre çok sayıda masum insanların kanını dökmeye çalıştıysalar da...

Dedik ya, Erdoğan’ın kurduğu AK Parti, o günden günümüze dek verdiği mücadeleyle, yüksek oranda “üstlerinden” gelebildi...

Başarılı sonuçlar elde etti...

Bugün terör konuşulmuyor..

Bugün vesayetler tartışılmıyor..

Bugün, içten ve dıştan “şer yapıların” hakimiyeti hissedilmiyor..

Yani ülke ve millet; “huzur, güven ve istikrar” içerisinde..

Büyüyen, gelişen, “küresel güç” olma yolunda ilerleyen bir Türkiye var!...

İşte bu da, Başkan Erdoğan’ın, inandığı davanın kendisine feraset kıldığı, “iman nuru” ışığında, gerçekleşiyor..

Bakınız, kaç gündür Başkan Erdoğan ABD’de bulunuyor..

BM 76’ncı kuruluş yıldönümüne davetli olarak...

Genel Kurul’da, tüm dünyaya haykırarak Türkiye’yi “tarihsel” bir duruşla, temsil etti...

Devletimiz ve milletimiz kadar, İslam dünyasının sesi ve soluğu oldu...

Haçlılar cesaret edip bir şey diyebildiler mi?...

Hele hele şu Yunanlılar...

Cesaret edip de;

 “Ey Erdoğan,

84 yıldır, müze olan Ayasofya’yı yeniden camiye çevirmen bizim yanımızda kabul edilebilecek bir şey değildir” diyememişlerdir.

Dut yutmuş bülbül gibi; kesildiler..

Erdoğan, her zamanki gibi, başı dik alnı açık gür bir sesle tüm dünya emperyalizmine karşı, özellikle ABD’ye Afganistan’ı işgal etmesiyle ilgili; “Yirmi yılın hesabını versin” diye, seslenmesi, gurur verici...

New York’ta CBS televizyonuna konuşan Erdoğan, ABD’nin Afgan mülteciler konusunda daha fazla sorumluluk alması gerektiğine dikkat çekiyor...

Ve diyor ki;

ABD yirmi yıldır neden orada olduğunun cevabını versin...”

Bize göre Erdoğan’ın bu haykırışı temsilen Selçukluları, Osmanlıları dünyaya, bir kez daha hatırlatmıştır.

Bu itibarla diyoruz;  97 yıldan beri emperyalist haçlı hain güçleriyle, Siyonizm markalı hareketlerin Türkiye’deki varlıklarının önü kesilmiştir...

Tebrik ediyoruz...

Duamız, Allah uzun ömürler versin...

Tabi ki, toplum ve tüm İslam dünyası Erdoğan’ın bu sesini can kulağıyla dinlediği gibi, tebrik etmiştir  ve dua etmektedir...

Çünkü, Erdoğan’ın bu sesi, rastgele bir ses değildir...

 97 yıl önce Cumhursuz olarak kurulan bir cumhuriyetin, bu cumhuriyet süreci içerisinde Lord Gürzonların veyahut Emanuel Karasu’ların, Mohis Kohen’lerin sözde Türkçeleştirilmiş planları, hem de sekülarizme dayalı planları, Kemalizm anlayışına dayalı planlar ve CHP’nin altı oklu planlarının tümünün önünü kesen bir sestir...

 Erdoğan’ın bu hareketi her gün biraz daha bu millete çok büyük ümitler yeşertmektedir...

Akif’in dediği gibi...

 “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı..”

İşte bu mananın rotasında Erdoğan yürüyor...

Bu yoldaki yürüyüş, herşeye bedeldir...

Çünkü, Erdoğan’ın bu başarılı hareketleri batı emperyalizminin tarih boyunca zorla elde ettiği gücü, eritmektedir...

Batının kibrini, sahte azametini yenmiştir...

Ancak tüm bu güzelliklere rağmen bize göre, hala çözüm bekleyen sorunlar vardır...

Yani, yeterli değildir.

Yeterli olabilmesi için ülke içinde mevcut ekonomiksel sıkıntıların, piyasadaki sıcak paranın yokluğu, bazı kamu kurum ve kuruluşlarının keyfiyetlerine dayanarak millete rağmen yaşatılan sıkıntıların, çözüme kavuşması gerekir...

Çünkü, bu minvalde çok büyük sıkıntılar söz konusudur...

Mevcut sıkıntıları bugün için ele alırsak, köşemiz yetmez!...

Ama satırlar arasında bazı başlıkları da sizinle paylaşmak istiyorum..

Örneğin; TEDAŞ...

Millete gönderdikleri faturaların ne kadar abartılı olduğu tartışılmaz bir gerçek..

Zam üstüne zam...

Sıkça elektrik kesintilerine gidilmesi...

İş çevrelerinin potansiyel çalışmalarının hızını düşürmesi...

Büyük meblağda zararlara neden olması...

Keyfi uygulamalar...

 “Ne yaptıysam yanıma kar kalıyor” mantığıyla hareket eden; TEDAŞ’a “dur diyen” yok?...

Bölgemizdeki bazı bürokratların, bazı yanlış siyasetçilerin AK Parti’nin gölgesinde keyfiyete dayalı yaptıkları kişisel maceraların varlığını da, Hindistan’daki Sağır Sultan dahi biliyor.

Bölgedeki nice eski KCK’lıların, mafya türü arazilerin üzerine çöreklenmeleri, haksız yere para kazanmaları...

Ne yazık ki yerel yönetimler, hele hele kayyumlar olup-bitene seyirci kalmakta...

Böylesi kaotik ortam; hükümete çok büyük zarar vermektedir...

Handikap yaratıcı...

Özellikle sayın Erdoğan’ın ve partinin gelişmelerini engelleyerek, adeta suikastlar yapılmaktadır...

Bu itibarla diyoruz ki; sahada kazanılan masada kaybedilmesin.

Nasıl ki, istiklalimizi elde edebilmek için milli mücadelede verilen fedakarlıklar ve karşılığında alınan zaferler; 1923’ten sonra masada kaybedildiyse...

Lozan’ın hezimeti zafere dönüştürülmek istendi...

Yüz yıldan beri “milli mücadele ruhu” bu hezimetle, söndürülmeye çalışıldı.

İşte o hezimet, bir daha yaşatılmasın!...

Önemli bir nokta da; Gençlik...

Şuan, sekülarizm adı altında dinden oldukça uzaklaştırılmaya çalışılıyor...

İnanç zafiyetinden dolayı meydana gelen toplumsal bir dejenerasyon ve aile çürümüşlüğü, ivedilikle göz önüne alınarak, çözüme kavuşturulmalıdır...

Eğer bunlar sağlanırsa, ümit ediyoruz ki Erdoğan dışarıdaki yükselişini içerde de aynı şekilde tüm bu batıl ve fesat oyunlarının önünü keserek, “iman nuruyla” ülke ve millet yol alacaktır...

Netice itibariyle...

İman dolu bir şefkat yumruğu üzerine atarak bu hali darmadağın edecektir diye düşünüyoruz.

En derin sevgi ve saygılarımla.

Hayırlı Cumalar