“RUHUNU YİTİRMİŞ BİR ÜLKE NASIL BAĞIMSIZ OLABİLİR Kİ”?! (II)

Evet, sevgili okurlar!

Bir önceki sohbetimize başlık olarak kullandığımız “Ruhunu Yitirmiş Bir Ülke Nasıl Bağımsız Olabilir ki” cümlesi elbette ki mana itibariyle, anlamlı...

Derinliği yüksek...

Gerek tarihsel hadiseleri barındırdığı gibi, gelecek açısından da dersler ihtiva ediyor...

Günümüzdeki mevzuları da; bu manada yorumlamak lazım..

Onun için de, bugün aynı başlık altında sohbet serimize devam etmek istiyoruz...

Sevgili dostlar!

Bilindiği üzre devletleri, toplumları, bireyleri yöneten tüm sistemlerin kendisine has ilkeleri, prensipleri, kural ve kaideleri vardır.

İster batıl, yanlış, hukuk dışı, mezalim yağdıran sistemler olsun, ister hakkı, hakkaniyeti, hukukun üstünlüğünü koruyan sistemler olsun…

İlla ki bağlı bulundukları ilkelerin, prensiplerin, kaide ve kuralların doğrultusunda; varlık gösterirler!...

Şu da bir gerçektir...

Batıl, antidemokratik, hukuk dışı sistemler, “kaide ve kurallarının” dışına çıkmazsa bile, belli bir zaman dilimi içerisinde “ilkeleriyle inatlaşmaya” girip, kendini imha eder...

Mağlup olur...

Çünkü zulüm var, istibdat var, ihanet var, hainlik var...

Kendinden “başkasını” kabul etmeyen batıl ve batıl anlayış, er ya da geç; “çökmeye ve yerle yeksan” olmaya mahkumdur..

En büyük zafiyeti ise “maneviyattan” yoksun oluşudur..

Ki, dünya tarihi buna şahittir…

Ama hakka, hakkaniyete, adalete, gerçekçiliğe, haram yerine helale inanan sistemler uzun ömürlüdürler..

Başı dik, alnı açık, “maneviyatı” yüksektir...

Maddiyatı değil, maneviyatı, insani ve rahmani ilkeleri, benimseyendir..

Ki, dünya tarihi de buna şahittir.

Hiçbir mezalim ve mezalimin arkasına sığınıp, yaptıklarını kendine zırh olarak kullanan anlayışlar, kesinlikle muratlarına ermemişlerdir...

Maksatlarına ulaşamadıkları gibi; sonları hüsran olmuştur..

Başta söylediğim gibi, biz 33 yıldan beri medya grubu olarak, kamuoyunun huzurundayız...

Elbette ki bizim de ilkelerimiz var, prensiplerimiz var, kaide ve kurallarımız vardır...

İşte bu kaide ve kurallara bağlılığımızdan dolayıdır ki, bu bölgede, bu coğrafyada hep başımız dik, alnımız açık, uzun ömürlü bir yaşamı, ifa ediyoruz...

Allah nasip ederse daha da gür ve kapsamlı bir yaşamı hedefliyoruz..

Zira hiçbir edepsizin edepsizliğine eyvallah demedik.

Devlet gücünü kendine zırh edip, o gücün arkasında, enva-i yasadışı faaliyetleri sergileyen, kişisel çıkar, rant temin edenlerin karşısında olmuşuzdur..

Devlet imkanlarını kendine kalkan olarak kullanan, hatta bölgemizdeki kirli zorba, jakoben, ceberuti saldırganlığı kendine ilke edenlerle hep mücadele edegelmiş bir anlayışa sahibiz...

Kurumsallaşmış bir medya grubuyuz.

Bu mücadeleyle ilkelerimize hiç halel getirmeden dosdoğru yolumuza devam ederek bugünlere geldik..

Aynı rotamızda yürümeye devam edeceğiz..

Elbette ki bu uğurda 12 şehit verdik...

Devletle beraber mücadele edip, gerek devletin bünyesinde palazlanmış vesayetçi anlayışa sahip, Kemalizm’in zırhına bürünmüş, laikçi, darbeci hıyanet erbabları olsun, gerekse özellikle coğrafyamızda hani “Günoğlu” diyorlar ya bukalemun gibi gününe göre renk değiştirip, kılıktan kılığa giren hıyanet erbabları olsun, hepsini deşifre etmişiz, ediyoruz, etmeye devam edeceğiz.

Bu itibarla diyoruz ya “Allahu gayetuna, ver resulu zayimu na, vel Kur’anu düsturuna, vel cihadu sebiluna, vel mevtu fisebilillahi esma emanina.”

Yani “Bizim hedefimiz, gayemiz Allah adına çalışmaktır...

Bizim önderimiz de Hz. Muhammed (S.A.V.)’dir...

Bizim ilke ve dayanak noktamız Kur’an’dır.

Allah yolunda cihad etmek, mücadele etmek, batıla galip gelmek yolumuzdur.

Ölüm bizim için en şerefli bir gündür.”

Bu itibarla ilke ve prensiplerimiz bu saydığımız beş ana unsurdan zerre kadar imkan dahili doğrultusunda ayrılmıyoruz, yolumuzdan da şaşmıyoruz...

Hiçbir batıla, hiçbir yanlışa, eyvallah da demeyiz…

Yasaların, kanunların bize vermiş olduğu yetkiler ve görevler prensibi içerisinde, yolumuza devam edeceğiz..

En şerefli ve üstün anlayışımız da gerçekleri saptırmadan kamu vicdanına götürmektir..

Hakikatleri, kamuoyuyla paylaşmaktır.

Zaten basının da temel görevi budur.

Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ilgili maddeleri de, zaten bunu açık ve net olarak ifade etmektedir...

Mevcut anayasamızın 26, 27 ve 28’inci maddelerinde de “basının hür ve serbest çalışmasını” teminat altına almıştır.

Bu itibarla diyoruz ki; yukarıda saydığımız ilke ve prensiplerimiz gölgesinden başka hiçbir siyasi ve siyasetçinin himayesinde değiliz, olamayız da!..

Çünkü biliyoruz ki, ülkemizdeki icra edilen siyaset, “salih bir rotada” yürümediği gibi, basmakalıp, kozmopolit bir hal almıştır...

Her sıkıştığında, “demokrasiden” dem vuruyor..

Her aldatmaya yeltendiğinde, “demokrasiden” söz ediyor..

Ama sonuç yok...

Gününü gün etmekten başka!?..

Yıllardan beri bölge insanlarımıza ve özellikle Diyarbakır halkına karşı iktidarların gölgesinde ehil olmayan, hiçbir liyakata sahip olmayan, rastgele bazı bürokratların gönderilmesi, tartışılmaz bir gerçektir...

Kendilerine güvenen, kendilerini büyük bir beğeni içerisinde topluma enjekte etmeye çalışan ve geçmişi şaibelerle dopdolu, hasbelkader iktidarın siyasetine sığınmış bazı politikacılarla işbirliği içerisinde bulunan bürokratların, kurumları politize etmesi!...

Hele ki, kerameti kendinden menkul bazı bürokratlar var ki, halkın ticaretine, halkın günlük çalışma akışlarına müdahale ederek “iş yapıyorum” gibi kendilerini göstermeleri de ayrı bir garabet...

İşte bu hal-i durum, hiç unutmayalım ki kimseye fayda vermiyor ve getirmiyor da!...

Bugüne kadar yapanlar da tarih boyu hep keellem yekun hiç olmamış gibi yok olup gitmişlerdir...

Ne diyoruz, onlar yolcu halkımız, kamu vicdanımız ve bizler hancıyız.

Biz yerimizdeyiz..

Ama, onların birçoklarının bugün esameleri bile okunmuyor...

Bu itibarla diyoruz ki, sakın, lütfen devlet adına, millet adına, iktidar adına hizmetleriniz çifte standartlı olmasın, görüntünüz riyakarlığa yönelik olmasın, dosdoğru çalışın, rant ve çıkarı da kendinize ilke yapmayın.

Dostane tavsiyemiz budur.

Zaten Türkiye neredeyse seçim sathi mailine girmiş durumdadır.

Bizim Cumhurbaşkanımız’ın da çok büyük titizliklerle bu tür bürokrat veya siyasileri de mercek altına aldıklarını düşünüyoruz ve inanıyoruz.

En derin sevgi ve saygılarımla…