Görüş Bildir

TERÖRLE MÜCADELE KAPSAMINDA DEVLETİN BÜYÜK İMKÂNLARI!?

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre “tarih tekerrürden ibarettir” deniliyor.

Ve öyledir de!.

Yıllardan beri bu devlet, aziz milletimizle güç birliği ederek “terörle mücadele” etmektedir..

Ki etmeye de devam ediyor...

“Terör ve terörist yapılar” iç ve dış “yapıların” desteğiyle, dün olduğu gibi bugün de; “varlık” göstermektedir..

***

Hiç kuşkusuz ki, dış mihraklardan oluşan gizli, bakteriyel unsurlar, dün nasıl devletin bünyesine yerleşerek faaliyet yürütmüşlerse,  bugün de aynı halin, aynı sistem içerisinde yürürlükte olduğunu görüyoruz...

Her zaman bu köşede dile getirmek istediğimiz çok önemli konuları işlerken, tarihsel örnekler vermekteyiz...

Çünkü ardı arkası kesilmeyen, geçmişte yaşandığı gibi bugünlerde de aynı mevcut hadiselerin, yaşandığını görüyoruz...

Nice fitne ve hıyanet unsurlarının gizliden gizliye toplumun bünyesine yerleşip, dost görünüp düşmanca iş yaptıklarını, artık sağır sultan dahi bilmektedir...

Bunların varlıklarını kimse inkâr edemez.

Nitekim toplum bunları zaman zaman fark ediyor ve mücadelesini veriyor.

Bu kirli bakteriyelleri devletin sorumlu mercilerine gerek yazılı olarak, gerek dijital olarak ve gerekse medya yoluyla “dumanlı havadan faydalanan kurtları” tespit edip deşifre etmektedir...

Ama ne yazık ki bu coğrafyamızda, özellikle Diyarbakır’ımızdaki bazı sorumlu makam ve merciler bir türlü bunları görmüyor veya görmezlikten geliyor.

Yıllardan beri bu tespitlerimizi kamu vicdanına sunuyoruz, deşifre ediyoruz.

Ama her nedense önemli bazı bakanlıklarımızın görevlendirip çok önemli makamlara getirdiği şahsiyetler, bir türlü toplumu vahim derecede etkileyen fütursuzca yaşanan ve yaşatılan olayların üzerine gitmek istemiyor.

Elbette ki kamuoyu bunları fark ediyor…

Tepkisini gösteriyor, şikâyetini yapıyor...

Lakin sanki hiç bir şey olmamış gibi “eski tas eski hamam” misaliyle çarklar dönüyor.

Olan millete oluyor, olan devlete oluyor.

Devletin yapmış olduğu nice harcamalar da bir çırpıda çul olup gidiyor.

İcmalen bu söylediklerimize açıklama getirerek kamuoyu karşısında medya olarak sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz.

Ama görünen odur ki hiç olmamış gibi herkes çok rahat gününü gün ediyor, tabiri caizse kulaklarına pamuk tıkamış vaziyette..

Yani üç maymunu oynuyor...

Biz bu coğrafyada, hatta bu ilimizde 28 Şubat’ta dahi tüm olup bitenleri yazdık, çizdik.

Hem de kamuoyuyla beraber olayların üzerine gittik.

Ama devletin buralara, bu coğrafyaya görevlendirdiği sorumlu zevat bir türlü kendine gelmedi ve söylediklerimizi anlayamadılar veyahut anlamazlıktan geldiler.

PKK ve FETÖ gibi terör odakları palazlandıkça palazlandı...

Gizliden gizliye devletin en ücra köşelerine kadar sızdılar.

Tahribatlarını, bozgunculuklarını yaptıkları kadar yaptılar.

Biz hep söyledik, yazdık, deşifre ettik.

Ama heyhat!

Hiç olmamış gibi kimse umursamadı?

Biz o zamanlar diyorduk ki;

“Terör odaklarının varlığı, devletin bünyesine sızdırılmış bazı fitne unsurlarının yaptıklarıyla eşdeğerdir.

Hatta terör odaklarının yapamadıklarını PKK yapmış gibi göstererek, aslında devletin içine itirafçı olarak kabul edilen nice insanlar, namuslu vatandaşlara iftira ediyorlar.

İcra ettikleri terör olaylarını PKK unsurlarına mal edip, PKK’yı oldukça kahramanlaştırıyorlardı, devleştiriyorlardı.

Sonradan meydana çıkıyordu ki, olayı gerçekleştiren PKK değil, bizzat onlar tarafından yapılmış.

Yapanlar itirafçılardı..

Ama devletin yanında sözde görünen kişilerdi...

Bunları tarih vererek ispat edebiliriz.

Ama ne bu köşemiz bunu kapsayabilir, ne de zamanımız uygundur.

Tabi Allah nasip ederse bunları bir bir deşifre edeceğiz..

Deşifre ediyoruz da kime deşifre ediyoruz?

Sistem aynı sistem.

Anlayış aynı anlayış.

Yasalar aynı yasalar.

Anayasa aynı anayasa.

Ama zamanaşımı içerisinde görevlendirilen adamlar aynı olmasa da aynı sistem zincirleme olarak yürürlükte!?..

***

Biz bunları zaman zaman buradan yazdığımız gibi, önemli bazı bakanlarımıza da yazıyoruz, çiziyoruz, gönderiyoruz.

Ama iktidar partisi olan AK Partinin bünyesine sızmış bazı yanlış unsurlar yüzünden parti rahat adım atabilme şansını, bu minvalde bir türlü yakalayamıyor.

Anlaşılan odur ki yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi devletin kılcal damarlarına sızdırılmış fitne unsurları, hep kendini makyajlayarak, aldatmaca politikasıyla kendilerini suret-i haktan gösterip, devletin zirvesini dahi ikna edebiliyorlar!!.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Tarih göstererek söylüyoruz.

DYP ile SHP koalisyonu döneminde Başbakanlık görevini üstlenen Sayın Tansu Çiller ile Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın, Milli Eğitim Bakanı da Nevzat Ayaz... 

Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde kamuoyu ve basınla olayları görüşüp paylaşmak üzere terörle mücadele kapsamında yılbaşı toplantısı yaptılar.

Yemekli bir toplantıydı...

Bende davetliydim ve katılım gösterdim...

Yani ordaydım...

Başbakan Çiller Hanımefendi konuşmasına son verirken, basının sorularını dinlemeye başladı.

Sıra bana geldi.

Ben de dedim ki:

“Sayın Başbakanım.

Terör odaklarının varlığı, her gün biraz daha hız kazanıyor.

Dağa giden terörist gençler, sıradan giden insanlar değildir.

Genellikle okumuş gençlerdir.

Yani Ortaokul, Lise ve Üniversite gençleridir.

Bu gençler, esnafın-tüccarın, köylünün gençleri değildir.

Peki, nerde okumuş?

Milli eğitim müfredatında okumuş, tedrisatını yapmış.

Ya eğitimi yarıda bırakıp gidiyor veyahut da eğitimi bitirdikten sonra öğretici olarak dağa çıkıyor..

O da herkesi eğitiyor.

Bu suç kimdedir?

Bu genç teröristler kimlerin fabrikasından çıkıyor, kaynakları nedir..”

Bu minvalde, sorular sordum...

Başbakan Hanımefendi bana baktı ve gülümsedi.

“Bunu Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın Beyefendi’den sor.”

“Peki, sorum ona olsun” dedim.

Murat Bey de dedi ki:

“Bunu Milli Eğitim Bakanı Nevzat Bey’den sor.”

Mesele aynen böyle gelişti.

Cevap alamadık tabi, sorular bitti, toplantı da bitti.

1 Ocak 1993’tü.

3 Ocak 1993’te Diyarbakır Söz Gazetesi binasına saldırı düzenlendi.

Allah’a şükür herhangi bir can ve mal kaybı olmadı.

Ufak sıyrıklarla personelimiz kurtuldu.

Ama üç tane terörist yakalandı.

O zamanki emniyet çok çok aktifti.

Özellikle terörle mücadele şubesi gecesini gündüzüne katarak mücadele veriyordu.

Aynı sokak içerisinde aniden önlerini kesti ve yakaladı.

İki terörist ölü olarak ele geçirildi, bir bayan terörist de sağ olarak yakalandı.

Tabi ben bunu duyar duymaz, direk Sayın Başbakan Tansu Çiller Hanımefendiyi aradım, olayı anlattım.

Ben teklif etmeden, kendisi bizatihi ifade etti...

“Ben şimdi talimat veriyorum sana yakın koruma versinler ve 24 saat ikişer-üçer polis memuru gazeteyi koruma altına alsınlar” dedi.

Gerçekten de öyle oldu.

Ama ondan sonra sürekli olarak bu mücadelemiz devam etti ve bugünden sonra da devam edecektir.

Her zaman diyoruz ya “Görünen köy kılavuz istemez...”

28 Şubat döneminde, açık ve net olarak bölgede çalışan JİTEM’in bazı mensupları PKK’nın itirafçılarıyla işbirliği içinde olup dağdan teröristleri getirtip onlara iş yaptırıyorlardı.

Hem de birbirini istemeyen iş çevreleri arasında; “hasımlık” üretmeye yönelik, iş tutuyorlardı...

 “Parayı veren düdüğü çalar” misali...

Yani, iş çevreleri bazı JİTEM unsurlarına rahatlıkla ulaşabiliyor ve rahatlıkla kullanabiliyorlardı.

Terör olayları sık sık yaşanıyordu.

İlk olay 21 Haziran 1996 akşamında Altındağ Dinlenme Tesislerinde meydana geldi.

8 masum vatandaş şehit oldu.

Ondan 10 gün sonrası Hantepe Köyü’nde, 4 öğretmen şehit edildi.

Sonra Eser Köyü’nde merhum Çelebi Eser’in resmi cephanesinde nöbet bekleyen iki bekçi kurşuna dizildi ve şehit edildi.

Sürekli devam eden bu olayların başını çekenler, JİTEM’in Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Ersin Bacaksız ile Cemil kod adlı itirafçı Halit Ataç idi.

Hani demişler ya;

“Anlayana sivrisinek saz,

Anlamayana davul zurna bile az”

Burada yazımıza son verirken, Allah izin verirse günü gününe, saati saatine 28 Şubat’tan bugüne kadar arşivlerimize dayanarak olup bitenleri yazacağız.

Ve bugünkü bazı yerel yöneticilerimizin de dâhil olmak üzere çok büyük yanlışlıklar içerisinde olmalarını her gün yazacağız.

Kimlerle oturup kalktıklarını da kamuoyuna deşifre edeceğiz.

Yarın da Siverek Yolu üzerindeki Otogarın yeni projesinin ne zaman ve nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirileceğini kamuoyuyla paylaşmak üzere soracağız...

En derin saygı ve sevgilerimle.


Bu Makale 1552 kere okunmuştur.