Görüş Bildir

ÂLİ İMRAN SURESİ VE 159 İLE 160’INCI AYETLERİ!

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet döneminde devleti temsil eden, gelen-giden tüm Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar içerisinde en seçkin bir insandır.

Zira okumuş, hem de çok okumuş biridir.

Okuduklarını da inanarak uygulamaya çalışmaktadır.

İnanın, Türkiye Cumhuriyetinde geçmişe yönelik yüz yıllık cumhuriyet dönemindeki yapılan devlet uygulamaları, bu dönemdeki gibi yapılmamıştır...

Erdoğan’ın içinde taşıdığı yürek imanla dopdolu bir yürektir.

Zira Ayasofya’yı açmıştır.

İnanç ve ortaya koyduğu eylemler de ülkeye “yeni yeni ufuklar” açıyor...

Hem Allah’ına hem milletine güvenen bir devlet adamıdır Erdoğan...

Türkiye için de büyük bir şanstır.

Zira inanıp bildiklerini uygulamaya çalışıyor, dolayısıyla insanlara da bildiriyor.

***

Bakınız, sevgili dostlar.

Dünkü, Yeni Şafak Gazetesinin manşetinde büyük puntoyla yazılan şöyle bir haber okuduk.

“CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN AYASOFYA’YA BU TABLOYU HEDİYE ETTİ: ALLAH SİZE YARDIM EDERSE SİZİ KİMSE YENEMEZ”

“MESAJ YÜKLÜ”

“ABD ve Avrupa’nın tehditlerine rağmen Ayasofya’yı 86 yıl sonra ibadete açan Cumhurbaşkanı Erdoğan, duruşunu anlamlı bir hediye ile tescilledi.

Erdoğan tarafından özel olarak hazırlatılan ve üzerinde ‘Karar verince de Allah’a güven, Allah kendisine güvenenleri sever’ ifadelerinin de yer aldığı hat levhası, Ayasofya Camii’ne asıldı.”

Bu haber, çok sevindiricidir.

Ülkemize, milletimize, hatta tüm İslam dünyasına büyük bir tesellidir, büyük bir sevinç kaynağıdır.

Ve gurur vericidir.

Zaman zaman bu sohbet köşemizde Sayın Başkan Erdoğan’ın inanç ve amel bakımından dopdolu bir insan olduğunu yazıyoruz, kamuoyuyla paylaşıyoruz.

Yüzyıllık bir mazimizi, yani geçmişimizi göz önüne alırsak, gelen giden Cumhurbaşkanları ve Başbakanların hiçbiri, ama hiçbiri bize göre Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan gibi inançlarına bağlı kalıp, inandıklarını eyleme çevirip halkla paylaşan biri olmadı...

Zaten böyle olmamış olsaydı, 18 yıllık gibi uzun bir süreç devletin başında olur muydu?

Olmazdı..

Allah uzun ömür versin...

Allah onu, bütün tehlike ve badirelerden korusun diye dua ediyoruz.

Tüm bunlara rağmen, ne yazık ki ülkemizdeki çoğulcu demokratik parlamenter sistemi, bir türlü Erdoğan’ın çizgisine gelmemiştir...

Bundan sonra da gelmeye niyeti yoktur.

Zira yüzyıllık zamanı dilimi içerisinde devlet bünyesinde galip gelen CHP anlayışı direnç gösteriyor...

Yıllar yılıdır, CHP anlayışının dedikleri ve inandıkları, devlete yutturularak gerçekleştirilmiştir.

İnanç, din, iman, İslam, Kur’an anlayışı tozlu raflara kaldırılmak istenilmiştir.

Camiler kapatılmıştır.

Milli Eğitim sistemi tersyüz edilerek dinden uzaklaştırılan bir gençlik potansiyeli yetiştirme şekli uygulanmıştır.

Ve ne yazık ki Erdoğan’a rağmen hala da devlet bünyesinde bu anlayış kendine alan bularak, varlığını sürdürmektedir.

***

Takdir edersiniz ki, iki gün üst üste sohbet köşemize başlık olarak kullandığımız “ŞEFFAF BİR TARİH VE ŞEFFAF BİR SİYASET, ŞEFFAF BİR TÜRKİYE DEMEKTİR” ifadesi, vaziyetin ilanıdır..

Bu başlık altında ülkede olup bitenleri özetleyerek siz değerli okurlarımızla paylaşmaya çalıştık..

Zira her şeyden evvel, devletin çark ve dolabı, yani sistematik dönüş mekanizması hep dürüstlük üzerine olmalıdır.

Şeffafiyet üzerine olmalıdır.

Açık siyaset olmalıdır.

Ki devlet, uzun ömürlü bir devlet olarak yaşama şansını yakalayabilsin...

O paralelde milletle devlet bir bütünlük imkânını sağlayabilsin.

O zaman Erdoğan’ın düşündüğü gibi; bir ülkenin bütünlüğü, milli birlik ve beraberliği, İslam duyguları içerisinde birbiriyle pekiştirilerek, gerçek bir zemin üzerine oturtulması ile toplumsal bir yaşam hali elde edilebilinir...

Yoksa tam tersine toplumun içine kuzu postunu giyip, yağmacı ve saldırgan kurtlar sızar...

Toplumda galibiyet kazanır...

Hem milleti, hem devleti içten vurma tehlikesi de kaçınılmaz hale gelir..

* * *

Tıpkı günümüzdeki hal gibi…

18 seneden beri devletin başında bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, iyi niyetine, sadakatine, dürüstlüğüne dair hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Ama ne var ki büyük çapta AK Partinin bünyesine sızdırılmış, kuzu postuna bürünmüş AKP’li kurtların önemli kilit noktalarda, özellikle Güneydoğu Anadolu’da devletin birçok kilit noktalarında hala da çok önemli rol oynuyorlar.

Sayın Başkan’ın tüm bu üstün çabasına gölge düşürmeye çalışıyorlar, kimse de farkında değil.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Size dün bir muhtarın, bir HDP’li Belediye Başkanıyla işbirliği yaparak, PKK’nın ölülerinin taziyelerine gittiğinden söz etmiştim..

Ve bu muhtarın yasadışı ideolojisini, sık sık sosyal medyada, kendi yaptıklarını kamuoyuna cesaretle paylaştığını ifade etmiştim...

Ama muhtara dokunulmuyor.

HDP’li Belediye Başkanı görevden alınıyor, suçlu görülüyor, cezaevine konuluyor ve sonrasında serbest bırakılıyor.

Ancak bizim muhtara (!) kimse “sen kimin muhtarısın” demiyor?

***

Bugün de şeffaf bir ülkenin, şeffaf bir siyaset çerçevesinde size iki önemli konuyu belgeleriyle paylaşmak istiyorum..

BİRİNCİSİ.. Diyarbakır OSB müteşebbis heyetinin uygulamalarıyla ilgili, elimize ulaşan bir mektup..

Mektup şöyle başlıyor...

 “Sayın Mehmet Ali Altındağ Bey.

Gazetenizi ve sizin köşe yazılarınızı sürekli takip etmekteyiz.

Dinimizin çok güzel yönlerini dile getiriyor ve bizleri aydınlatıyorsunuz.

Allah sizden ve ekibinizden razı olsun.

Ayrıca memleketimizin sorunlarına ve iş yapmayan kurumların haksız uygulamalarını ve bu kurumları yöneten şahısların kendi çıkarları için memleketimize ve insanlarımıza verdiği zararları da ortaya çıkarmanız takdire şayandır.

Geçen ay Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü ile ilgili yazdığınız yazılarla deşifre ettiğiniz ve iş camiasının gerçekten hakkını vererek üretmek isteyen insanlarına zarar veren ve tam da üretim çarklarının değil, çıkar çarklarının döndüğü bir kurum olan OSB ve bu yapıyı yöneten müdürü ve onun ilişkilerini güzel özetlemiştiniz.

Fakat eksik özetlemişsiniz.

Şöyle ki,

OSB’de parsel tahsislerinde ve tapu işlerinde dönen oyunları ve kişilere ve çıkarlara göre yapılan haksız uygulamaları zaten biliyorsunuz.

Bunun dışında OSB’nin elektrik işleri de çıkar çarklarının içinde 9 yıldır aynı firmada bulunuyor...

İhale süresi bitmiş olmasına rağmen, hala ihale yapılmamaktadır.”

***

Mektup böyle devam ediyor.. Uzun.. İki sayfalık bir mektup...

Doğrusu, mektubun muhtevası şimdiye kadar söylediklerimizin, yazdıklarımızın birer kanıtlayıcı delili...

Mektubun tamamını buraya aktarmak istemiyorum...

Zaten ne yerimiz, ne de zamanımız müsait değildir.

Ancak orijinal metin bizdedir.

Gerekirse, mektubun detayını sizinle paylaşabiliriz...

İKİNCİSİ...

DİSKİ’nin skandal durumundaki bir “atık su faturası...”

Hayali kabarık bir fatura...

Yazı uzun olmasın diye, bu mevzuyu yarına bırakıyoruz..

Yarın ki sohbette kapsamlı hasbihal ederiz...

En derin saygı ve sevgilerimle.


Bu Makale 1462 kere okunmuştur.