Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

6-7 EKİM OPERASYONUNA DİYECEĞİM!…

Çok fazla söylenecek söz var.. Ama kısa ve özetle, şunu diyebilirim.. Hadise, 6-7 Ekim 2014'te yaşandı.. Şehirleri, ilçeleri, yaşam alanlarını "savaş alanına" çeviren olayların cereyan ettiği o günler hiç bir şekilde unutulmaz ve unutulamaz da!.. Çünkü, acılarla dolu.. Kaybedilen canların yüreklerde bıraktığı “kor” ateşi var.. 

***

O gün sokakta olan çok kişi?.. Ancak "ne siyasi bir kabul, ne de farklı bir düşünce ve ideolojinin, yaşananları "sineye" çekmesi mümkün değil; yaşananları!.. Rıza da gösteremez, olabilir diye de düşünemez.. Lakin, 50'nin üzerinde kaybedilen canlar bedenleri toprağa gömüldü!.. Yaralılar binlerce.. Maddi zayiat, milyarlarca lira!...

***

Elbette ki, bu suçun, suçluları ve her kim "irtibatlı" ise yakalanıp, adaletin önüne çıkarılması gerekli ve gereklidir!… Eğer ki, sosyal bir hukuk devletinin mekanizmasına sahip isen!… Kimsenin de, buna itirazı olmaz!.. Adaletin tecellisi için, faillerin yakalanıp derdest edilmesi şart...

***

Lakin, bu olayların ardından 6 yıl geçtikten sonra "fail ve siyasi uzantı" deyip bugün "gözaltı ve yakalama kararı aldırmak" yaşananlar karşısında, kamuoyunda okkalı bir "günaydın" sözünü ikmale getirdiğini öncelikle söylemek isterim… Bu kadar mı sürer tahkikat ve soruşturmaların evresi!!?

***

Der demez insana şunu da söyletmiyor değil!!!.. Hatalı bir yazılım mı, takvimsel bir yanlışlık mı var?… Ya da, kesinleşmiş bir hüküm mü oldu ki, toplu bir operasyon emri, bugün çıkarıldı?… Savcılık gözaltı emrini verdi?.. Veyahut, yeni delillere mi ulaşıldı?.. Malumuz değil..

***

Cevap aranan bir soru da şu!.. 6-7 Ekim olaylarının merkezi, herkesin malumudur ki, Diyarbakır'dı… Buradan, bölgenin il ve ilçelerine  yayıldı.. İnsanlarımız buralarda öldü, öldürüldü?… Soruşturma ve gözaltılar, neden Diyarbakır merkezli değil de, Ankara merkezli gerçekleştiriliyor?!..

***

Velhasıl.. 6 yıl sonra "böylesi bir operasyona" şaka diyecek, gülünür halimiz yok!… İlk etapta birileri için "doğru" bir gelişme olarak da, görülebilinir.. Birileri sevinebilir, birileri üzülebilir?.. Elbette ki, suç ve suçlu, ve mağdur noktasında hep böyle olmuştur..

***

Ama kim ne derse desin, zamanlama ve zaman süreci üzerindeki tartışmalar adına içeride ve dışarıda "iktidarı" çok yönlü bir şekilde, "köşeye sıkıştırmak" için argüman olarak kullanabilecekleri düşüncesi ve inancı içerisindeyim!?… Ne oluyor diye?

***

Zihnimi kurcalayan bir nokta da, operasyon içerisinde, "hükümete" operasyon diye yarın karşımıza, bu gözaltı ve dosyalar çıkarsa ne olur?.. Sürpriz olur mu? Şahsen ben şaşırmam!..

***

Ancak, gözaltılara ilişkin gelen bilgilerin detaysız olması ve olayın tazeliği bakımından, gidişat neyi gösterir bir bakalım diyorum!?.. "Durumun hikmeti" o zaman daha bir net, anlaşılır?..

Onun için vaziyet "bodoslama" dalmayı değil, temkinli bir duruşu istiyor..

***

ATATÜRK'E HASIM KESİLMEK?…

Ne yazık ki, "kurtçuk" içerden!.. Öyle ya, yıllarca Atatürkçü, Kemalist geçinen kesim, CHP'nin "tepe" yönetimi dahil.. Hep, "dem" vuruyorlardı.. Özellikle de, "sağ iktidarlara, muhafazakar hükümetlere, kesimlere!"… Ki, AK Partiye bile daha bir kaç yıl öncesine kadar ne diyorlardı?… Bunlar "Atatürk'ü ve ismini tarihten ve zihinlerden silmek istiyorlar" deyip duruluyordu.. Ve partilerinin tabanını da, bu minvalde "histeriye" bağlıyorlardı!…

***

Garip olan da!.. Sağ ve Muhafazakar kesim, "suspus" kesilip, pek de "ses" çıkarmazdı.. Çıkaranlar da, "cılızdı.." Ama biliniyordu ki, Atatürkçü ve Kemalist diye "sahada" varlık gösterenlerin amacı, "ilkeler" değil, "isim üzerinden" rant devşirmek!.. Yoksa, 20 liralık bir kitap, 2 bin liraya satışa sunulup, "Atatürk" ismi üzerinden, villa, yalı sahibi olunur muydu?.. Ne mümkün?

***

Yıllar yılıdır ifade ediyoruz, "ismi üzerinden" en çok sömürü yapılan, rant temin edilen, gerçek yüzlerine "maske" olarak kullanılan, ülkenin ve milletin değerlerinin başında, Atatürk gelmektedir.. Ve "Atatürk" ismiyle, Milletin ve Devletin bin yıllık "tarihine, kültürüne, medeniyetine, inancına" halel getirenler de yine bunlar… Ve bu, "çürümüşlükte", denir ya ağacın kurdu ağacın içerisinde olursa.. İşte bu noktada, iki yönüyle de CHP hayli mahir!.. Atatürk'ün partisi ama Atatürk'ü sömüren tek parti!..

***

Dedik ya, "AK Parti, Atatürk'ü siliyor" diyerek racon kesen, CHP'lilerdeki "Atatürk ve Mustafa Kemal" tartışmasını göz ardı etmemek gerekir… Bakar mısınız, nerden nereye gelindiğine!!.. Ne demişti CHP'nin İstanbul İl Başkanı.. "Ben Atatürk demem, ben Mustafa Kemal derim.."  Sonra, bu çıkış, tartışma konusu oldu.. Ama CHP içerisinde.. Zaten, partinin ruhunda ve geninde var; "muhalefetsizliğini" içindeki "muhalefetle", kamufle etmek!..

***

Kaftancıoğlu'na bir iki yükselen ses oldu!.. "Kim oluyorsun" diye.. Sonra, "o sesler", ketumlaştı.. Çünkü, Bay Kemal çıkıştı.. "Kim ne derse desin, kim Atatürk'ü nasıl ifade ediyorsa etsin?".. Kendince mevzuya nokta koydu!.. Doğrusu, "boş ve suni" olan bu tartışma CHP'nin "gerçek yüzüyle" bir kez daha buluşması oldu… Bir "dönüm" noktası teşkil edebilir.. Yani, gelecek nesle "Atatürk" değil de, "Z" kuşağı denilebileceği konuşulursa!… Sahi, "Atatürk" o zaman silinmiş olmaz mı?

***

Sonuç itibariyle bu mevzu kapanır diye bekleniliyordu!.. Ancak, yok!.. Atatürkçü ve Kemalist kesilen, Cumhuriyet Gazetesi!.. Ve kalemleri.. Mevzuyu, "körüklüyorlar?"… İş, bir kelle alma noktasına doğru gidiyor.. Bakalım kimin kellesi gidecek?..  Atatürk'e "Atatürk" demeyen, Kaftancıoğlu'na yapılan gönderme ve takılan isimler yabana atılacak değil!… Ne diyorlar; "Ego şişkinleri.. Ayağı yere basmayanlar.. İkinci Cumhuriyetçiler.. Soldan dönenler.." Tanımlamalar uzayıp gidiyor!!. Görünen o ki, mevzu "silgi" mahiyetiyle uzayıp gidecek!..

***

TANRIKULU, DANIŞMAN OLDU!?..

Hemşerimiz, Sezgin Tanrıkulu.. Malum, CHP'de tenzili rütbeye uğramıştı.. Genel Başkan Yardımcılığından oldu.. Sonra Parti yönetiminden oldu.. Neyse, Bay Kemal "Gel Sezgin demiş.. Artık, danışmansın?." Ne diyelim, hayırlı uğurlu olsun demekten başka!!…

***

SOSYOLOJİK VAKA!…

Söz CHP'li dostlardan açılmışken!.. Ne hazin ki, CHP'li bazı dostlar tavır ve söylemleriyle, "sosyolojik birer vaka" olduklarını ifşa etmeye devam ediyorlar..  Denir ya; kendi kendilerini ele veriyorlar.. Çünkü, yapılan, yapılacak, hizmetler, yatırımlar ve yarınlar açısından verilen müjdelere dahi, "haset" duygusuyla, yaklaşıyorlar!.. Der demez insan, "iyiyi, güzeli, kazanımı" alkışlamıyorsan bari, "pişmiş aşa su katma?… Başka aşlar isteyin!".. Ama nerdeeee; illa ki küçümsemek!?

***

İBRAHİM TORU'YU KAYBETTİK!…

O bir meslektaşımız.. Urfa TV’nin Yönetim Kurulu Başkanı.. Aynı zamanda, Anadolu Yayıncılar Birliği'nin de bir ferdiydi, İbrahim Toru.. Kovid-19'a yenik düşenler, kervanına katıldı.. Dün, ebediyete uğurlandı.. Genç yaşta aramızdan ayrıldı.. Daha 44 yaşındaydı..

***

Dostluğun ifadesiyle.. Onu özleyeceğiz.. İnsanlığını, ülke ve millet sevgisini.. Vatan aşkını.. Ve pek tabi ki, "esprilerini, güler yüzlülüğünü", hiç kuşkusuz ki, "insani ve beşeri" yardım, şiarlığını özleyeceğiz.. Garip, gürabının hızırı.. Mekanın cennet olsun, nur içerisinde yat güzel insan!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Adaletin kestiği parmak acımaz, ama gecikince herkesi acıtır..


Bu Makale 1291 kere okunmuştur.