AK PARTİ İLÇE BAŞKANLARI…

Okurlar ısrarla soruyor?. Ne oldu, akıbet meçhule doğru mu gidiyor.. Yoksa; bir kıpırdama var mı?… Doğrusu, ilk gün "istifaları" alınan, 13 İlçe Teşkilat Başkanı'nın yerine gelecek isimlerin "belirleme" evresindeki stratejinin; pek de "adil olabileceğine" ihtimal vermiyorum diye, not düşmüştüm!… Çünkü, hep "birilerinin" emir ve komutasıyla "sonuç" neticelenmiştir..

***

İl Başkanı Süleyman Serdar Budak kısa süre önce şöyle bir açıklama yapmıştı!.. "Atanacak, görevlendirilecek" İlçe Teşkilat Başkanlıklarına, her ilçeden çok sayıda kişi başvurmuş.. Teveccüh yüksek.. Şu an, 200'ün üzerinde toplamda başvuru var.. Bunları, mülakata alacağız.. Yani, "eleme yapılacak" belirlenecek isimler, Genel Merkez'e iletilecek.. Merkez de, "kriterler" doğrultusunda, atama yapacak?..

***

Önceki gün, haber aldım!… Bir grup "İlçe Başkan" adayları, Ankara'ya çağrılmış… Ama bir grup aday ise; Diyarbakır'daki "mülakatta" elenmiş… İşte burada, yöneltilen bir soru var.. Okur sorusu.. Fikri takip noktasında, soruyor.. Diyor ki, Diyarbakır'daki "elemeler" adil mi, hakkaniyete uygun mu, doğru tercihler yapıldı mı?..

***

Doğrusu!.. Buna benim hüküm ve cevap vermem mümkün değil.. Ama, Diyarbakır'ın "iktidarın tüm ihtişamına, sosyal, ekonomik yönde kente katkılarına" rağmen!.. Sürekli "kan kaybı, küskünler ordusunun oluşması…

Partinin tek kişinin elinde olması…

Küçük olsun benim olsun hesaplarının her yönüyle ağır basması…

Yeniliğe, açılıma, gelişmeye mevcudiyetine mevcudiyet katmada, kısacası "katma değer" adına iş ve işlemden ırak durma halini, gözetince!!!..

İnsan der demez "eski tas eski hamam" diyor..

***

Ki, Ankara'ya giden, çağrılan "adaylara" sözüm yok!.. Ve "mülakat" eleğinden dolayı, gidemeyenler için de; sözüm yok!.. Hepsi birer değerdir.. Sonuçta biri atanacaktır… Ama velakin, yıllar yılıdır AK Partiyi takip eden, Erdoğan'a da "gönül bağı" olan biri olarak; dost acı söyler gerçeğiyle!… Bir kez daha; teşkilatlar açısından yıllar yılıdır ifade ettiğim o sözü yenileyerek; "feodaliteye" odaklı siyaset, hep yıkıcı, yakıcı, etki-tepki oluşturmuştur..

***

Gün, AK Parti'nin sırtından geçinme günü değil.. 18 yıldır birileri geçindi.. Ama artık, AK Parti'yi "omuzlayan" ve AK Parti'nin geçinmesi gereken "sırtlar" lazım.. O sırtlar da, ehliyet ve liyakat sahibi, partiyi bilen, tanıyan, siyasetini icra edip, politikasını ifade edebilecek.. Geniş bir vizyona, eğitime, bilgi ve birikime sahip, "Ömerler" diye ifade ettiğimiz, dürüst, şeffaflık ilkeleri, öncü olsun!?.. İşte o zaman; kan kaybı önlenir.. Yoksa; gelen gideni aratırsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifade ettiği gibi; "teşkilatlar aşiretlenmiş, aile şirketine dönmüş, çiftlik misali" bir hal alır!.. Her şeyin hayırlısı diyerek, nokta koyalım!…

***

VAY BE; NE DE DARBE SEVİCİLER VARMIŞ?..

Bakar mısınız!.. "Işıklar sönmüyor" sözüyle; ne de sevinenler var… Teslimiyetçi ve davetkar, demokrasi düşmanları!.. Silsile misali; "zil takıp" oynuyorlar.. Coşan coşana, selam çakan çakana.. Yuvarlanıp, kıvıran kıvırana!.. Bir "mahirlik" hakim!...

***

Aslında; nostalji her şey!.. Eee; 60'lardan, 15 Temmuz'a kadar; "iştahlarını" açan; sözcüklerdi "Işıklar sönmüyor"… O gün atılan manşetler neydi; Genelkurmay'ın ışıkları yanık?"… Genç Subaylar rahatsız!.."

***

Bugün de, gazete manşetleri değil de, twitter manşetlerine, Anayasa Mahkemesinin Işıkları yanıyor" diye, atılıyor.. Ve bu manşet, 48 saattir "milli irade" hasımlarını, o biçim iştahlandırdı ki; "çakkal sürüsüne" dönüverdiler…

***

İster özür, ister yanlışlık, ister edepsizlik diye, "ışıklar yanıyor" sözüne!.. Ki, bunu bir hukukçu, yargının en tepesine kadar yükselmiş bir zatın yapması; sıradan değil.. Bu geçmişin "kan-gözyaşı, irin" içeren kirli ve karanlık, berbat geçmişin nostaljisiyle, gayet bilinçli ve kasıtlı olarak, "ülkenin siyasi gidişatını" tartışılır kılmanın ötesi değildir..

***

Nitekim!.. "Işıklar yanıyor" göndermesi, "hukuki, idari ve adaletin tecellisi" noktasındaki kurumsal yapıyı; tartışılır hale getirdi?.. Darbe sevicilerin iştahını kabarttığı gibi; Anayasa Mahkemesini ve verdiği kararları da; "bambaşka" bir mecranın içerisine soktu!…

***

Toplumda oluşan genel kanı artık şu!…

AYM'nin üyelerinin "ciddiyeti ve saygınlığı" bitmiştir?..

AYM üyelerinin görev ve atamalarında "güvensizlik" oluşmuştur..

AYM'nin verdiği kararların "ciddiyeti ve saygınlığı" kalmamıştır?…

AYM kurumsal olarak; "tartışılır" kurum haline gelmiştir?..

***

Netice itibariyle, Engin Yıldırım'ı "kim atadı, kim yetkilendirdi" tartışması, sorgulaması; "bir akıl yoksununun gayya kuyusuna taş atma" haline dönmüştür.. Hükmü de, açıktır!…

***

Ki bu zat değil miydi ki; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya "trollüğün" ötesinde, maskesini "ışıklar yanıyor" ile düşen kişi olarak, "Bisikletli" resmini çekip, gönderen!… Fazla da söze gerek yok; "içine cin kaçmıştır cin… Onun içindir ki; durması gereken yerde durmuyor?..."

***

SEÇİME GİDİP DE NE YAPACAKSIN?..

Bahçeli'den Bay Kemal'e soru… Erken Seçim'e dair, çağrısına yanıt minvalinde "cuk" diye oturan, okkalı soru!.. "İyi de seçime gidip ne yapacaksın?"… Buyurun cevap ver Kemal Bey!.. "Reisliğe aday değilsin, niyetin de yok?".. "Seçim.. Seçim.. Seçim" deyip durman niye?..

***

Grup toplantısında bir de çıkış yapmış?"… "Eeey Bahçeli sana ne vaat ettiler de, böyle diyorsun?"… Öyle ya, "Kendilerinin maşallahı var.. İhtiyacı mı var?.. Makam, mevki, ikbal, istikbal peşinde koşsun.. Nasıl olsa, Meclis'te, CHP'nin tepesinde, paşa paşa oturuyor ya?".. Yetmez mi!..

***

İnce'ye, benden bir tavsiye!.. Bir "Millet Hareketine" girişti.. Ama ikide bir, CHP'nin başındaki zat-ı muhterem mutlaka Cumhurbaşkanı adayı olmalı, diye tutturma!.. O olmaz!.. Zatın "çok özel, derin, sizin anlayamadığınız özel bir mazereti var…" Yani, daha anlayamadınız mı beyler!.. Siz olun, o olmaz!…

***

BU HÜKME İTİRAZIM VAR..

Kadir Şeker'e verilen 12.5 yıllık "hapis cezasına" itirazım var… Kabulüm değil… Adaletin bu mu dünya diye de; haykırıyorum!… Çünkü, bu cezanın "hükmü de", halk nezdindeki yansıması da, ülkeye verdiği mesaj da açıkça; "üç maymun" karakterini benimsetiyor…

***

Şöyle ki… Artık; çarşıda, pazarda, sokakta, parkta "zibidinin" teki bir kadına şiddet uygularsa.. Dövse, hakaret etse, işkence yapsa, bıçaklasa, saçından sürüklese; "hey hemşerim ayıp oluyor, yapma birader" demeyeceksin.. "Sırtını" dönüp, gideceksin..

***

Görmedim.. Duymadım.. Bilmiyorum… Koduyla, oradan uzaklaşacaksın!… Öyle ya, yanaşırsanız, bir şeyler derseniz, müdahale ederseniz!.. Ve size gelebilecek bir tehditte, saldırıya da, karşılık vermeyeceksiniz.. Nefsi müdafaada bile bulunmayacaksınız!.. Bırakın; sizi öldürsün..

***

Çünkü, sizin bir müdahaleniz, nefsi müdafaanız olursa!.. Yandım da yandım olursunuz… Kadir Şeker gibi, parkta kadına şiddet uygulayan adama "birader günah, ayıp oluyor" dediği için, tekme-tokatta maruz kalınca, karşılık verdiği için; bugün 12,5 yıl hapis cezası aldı!..

***

Kısacası, bu saat itibariyle "şiddet gören kadını kurtarma" gibi, bir hal-i vaziyet içerisine girilemeyeceği gibi, kendinizi de koruma noktasında değilsiniz!..  Eee; dünyanın adaleti buymuş?...

***

Neyse!.. Kadir, Avukat'ı aracılığıyla konuşmuş.. Şimdi aynı durumla karşı karşıya gelirsen ne yaparsın… "Aynısını yaparım" demiş.. Yani; "adaletin bu dünya" tüm "şirretliğine" rağmen "insanım diyeni" demek ki; bozmaz, bozamaz!… Racon; vicdan ve insanlık!…

 

GÜNÜN SÖZÜ!…

Beyleeeerrrr… Parti teşkilatları "aşiretleşmesin".. RTE…

***

Hayırlı cumalar...