ALTILI'DA NELER DÖNÜYOR?!...

"Altılının işbirliğinde" seyri alemlikler nasıl cereyan ediyor diyerek yola çıkalım!..

Malum, 600 günü geride bıraktılar..

Görünen o ki, daha çok günler de ekleyecekler, ürettikleri aksiyon faaliyetlerine!..

O günden bugüne, konuşulan tek mevzu şu!..

28 Şubat zirvesinde "kimlik kazanan" altılı partinin ittifak edeceği; "Cumhurbaşkanı adayı" kim olacak?…

Bir dizi isim zikrediliyor..

Ki hala da, o isimler "en çok telaffuz" edilen isimler olarak, önde yürüyorlar..

Ki bizler de o isimlerin etrafında dönerek, bir şeyleri solumaya çalışıyoruz; ne yapacak ne olacak diye?!..

Ama gidişatları kısır döngü içeriyor..

Çünkü "mevcut partilerin" genel başkanlarının bireysel yönde; "umut vaat edeni" olmadığı için sonuçsuz!..

***

Erdoğan'a karşı "ciddi aday" teşkil edememenin "kararsızlığı" hakim bulundukları masada!!…

Tabi en büyük etken de, "öne çıkan isimlerin, CHP sokağında" olanlardan olunması..

Liderler vaziyetten rahatsız olmasalar da, tabanın etkisi, "sonucu verimsiz, "kısırlık kimliği" nüfuz ettiriyor..

Ama hiçbiri de, "toplumun beklentileri" noktasında, "umutları" yeşertmiyor..

Aday isimlerin kendilerine özgü "öz güvensizlikleri!.."

Tabi ki seçmenin de, "bu mu bizi yönetecek, bu mu Cumhurbaşkanı olacak" ikileminden de, kurtulamıyor..

Çünkü, "öz güveni olmayana" güvenmek, gaflet ve delaleti getirmez mi?!

Ancak vaziyet siyasetin "maliyetsiz gündem" olmaktan örnek teşkil eden gidişat içeriyor..

Sürekli değişkenlikler arz ettikleri için, vaziyet uzayıp gidiyor "aday" meçhuliyetine ilişkin..

Altılı mahallenin aktörleri durumdan rahatsız değiller..

Ki, "öncü isimler de" dönemsel olarak, dönüşümlü "öne çıkıp" kendilerini mevzubahis etmeleri de, bundan olsa gerek…

***

Kılıçdaroğlu.. İmamoğlu ve Yavaş..

Bu eksende, "dönüşümlü" ya çevresel, ya da mahalleden veyahut ta kendilerinin "aksiyonel" faaliyetleriyle..

Tabi ki trollerin de katkısıyla "dikkatleri" üzerine, çekip "varlıklarını adaylıkla" alakalı tartışma üretici zaman tüneline sokuyorlar..

İşte son fraksiyon Mansur Yavaş'ın çıkışı oldu..

"Ben işimi yaparım, siyasetle işim olmaz!.."

Bu çıkış neyle yorumlanır demeyeceğim!?..

Çünkü, her şey malumun ilanıdır!..

Bir "umutsuzluk, bir özgüven bir kazanamama" korku ve endişesi kadar, bulundukları koltukları da kaybetmenin de hesabı var..

Denir ya, pirince giderken, bulgurdan olma hali!..

Yoksa; "öz güven ve kazanım umudu" olmuş olsa idi, tavırlar böyle "yan cebime koy" misali olmazdı!?.

***

O kişi, her kim ise!…

"Lider" vasfının en büyük "güç" kaynağı olan özgüvenle, sahaya çıkar narasını atardı!!…

"Ben adayım ve ben kazanacağım" deyip, kimseyi dinlemeden söylenirdi..

Sandık günü geldiğinde de, "raconu" keserdi kendisine has kimliğiyle!..

Kazanmak ve kaybetme arasındaki "ince çizgiyle" kendine de değer ve kimlik kazandırırdı…

Ama yok!..

Olmadığı için de; mahallenin "haylaz çocukları" misali, kendi kendileriyle, "yandaş ve fondaş" sermayeli kavga ediyorlar!..

Bir önceki yazımda da aktarmıştım, CHP'nin kendi mahallesi kadar, diğer beşlinin de kulisleri; "Kemal'ci, Ekrem'ci, Mansur'cu" noktasında fena halde kutuplaşarak, durumu körüklüyorlar..

***

Önümüzdeki günler; Yavaş-İmamoğlu ikilisi arasında yaşanacak "gerilimli çekişmeye de" şimdiden de hazır olalım derim!!…

Özellikle, kamuoyu yoklamalarında Yavaş'ın sıkça öne çıkarılması yönünde sonuçların servis edilmesi..

Ki 6'lı masa, o masanın destekçisi HDP ve küresel güç merkezlerini de dikkate alırsak…

Ekrem mi Mansur'u yer, Yavaş mı, İmamoğlu'na boyun eğer!."

Kavga büyük!..

Bu kutuplaşma, çekişme yarışı neye evrilir bilmem!..

Ama, görünen o ki "özgüven" altılıda da, bir kopuşa, ayrılışa, fikir ayrışımına neden olacak gibi!..

Nitekim Temel Karamollaoğlu sinyali çaktı…

Ki "Seçim kanunu" gerekçe gösterip meramını açıkladı..

Dedi ki; "Üçüncü ittifak, yeni seçim kanunundan dolayı olabilir?.."

Demek ki, altılının akıbeti pamuk ipliğine bağlı!..

***

Üçüncü blok aslında bir süredir konuşuluyor..

Özellikle, muhafazakar partili tabanın, direnci ve CHP ile olan bağlara tepki gösterilmesi nedeniyle..

Yani, SP, DEVA ve Gelecek..

İyi Parti kulvar değiştirir mi, bilinmez ama o da, "Ekrem'le" netleşir?..

Eğer ki, aday gösterilmesi noktasında karar kılınırsa!?.

Demirtaş da "övdüğüne" göre..

HDP Kılıçdaroğlu'na arıza-i bakış attığını da düşünürsek, düğüm "Ekrem'de" kilitleniyor.

***

Malum Akşener artık "güvence ve de garanti" istiyor, "Başbakan" olmak için…

Şayet, bu güç kendisine evrilirse, "hay hay" der..

Yok değilse;  Temel'in çaktığı sinyalin açılımında, "masanın patronu" olma adına, hamle de geliştirebilir?..

Bu kulvara geçiş yapmak adına..

Ancak, Temel'in üç partiye odaklı beyanı, azıcık "bir dur çektirmiyor" değil yani!

Dediği şu Temel'in; "tek tek de girilirse, 3 partinin aldıkları oyu birlikte oldukları takdirde üst üste koysanız daha büyük çoğunluk elde edersiniz. Milletvekili çıkarma ihtimali artar. Veya böyle bir ortam oluştuğu takdirde bu bir yeni katılıma vesile olabilir…"

Tabi üçlüde, Gelecek kesin var..

Ama 3'üncü parti İyi Parti mi, DEVA'mı olacak, o meçhul!…

Bu sorunun yanıtı yine Ekrem'le kimlik kazanıyor..

***

İktidar karşıtı mahallede neler oluyor, ya da neler döndürülüyor gerçeği; kimlik kazandığı 28 Şubat zirvesiyle, "hep meçhuliyet" içerisinde!..

Ne bağlar, ne komutlar, ne tür ilişkiler ağı oluştuğu içte ve dışarıda sorgulanıyor; "bir türlü uyuşmuyorlar" diye!..

AB ve ABD'nin eksenindeki sirkülasyonlarda tipik bir "Wikileaks" benzeri, belgelerin deşifresiyle netleşir neler oluyor sorusuna yanıt açısından!..!

Muhalif cephesinin siyasetindeki bir demet kulvarında ortaya çıkan çerçevenin, beyanı şu!..

Siyaset ve siyasetçiler ürettikleri politikalar "korku, endişe ve ürkütücü" atmosferde gerilim rüzgârı estiriyor..

Ama, şahsiyetler noktasında bu kadar mı; "mandacı" olunur be kardeşim, dedirtmiyor da değil!..

Aslında özlerine, öz güvenlerine "meyil verirlerse" daha bir kazançlı olurlar..

O da karışan çarşının "sulha" kavuşmasıyla mümkün!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

“Toplum, adalet esasına dayanmıyorsa, hasta, sapmış ve geçici bir toplumdur. Yok olmaya mahkûmdur.”