Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

ARKADAŞ NEYİN KAFASI?..

Vallahi de neyin kafasında olunduğunu, anlamış değilim.. Ama o "kafa" hala ısrarlı.. Ve kesintisiz, söylenip duruyor… ABD bizim "müttefikimiz"… ABD bizim "stratejik" ortağımız.. ABD şu, bu deyip duruyor.. Ve bize atılan; "her silleye de" sorgusuz-sualsiz "biat" edici olun diye de öğüt veriliyor.. Çünkü; "Amerika" bizim stratejik ortağımız!.. Hasım değil, "hısım imiş..!"

***

İyi de.. Bugün değil, 70 yıldır "müttefikiz" ve "stratejik" ortağız deyip, durmuyor muyuz?… Peki, "elde" edilen nedir?.. Ya da, "bu ilişkilerde" başımız, kafamız nereye erdi?.. Bilakis, "her başımızı" kaldırdığımızda, "sille" yedik, atılan çelmelerle, sendelenip durduk… Tarihin yapraklarını çevirdiğimizde, "hasımlık mı çok, hısımlık mı?"..

***

Sahi, 60 darbesini kim yaptı?.. Bir Başbakan iki bakanı "idam" sehpasına, götüren "anlayışın" stratejik beyin kadrosu, kimdi ve kimin nam-ı hesabına, "biz buradayız" denildi. 11 yıl sonra.. Yani; 1971 Muhtırasını "kim kaleme alıp, sivil iradeye" dikte etti… Peki ya, 12 Eylül 80 darbesi!.. Bir sağdan, bir soldan; "diyen" zihniyetin okyanus ötesindeki, komuta merkezinde kim oturuyordu?… Sokakları, "kan gölüne" çevirenler, sonrasında soluğu nerde alıyordu?..

***

Cezaevlerini "işkence haneye" çeviren anlayış kimin ürünüydü?.. "Vur öldür, yak, yık" politikası, kimin aklıydı?.. Ki, 28 Şubat süreci.. Onu doğuran etkenlerin; "silahlı" mekanizmaya dönüşmesi… 2007'deki e-muhtıra.. Gezi.. 17-25 Aralık.. Hendek-barikat.. Ve tabi ki, 15 Temmuz'daki "karanlık" gece.. Hepsinin; arkasındaki "güç" bizim yere-göğe sığdıramadığımız, müttefikimiz ve stratejik ortağımız, "yatağında yılan" besle misali; Amerika değil de kimdi?.. "Gözünü kapat, dünyayı kendine karanlık kıl" kafasıyla, baktıkça, "sırttan vurulan hançer" görülür mü hiç?..

***

Bilfiil "iç karışıklığa" dair, karanlık senaryoların "akıl merkezi" Pentagon değil mi?!… İster Türkiye'nin içinde olsun.. İsterseniz, Ortadoğu'da cirit atan "yasadışı oluşum ve örgütler" olsun, ağababası kim?.. Silahı veren, “vekalet savaşlarını” komuta eden kim?.. Sadece perdenizi açıp baksanız; "kim kimlerle kol kola geziyor" görülmez mi?… Kimlerin "sığınma" merkezi!?… Yoksa, görmedik, duymadık, bilmiyor muyuz?.

***

 

Beri yanda!.. Yaptırımlar.. Ambargolar… Hatırlarsak, bir Papaz'ın bile "hesabı" sorulmadı mı?. Yani; "müttefiklik ve strateji ortaklığı" denilen ilişkiler "kuzu postunu giymiş kurttan" öte değil midir?…

***

Sizce ABD.. Sizce AB.. Türkiye'nin, büyümesini, gelişmesini, küresel bir güç statüsüne kavuşmasını ister mi?... Hele ki, Batı'ya dönük yüzünü, Doğu'ya ya da daha da uzak Doğuya çevirmesini, ister mi?.. İşbirliği, ticari faaliyet, en "hassasiyetleri de" Savunma alanında, "kendisine has güce" kavuşmasına rıza gösterir mi?.. İçine sindirir mi? "Hep bana muhtaç kal" demez mi?..

***

Yani, S-400'leri Rusya'dan almamız, "Amerika'nın" bize dair aldığı 12 Maddelik "yaptırım kararının" gerekçesi olarak gösteriliyorsa da, nice bahaneleri yok mu?!.. Patriotlar.. Uçaklar.. Verilen ödenen paralara rağmen; "satışı yapıldı mı?" bize!.. Bu, S-400'lerle değil de, Libya ile anlaşma, Suriye'deki varlığımız, Azerbaycan'la olan "tek millet iki devlet" stratejisi de bahane edilmez miydi?.. Derenin yukarısındaki kurt’un, derenin altındaki kuzuya “suyu bulandırıyorsun” bahanesi gibi?...

***

70 yıldır "yılan misali" her sıkıştığında bize diş batıran, zehir akıtan Amerika'yı hala da "anlamış" değilsek!… Ki hala, "dost, müttefik, stratejik ortak" diyerek; sırttan vurulan hançerleri görmezden gelip sorgulamaya dair yönelemiyorsak?.. Bu akıl; "dönme dolaptan" öte hal içermez mi?…

***

Ama şunu da, unutmamamız gerekir!.. Ülke ve millet olarak, ortak bir "milli ve yerli" duruş sergilersek… Ülkenin "istiklali, istikrarı ve istikbali" noktasında, güvenilmez müttefike, dostum olabilmen için, şeffaf ol dersek!… Bu yaptırımlar "bizi" yıldırmaz, üstesinden geliriz, bu da geçer birlikteliğiyle "dik" durabilirsek!..   İşte o zaman, devi uyandırmış oluruz?..

***

Önceki gün, Meclis'ten çıkan "ortak" beyan "istiklal" noktasında iç siyasete sokulmadan, her daim ikmale gelirse!.. Ki, HDP'nin "siyasi iktidara" dair kör hasımlığıyla imza imtinasında bulunmasına rağmen ortak tepki; bir bütünlüğü, birliği, dirliği "pekiştiriciydi?".. Ders vericiydi..

***

Sonuç itibariyle!… "Terbiye edilenden, terbiye ediciliğe" geçersek, ABD "istemeye istemeye", güven sorgulamasına kendini alır… Ki, Türkiye üzerindeki ABD varlığına ilişkin birçok alanda gözden geçirilecek onlarca karşı yaptırım hamlesi var… Onların yaptırım hamlesine karşı, bizim cofrafik yapı üzerinde, kullanabilecek çok kozumuz var!..

***

İşte bu kozların kullanımına dair "istikrar", Amerika'nın müttefik ve stratejik ortaklığa verilen "zararların" şahmaranlığını düşünmeye başlar..

***

Tabi, ABD tez be tez; Türkiye'den vazgeçmez!… Vazgeçtikleri her daim "iktidar ve yönetimlerin" ortaya koyduğu stratejileridir… Nitekim, biz de, "tüm ihanet ve hainliklere" rağmen, Amerika'dan vazgeçmeyiz!.. Geçmedik de!..

***

Diplomasi "kapıları" açık tutulduğu sürece, müzakereler, istişareler, görüşmeler ve uluslararası çıkarların "kazı kazan" stratejisiyle, sorunlar çözülür ilişkiler tazelenir?!…

***

Onun için; "müttefiktir, stratejik ortağımızdır" diyerek, her şeyi sineye çeviren "neyin kafasında" olunma halini terk etmeliyiz?.. Gemiler yakılmaz, köprüler yıkılmaz, ama "geçiş kontrolleri de" elden bırakılmaz!.. O da; içteki milli birlik ve dirliktir!.. Körü koruna biat edicilik olmamalı..

***

AH HDP AH..

Bir kere olsa bile; "şaşırt" ya!… Türkiye'nin "partisi" olduğunu hatırla ya… Bu ülkenin, bu toprağın, bu milletin "partisi" olduğunu idrak et ya… "Türkiyeleş" ya…" Ne bu; Türkiye hasımlığı, hazımsızlığı!.."

***

Milli bir "meselede" ortak paydada buluşmayacaksan… "İstiklal" adına, imza atmayacaksan.. "Milli iradeyi" temsilen, Meclis'teyim demeyeceksin?.. Sormak lazım; sen hangi merhaledesin!…

***

Amerika'nın yaptırımına!.. Türkiye'nin "istiklaline" yönelik, kararlarına bile "tavır" koymuyorsun?..  Milli iradenin temsil ettiği Meclisteki partilerin tepkiyi ifade eden "ortak" bildirisine, imza atmada imtina ediyorsun?.. Sahi; "neyin hikmetidir?" bu tavrın!..

***

 

Ah HDP Ah… Bir Türkiye partisi olsan… Bir "Milli" olabilsen.. Bir temsilliyette "istiklali" savunabilsen… Gör bak; ne tabular yıkılacak?.. Ama, Türkiye'ye hasımlıktaki "mahirliğin", Kürtler adına ülke ve millet adına ne hazin ki hep, "yeni tabuların" inşa edilmesine, vesilesin!…

***

Yoksa, MHP Lideri Bahçeli "senin üzerinden" siyaset yapmazdı?.. Çağdışı, ilkel bir ifadeyle; "bu partiyi kapatın" gibi, garabet söylemler ülkenin siyasi havasını bozmazdı?…

***

ATAKLI YOLLU MU?..

Biliyorum!. "İğrenç" bir ifade oldu.. Ama ne diyeceksiniz; "hak edene" gerekliymiş!.. Önceki gün okurlar paylaştı… CHP'deki tacizlerle alakalı; Tele-1 yorumcusu Can Ataklı'nın, "taciz ve tecavüze" uğrayan, mağdur olan şikayetçi bayanlara; "yollu" ifadesini kullanmış.. Yani; bu kadınlar yolluymuş!… Taciz ve tecavüz, yokmuş!…

***

Denir ya!.. E be yuh yani.. Edep yahu.. "Cinsel tacize, tecavüze, sapıklığa hayır" diye nara atması gerekirken.. Hele ki, Atatürk'ün partisi diye övünen, caka satan, onun mirasıyla yüz yıldır hüküm sürdüren CHP'lilere "bu size yakışıyor mu" demesi gerekirken.. "Cinsel tacize ve tecavüze" bel çıkıp, işi "bunlar yollu" diyerek, hakaret icra eden, zat-ı muhtereme!… Okurun düştüğü notla; "Ataklı'da mı yollu?"

***

GÜNÜN SÖZÜ

Size güvenen insanları yarı yolda bırakmayın. Ahın bulamayacağı adres yoktur.

 


Bu Makale 1291 kere okunmuştur.