BABACAN'I DİNLERKEN!…

Önceki gün, sabah kahvaltısında Ali Babacan'la bir araya geldik… Yer ve mekan darlığı, organizasyon, denir ya daha kapıdan kendisini, hissettirdi, eksilerin silsilesine herkes vakıf olmuş haldeydi.. Ki, bir meslektaşımın yer vermesiyle, oturabildik… Doğrusu herkes gibi ben de, 5 ay önce İl ve şimdi de, Bağlar ilçe Başkanlığı kongresi için, Diyarbakır'a gelen Babacan'ın, ne diyeceğini "merak" saikasıyla orada bulunuyorduk...

***

Dahası ilk kez, bir Parti lideri vasfıyla yüz yüze gelip, hasbi hal etme fırsatı bulabilecektik Babacan'la..? Bakan iken, bir kaç görüşmemiz olmuştu.. Ama Parti lideri olarak ilk kez bir görüşme, yakın temasımız olacaktı?.. Biz soracaktık kendileri cevap verecekti?. Nitekim öyle de oldu?.. Tabi merakım, ne diyecekleriydi?.. Malum, AK Parti'nin kurucularından biri.. Öyle ya, genç yaşta AK Parti iktidarında önemli görevler aldı..

***

Erdoğan'ın hikmetiyle.. Ama şimdi Erdoğan'ı “iktidardan” düşürme adına, siyasi faaliyet yürütüyor.. Dile kolay, "A takımından" biriydi.. Dışişleri Bakanlığı.. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı.. Başbakan Yardımcılığı.. AB ile yürütülen faaliyetlerde, baş müzakereci görevlerinde bulundu!.. Yani, 2018'e kadar da, AK Parti kulvarında "siyaset" yapıp, Milletvekili vasfını taşıyandı?...

***

Şimdi, saf değiştirip, kendisini "siyasetin kulvarında" çok tepelerde gösteren kurucusu olduğu Parti'ye karşı, "muhalif" mahallede yürüyebileceği iknasıyla faaliyet gösteriyor… Yine, siyasete kendisini kazandıran Erdoğan'a "hasım.?!" Türkiye'nin siyasi devşirme ruhu buna mı diyorlar?…

***

Herkesin malumudur.. Ülkemizde "siyaset ve siyasi faaliyetler" hep "Lider" eksenli, yol almıştır, varlık göstermiştir… Ki, Parti yönetimleri de, parti tabanı da, seçmenler dahil olmak üzere, "Lider" odaklı, tercihsel tavır ortaya koymaktadırlar… Dün olduğu gibi bugün de, tartışılmaz bir gerçektir bu!… Özellikle, merkezi hükümetler açısından..

***

Çünkü seçmen "liderin hatırına" oy veriyor partiye!… Lider yoksa, "parti zamanla" eriyip, gider.. Türkiye'nin siyasi tarihine baktığımızda "liderle" var olup, liderin "yokluğuyla", partiler çöplüğüne, dökülen nice partiler vardır?… Saymaya kalkarsak, onlarca parti var?… Demirel'in DYP'si, Özal'ın Anap'ı, Ecevit'in DSP'si, Erbakan'ın…!

***

Evet, "Liderlik" vasfına odaklanmamdaki nedene gelince?.. Babacan'ı dinlerken.. Sorulara verdiği yanıt, gerek "ağzından" dökülen sözcükler olsun.. Gerek vücut dili.. Ve gerekse de, çevreye yaydığı sinerji açısından?.. Ne diyeyim, "son derece" etkisiz, heyecansız, güven telkin edici bir yansıma kendi cephemden bulmadım!.. Yani "Liderlik" ruhunu hissetmedim...

***

Ama şunu ifade edebilirim ki; "ikinci adam, mutfak insanı" olabilir.. İş yapar bu kulvarda....

***

Konuşmasına dair kurduğu "cümlelerin" başında ve sorulara verdiği yanıtta ilk kelimelerinin hep "AK Parti halktan koptu, hedefini şaşırdı" demesi dikkat çekiciydi. İlginç bir nokta ise, her ne hikmetse gidişatı 10 yıl öncesine bağlar olması da manidardı?.. Sanki bu tarihlerde partide, kendisi yoktu?.. Bakanlık makamında oturmuyordu?.. Der demez insan sormak istiyor; "o gün niye konuşmadın da bugün"…

***

Niyet halis olmalı… Ve sanki, bu ülke, bu iktidar dediği takvim itibariyle "en netametli" yılları yaşamadı?… Enva-i şeytani kumpaslarla, yüz yüze gelinmedi?.. Vesayetin, vesayetçilerin, karanlık senaryoları sanki kaleme alınmadı?.. Hukuk, adalet, polis, asker, kamu "FETÖ" yapısıyla, travma geçirmedi.. Ülkede kanlı, darbe girişimi, organizasyonları, faaliyetleri yaşanmadı…

***

Ve tüm bunlara paralel olarak, Türkiye "özüne dönerek", gelişen, büyüyen, özellikle milli savunma alanında "çığır" açan.. Bugün dahi, "pandemiye" rağmen, Dünyanın ikinci ülkesi olarak, "büyüme" sağlamamış bir ülke, misali "Türkiye batıyor", deyip ekonomide "felaketlerden" söz edilmesi, ne kadar halis olabilir ki?..

***

Neyse, harmanlayarak dört sorum oldu kendilerine..

***

BİR… 74 maddelik "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e" dönüş, vaadiniz var.. Bunun, "Seçimde" birinci parti olarak çıkmanız gerekir?.. Sonra, Meclis'te ya da referandum yoluyla, "değiştirmeniz" gerekiyor.. Sizce mümkün mü?…

***

CEVAP… "Seçime giderken vatandaşlarımızın karşısına bu taahhütle çıkmak istiyoruz. İlk seçim mevcut sisteme göre yapılacaktır. Geçiş süreci için çalışmak gerekiyor."

***

Tabi diğer soruların yanıtına geleceğim.. Ama buradan çıkardığım sonuç, galiba Babacan'ın da, muhalefetteki diğer "kopan partiler" gibi, elinde koz olarak kullanabileceği tek argüman; "Partili Cumhurbaşkanına" karşı çıkış.. Peki sonuç, halk deyimiyle "pire nemre buhar te…"

***

İKİ.. Sıkça "Parti ziyaretleri" yapılıyor.. Görüşmeler, "ittifak ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı" konusunda, yapılıyor mu?. Ziyaretlerin amacı bunlar değil mi?..

***

CEVAP… Görüşmelerimizde; ittifak ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı gündemimizde olmadı.. Ki, Parti olarak da gündemimizde yok… Görüşmelerde, ülkenin meselelerini ele alıyoruz.. İttifaklar seçim döneminde, gündem olabilir?..

***

Demek ki, bu kadar yoğun muhalefetteki partilerin ziyaretlerinin "kapalı kapılar ardında" ittifaklar, işbirliği, gizli ya da saklı destekler, seçime yönelik stratejiler konuşulmuyormuş?. Biz de konuşuluyor diye yazıp çiziyoruz.. Meğer ki, çay-kahve içip, ülkenin meselelerini istişare ediyorlarmış?.. Yani, kahve sohbeti bizde hasetlikle “iktidar olmaya çaba gösteriyorlar” diye söylenip duruyoruz!…

***

ÜÇ… Seçim barajının düşürüleceği konuşuluyor. AK Parti'den Hayati Yazıcı 5 ila 7 rakamından, bahsediyor.. Sizin baraj gibi bir endişeniz var mı?…

***

CEVAP.. Seçim barajı, ittifak, siyasi partilere verilen destek ile ilgili yapılmak istenen düzenlemeler DEVA partisinin engellenmesine dönük projelerdir. Sorun şu ki bizi ölçemiyorlar. Bakıyorlar geniş bir kitleden sıcak bir bakış var, bunun ne kadarı oya dönüşecek, bunu ölçemiyorlar. Bunların hepsi beyhude. Güç kaybeden iktidarlar kuralları değiştirip nasıl kazanırız derdine düşmüşler. Bunlar iktidarın gidiş dönemine girdiğini gösteriyor."

***

Bu yanıta siz ne dersiniz bilmem.. Ama ben gülümseyerek, dinledim.. Ancak, saha çalışmalarına ilişkin verileri aklıma getirince içimden "vay da vay" dedim.. Bir de, kesin bir iddiada bulundu.. “Ben AK partiden ayrılanlar” diye söze girince, “itiraz” etti.. “Biz, AK Partiden ayrılanlar değiliz, Partimizdekiler daha önce hiçbir siyasi partide görev almamış kililer” diye de iddiası oldu..

***

DÖRT.. Türkiye'nin çözüm bekleyen sorunlarının" önceliğine ilişkin, düşüncelerine gelince…

***

CEVAP… Ülke gerçek gündemine dönüyor. İşsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı, özgürlüklerin sınırlanmış olması, adaletin olmaması, hukuk devletin olmadığı, Kürt sorunu gibi gerçek gündemler ortaya çıktı..” 

 

***

Hasılı kelam!… Babacan'ı dinlerken "söyledikleriyle", 2018'e kadar olan "serüvenini" yan yana getirdiğimizde; "ne bu haset" diye okkalı, soru ikmale geliyor.. Ama cevap; çok "vefasızlıkları" içerisinde barındırıyor.. İki yılda, "baba hasımlığı.."  Tabi anlattıklarının hepsi, kendi parti tüzüğünde ifade ettikleri, Parlamenter sistemin istemenin dışında, kurucusu olduğu AK Parti tüzüğünde var.. Düşünüyorum, aslı varken, neden "devşirmesine" oy versin.. Ya da peşinde gitsin.. Liberalizm.. Doğru, ama bir zümreye hitap ediyor…

***

Sözümün başına dönersek.. Türkiye'nin siyasetindeki ana racon kesicilik; "liderlik" vasfı üzerinedir?.. Liderin attığı "naradır", seçmeni ve kitleyi, peşinden sürükleyen.. Çünkü, "millete yaslanmayan" hiç bir siyasi hareketin, yarını olmaz.. Liderlik özelliği ve karizması olmayan bir siyasi yapının da başarısı mümkün değil.. Ki bu konuda en bariz ve net örnek CHP'dir.. "Lider" yoksulluğu nedeniyle, iktidar olamıyor.. Neden; lider özellikli birini bulamıyorlar, ya da bulmak istemiyorlar… En önemlisi de, yol yürünürken ortaya çıkan "vefasızlıklar".. Ki, Türkiye'nin siyasi geçmişinde bu millet hiç bir şekilde "vefasızlıklara" prim vermiş değil..

***

Vaziyet bir tercih meselesidir.. Ki, Partili Cumhurbaşkanı sistemine "karşı olunurken" avantajı olan, "partilerin ittifak" rantının da, keyfiyetini bilmek lazım… Son sözüm; ekonomiyi iyi biliyor, mutfağın kadrosu.. Ama ; liderlik çok ama çok farklı bir meziyete, mahirliğe sahip!… İşte o eksik.. Neyse, Babacan'a son sözümüz, hele bi gel "selfi çekelim de" bizde hatıra kalsın diyerek ayrıldık!?..

***

İKİ DE AYRINTI..

Birincisi Bağlar ilçesindeki görüntüler.. Ürkütücü.. Tabi bu "ürkütücü ve riskli" görüntü, pandemi kurallarının "hiçe" sayılması… Görüntü; "Bu kongreden kırmızı kategori çıkar" dedirtti… Maske, sosyal mesafe hak getire..

***

İkincisi, HDP önünde evlat nöbeti tutan aileler… Herkes, Babacan'ın onları ziyaret edip, "dertlerini" dinleyeceğini bekliyordu.. Ama oraya gitmedi.. Aileler tepkili… Eee Babacan bu.. "Liberalizme" halel getirir mi ki, "halkla bütünleşebilsin?" Ne mümkün?…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Eğriyi kendinde arayan doğruyu kalbinde bulur.