BAYRAM ve YASAK!..

… Ve bugün, arife günü!.. Yani, Ramazan-ı Şerif'in son günü.. Yarın da, mübarek ramazan  Bayram..

Denir ya; sayılı günler tez geçer.. Aynen de öyle… İşte, gelip-geçti “nefsin” maddi ve manevi yönde sınava alındığı ay!?..

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu kurtuluş!…

Uğurluyoruz, bugün gelecek sene yeniden buluşmak üzere; güle güle diyerek!?..

Hüzünlüyüz.. Burukuz..

Bir o kadar da, düşünceliyiz!…

Yarın, "sevincin" coşkusunun hakim olması gereken, Ramazan Bayramı'na kavuşmamıza rağmen!?.

***

Çünkü, bu yılki Ramazan-ı şerif, yüzyılda bir yaşanabilecek bir "atmosferin" gölgesinde, geçti!..

2020 yılı, Türkiye dahil, Dünya için daha ilk yarısını tamamlamadan tarihe "felaketler" yılı olarak, kaydedildi…

Türkiye, depremle, çığla, terörle sarsıldı..

Ve aylardır; dünyayı ve milletleri "kıskaca" alan virüs!…

Olağanüstü haliyle, "hayat" evde kal koduna girdi..

Yasaklar, sokağa çıkamama, birlikte olamama, sosyal ve fiziki mesafe..

Yani bir dizi, tedbirler silsilesi!..

***

Nitekim, Ramazan-ı Şerif'i bile, "ibadetleriyle, hayrıyla, sevabıyla" doyasıya bir yaşama ve yerine getirme imkanı elde edilemedi, pek oluşmadı..

Camiler "toplu" ibadete kapalı tutuldu..

Teravih namazları kılınmadı…

Cuma namazları bile, "camilerde" kılınmasına yasak getirildi..
İbadetler evlerde "bireysel" icra edildi..

Toplu iftarlar yapılamadı!..

Konu-komşu, aynı sofrada mübarek günün, dayanışmasını yaşamadı..

Ev ziyaretleri olmadı..

***

Evet, her ne kadar bu evrede "çok konuşuldu. çok yazıldı, çok söylendiyse de", dini vecibelerin yerine getirilmesi yönündeki, bu yasaklar silsilesine "gerek var mıydı?" diye başlayan sorular ve pek de tatmin edici cevaplar gelmediyse de; "özü itibariyle" bu Ramazan-ı Şerif, son yüzyılda "bir ilk" oldu…

Dua ve umut edilen böylesi "korku, endişe, kaygı" üreten ölümcül virüsün "kol gezdiği" zaman dilimindeki ibadet ve yaşananlar insanoğlu için "derin" bir imtihan içerdiğinin idrakine varılabilmesi!…

***

Yarın Bayram!.. Hüznün "sevinçle" buluşacağı gün..

Ama ne var ki, yine üzüntülüyüz.. O da, Pazar günü idrak edeceğimiz Bayram'ın "Bayram Namazını" cemaatle, camilerde kılınamayışı!..

Çünkü, 4 günlük "sokağa çıkma" yasağı ilanı var..

Ülkenin 81 il ve ilçesinde, köyünde "evden çıkmak", dışarı gezmek, ziyaretlerde bulunmak, mezar ziyaretleri dahil her şey "yasak.."

***

"Evde kal" kodunda, evde bulunan aile fertleriyle "biz bize bayramlaşacağız" zorunluluğu..

Ne çocuklar kapı kapı dolaşıp "Bayramınız Mübarek olsun" deyip el öperek, bayram şekeri ve harçlıklar alabilecek?..

Ne de büyükler, yetişkinler "birbiriyle" kucaklaşıp, öpecek yanak, uzatılan el öpülebilinecek?..

Sosyal mesafe, fiziki kurallar…

Maske takma!..

***

Netice itibariyle, olağanüstü bir hal ve zaman diliminde bulunuyoruz!..

Yapılması gereken, insan sağlığı için, ülke ve milletin "selameti" için...
Acılar ve ölümlerin yaşanmaması için...
Denir ya "sıkıntıları" kurtuluşa, sevince, mutluluğa, sağlıklı ve huzurlu ortama "bir bedel" kabul edip, ona göre "riayet" edici olmamız lazım..

Ne diyor Sağlık Bakanı Fahrettin Koca..

Risk büyük, terbir ise çok basit!..

***

Bize düşen, "kurallara" uymak, uyarıları dikkate almak ve tabi ki, iman nokta-i nazarında edeceğimiz dualardır..

Aziz milletimizin, İslam aleminin, bütün insanlığın "bu beladan, bu musibetten, bu felaketten, bu salgından" tez elden kurtulması, normal günlük hayata dahil olmamız için, Alemlerin rabbi olan yüce Allah'a "ihlaslı ve samimi" duygularla el açıp dua etmektir..

Ve her duanın sonunda, "ümmet" şiarıyla "Rabbim dualarımızı ümmetçe kabul etsin" diyebilmek..

***

Ve tabi ki, bir nefsi muhasebe dönemini geçirdik?.

Çünkü, Ramazan-ı Şerif, açlığın ne olduğunu bilen, açların halinden anlayan, duvar dibinde boynu bükük, kalbi mahsun olarak duran, edep ve iffetinden dolayı başkalarına el avuç açmayan, fakir, yetim ve öksüzlerin "yardım ve dayanışma" medeniyetinin ve kültürünün "hayat" bulduğu bir zaman dilimi!…

Fedakarlıktır, dayanışmadır, zenginin fakiri, fakirin zengini "hatırlama" sahiplenme sofrasıdır!…

***

Rahmetin, mağfiretin ve kurtuluşa ermenin üç aşamasını "bireyden" cemaate, milletten ümmete "tavizsiz" salih amelle geçirmiş isek!..

 Bu bizim, "nefis muhasebesini ve sınavını" en üstün başarıyla, geçtiğimizi, "ebedi hayatta" büyük bir zenginlik ve mükafat olarak, dönecek..

Yok değilse, "efseli safilin.?"

***

Velhasıl, duyguların ve düşüncelerin "salih amel" odaklı icraatıyla, Ramazan Bayramını da, "Pandemi Yasakları" olsa dahi, çağın nimetleri, iletişim araçlarıyla, geçirelim!..

Büyüklerimizi arayalım, "onların bayramını kutlayalım" sevgimizi, saygımızı, duamızı eksik etmeyelim..

Dualarını isteyelim..

Ne fakiri, ne zengini birbirinden ayırt etmeyelim..

"Komşu komşunun külüne muhtaçtır" sözüyle, komşuluk sorumluluğunu yerine getirelim…

***

Pek tabi ki, bu virüs döneminde "ebedi aleme göç edenler-e-imize.." Şu veya bu şekilde, hakkın rahmetine kavuşanlara..

Yani ölülerimize; "El Fatiha" diyerek, rahmetle anmalıyız!…

Hastalarımıza acil şifalar dileyelim...

Bir araya gelemiyorsak da, dargınları barıştırmalı, kırgınlıkları ortadan kaldırmalı, kin, haset ve husumet duyguları içerisinde olanı ya da olma gayretini gösterenleri, sevgiyle, saygıyla, beşeri kültürle "harmanlayarak" buluşturmalıyız!…

***

İslam'ın kapılarını kapattığı, Müslümanlar için "en büyük kötülük ve günah" diye görülen, yalandan, kibirden, gıybetten, gururdan, insanlara tepeden bakan gün görmemişlikten, maneviyatın değil, maddiyatın kölesi olmuş hasta ve hastalardan, korunabilmenin, duasını da ağzımızdan eksik etmememiz gerekir…

***

Değerli okurlarımızın, sevgili hemşerilerimizin, kıymetli ülke insanımızın, bütün müminlerin mübarek Ramazan Bayramı'nı, bu sohbetin vesilesiyle "tebrik" ediyorum, "kutluyorum" mübarek olsun diyorum..

***

Duam odur ki;

Ramazan-ı Şerif'in "kurtuluşa" ermenin fermanıyla,

Ramazan Bayramının sevinç ve coşkusuyla,

Milletimizin birliğine,

Beraberlik ve kardeşliğine,

Yardımlaşma ve dayanışmasına,

Huzur ve mutluluğuna,

Her türlü hayırların yağmur misali "nur" damlalarına dönüşmesine vesile olması,

Özellikle,

Yer küresini kan ve gözyaşına boğan anlayışların,

Savaşların,

Çatışmaların,

Milletlerin "soykırımına" dönüşen emperyalist güçlerin sömürülerinin,

İslam alemi içerisindeki "fitne ve şer" durumların,

Kardeşi kardeşe kırdıran ırkçılığın define vesile olması…

En kısa zamanda;

İnsanlığı ve yer küresini "sarsan" bu korona virüsü belasından tüm insanlığı "kurtarması" dilek ve temennisiyle!…

Amin…

***

Ramazan bayramınız mübarek olsun…

Bayram sonrası görüşmek üzere, selam, sevgi, saygı ve dualarla!…

***

RAMAZAN MI, ŞEKER BAYRAMI MI?..

Yine mi aynı terane!.. Yetmedi be bu kadar "dil dökme" ve her Ramazan-ı Şerif'in arifesinde, bu durumun mevzu edilmesi!.. Ayıp ya!…

***

Her şeyin bir adabı, edebi, ahlakı var… Biz, İslam ülkesiysek.. Ve kendimizi, "Müslüman" olarak görüyorsak.. Kur'an-ı Kerim'e inanıyorsak.. Peygamber Efendimiz, Hazreti Muhammed (S.A.V) diyorsak…

***

Dahası, bin yıllık var olan bir kültürü, tanımı, söylemi, ismi "değiştirmek" ya da, "isme dair" bir kültür, yaşam ve felsefe diye "tanım" getirilmesi; en basit deyimle, "acziyet ve küfürdür?"..

***

Şimdi, 30 gün süreyle tuttuğumuz Oruç'un ay itibariyle, adı nedir?.. Ramazan Orucu.. Ne diyoruz, Ramazan-ı Şerif.. Öyle ise, bu kutsal görevi ve sorumluluğun yerine getirilmesinden sonra bahşedilen, "sevincin" adı  da, Ramazan Bayramı, sevinci denir…

***

"Şeker Bayramı" ne demek?.. Dikkat ediyorum, yeniden aynı terane mevzu ediliyor.? Ha bir de, "Şeker" bayramı diyen "ilerici" imiş, "Ramazan Bayramı" diyen de; "gerici" imiş?..

***

Söylenecek söz; "sevsinler sizi…" Ki sevilecek yüzünüz de yok.. Çünkü, siz İslam'ı her evrede "bir şekilciliğin" içerisine sokmanın gayreti içerisindesiniz!?.

***

Şunu da ifade deyim.. Siz ister Ramazan Bayramı deyin, ister Şeker bayramı deyin.. İş sözde değil, özde onu yaşayabilmek, idrakine varabilmektir, "bayram" herkesin bayramı!..

****

BAY KEMAL'E ALINAN ARABA!…

Bu mevzu, çok konuşulması ve sorgulanması gerekir.. Niyetim Bayram sonrasına bırakmaktı.. Ama, denir ya, "hadise" bayatlanırdı?. İki kelam edersek!…

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "uçak alımı, araba alımı" ile etmediği laf bırakmayan, "israf, israf, israf" deyip 'bir araba sana yetmiyor mu?" diyen Kemal Bey!…

***

Kendisine havalı, ful donanımlı, çok ama çok pahalı bir lüks makam otomobili satın almış.. Pardon, kendisi kendi parasıyla "satın" almamış.. Partinin "hesabından.." O para da, bağış mı yoksa, dulun, yetimin, öksüzün payının bulunduğu "Hazine'den" partiye aktarılan "para?"…

***

Yani, birine laf etmeden "aynaya bi bak" dedirten Bay Kemal'e, sorulduğu gibi; "İktidara gelince kaç uçak, kaç araba, kaç ulaşım filosu" alırsınız?..

***

BİZİM TEMEL'İN İDDİASI!..

Siyasetin Temel'i.. Yine "kehanette" bulunmuş… Diyor ki, "Seçime müdahale edecekler?.." Sonrasında bunu "nasıl anlarsanız anlayın. Oylara müdahale edecekler?" diyerek, noktalıyor!..

***

İyi de, Bay Temel.. Henüz ortada fol yok, yumurta yok.. Ne seçim var, ne de seçime dair bir beyan var.. Ha bir de, "bu iş nasıl olacak?".. Ona dair de; bir beyanın da yok!… Bu kehanet nerden?..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Siz, siz olun; "büyük lokma yiyin, ama büyük laf sakın ola etmeyin.."

***

Not.. Bayram Süresi içerisinde; "Gazeteyi Çıkarmama" geleneğimizi, sürdürüyoruz..  Üç gün yokuz.. Çarşamba günü görüşmek üzere!…