BURÇLARIN İSİMLERİ DEĞİŞMEZ!….

Dün bir gazetemizde okudum!..

Şaşırdım kaldım… Daha doğrusu donup kaldım.. Olamaz böyle bir şey dedim..

Birileri demiş ki, Diyarbakır'ın "Burçlarının” isimleri değiştirildi. Hatta; "81 İl'in ismi burçlara verilsin..”

Ne demek bu; burçların tarihsel "kimlikleri" değiştirilsin!..

Hoppala diyeceksiniz…

Ben de öyle dedim, Diyarbakır deyimiyle!

Hoppala…

***

Bayanlar.. Beyler.. Bu nasıl bir "tavır" takınma halidir ki; "tarihselliği" var olan burçların "isimlerinin" değiştirilmesi teklifi yapılıyor..

Böyle bir proje sunumuna gidiliyor…

"Akıl" karı değil, sizin bu "değişiklik" öneriniz!…

Nasıl olur da, tarihsel kimliğin üzerine "çizik" atılıyor..

Bir sokak, bir cadde, bir meydan değildir ki; "yaz boz" tahtasına dönsün, değiştirilsin isim!?.

Ki ona da karşıyım… Olmamalı…

***

Size tavsiyem; ne siz böyle bir şey söyleyip öneride bulundunuz!?..

Ne de biz duyduk..

Burada nokta koyalım..

Herkes haddini bilsin ve tarihsel kimliğe saygı gösterilsin!…

"Bu kentin tarihi, birilerinin bir kaç kuruş elde edeceği ticari ikbaline kurban edilecek kadar ucuz değil?"…

Aman ha; duymayayım!!?.. 

İlla ki, 82 İl'in ismi Diyarbakır'da bir çatı altında "zikredilecekse.."

Aha da benden, size bir öneri..

Sur'daki yeni yapılan ve tarihi motiflendirilen yeni yapılara "bir bir" sıralı şekilde verilebilinir?…

Ama derin ve yüzyıllara sarkan "tarihsel kimliğe" silgi atılamaz!?.

***

MASTER PLANI YOK MU?

Bu arada, TMMOB Diyarbakır İKK Sekreteri Doğan Hatun'un, "Surların restorasyonuyla" alakalı ortaya attığı bir iddia var..

"Master planı" olmadan restorasyona başlanılmış?..

Bu da, Surlara ciddi şekilde tarihsel ve kültürel doku noktasında, "zarar" verebilir..

Böylesi bir halde; UNESCO Dünya Kültür Miras Listesinden "Surlar" çıkarılabilir?..

Hatun'un bu iddiası, ne kadar gerçek bilemiyorum!..

Ki, aydınlatmaya muhtaç bir iddia..

Eğer ki doğru ise, yapılan işlem "kaş yapalım derken göz çıkarma" olmaz mı?

İşte o zaman Diyarbakır'ın gerçek tarihine "halel getirilmiş" olunacak..

Ki bunu, kimse de göze alamaz!?..

***

SUYA SESSİZ ZAM!…

Söz'ün dünkü manşet haberiydi!..

Diyarbakır'da suya yüzde 25 ila 77 oranında zam yapılmış..

En düşük zam, Diyarbakır merkez ve ilçeleri..

En yüksek zam ise Silvan!..

Sonra, Çınar yüzde 61 ile takip ediyor..

Gelelim "sessiz" zammın halk nezdindeki tepkisine!..

İlgili ve yetkililer ne der bilmem..

Muhakkak ki, bir dizi "gerekçelerine" dair ortaya koyabilecek argümanları var..

***

Benim zamma dair ortaya koyacağım "muhaliflik" şu..

Yaşanan şu "pandemi" döneminde, böylesi yüksek oranda yapılan ve kabarık faturalarla öğrenilen zam "mazur" görülemez..

Vaziyet, "fırsatçılıktan" öte!..

Hele ki, Elektrik ve Doğal Gaz'a gelen zammın ardından bu zam, işsizliğin, hayat pahalılığının, ekonomideki iyiye gitmeyen gidişat vaki iken; gelen bu zam el insaf dedirtiyor…

Yine "vur abalıya.."

***

MUTLU OLACAKLAR MI?.

Galiba öyle!..

Şu Pandemi döneminin ilk gününden, bugün dahil olmak üzere..

Sürekli geliştirilen, körüklenen bir algı var?..

O da şu; "Hükümet, Sağlık Bakanlığı" virüsten ölenlerin "sayısını" gizliyor!..

Günlük tabloda "hile" var..

Gerçek, "ölü ve vakıa sayısı" saklı tutuluyor!…

Kamuoyu yanıltılıyor…

Şu veya bu gerekçelerle!..

***

Peki, bu ne anlama geliyor?.. Demek ki;

Günde 60-70 kişinin ölümü "yeterli" değil..?

Günde bin 300, bin 500 vakıa "yeterli" değil...?

Günde, 100 bin test yapılması "yeterli" değil..?

Yani, ne olmalı ki, tatmin olunabilinsin?..

Ki, hiçbir şey gizli tutulmuyor, koduna ve moduna gelinebilinsin?..

***

Sanırım, iddiadan çok temennileri şu!..

Günde, 10 bin vakıa olsun?

Günde, 3-4 bin kişi ölsün?

Günde, 100 bin test yapılmasın?..

Öyle ya, rakamlar ne kadar yüksek olursa, testler ne kadar düşük olursa, o kadar "tatmin" olacaklar..

Mutlu olacaklar!!..

Belki zil takıp oynayacaklar?..

***

Zihinlerindeki ölçüye bakar mısınız?..

"Ölüm ve vakıalar" artsın ki, siyasal iktidarı "yerden yere vurabilelim?!..

Erdoğan'ı, Bakan Koca'yı "başarısız" kılabilelim!?.

Dünya ülkelerine bi baksalar!..

Dünya Sağlık Örgütü de..

Türkiye'ye bu minvalde, şeffaflık noktasında, "gıpta" ile baktıklarını görürler..

Ama bizdekiler; "ama misali!..

Şunu da iyi biliyorlar..

Sağlık sistemimiz, çok güçlü..

Bölgeler açısından sıkıntılar olsa da; Avrupa'nın çok ama çok ötesinde; altyapı yüksek!…

Salgının ilk gününden bugüne kadar; "ciddi ve vahim" bir sıkıntı yaşanmadı..

Fazlasıyla, imkan sahibi olarak, karşıladı!..

***

Kimi zaman Cumhurbaşkanı..

Kimi zaman Sağlık Bakanı..

Kimi zaman Sağlık Kurulu..

Kimi zaman, diğer yetkili ve etkili bakanlar ile kurumlar; "kamuoyunun huzurunda", verileri açık ve şeffaf paylaşıp aktardı…

Son günlerdeki, her kurumun da katılımıyla gerçekleştirilen "filyasyon" uygulaması, tedbirlere dair "caydırıcılık" ve kurumsal, işleyişlerdeki hassasiyet, "vakıalardaki" artışı, kısa sürede kontrol altına aldı..

Dedik ya, gaye "üzüm yemek değil" her daim "bağcıyı dövmek" olduğu için, hiçbir şey onları tatmin etmez!..

Mutlu olmazlar!?.

***

Öyle ya!.. CHP'li Engin Altay ne diyordu?..

"Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu kardeşim.."

İşte, muhalefetin, muhalifliğin anlayışı; bu olduğuna göre!…

Denir ya "ne söylersen söyle" teneke misali!…

***

 

KİŞİLİK!

Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. Sınıfa bir bakış atıp kürsüye geçiyor.

Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor.

"Bakın" diyor. "Bu, kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey..." Sonra (1)'in yanına bir (0) koyuyor:

- Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)'i (10) yapar.

Bir (0) daha...

"Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz".

Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor:

Yetenek... disiplin... sevgi...

Eklenen her yeni (0)'ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca...

Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)'i siliyor.

Geriye bir sürü sıfır kalıyor.

Ve Hoca yorumu patlatıyor:

"Kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir".

Sınıf, mesajı alıp sessizliğe gömülür...

***

BAK ONUN İÇİN ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ.

Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar.

Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder ve;

"Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsun?" diye sorar.

Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi; "Yaşamaları için" yanıtını verince, adam şaşkınlıkla:

"İyi ama burada binlerce deniz yıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?" der.

Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi,

"Bak onun için çok şey değişti," karşılığını verir...

GÜNÜN SÖZÜ..

Kalbin vicdanını dinlemiyorsa, düşman aramana gerek yok...