BİDEN'İN NE DEDİĞİ ÖNEMLİ Mİ?!..

 

Joe Biden!.. Nam-ı diğer ABD başkanı.. Demiş ki; "soykırım" varmış.. Ve bunu, "ikinci kezdir" dillendirmiş miş!!!?.. Eee; ne var bunda… İster bir değil, binlerce kez söylesin Ermenilere "soykırım" yapılmış diye!?. Hani, "milli lügatimize" mal olmuş bir deyim var.. Deriz ya; "Bi laf edene bakarım 'adam mı" diye, bir de lafa bakarım 'laf mı" diye!…

***

Biden'in Ermeni olaylarına ilişkin "soykırım" ifadesi de, aynen bu potada, okunmalı, tavrı da böyle vermeli!!.. Ama ne gariptir ki, her 24 Nisan gelince "bir kaygı, endişe, korku, panikle" kim ne der, telaşına girmiyoruz da değiliz!!.. Bu da, "abdestinde" sorunu mu var dedirtiyor.. Bu karakteristik yapı, "meselenin" gerçekçiliğiyle değil; aslında "siyasi zafiyetten" kaynaklı!..

***

Öyle ya, 1.5 asırdır hep bir "pasif ve pısırık" ülke yönetimi ve anlayışıyla; "kim ne der?" tünelinde tutulduk!.. Kendi milli ve yerli "iradesiyle" değil, dışa odaklı, batı endeksli "bir iradenin" peşinde, koşulup duruldu!.. Ve, "yalan söyleyen tarihin" vesayetine biat ettik!… Gerçek tarihimizi, geçmişimizi, atalarımızı da, göz ardı ederek!..

***

Yoksa, "soykırımdan" söz edecek, yer küresindeki en son ülke, ABD nara atmazdı!.. Çünkü, İslam ülkeleri ağırlıklı, "soykırımın" vahşi, icra edeni, dahası canisi ABD'dir!.. Sokak ifadesiyle; "soykırımın feriştahıdır, kralıdır, yaratıcısı, mucididir…" Ki, Fransa bile bu yolda "ABD'nin" eline, su dökmez!… İngilizlerin, "pabucunu" dama atar!?..

***

Özetle, bizdeki siyasiler!.. "Kim ne der" paranoyaklığından, kendilerini kurtarmaları gerekir!.. Diyecekleri, fikri beyanda bulunacakları, sözcük şu olmalı!… "Ey Biden.. Soykırım kelimesini, dünyada telaffuz edecek en son kişi sensin.. Tavır takınacak en son ülke de ABD'dir!.. Önce bi aynaya bakın da; "tarihinizdeki soykırımları" görün!..

***

FRANSA'DAKİ SEÇİM!..

Seçimler yapıldı.. Sonuçlar açıklandı.. Macron 2. kez seçildi.. Ama nasıl seçildi… 1. Tur'da seçilemedi.. Aldığı oy oranı, yüzde 28.. Yani, şahsi gücü, siyasi temsiliyeti, halk nezdindeki güveni, bu kadar.. Yüzde 28..

***

Peki, ikinci kez seçilmesindeki oy oranının yüzdeliği kaç!.. Yüzde 59… Neden, iki katı bir artış!. Nedeni açık ve çok basit… Macron'un rakibi, yani sırf öbürü seçilmesin.. Bu seçimdeki kilit nokta; Macron'u "seçtiren" kendi gücü değil, "başkalarının oyunun gücüyle", Cumhurbaşkanı oldu!..

***

Diyeceksiniz ki!.. Bizim altılı partinin "patırtısı da" bu minvaldeki, "umut" ışığında!.. Her şey "ikinci tura" odaklı.. Yani, "çatı adayla" finişe gitmenin, gayreti!.. "Sırf öbürü" seçilmesin… Peki, bunların Macron gibi; "şansları var mı?"…. İyi de, "hala çatı adayları" ortada yok!…

***

Hani bir söz var!.. "Fol yok, yumurta yok.." Sizinkisi de, ne melem bir "menemen" hesabı!. Ya öbürü, ikinci tura kalmayıp, birinci turda işi bitirirse!.. Bunu bildikleri içindir ki; her buluşmada "bir patırtı" çıkarıyorlar… Baksanıza, Uysal bile "rocan" kesiyor!…

***

HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞİN SONU!!…

O gün de, "bu sloganlar" atılmıştı!.. Ağaç, yeşillik masumiyetiyle fitneye evirilen bir libasla "isyan" çığlıklarıyla, sokaklar, şehirler "savaş alanına" döndürüldü!… Ölümler, yaralamalar, talan, bir "iç çatışma" ve vesayete çağrı, provokasyonları tertiplendi…

***

Günler, aylar sürdü!.. Dünya ve Türkiye halkı, Taksimdeki iki ağaç kesiminin, "iktidarı" alaşağı etme operasyonuna çevrilmesine tanıklık etti.. "Demokrasiyi" askıya almak adına.. Milli iradeyi, "devre dışı" bırakmak için.. Dış patentli, bir iç savaş yaratıcılığı benimsenildi Gezideki masum eyleme!!..

***

İşte tüm bunların yaşandığı "Gezi olaylarıyla" ilgili, failler, tertipleyenler, finansman sağlayanlar dair, nice davalar açıldı?… Ve o davalardan birin de önceki gün yargı kararını verdi.. Ki bu davada yargılanan bir isim hep ön planda tutuldu.. Osman Kavala…

***

ABD… Avrupa.. Ve daha bir çok ülkenin; "iyi çocuğu" misali, ilgi gösterilen Kavala'ya mahkeme hüküm verdi.. Müebbet ve diğerlerine ise çeşitli cezalar.. Yargının verdiği cezaları çok görenler var.. Tepkiyle; o bilinen slogan yine atılıyor "her yer Taksim, her yer direniş!.."

***

Cezanın oranı tartışılır.. Yargılama süreci de, uzun tutukluluk dönemi, iddianamenin hazırlanma aşamaları… Ki mevzu artık politika, siyasetle entegre olmuş durumda?. Denir ya neresinden tutarsan, elde kalır…  Ama gerçek şudur ki, ortada bir suç var.. Ve o suç TCK’da yeri var..  Ceza hükmü de belli..

***

Ki, işlenen her suç, hukuk sisteminde karşılık bulması gerekir.. Onun için tüm polemik üretici noktaları bir kenara bırakarak, sormak lazım gelmez mi?… Duruşma esnasında, mahkemenin karar verdiği anda, hala bu slogan atılıyorsa; burada bir arıza-i durum var demektir!.. Yani, "masumiyet" aranamaz!..

***

Çünkü bu "isyana teşvikte" ölümler, öldürmeler, yaralamalar, iç karışıklık, milyonlarca lira maddi hasarın oluşması söz konusu olmuştu o tarihte!!!.. Devlet idaresi ortadan kaldırılmaya çalışıldı!.. Seçilen hükümeti "iç isyanla" devirmek gibi bir düşünce ve eylem, masum görülebilir mi?.. Ya da cezasız…

***

Yani, kanlı bir girişime sebebiyet verenler var!.. Halkı sokağa döktürenler, "her yer direniş" diyenler, "masumiyet" karinesi içerisinde mi, tutulmaları gerekir.. Yoksa, hukuk gereken cezayı vermesi mi gerekir!?… Önce buna karar vermek gerekmez mi?!

***

Hasılı kelam; verilen ceza oranıyla ilgili tartışılabilir yönüne eyvallah, ama Savcı Selim Kiraz'ın hesabı her kim sorumlu ise, sorulması gerektiğini de bilmek lazım!?.. O kan yerde mi kalsın yani!!!…

***

OKUR SORUSU!…

Okurum sormuş; "elektrikteki" perakende satışın "özelleştirmesinde" vatandaşa ne tür bir yararı, kazancı ve getirisi oldu diye sormuş!..

***

Yanıtım açık ve net!.. Hiç bir şekilde, zerre-i miskal "vatandaşın" lehine bir artısı olmadığı gibi; bilakis "sömürüsü" olmuştur..

***

Keyfiyete dayalı, "ben bilmez merkez bilir" dönemsel inzibat ruhuyla!.. Serbest piyasa "ekonomisiyle", kalem kalem "kazıklamalarla", soygunculuk var!!…

***

Reklamın da, misafir ağırlamanın da, sayaç okumanın ticari taksi bedelini de, karına katlamalı kar marjinalini de, ekleyerek, söğüşleyen kurumsal bir kimliğe sahip; elektrik dağıtım şirketleri!..

***

Hayati öneme sahip.. Milli ve beka sorununa neden olabilecek; böylesi kurumların özelleştirilmesine, dün olduğu gibi bugün de ve yarın da; karşıyım, karşı olurum!.. Çünkü; sektörel tekelleşmeye sebebiyet veriyor…

***

Her şey "kar, kazanç ve rant" odaklı!… Devletin elindeki imkanın, özel sektörün elinde "tekelleşmesi" her türlü "vesayetin", hakimiyet kazanmasına vesile olur.. Ki hal-i alem orta yerde!…

***

Nokta.. Bilmem okurum sorusuna yanıt almış oldu mu!?… Her kurumun "özelleştirme" kapsamına alınmaması gerektiği gerçeğine de; hükümetler ve siyasiler, "elektrikteki" zafiyetle vakıf olmuşlardır?…

***

GÜNÜN SÖZÜ

“Düşmanlık ile tarafsızlık dışında üçüncü bir yol var. O da fikri sorumluluktur. Bu, muhtaç olduğumuz bir şeydir.”