BİZANS KARGALARI!…

Cüneyt Arkın'ın "Kara Murat" filminden bir replik..

"Bizans kargaları" ile başlayan, "bak hele, Polemon kral olmuş" diye devam eden sözcükleri!!…

Şu "antidemokratik" siyasetin son günlerdeki, Bizans Kargalarının ötmelerine diyorum ki, "tevil götürmezsinizdir…" 

Tatar Ramazan'ın dediği gibi, millet ve sivil irade yekvücut, "biz bu oyunu bozarız arkadaş" diyor ve demeye de hazırdır!!…

Yani, yalanlarınıza, saçmalıklarınıza, hilelerinize artık kanılmıyor!…

Hadi oradanlardansınız artık!…

***

Şu "Bizans Kargalarından" birinin son tezviratlarına bir bakın!!..

Ne diyorlar, sinsi sinsice!..

Neymiş; AK Parti'nin "gizli bir ajandası" varmış…

Eee..

İşte bu ajandasında "rejim değiştirmeye" yönelik planlar varmış!..

Ne planı, "siyasal İslam.."

Bununla, "Cumhuriyet rejimini" lağvedecekmiş?…

Yerine bilmem, şu rejimi getireceklermiş?…

O'nun için tez elden "iktidarın" devrilmesi lazım…

Önü kesilmesi lazım..

Ne de "şeytani" bir "Bizans" aklı!..

Gülünür mü, ağlanır mı, ne denir bilmem!?..

Ama diyeceğim şu..

Siyasal iktidar 18 yılda bunu beceremedi, bir 18 yıl daha mı gerekli "ajandalarının" içerisindeki rejim değişikliğini, hayata geçirmek!…

Hadi ordan sizi gidi kargalar!?..

***

BAŞÖRTÜ VE ŞAPKA KANUNU!?..

Bay Kemal mi..? Yoksa, kerameti kendinden menkul, Fikri "sağlıksız" Sağlar mı?..

Kim yanıt verir bilmem, ama sormak istiyorum ikisine birden!?…

Ki CHP'li dostlar da yanıt verebilir?...

"Başörtü, ya da türban" kamuda, "serbest" ve aldığı bir "meşruiyet" var?..

Poliste, askerde, yargıda?..

Bir bayan istediği şekilde; "başörtü veya türban" takabilir?..

"Sakıncalı" bir hal-i vaziyet artık yok!…

***

Peki, zihniyetini savunduğunuz!..

Bizim "ilkelerimizdir" diye, böbürlendiğiniz…

"Devrim" diye, yere-göğe sığdıramadığınız..

Ki, hala da "yasal mevzuatta" geçerliliği devam eden "Şapka Kanununuz" ne alemde?..

Uygulamada var mı?..

Şapkasız erkek hakim, savcı, polis, asker, öğretmen, akademisyen, avukat, bakan ve parti liderinin hal-i vaziyeti; "cumhuriyet" düşmanlığı olarak görülebilir mi?..

Ya da; Rejim "değiştiriliyor" diyebilir misiniz?…

Diyen var mı?… Denilmez..

Onun için; hadi ordan sizi gidi kargalar diyerek devam ediyorum!…

***

ÖYLE Mİ BAŞBUĞ!…

Devrik komutan İlker Başbuğ…

Ne demişti?..

Eğer ki, Menderes, 25 Mayıs'ta "erken seçim" kararı almış olsaydı; 27 Mayıs'ta "ihtilal" olmazdı?..

Ne kendisi idam edilirdi..

Ne de iki bakanı..

Ne de, askeri vesayet oluşurdu?

İşte bu ifadesiyle alakalı, kaç gündür "mevzu, polemik ve siyasi tartışma" mevzusu!…

Şimdi ne diyor?..

"Kastım, darbe çığırtkanlığı" yapmak değil…

***

Gel de söylenme…

Genelkurmay Başkanlığı makamına kadar gelmiş birisin be adam!?….

Mevcut siyasal iktidara; "eğer şöyle, eğer böyle, eğer bunu yapsaydı, eğer bunu yapmasaydı" diyerek "60 ihtilali olmazdı, Menderes iktidardan" indirilmezdi, darbe olmazdı" demek ne demektir?

"Darbe çığırtkanlığı" değil mi?..

"Darbeye mazeret" üretmek değil de nedir ey Başbuğ...

***

Dahası "darbeye" meşruiyet kazandırmak" anlamına geldiğini, bir dizi kitap yazan olarak kendini nemalandıran şahsiyet, bunu "anlamamış" olması mümkün mü?…

Söylenecek söz; öyle mi paşam!?…

Halk deyimiyle, sen git onu külahıma anlat!?..

Bal gibi; "darbe çığırtkanlığı…"

***

FİKRİ "SAĞLIKSIZ" SAĞLAR!…

Polemiklerin odağındaki kişi bugünlerde!..

Biz de konuşuyoruz..

Lakin, "Fikri "sağlıksız" Sağlar, ne ara "böylesi yasakçı" düşüncenin, batağına girdi, bir türlü onu anlayamıyorum!…

Özellikle, bakanlığı döneminde, ki 28 Şubat’ın "pik" yaptığı evrede, hayli "özgürlükçü" idi….

***

Hatırlıyorum!…

Bir çok "yasaklı" kitaba serbestiyet vermişti..

Hatta, düzenlediği basın toplantısında, "başörtülü" gazeteci bayana..

Korumaları, salon görevlileri "yasakçı zihniyetleriyle" müdahale edip, dışarı çıkarmak istemişti..

Sağlar o dönemdeki "sağlıklı" fikriyle, "tepki koymuştu.."

Başörtülü gazeteciyi yanına oturtup, öyle toplantı yapmıştı..

***

Şimdi ne oldu da; faşizan bir fikrin, sağlıksız bir düşüncenin, tekçi ve vesayet üreten, zihniyetin "ağında" cirit atıyor…

Türbana laf ediyor…

"Türbanlı bir hakimin kararından şüphe duyarım" der hale geldi?…

İşte buna yanıt olarak, meğer ki derdi "sadece başörtülü hakim" değilmiş, gerçeğiyle deşifre oldu..

Çünkü, "Siyasal İslam" diye, başlayan cümlesiyle, maskesini ele verdi…

"Dinsizlik" diye dayatılan ve dayattıkları "Laiklik ilkeleri", ortadan kalkıyor da, ondandır "dertleri?"…

***

Velhasıl!… 15 Temmuz öncesi.. Ki, 60'lı, 70'li, 80'l i, 90'lı ve e-muhtıra!..

Tüm bunların "ikmale" gelmeden önceki evrede, gerçekleştirdikleri "toplumun" sinir uçlarına dokunan, nefret dili, saldırganlıkları, provokatif söylem ve eylemlerini; "hal-i hazırda" gerçekleştirdiklerini görüyoruz..

Yani, "darbecilerin çığırtkan, sivil dili" devrede!..

***

BU HALK AHLAKSIZ MI?…

Bay Kemal.. E be yuh yani!..

Polisi.. Askeri.. Hakimi.. Öğretmeni.. Çiftçisi..

Herkesi "bir ötekileştirme" kulvarına soktun…

 "Bendensin, değilsin" deyip; "aşağılamaya" çalıştın..

Hakaretler sıraladın; "ben sizi tanımam" dedin..

Yani dedin de dedin…

***

Şimdi de!.. Topyekûn halkı "hedefine" aldın..

Ve diyorsun ki; Cumhur ittifakına oy veren vatandaşlar "ahlaksızlar?.."

Daha da ileri giderek…

"Ahlaksızlar bir tarafta kardeşim..

Ahlaksızlar bir tarafta..

Ahlaklı olanlar da burada..

Bunların tamamı demokrasiyi savunuyor?"…

***

Vay da vay!…

Kim ne der bilmem..

Ama Bay Kemal'in "şirazesi" kaymış…

Tez elden, psikolojik bir tedaviye ihtiyaç vardır..

Yoksa, bırakın, ülkeye, millete, devlete, halka "Bir şey yapmaya" ki yaptığını yaptı, kendine bir zararı olacak…

Maazallah..?!..

Onun için çok çabuk, kliniğe yatırılmalı?!…

Psikolojik hal-i durumu hiç de iyi değil?..

***

 

GÜNÜN SÖZÜ…

Hiçbir dil özlemi taşıyacak kadar güçlü değildir. İnsan bu yüzden özledikçe sessizleşir.