ÇIPLAK ARAMA!…

İster gözaltı.. İster cezaevi.. Her nerede, ise!.. "İstisna ve zorunluluk", dışında!… Ki, bunun koşulları ve şartları, yasal mevzuatta vardır.. Dünya ülkelerinde, insan hakları evrensel beyannamesinin "muhtevasında da" ifade edilmektedir.. Zıttı durum olamaz…

***

Şayet, "çıplak arama", eğer ki sistematik ve keyfi bir uygulamaya dönüşmüşse!… Her idare kendisine özgü, bu muameleyi "sıradanlaştırmışsa!.. Dahası, ideolojik ve siyasi" fikriyatla bu işlemi yürütüyorsa… Vaziyet, "insanlık onurunu, şeref ve haysiyetini" yerle yeksan etmenin ötesinde bir hal alır?..

***

Hiç tartışmasız ki, "insan onuru" her şeyden değerli ve üstündür!!!... Kimsenin de, "bu üstünlüğü" yıkmasına, göz yumulamaz!… Doğrusu, 70'leri, 80'leri, 28 Şubat'ı, dahası bundan 10 yıl öncesine kadar, devletin içerisine çöreklenmiş; vahşi yapılar" bu noktada, "büyük şerefsizlikler" icra ettiler!… Ki "Çıplak Arama" Esad Oktay Yıldıran denilen "işkenceci caninin" cezaevlerindeki mahirliğiyle bilmeyen yok!i!...

***

"Çıplak aramanın" ötesinde, poliste, askerde, hatta yargıda, adaletsizliğin, hukuksuzluğun, insan hakları ihlallerinin, işkencenin, kötü muamelelerin en dibini, yaşattılar!.. Ve bu "iğrençlikler" dönemsel olarak, sistematik bir şekilde, vücut bularak "çıplak aramaya" rahmet okutarak uygulandı!…

***

İşte bu onursuzluğa, şerefsizliğe, hak, hukuk ve adaleti "lağım çukuruna" akıtan, iğrençlikler yüzünden "intiharların, ölümlerin" yaşandığını da, geçmişten biliyoruz!.. Ki bunları yapanların da, kim olduğu o gün bilindiği gibi bugün daha net, yüzleri de, akılları da, beyin takımları da "deşifre" olmuştur..

***

Gelirsek bugüne!.. "Çıplak arama" tartışmaları hayli yüksek bir dozda devam ediyor..! Gerek yurt içi ve gerekse yurt dışında, ciddi ve bilinçli bir "kampanyaya" da dönüştüğünü ifade edebiliriz.. Provokatif… Özellikle, FETÖ mensupları ve özellikle yurt dışına kaçanlar, "çok yönlü" bir organizasyonla bu minvalde "beceri" sergiliyorlar…

***

Doğrusu, hal böyle olunca da!… "İnsan onurunu" zedeleyen bir vakıa yaşanmışsa da, bir anda, önemsizleşiyor.. Siyasi ve ideolojik, kutuplaşmaya "boğdurulur" bir potaya giriyor!.. Onun için bu mevzu, çok yönlü politize edilmeden, "derinden derine" sorgulanmalı!…

***

Her ne kadar, İçişleri Bakanlığı, Adalet bakanlığı, Cezaevleri Genel Müdürlüğü dahil!… Farklı zamanlarda, yaptıkları açıklamalarla "iddiaların asılsız" olduğunu belirttilerse de!.. Ki Meclis'te oluşturulan heyetin yürüttüğü inceleme devam ediyorsa da!.. "Ortalıkta" gezen ve geliştirilen bilgi kirlilikleri, zihinleri ciddi manada etkilemektedir!…

***

Ne diyeyim!.. Bir süredir bu noktada ben de, mevzunun "olabilirliğine" neden bir eğilim, gösterilmiyor diye, zihnimde sorgulama yapıyordum.. Ki, okurlarım da, bu noktada "sizin tarafınız, duruşunuz, düşünceniz nedir" diye de sorguladıklarını belirtmek isterim.. Ki, bu yazıyı da, hem kafamın içini boşalmak, hem de okurlara cevap olsun mahiyetiyle sesli ifade ediyorum!.. En önemlisi de, Devlet-i Aliye'ye çağrı mahiyetiyle, durumu irdeledim!…

***

Çünkü, salt "çıplak arama" mevzusu üzerine geliştirilen, algı yok!.. Yüksek bir trentte, Türkiye 80'lerin, 90'ların "dönemine" evriliyor!… 28 Şubat'ın en vahşi hali yaşatılıyor? İşkence, faili meçhul, yargısız infaz, siyasi linçler "sistematik" bir şekilde, uygulanıyor gibi, yıkıcı ve yakıcı "antidemokratik bir siyasi" kampanya söz konusu!… "Tehlikeli ve vahim" bir seyir!.. Her türlü "provokasyona" açık, toplumun "sinir uçlarına", dokunuluyor!?… Onun için uyanık olunmalı!...

***

Bir kez daha, ifade edersek!.. Şartlar, koşullar, tehdit ve tehlike, şahsın ya da karşısındakinin veyahut bir başka kişinin, hayatı, şerefi ve onuru, toplumsal birliği hedef alıcı bir hal-i durum var ise; ki cezaevlerinin 34'üncü maddesinde belirtildiği koşullarda "çıplak arama" yapılabilir.. Ki bu da, "istisnaidir?"… Tabi bu durumu da, onayladığım, anlamı çıkmasın!…

***

Sonuç itibariyle… Eğer ki, söz konusu "çıplak arama" son dönemlerde, kolluk kuvvetleri dahil, cezaevlerinde "sistematik ve keyfi" olarak, yapılıyorsa!.. Ve eğer ki, böylesi bir "onursuzluğa" tek kişi dahi olsa muamele görmüşse!.. Hiç ama hiç laf, ama ya da gevelemesine gidilmeden; "müdahale" edilmeli, üzerine gidip, inceleme ve irdelenmelidir… Ve her şey, şeffaf, adil ve objektif şekilde, kamuoyuyla da paylaşılmalı!...

***

Çünkü, insan onurunu ayaklar altına alan tek bir kişi ve vakıa söz konusu olsa dahi!.. Haksız, hukuksuz, keyfi bir muameleye maruz bırakılmışsa, bilinmelidir ki "ayaklar altına alınan" insani tüm değerlerin, en değersizi, biz oluruz!!… Çünkü, suçlu biziz!… 

***

 

"SOSYAL" DEĞİL, "SOYSUZ" MEDYA!…

Aynen de öyle; "Hıncal abi..!"… Ne yazık ki, şerefsizliğin, onursuzluğun, ahlaksızlığın, hainliğin, inliğin, çakallığın, ırkçılığın, ayrılıkçılığın, ötekileştirmenin lağım çukurundan beter karakterlerin, "cirit attığı" bir kulvara döndü; şu "sosyal" medya denilen alan!…

***

 

En vahimi de!… Böylesi "soysuzların" zerre-i miskal insani ve ahlaki yönü bulunmuyor.. Cibilliyetsizlerin, keyfiyetlerine "çanak" tutuluyor!… Bir çok yazılı ve görsel medya dahil.. Kelli, felli, ülkenin idaresine talip olan şahsiyetler de; "sorgusuz-sualsiz", bu soysuzların peşlerine takılıp gidiyor?.. Çukura doğru...

***

Beri yandan, devlet-i aliyenin etkili ve yetkili birimlerinin de, "bunlara" dair, meydanı boş bırakma halleri de ayrı bir garabet!… "Siber suçlar" uyuyor mu dedirtiyor?.. Ne bir ceza, ne bir takip, ne bir "hesap" sormuşlük yok!.. Karalamaya, linçe, yalana, dolana sarılan sözde "sosyal" ki "soysuz" medyanın, azdıkça azmasına da vesile olmaktadırlar…

***

İşin garibi!… Mesela; kim olduğu belli olmayan, ne idiğü belirsiz kişi-ler bir web sayfasıyla, site kuruyor.. Hiçbir resmi kimliği yok.. Ne savcılık, ne emniyet, ne valilikten bir izin almışlığı da yok.. Ne de herhangi bir kurumda kaydı bulunmuyor?.. Vergi vermiyor!.. Oradan, buradan "kes kopyala" misali haberlerle, web sitesini kendince donatıyor… Türkiye'de yerel ve ulusal kayıt altında, yazılı görsel medya 3 bini bulmamakta… Ama gel gör ki, "sosyal medyada" sözde haber alanında, yüzbinlerce sözde "haber içerikli " site var.. Yani dijital medya o biçim çok!… Peki, muhatap var mı yok!...

***

Yeri gelince de, hedef seçilene saldırıyor bu sinsice kurulan web siteleri!.. Salya akıtıyor… Makam-mevki itibarsızlığı içerisindeler..  Akla hayale gelmeyen, itibar suikastında bulunuyorlar.. Mesleki deyimle enva-i asparagas haberi de mahirlikle dizayn edip, yayınlıyorlar… Kimse de; "sen ne yapıyorsun, kimsin, neyin nesisin" demediği ve diyemediği gibi rıza gösteriyor!.. Buradan üreyen haberlere de, resmi kimliğe sahip yazılı ve görsel medya da, işine geldiği gibi üzerine balıklama atlıyor.. Sanki her şey doğruymuş gibi; mal bulmuş mağribi misali!?..

***

Daha aşağılık durum ise!..  Bu sitelerin, bu soysuz medyanın döşediği haberlerin altına, yazılan yorumların da fütursuzca, şuursuzca, herhangi bir kontrolden geçirilmeden, yayınlanıyor olması!!!… Küfrün, hakaretin, envaı şekline rıza gösteriliyor… Ve bu rezillikler de görmezden geliniyor… Düşünün, futbolcunun annesi ölmüş.. Haberinin altında "küfürlü" cümleler.. Cumhurbaşkanının beyanının altına yazılan, "ağza" alınmayacak.. İş adamı, yazar-çizer.. Siyasetçi.. Hepsine aynı muamele!..

***

Netice itibariyle!.. Bizi bizden, mesleğimizden, değerlerimizden, sevgi, saygı, insani tüm varlığımızdan eden!.. Kendi kimliklerini "gizleyen" korkak rezillerin, en kutsal varlıklara ve inançlara, dile, dine, "en iğrenç" sözleri söyleyen sapıklara, "dur denilmesi gerektiğini tereddütsüz haykırmak gerekiyor!!?"..  Çünkü bu kulvarda, sapıklığın bini bir para halini aldı!?…

***

Vaziyet, salt "siyasi ve bölücü" olduğunda, bunların sapıklığına müdahale edilmemeli!… Bir bütünlük içerisinde, hepsiyle savaş verilmelidir..

***

Bakınız buradan iddia ediyorum!… Eğer ki, bu minvalde bir iki sapığın "ensesine" inilirse, her yazılanın altına "aşağılıkça" yorum yazıp, küfür yazdıran "adalete" teslim edilirse… İnsanların şerefiyle, onuruyla "oynayanları da" cezaevine tıkarsan; görün bakalım "soysuz" medya nasıl da "sosyal medya" oluveriyor!…

***

Pek tabi ki, "mantar" misali üreyen sözde habercilik yapan web sitelerini de "kayıt" altına alırsan.. Onu "vergi  mükellefi" yaparsan.. Aldığı reklam ve ilandan hele bir "KDV'sini ver" dersen.. Eleman çalıştırma zorunluluğu getirirsen, SSK istersen!.. Hele de ; "sorumlunuz kim" diye, resmiyete dahil edersen!.. Bak bakalım, yüzbinleri aşan rakam, nasıl da üç rakama" düşüyor!?..

***

SEVİNDİRİCİ GELİŞME!…

Diyarbakır'ın sağlık raporu!.. Özelikle, "korona virüs" haritası!.. Malum, bir dönem "kıpkırmızı" kesilmişti… Geçen aya kadar!… Önceki gün, Dicle Üniversitesi Hastaneleri Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Akdağ açıkladı.. Hasta sayımızda "yüzde 30" düşüş var..

***

Nitekim, aynı noktada İl Sağlık Müdürü Cihan Tekin de, yüksek oranda bir hasta sayısı düşüşümüz var.. Yani; "o kırmızı" hal, "yeşile" döndü!…

***

Ne diyelim!… Sevindirici, mutlu ve gurur verici bir, sonuç!… Temizlik.. Maske.. Ve mesafe… Kurala uyulduğunda, "sağlımızı ve çevremizi" düşünüp, hassasiyet gösterdiğimizde, demek ki "bu lanet" virüsün üstesinden gelebiliyoruz!… Onun için, tedbir ve kurallara zerre-i miskal tavizsiz uyuyoruz, uymayanı da uyarıyoruz!?.. Ama nazikçe!…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Bir yalana inanmış olmak sizi aptal yapmaz, çünkü saf olmak karaktersiz olmaktan daha iyidir…