Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

CİĞERLERİMİZİ YAKIYORLAR!…

Ne yazık ki, yine yaz mevsimi ve yine "orman" yangınları!.. Bir acımasızlık, bir vicdansızlık, bir sorumsuzluk, bir bağnazlık, bir terörizim, bir keyfiyet cehaleti, hakim!..

***

Maalesef!.. Birileri "puslu" havayı seviyor.. Ülkemin, milletimin, coğrafyamın, yaşadığım yer küresinin; "ciğerini" yakarak, onu oksijensiz bırakıyor.. Ağaçlarımızı, yeşilimizi, yani Ormanlarımızı "küle" çeviriyor..

***

Sadece ağaçlar değil… Tüm canlıları; "canice" diri diri yakıyorlar!… Uçan, yürüyen tüm varlıkları, yaban hayvanlarını katlediyorlar… Bir kibritli, bir mangalla, ya da sabotajla veyahut adı batsın stratejiyle; "cayır cayır" yakıyorlar!..

***

İşte, Muğla, İşte Sinop, İşte Denizli, İşte Kahramanmaraş, İşte Diyarbakır, İşte Siirt.. Antalya, Adana, Osmaniye.. Dile kolay; 3 Ağustos günü, 20 ayrı şehirde, 30'a yakın çıkan "Orman Yangınları?"…

***

"Ateşte" yanarak ölmenin, yaralanmanın ne demek olduğunu bilen var mı… Ya da, "eline" iki saniye "koz ateşi" tutanınız var mı.. Veyahut, "alev, alev yanan" ormanın içerisinde; "bir kaç saniye" kalanınız, yaşayanınız ne olduğunu bilir mi?..

***

Tablo, "topyekûn" bir vicdansızlık ve canilik içeriyor…. Tıpkı Ortaçağ "engizisyon" mahkemeleri ve kararları gibi!… "İnsanların diri diri yakılarak, öldürülmesi" gibi; Ormanlarımızı "yakarak öldürüyoruz?"…

***

Bir dostun ifadesiyle; e be gafiller her şeyden evvel yanan, kül olan "milli servetimizdir" gelecek nesillere bırakabilecek "mirasımızdır?" yanan!…

***

BİZ DE Mİ PARTİ KURSAK?…

Öyle ya!… "Önüne gelen" Parti kuruyor.. Vaki mi, başka ülkede "parti sayısının" üç rakamlara dayandığı!.. Ama ülkemizde, "say say" bitmiyor.. Maşallahı var?.. "Kanaryalar partisi" bile var?..

Olmaz mı?.. Sanki, "tohumuna" para verilmiş.. Bir teminat, bir harcama, kapital bir fatura tanzimi yok ki!.. Her şey; "bir dilekçenin" başında.. "Parti kuruyorum" yeter, "aha da ismi?" derseniz, işlem tamam!…

***

Nitekim, "partisine" kızan.. Lideriyle, "terso" olan!… Ya da istediğini alamayan… Vekil olamayan… Veyahut, "iş olsun, torba dolsun" itibar ve "liderlik" vasfı tadını almak!.. Yani; "parti kuran kurana?"…

Düşünüyorum!.. "İyi ki" bizim bir partiye mensubiyetimiz ve üyeliğimiz yok!…

Ya olsaydı..?

Eğer ki olmuş olsaydı; "şimdiye kadar" biz de "parti kuranlar" kervanına belki katılmış olurduk?..

Malum, "sağına da, soluna da, radikaline de" terso oluyoruz ya!… 

"Kızar" parti kurardık?..

***

Neyse!.. Mevzu "ne bizim parti kurma" gibi bir niyetimizin olduğu?..

Ne de; "ülkenin parti çöplüğüne" düşme hali?!..

Kim ne yaparsa?.. Hadise; Muharrem İnce "üzerinde" koparılan fırtına!..

Bir gürültü, patırtı var?..

İki gündür yazılanları, çizilenleri okuyorum!..

Ama bir türlü anlam veremiyorum!.. Anlam veremediğim nokta da, şu..

 Sanki, bugüne kadar "partisinden ayrılan, treninden inen, liderine "baş kaldırıp" aha da sana rakibim deyip "parti kuran" olmamış?…

***

Buyrun er meydanı deyip, "parti kurma" arayışına sanki hiç girmemiş "siyasetçi" çıkmamış gibi bir tavır sergileme var!…

Ve sanki, üç haneli parti sayısına sahip Türkiye'de "ilk kez" bir parti kuruluyormuş gibi estirilen hava!!?

Yok böyle bir şey..

İşte 2020 yılının yarısında, kurulan parti sayısına bakın!..

Hepsi "partisinin" treninden inenler.. Ve hepsi, "yeni isimle" kurulan partiler…

***

Gelecek Davutoğlu.. Deva Babacan.. Yenilik Yılmaz.. Şimdi de, İnce!.. Eğer ki tarihin sayfalarını çevirirseniz, bunun gibi "onlarca" örnek çıkar karşınıza!.. Ki, AK Parti de böylesi bir sürecin, "ürünü" değil mi?..

Diyeceğim şu!..

Fazla da gürültü, kalabalık, karışıklık yaratmaya gerek yok!..

Denir ya, "bi rahat bırakın..!"..

Ama diyorsunuz ki, "siyasi tatili" boşa geçirmeyelim; "malzeme" olsun, işte o da sizin bileceğiniz bir iş?..

Biz meşgul etmeyelim!…

***

Mesela!.. İnce nasıl bir "ince siyaset" ortaya koyacak?!..

Dışarıdan, CHP'nin başına geçme adına; "operasyonel" faaliyet içerisine mi girecek?..

Yoksa, kılıç-kalkan giyip; hem muhalefete, hem iktidara mı saldıracak!!?..

***

Ne diyelim, hele bir o gün gelsin!..

Parti kurulsun.. Kim var kim yok görülsün…

"Kervan sürüsü ve yükü" neye delalettir, bilinsin!..

Yani gün ola harman ola, sözüyle o günü bekleyelim…

Özü itibariyle!.. İşin ciddiyetine binaen, hal-i hazırda "fol yok, yumurta yok?"… Çeneleri yormayalım!?..

***

OKUNDU MU, OKUNMADI MI?..

Şu "İstanbul Sözleşmesi.." 2011 yılında, "imza" altına alınması!. 2012'de ise; Meclis'e gelişi… 27 Dakikalık süre içerisinde, "tüm partilerin" ittifakıyla, geçişi.. 2014 yılı itibariyle "yürürlüğe" girme hali!…

***

Şimdi; tüm bu evreler yaşanmışken.. 6 yıldır da; "yürürlükte" iken.. Bugün; "bu sözleşmeye" kim imza attı, okundu mu, okunmadı mı, "nasıl oluyor" deyip, ülkenin ve milletin "dibine" dinamit koyan sözleşme de neyin nesi, denilmesi?..

***

Doğrusu, insana çok ama çok trajedik geliyor… "Komik" bir hal… Der demez de; "yeni mi uyandınız, gaflet uykusundan?"… Demek ki, elin gavuru "bizi fena şekilde" çözmüş ki; "içimize de, dışımıza da" istediği şekilde, "mahutlaşabiliyor?"…

***

Şimdi, İslam medeniyeti varken, bizim kendimize özgü kültürümüz var iken; "çağdaşlık, batılılaşma" adı altında nasıl oluyor da "tüm değerlerimizi" yok sayan bu sözleşmeye, "biat" edici oluyoruz!.. Konuşulması, tartışılması gereken; "biat ediciliktir?".. O da; "beyan esastır"?…

***

YAPMAMIZ GEREKEN!…

Önce; "hizip ve ikirciklik" ruhundan arınmalıyız.. "Tekfir" edip, kimseyi "ötekileştirmemeliyiz!…"

***

Önce; "birbirimizi" suçlamak, "alt etmek" ve üstünlük sağlama gibi; gafletten, kendimizi "soyutlamamız" lazım!…

***

Önce; şiddetin, terörün, vahşetin, öldürmenin, öldürülmenin, zulmün, adaletsizliğin, sömürünün, "kimden gelirse gelsin", kabul edilmez olduğunu bilmeliyiz…

***

Önce, "bir insanı haksız yere öldürmenin bütün insanlığı ve kainatı öldürmek" olduğu, hakikatiyle, haykırmayı bilmeliyiz!

***

Önce; siyasi düşüncemiz, ideolojimiz, kültürümüz, medeniyetimiz, yaşam koşullarımız "suçlu ve suçu" ayrıştırıcı olmaması gerekir.. Denir ya, senin teröristin, benim teröristim olmamalı!…

***

Önce; her türlü "fitnenin" karşısında "dik" durmalıyız, iyiliği, sevgiyi, birliği ve dirliği, bütünlüğü, medeniyet kimliği olarak, görmeliyiz!…

***

Önce; küfrün, şirkin, ihanetin ve hainliğin, zalimliğin, zulmün, karşısında "tek ses, tek yürek" olmalıyız!…

***

***

Önce, kalplerimizi, saflarımızı, zihinlerimizi, milli birliğimize, dirliğimize, "ümmet" olabilmenin, şiarıyla inandığımız dini değerlerle "sabit" kılmalıyız!…

***

 

BULUTLAR ADAM ÖLDÜRMESİN!…

Şair Nazım Hikmet işte bu sözlerle sesleniyor; "Bulutlar Adam Öldürmesin?"… Ne yazık ki; "çocukları" katledip, canice üzerinde debelenen bir dünyanın "mahkumiyeti" altındayız…

***

Analardır adam eden adamı,

Aydınlıklardır önümüzde gider…

Sizi de bir ana doğurmadı mı.

Analara kıymayın efendiler…

Bulutlar adam öldürmesin…

***

Koşuyor altı yaşında bir oğlan,

Uçurtması geçiyor ağaçlardan,

Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman..

Çocuklara kıymayın efendiler..

Bulutlar adam öldürmesin..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Acıyı hisseden bir yüreğin varsa, bil ki kalbin de vardır?


Bu Makale 1277 kere okunmuştur.