DİYEBİLECEK MİSİNİZ; ELİNİZDEKİ YETKİYİ ALIYORUZ?!

Altılı masanın aktörleri illa ki, “Parlamenter Sisteme” dönüş, deyip duruyorlar.. Ha bir de, başına “güçlendirilmiş” diye de bir kelime konulmuş.. Yani; “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi..”  Her ne ise; henüz muhtevasına muttali olmuş değiliz? Garabet bir halde, dibini de doldurmuş değiller.

***

Ki, farkında mısınız ne millet, ne de siyasetin özü ve ne de siyasi rakipler dâhil yekûn şekilde; “Parlamenter Sisteme” geçilsin, dönülsün, şu olsun, bu olsun, karşı tez üretimine dair bir söylem ve eylem içerisinde de değiller. Sistemle, yönetimsel biçimle alakalı bir arıza-i gündem vatandaşın zihninde gelişmiş değil! Sokakta, çarşı-pazarda, kahvehanede konuşan da pek yok… Ama ne garip bir durum ise, kendilerince seçime yönelik büyük koz olarak; “parlamenter sistemi” görüyorlar..

***

Gel gör ki; “boş teneke” misali içi boş bir tartışma!.. Onlar sanıyorlar ki, sokaktaki vatandaşın tek derdi, çilesi, sıkıntısı, yaşadıkları çözümsüzlüğe çözüm istedikleri, beklenti içerisinde oldukları  “Parlamenter Sistem’e” dönüş olsun? Eğer ki dönüş olursa, her şey güllük gülistanlık olacakmış, sorunlar çözülecekmiş? Hatta Kürt sorunu bile bu sistemle çözülürmüş? Hiç de öyle değil; bilakis tersi bir durum söz konusu ve geçmişi bilenler de aman ha aman diyor!

***

Kaldı ki, altılı masadakiler bile bu noktada “kararsızlık” içerisinde bulunuyorlar.. Yüksek oranda tereddütleri vaki.. Hem fikir de değiller… Birebir sohbetlerde, “sistemle” alakalı, dozajlı “kem kümlerine” vakıf oluyorsunuz.. Şu şöyle, bu böyle, ama özünde hep Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu “stratejik hamlelere, AK Parti'nin benimsediği siyasete tepki var; Erdoğan düşmanlığı!!…”

***

Önceki gün, radikal bir muhalif isimle sohbet ediyorum, “Büyüktimurla Gündem” programımız öncesi!.. Ki altılı masada temsiliyet alan partiden isimler de sohbette müdahil oldular.. Mevcut “Partili Cumhurbaşkanlığı” sistemine getirdikleri tek eleştiri; KHK’lar! İyi de, yasadan ilham almayan bir KHK söz konusu olamayacağı gibi, önüne geldiği gibi KHK da çıkaramaz! Belki üzerinde tartışılır, ama geriye dönüşe gerekçe olamaz!

***

Neyse! Tek adam tartışmasında şu sorum oldu? Sizin “adayınız” velev ki, kazandı? Ve Mevcut sistemle, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu.. Siz o yetkilerini devredeceğine inanıyor musunuz?!.. Ya da kendisine tanıdığınız iki yıl süre sonrasında; “hadi istifa et” çağrı ve beklentinize “ben istifa etmiyorum” dese!.. Sahi ya ne yaparsınız, ya da ne yapabilirsiniz?!…

***

Bir protokol olmadığına göre, ki noter anlaşmanız da yok!.. Bir anayasa değişikliği de söz konusu değil!..  O zaman; niye yetkisini devretsin, ya da istifa etsin.. “Ben bu görevi bırakıyorum” desin.. Cumhurbaşkanlığı makamını, daha üç yıl süreyle yönetebilecek zamanı elinde var iken, bırakıp, gider mi?.. Ne mümkün?. Örneği Muharrem İnce.. Gücü aldı, yeni bir yola girdi?!

***

Aksi yönde ya çıkıp dese ki; “Halk beni 5 yıllığına seçti. Beni tercih ettiler. Seçimi bileğimin hakkıyla, ben kazandım. Koltuğu bırakmam.. Hadi işinize gidin. Buyrun gelin beni koltuktan edebilirseniz, edin”… Sahi, böylesi bir çıkışa ve karşı duruşa ne yapabilirsiniz?!.. “Nankörlük mü, ihtiras mı” diyeceksiniz… Deseniz ne olur ki; zaten muhteristir ve “kukla aday” olmayı kabul etmişse, her şey yapması kendisi açısından mubah değil mi?!…

***

Velhasıl; o altılı masanın derdi olan Parlamenter sisteme odaklı siyasetinde ahalinin bir gündemi ve beklentisi yok iken, 2023’e odaklı “Seçim politikasında” seçmene şunu diyebilecekmisiniz?!.. “Attığınız her rey, yani oylarınızla bilesiniz ki sizden cumhurbaşkanını seçme yetkisini alıyoruz, artık siz seçmeyeceksiniz, biz seçeceğiz?..” Sizce, kendi iradelerini ve seçim yetkisini ellerinden alan bir siyasete “evet” derler mi?!.. Sanmıyorum.. Sokaktaki vatandaşın deyimiyle “karşımıza çıkıp bize desinler ki yetkiyi sizden alıyoruz, o zaman görürler Hanyayı-Konyayı?”…

***

Kısacası; muhalefet genel görüntü itibariyle bir türlü “güven” tesis etmiyor.. Zaten ülkenin en büyük sıkıntısı da, hep ifade ediyoruz, istikrarlı, gerçekçi, halkın beklentisine cevap veren, “güven” oluşturan,  alternatif bir siyasi muhalefet yok ve icra edilmiyor… Politika sergilenmiyor… Halkın sorunlarını çözme ve karşılama rotasında değiller.. İkna edemiyorlar, “taraftar” kazanamıyorlar…

***

En önemlisi de; seçmende “heyecan duygusunu” geliştiren, beklentiye sokan, bu “ülke ve millet için iyidir” diyebilecek bir vaatte bulunmadıkları gibi  derdinde de değiller.. Zihin eforu da söz konusu değil.. Ki Parlamenter sistemin “sokağın gündemini” teşkil etmeyişi de; “yeni bir şeyin” olmayışındandır…

***

İktidara alternatif olacak bir halleri yok..Ha bir de rehavet var.. Ki hesapları “nasıl olsa, tencere, tava, ekonomik kriz bu hükümeti götürür..” Sanırım bu noktada da işler geri tepmeye başladı.. İbre eksen değiştirdi.. En önemlisi de, altılı masanın temel görüntüsü; tipik olarak, 90’lardaki koalisyonlu partilerin faaliyetlerini andırıyor olmasıdır..

***

YALAN KURGULU SİYASET!…

Gel gelelim; mevcut durumun “kifayetsiz muhterisler” yüzünden alabora olmasına.. Siyaset fena bir dağınıklık içerisinde.. Çünkü günümüz siyaseti öyle bir hal aldı ki artık yalanın, iftiranın, hakaretin, şantajın, tehdidin ve hatta en galiz küfrün bini bir para kimlikle, icra ediliyor hale geldi!!

***

Bakar mısınız siyaseti güden adama!… Açıkça iftira atıyor, yalan üstüne yalan söylüyor, küfrediyor ve bunu fütursuzca, şuursuzca sosyal medya denilen olguyla, anında dünyanın dört bir yanına yayarak, “sözde siyaset” icra ediyor.. Politika üretiyor…

***

Hazin olan tablo da, muhatabı onun doğrusunu yineleyinceye ve kendini savununcaya kadar, atı alan Üsküdar’ı geçiyor misali bir hale düşüyor.. Ve, işin yok atılan çamuru temizle.. Ki o zamana kadar da, yalan yedi kez dünyanın etrafına dönmüş oluyor.

***

Dün Ankara’da Yerel medya çalıştayı vardı.. Üyesi olduğum Anadolu Yayıncılar Birliği ve İletişim Başkanlığı’nın ev sahipliğindeki toplantıda; “sosyal medya üzerinde” oluşturulan sansasyonel, dezenformasyon algısına dair, tartışma yapıldı…

***

Konu, günümüz siyaseti oldu!…Ve özelde, Suriyeliler üzerinde yaratılan fırtına konuşuldu.. Ortak fikir şu noktayı işaret etti..; “İletişimdeki baş döndürücü hız, öylesine denli aşağılık tiplerin sönmeyen mumu olduki mazallah!..”

***

Lakin, mahut şeytani karaktere sahip bu kişilerin ölçüsü yok.. Ahlak yok, ar, şeref ve haysiyet hiç yok.. Ki perva da tanımazlar.. Siz yalanını yüzüne vursanız da, suç üstü etseniz de, daha ilerisi yüzüne tükürseniz bile; “yağmur yağıyor” deyip geçiyor..

***

Söylenecek söz; yalan makinesi gibi çalışan bir siyasetçinin hızına hiçbir doğru siyasetçi yetişip cevap veremez. Hani bir atasözü var.. “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu.” Sosyal medya işte böyle bir şeye dönüştü karakter yoksunu siyasilerin elinde. Ama şu ilkeyi hep şiar edinmemiz gerekir… O da şu vecize sözü ikmale getiriyor…

***

Ki büyüklerimiz boşuna söylemiş değiller..  “Namuslular da namussuzlar kadar cüretkar” olabilse.. Ama, cesur olmazlarsa yandı gülüm keten helva olunur!.. Lakin bunlar, bir kuruşa ülkelerini, milletini, coğrafyasını, dinini, inancını ve karakterini satarlar!?. Dün olduğu gibi.. Ama vahim olan, bunların sayıları da giderek, korkunçlaşıyor!!..

***

Demek ki ivedi bir şekilde; “bir siyasi ahlâk yasasının çıkarılması” kaçınılmaz hale gelmiştir…

Gerçi ahlâk, yasayla sağlanacak bir nesne ve karakter değildir.. Ama hani derler ya, hiç yoktan iyidirdi… Belki, yasadan utananlar olur… Ki, meydan bu kadar boş bırakılmamış olunur!… Diyorum ki, seçim beklenilmesin, seçim sonrasına bırakılmasın, şimdi tez elden yasa çıkarılsın “Ahlaki Siyaset” olsun…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Eylemlerinde tutarlı olmayanlarla dostluk edersen, ya çok sınırsız ya da çok kısıtlı olursun. Çok sınırsız olanlar çok saldırgandır, çok kısıtlı olanlar çok edilgendir.