GALİBA CANİLEŞİYORUZ!

Bence "galiba" değil, bir bütün olarak "canileşmenin de" ötesindeyiz artık!.. Ne insani, ne rahmani, ne vicdani, ne de ahlaki hiç bir yönümüz kalmadı!.. Hak, hukuk, adalet artık; "feodal, kapital, siyasi ve fiziki güçle" kendine mekanizma işletiyor.. Akla ziyan bir "insan karakteri ve yaşam zorbalığı" giderek, kanıksanır hale gelindi?.. Psikolojik bir dengesizliğin, ruhsuzluğun kulvarında, "acıma hissi ve duygusunu da" böylece rafa kaldırdık...

***

Şiddet, taciz, tecavüz, cinayet, sıradanlaştı!.. Gün geçmiyor ki, aile faciaları, evde, çarşıda, pazarda, trafikte "ölümler silsilesiyle" sonuçlanan, katliam olayları yaşanmasın.. Edep, adap ve hayanın zerresinin yer almadığı, ama her türlü kötülüğün kendini var ettiği yaşamı normal gibiymiş gibi; devam ettiriyoruz!… Şuursuzluk içerisinde, dönüp bakmıyoruz bile!...

***

Nefretin, kinin, hasettin, hasımlığın en vahşi yırtıcı hayvandan daha saldırgan bir şekilde, "birbirimizi" linç ediyoruz!.. Karalama adına enva-i aşağılık tavır sergilerken, nefretimizi kusmak için de her türlü "şirretliği" ortaya koyar, haldeyiz!.. Yolda yürürken bile, çevremizdeki insanlara nasıl bir kötülük ve saldırganlık yapabilirim aklıyla bakıyoruz?.. Korkunç bir benlik erozyonu var...

***

Örf, adet, gelenek, görenek kültürü aforoz edildiği gibi, insanı insan eden inançtan ve dini değerlerden hızla uzaklaşmanın getirdiği, çıkar ve menfaat odaklı yaşam medeniyetiyle, büyüyen bir nesil oluştu.. Ki bu nesilde ana kural, "linç" kültürüdür… Tahammülsüzlüktür, ruhsuzluktur, medeniyetsizliktir.. Kısacası toplum olarak "ümmet" olabilmenin şiarını kaybederek, "canavarlaşan bireyler" kimliğiyle, kendimizi öne çıkarıyoruz!…

***

Yoksa, Başak Cengiz adlı gencecik mimar kızımız!.. Sokak ortasında, hiç tanımadığı, bilmediği, hayatında ilk kez yüz yüze geldiği bir kişinin saldırısına uğruyor.. O kişi, elinde samuray kılıcı.. Başak'a elindeki kılıçla vuruyor.. Her bir vuruşunda kanlar fışkırıyor kızımızın bedeninden!.. Feryat, figan, "imdat" çığlıklarına rağmen, Başak'a yardıma koşan kimse yok!.. Koşan olursa, Kadir’i başına gelenleri bildiği için, imtina eder.. Paramparça, kesilmedik yer bırakılmayıncaya kadar cani, vurarak orada Başak’ı katlediyor..

***

Peki, cani adam bu vahşetten sonra ne yapıyor?.. Kanlı kılıcıyla, geldiği yöne doğru sırra kadem basıyor.. Yarım saat boyunca, sokakları geziyor.. Belki de gözüne Başak gibi bir başka kurban kestirmek istiyor.. Sonra, Ataşehir'deki lüks sitedeki evine gidiyor.. Üstünü, başını değiştiriyor. Kanlı elbiselerini çöpe atıyor, Başak'ın kanının üzerinde olduğu samuray kılıcını, yıkıyor.. Ve o kılıcı, evdeki "samuray kılıcı koleksiyonunun" içerisine bırakıyor.. Bilahare, polisin takibi sonucu, "cani yaratık", yakalanıyor!…

***

Adam gözaltına alındığında söylediği ilk sözlere bakar mısınız?!.. "Evden çıkarken birini öldürmeyi planlamıştım. Bir erkeğe saldırsaydım bana karşı koyabilirdi. Bu nedenle bir kadını öldürmeye karar verdim..?" diyor.. Ve bu ifadenin seyrinde garip olan da şudur, bakıyorum yazılan çizilenlere; "neymiş akli dengesi yerinde" değilmiş!..

***

Eğer ki, akli dengesi yerinde olsa imiş; "elinde samuray kılıcıyla sokağa çıkmaz, bu cinayeti işlemezdi?…" Vay da vay!… Yahu, "Deli" diyerek olaya masumiyet kazandırmakta neyin nesi!?.. Deli olsaydı, "cinayeti işledikten sonra kaçar mıydı?.. Eve gidip, üstünü başını temizler miydi?.. O kanlı kılıcı temizleyip, samuray kılıcı koleksiyonuna, katar mıydı?..

***

Bir değil, onlarca "samuray kılıcını" internetten sipariş verip, alır mıydı?… Ataşehir'deki lüks evinde, keyif içerisinde yaşar mıydı?.. Dahası eğer ki deli olsaydı, "bir erkeğe saldırsaydım, bana karşı koyardı, ben kadına saldırsam, o karşılık vermezdi?. Onun için de, kadına saldırdım" der miydi?…

***

Yok beyler, yok bayanlar!… Bu olay hiçbir şekilde "delinin birinin" yaptığı cinayet, vahşet değildir… Bu açık ve seçik şekilde, "aklını kullanabilen" bir canin vampir gibi kan emmesidir!.. Ve bu cani, Türkiye'de "insanların, özellikle de kadınların çok rahat ve kolay şekilde öldürülebileceğini" düşünen, bilen biri!… Tutuklandı.. Cezası ne olur bilmem!.. Ki, ağırlaştırılmış müebbette verilse de, hatta idam edilse de; "çözüm" değil..

***

Ne diyor gözü yaşlı Annesi Beyhan Cengiz "Kınalı yavruma düğün yapacaktım, mezara koydum. Gelinliği, bohçası hazırdı. Başak herkese merhametliydi. Öldürülen kadınlara ağlıyordu. 'Bir plan yapalım, yardım edelim' derdi"..

Evet, çözüm, "toplumsal bir ıslah" olmalı!.. Maneviyattan uzaklaşıp, "maddiyatın" peşine düşmenin, insani, rahmani ve vicdani "duyguların" yok olmasına neden olduğunun idrakine varılmalı!.. İşte bu minvalde, her olay sonrası "iki kelam edip, kınama, yakınma" değil, somut, gerçekçi, fiiliyata sokulacak adımların atılması gerekir..

***

Atılacak adımlar, toplumsal bir seferberlik noktasında olmalı… Sadece kadına karşı şiddetle de sınırlı kalmaması lazım.. Çünkü, şiddetin, sevgi ve saygısızlığın her türlüsü ile linç kültürüyle, birbirimizi düşmanlaştırmayla, tahammülsüzlükle ve ruh sağlığını bozan, "mekir'lerden" tez elden, arınılması gerek…

***

ASALIM DEĞİL, İSLAH EDELİM!…

Küfürbaz Lütfü Türkkan için, İyi Partili Müsavat Dervişoğlu "racon" kesmiş…

Demiş ki; "Adam özür diledi.. İstifa da etti..  Adam daha ne yapsın?…  Kalkıp adamı asalım mı?.." Yok Dervişoğlu yok!.. "Asalım, keselim, biçelim" demiyoruz.. Ki diyen de yok..

 

***

Söylenen şu!.. Bu adam değil miydi ki, "ettiği küfrü inkar" eden.. Bu adam değil midir ki, "küfür ettiği şahıstan, ailesinden, bacısından özür dilemeyen?.." Özrü, "partisine verdiği rahatsızlık ve parti tabanına" atfen yaptığını söyleyen kişi değil mi?..

***

Kaldı ki, "istifa salt" parti yönetiminde değil, topyekün bu milletin iradesi sayesinde verilen vekilliği de, terk etmesi gerekmez mi?… Ya bir de, Parti Lideriniz Akşener.. Bir kadına söylenen "küfürlü sözleri" küçümseyerek "Lütfü bey bir hata yaptı" demesi?..

***

İlaveten, hala isimlerini zikretmediği kişilerin "porno sitelerinde" gezdiğini söyleyip, sonunu getirmemesi!.. Bu cümlelerine, Lütfü Bey'e eleştiri oklarını yöneltenleri de, "yavşak yavşak konuşuyorlar" diyerek, çifte ayıp yapılmasına ne demeli!…

Velhasıl, topyekûn mevcudiyetinizle birlikte "siyasetin ve siyasilerin ortaya koyduğu akla ziyan halin" ivedilikle, "ıslah" edilmesi şart.. Görünen o ki, bu "ıslah" faillerle olmayacak, iş yine bu millete, bu halka kalmış.. Millet "ıslah" edecek!…

***

KOLTUK KRİZİ Mİ?

Ne krizi arkadaş ya!… Yahu size ne oluyor?… Karamollaoğlu'nun, "koltukta mı, kanepede mi" oturdu, oturmadı!.. İki gündür, Millet İttifakı'nın kelli-felli adamları, dürtüklemede, işi nasıl kızıştırabiliriz diye!…

***

Ha bire, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yapılan görüşmenin fotoğrafı paylaşılıyor.. Altına düşülen notlara bakın… "Ayıp ayıp.. Bu reva görülür mü?.. Yanında boş koltuk varken, kanepeye oturtmuş.." Bir de, azarlarcasına "git oraya otur" denilmiş..

***

Yani bir dizi tezvirat!… Ki gün içerisinde benzer görüşmelere dair, çok resimler paylaşıldı Külliye'den.. Ki Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Halit El-Meşri de, Karamollaoğlu'nun oturduğu koltuğa oturmuş..

 

***

Demek ki, "özel bir uygulama, kasti bir durum" yok!.. Ki Temel Karamollaoğlu da, beyan etti. "Bu bana göre abartıldı. Sayın Cumhurbaşkanı üst üste iki kez öğle yemeği için davet etmişti. Ben öğlen yemek yemiyorum. “Beni mazur görsün” dedim. Aslında onu kabul etmek lazımdı. Belki biraz ayıp oldu kabul etmemek. Bir de ben aşı oldum ama cumhurbaşkanlığına giderken PCR testi yaptırmadım. PCR testi yaptırmayınca da, -anlaşılan orada sıkıntı oluyor- cumhurbaşkanı kendi ifadesiyle, “Biraz mesafeli oturalım” dedi. O kadar.

***

Ki bu beyana karşı gazetecinin ısrarlı sorusu.. "Bir koltuk krizi, sizde yarattığı bir rahatsızlık yok mu o zaman?".. Karamollaoğlu'nun verdiği yanıt; "Hayır, hayır yok. Kendisi doğrudan doğruya bu ifadeyi kullandı. PCR testi de yaptırmadığımız için “Biraz mesafeli oturalım” dedi. Biz de ev sahibine tabii olunur. Misafir, ev sahibinin istediği yere oturur. Bunu herkes farklı yorumlayabilir. Ben farklı yorumlamadım. "

***

Hasılı kelam, kerameti kendinden menkul olanlara söylenecek söz!… "Yazık oldu. Bunca koltuk krizi üzerinde yürütülen analizlere.. Yine boşa kürek, çekilmiş oldu!…" Medeni kültür ve zihin fakirliğinin buluştuğu hal-i yaşam demek ki, böyle imiş!… Kolay gelsin, bayanlara, beylere!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Roller değişik, imtihan aynı; Allah fakirin ne kadar sabredebileceğini, zenginin de malına esir olmadan ne kadar dayanabileceğini görmek istiyor.