Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

GÜZEL ŞEYLER DE OLUYOR?..

Hemi de, "gurur" verici şeyler oluyor!..

Öyle ya, Diyarbakır "nereee", Amerika nereee!..

Yok artık, "o nereee?"…

Yeter ki, azim, güven, istikrar ve hedefe odaklı, irade olsun!..

"Aşılmayacak", üstesinden gelinmeyecek, başarılamayacak hiçbir şey yoktur!…

70'li yıllarda, "eğitimine, okumamışlığına" laf edenlere, İbrahim Tatlıses, bir laf etmişti..

Denir ya, "lafı gediğine sokmak"..

O da öyle bir akılla, "cuk" diye, okkalı sözü söylemişti..

"Urfa'da Oxford vardı da, biz mi okumadık?"…

***

Geçtiğimiz Cuma günü, Söz Gazetesi'nin manşetinde, bir haber vardı…

"Bravo Size Çocuklar" başlıklı haber..

Diyarbakır'da, Lise öğrenimi gören, Nehir Toklu, Dicle Ezgi Ekinci ve Seyit Metin Barut!…

Haber, onların "Eğitim ve Öğretimdeki" azimlerinin, semeresini aldıkları, "gurur verici" sonuca, ilişkindi…

İşte bu üç gencimiz dünyanın en ünlü Üniversitelerinden Harvard ve Brown Üniversitelerinde, "eğitim ve öğretim" görecekler..

Ve hem de, "tam burslu" kazanarak, okuyacaklar..

Her yıl, yüzbinlerce lise öğrencisinin başvurup, ama Üniversitelerin "kendilerinin" seçtiği, öğrenciler arasında işte bu üç evladımız var..

***

Kolay değil, burada okumak!..

En basiti, "büyük bir servet" gerektiği gibi, eğitim ve öğrenimdeki "seçicilik ve titizlik" yani yüksek, mahirlik gerektirir!..

Harvard ve Brown Üniversitesinde işte bizim bu üç gurur kaynağı ve kendilerinden sonrakilere "teşvik" edici olacak olan Toklu, Ekici ve Barut'un başarısı, "kazanmanın" ötesinde, kendilerini kabul ettirmeleri de, önemli!…

Amerika'daki bu iki üniversite de, onları hem de "burslu" olarak kabul etmiş…

Nehir Toklu, Harvad Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Matematik Bölümleri, Dicle Ezgi Ekinci Biyo mühendislik Bölümü, Seyit Metin Barut ise Brown Üniversitesi Bilgisayar Bilimi Bölümü'nde okuyacak…

Ülkemize, özellikle de Diyarbakır'ımıza "gurur" kazandıran, işte azmin zaferi diyebileceğimiz bu başarıdan dolayı, üç evladımızı tebrik ediyorum!..

***

İki kızımızın, isimleri aslında "Mezopotamya’nın" tarihsel medeniyetini ifade ediyor…

Dicle ve Nehir.. Diyarbakır'ın kalbinde akıp giden, Dicle Nehri gibi!..

Tarihin de, bilimin de, uygarlığın da, temellerinin atıldığı bu coğrafyada, Diyarbakır’ımızda, El-Cezerinin ilk robotunun yaptığı, topraklar bu başarıyla; "dönüşün" mesajıdır..

***

KENGER'DEN 14 ÇEŞİT YEMEK ÇIKARMAK!?.

Şaşırdınız değil mi?.. Bir endemik bitkiden, 14 çeşit yemek çıkarmak…

Elbette ki, ustalık ve beceri ister..

Ee bu konuda, Diyarbakırlı bayanlara söylenecek laf var mı ki, becermesinler!…

Denir ya, preze ortada…

Nitekim, "bu mahirliklerini bir de" tat noktasında, "yarıştırmışlar?"..

Ki, "Kenger'den" helva bile yaptılar..

Diyeceğim o ki, Karadeniz lazları, "Hamsiden" tatlısından, tuzlusuna denir ya, 84 çeşit "yemek çıkarıyorlarsa…"

Bizim mutfaklarımızdan, kengerden 14 çeşit yemek çıkarılmış; "çok mu?"..

***

Neyse, davet edilmedikse de; güzel şeylen oluyor kadim kentte!

Gelen bir eleştiri var?.

O da, tanıtım, etkinlik ve yarışmada; "pandemi kurallarının", pek de gözetilmediği..

Vaziyet böyle ifşa edilince, kendime dedim ki iyi ki çağrılmadın..

Neme lazım, "nefsekliğe" yenik düşüp, virüsü kapabilirdik..

Ama yine de, Diyarbakır'da böylesi güzellikler yaşanan moralsiz, grift ortama "moral ve motivasyon" enjekte ediyor…

Darısı, diğer "endemik" bitkilerimizde?.. 

Mesela Gulik Otu"… Başlı başına, antibiyotik!…

Peki ya Güruz!…

Diyarbakırlı hanımların bu alana da kafa yormalarını beklerim!...

Yaşam doğada sağlık bulur...

***

 

AH AMİRALLER AH!?..

Hepsi, kelli, fell, okumuş, nice makam ve mevkilere gelmişler.. E tabi ki nice ülkeleri gezmişler.. Diplomatik nice temaslarda bulunmuşlar… Denir ya, dünyayı görmüş, aklı başında kişiler nasıl oldu da, o bildiriye imza attılar?.. Hem kendi milletlerine, hem kendi devletlerine, hem kendi hükümetlerine "karşı" zafiyet duygusuna yenik düşüp, "hasım" kesildiler?.. Anlamak zor!...

***

Yazıyı kaleme alırken, Emniyetteki işlemler tamamlanıp, Yargı'ya intikal edileceği haberi son dakika geçiyordu.. Siz bu yazıyı okurken, muhtemelen "çok şey" değişmiştir?.. Yargının verdiği karar ne olur bilmem?.. Ama, şöyle bir soru sormak istiyorum bizim "tekaütlü" amirallere!…

***

Montrö Sözleşmesi!.. ve Sevr Anlaşmasında; "boğazların geçişleriyle" alakalı, bilgi hazineniz ne kadar dolu!… Kendinden menkul değilse!.. "Boğazlarda geliş-geçişler" serbest.. Kim gelirse kim geçerse; "serbest" ve beş kuruş ödemeden!…

***

Montrö'den önce, Sevr anlaşması.. "Geçişler" serbest.. Montrö'da da, geçişler serbest!.. Sorumluluk var, ama yaptırım yetkisi yok!.. Boğazdan geçiş için, 7 gün önce bildir.. 21 Gün Karadeniz'de kal… Ama; beş kuruş ödeme!… Ödenen de, 70 yıl önceki "raiş"… 2.5 mark.. Sahi mark kaldı mı?.

***

Ege'yi, Marmara’yı, Karadeniz'i "istediğin" gibi geç, pisle, artıklarını dök.. Yani beleşte beleş!.. Bu beleşlik mi, zafer, başarı, ülkenin tapusu olma hali!.. İşte Kanal İstanbul bu beleşliğe, "set" olacak?.. Tekaütlü Amirallerimize "ceza mahiyetli" bir durumda, "eğitim ve öğretim" adına bu anlatılmalı ders diye!..

***

RAMAZAN’INIZ MÜBAREK OLSUN

Dün gece sahura kalktık.. Bu gün de, niyetliyiz...

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennem azabından kurtuluş ayı olan 11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun...

Sağlıklı, huzurlu, mutlu ve barışçıl yaşama, vesile olması duasıyla!...

***

GÜNÜN SÖZÜ

- Geldiğin yeri unutmuşsun ama gideceğin yer sana bunu hatırlatacak.

 


Bu Makale 1267 kere okunmuştur.

Yorumlar