MERAK ETTİKLERİM!…

Sürekli aklımda…

Fena "dolaşım" yapan merak ettiklerim var…

Zihin kurcalaması içerisindeyim..

"Okurlarımın da" bu işte payı ve "tetiklemesi de" yok değil yani!…

"Gaz verme" misali..

Bir de mesleğin gereği olarak, “fikri takip” şartı..

Merak ettiklerimden bir kaçını, bugün hasbi hale konu etmek istiyorum!!!..

Bakalım ne olacak?..

Kim ne diyecek, kim nasıl tavır içerisine girecek?

Belki, "görmedim, duymadım, bilmiyorum" kodundaki zat-ı muhteremler uyanır!…

Ve merak ettiklerimize birer yanıt verme zahmetinde bulunurlar..

İşe, güce Fransız takılanlar da, haberdar olur!..

Ne de olsa, yazıp-çiziyoruz birileri, "bizi aydınlatsın" diye!…

***

O KASA NERDE?

Yine Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi..

Ki burası, "hizmete girdiği" gün itibariyle, hep beynimin bir tarafını "meşgul" edip durmuştur..

"Sağlıksız işliyor.." 

Şu son dönemde hayli; "meşgul" ediyor..

"Sırlar alemini" ortaya koyan, devasa soruları barındıran hadiseler "cirit" atıyor…

Arena!?..

Merak ettiğim, "Sağlık Kurulu Başkanlığına" ait, bilgisayarın kasası…

Öyle ya, tam da müfettişlerin inceleme başlatacağı günün bir önceki akşamı çalındı..

Hırsız, "iki ayaklının" biri..

Kasanın ve hırsızın akıbeti meçhul..

Polis iz üstünde…

Yakalanan var mı, bir iz bulundu mu?…

Yoksa denildiği gibi, "kasayı alan iki ayaklı, Dicle'nin obür tarafına" geçti mi?..

Bilemiyorum..

Ama birileri kulağıma fısıldıyor..

"Yok yok", o kasanın iki ayaklısı "evin içinde" hala…

"Kasa evin" bir mahzeni bölgesinde; "kilit altı?"…

Kilitte, "müfettişlik" olanların, kilidi altında!…

Deniliyor ki, o kasa bir bulunursa..

Ne "lağım kanalları" çıkar?

***

MAKETLER SIR MI OLDU?

Merak edilen mevzuu, benden daha çok "okur" takibiyle, zihin meşgulümde!..

Malum, Diyarbakır Havaalanı kavşağında bir "peyzaj düzenlemesine" gidilmiş, iki tane de "maket" hazırlanıp, işte Diyarbakır'ın "sembolleri" diye sergilenmişti…

Birinde, karpuzun içerisinde dün itibariyle "teslim olup" Türkiye'ye getirilen bizim meşhur "tosuncuk" benzeri, Diyarbakırlıların ifadesiyle "kırase" bir adam…

Nasıl çocuğa benzetilmişse?..

Diğeri de, elinde kadayıf tepsisi olan bir adam!…

O da, görüntü şekliyle, değil Diyarbakırlı, bölgeli, Türkiyeli bile değil!..

İnfial, tepki, bizim de arada bir "gaza basma" halimizle yaptığımız eleştiriler!..

Netice itibariyle, "iki ucube maket" kaldırıldı..

Ve denildi ki, daha hassasiyet ve titizlik gösterilecek...

Vali beyin de 'onayıyla" yenileri yapılıp, monte edilecek!…

Ama üzerinden hayli zaman geçti, hala bir hareketlilik yok!..

Yoksa, iki makette kent dışından "ithal" organizasyonuna mı takıldı?..

Malum, Kayapınar bölgesindeki "baz istasyonlarına" libas edilen karpuz ve sur maketleri de kent dışı "ithal" edilmişti?..

Bir okurumun ifadesiyle; "maketleri getiren" tır yolda kalmasın mı?..

Hava sıcak, tekerler patlamış, maketler de erimiş olabilir?..

ÖĞRETMENLER AŞIDAN KAÇIYOR!…

Sahi ya, yine Diyarbakır'ın eğitim ve öğretim sistemindeki "dağınık" hali..

Ve dünyayı kasıp kavuran "Kovid 19'a" karşı yürütülen mücadelede, "Öğretmenlerin" aşıda, ırak kalması..

Neyin hikmeti?..

Kısa süre önce "aşı yok" diye, kızıl kıyamet koparılıyordu..

Haberler, yorumlar, eylemler dahil!…

Diyarbakır'a "üvey evlat" muamelesi yapılıyor vavalleri vardı…

İşte geçen hafta açıklandı; "aşılamada" 74 sıradayız!..

Niye…

"Aşı olmadığı" için mi?..

Hayır..

Aşı var, ama "aşıdan kaçan" çok olduğu için!?.

Peki ya öğretmenlerimiz..

Neslin eğitimcileri…

Onların hal-i durumu da, şaşırtıcı.. Tabi ki, "iç açıcı da değil.?!"

Aşı olan öğretmen oranı yüzde 32..

26 bin 114 öğretmenden sadece bu kesim aşı olmuş..

Dikkat çeken; "kırsalda aşı" oranı yüksek..

Ama gel gör ki, şehirde değil..

Bir yetkilinin ifadesiyle mi, soralım?..

Yoksa, öğretmenler "okula gitmedikleri" için..

Malum, "yüz yüze eğitim" yok ya!…

İş, güç, misali "aşıdan haberi yok gibi..!"

Neyse ki…

Öğretmen Evi'nin "önüne aşı standı" kuruldu..

Düşünülen, okulların önüne de konulması..

Neme lazım; "denilebilir ki?.."

Kovitten yeni haberdar olduk..

Aşının Türkiye'ye bu kadar erken geleceğini bilmiyorduk?.

Sizce..

***

Velhasıl!..

Merakım artık, işin parasında değilim; ne zaman "peyzajın" tamamlanacağındayım!?..

Havaalanından şehre gelen misafirler "işte Diyarbakır'ın sembolleri denilen" figürleri ne zaman görecek, biz de geçerken ne zaman selam vereceğiz!…

Ve Öğretmenlerimiz de, "huzurlu şekilde" bizler de aşımızı olduk, demelerini bekliyorum!?.

Bir hatırlatalım dedim herkese!!…

***

AŞI KARŞITLIĞI DA NEDİR?..

Yahu arkadaş!..

İnsanlar "patır patır" ölüyor..

Hastaneler "tıka basa" dolu!…

Devlet-i aliye, "aşı bulmak" için devletlere, ilaç firmalarına "elli takla" attı!…

Ve aşıyı bulup, "insanları" gelin aşınızı yapın diye çağırıyor..

Ve bir kuruş da "para" almıyor?"…

Hal bu iken!..

"Aşı karşıtlığı" kampanyalar tertiplemekte neyin nesi?..

Eğer ki aşıyla "şahsi" bazda bir sıkıntın, şüphen, "istememe" gibi bir durumun var ise!..

Ki özgürsün..

Çıkar "kusura bakmayın kuşkularım var ben aşı olmak istemiyorum.." dersin.

Bu kadar basit ve yeter…

***

Yok!.. İlla ki "algı üreteceksin…

"Sokakları gerdireceksin..

Mitingler tertipleyeceksin..

 Afişler hazırlayıp, "kampanyalar" düzenleyip, "sakın ha ölseniz bile aşı olmayın" demekte, nedir ya!..

İş öylesine bir noktaya geldi ki, "siyasi ve ideolojik" bir aşılama tarafgirliğine, sokuldu!…

Vallahi ne dersiniz bilmem!..

Ama millet olarak hızlı ve yoğun bir "psikolojik" atak yaşıyoruz!..

Hal-i durumumuz hiç de iyi değil…

 Çünkü "sağlığımızı da" politize ettik…

Anlamak zor!?..

***

AYDINLAR DEĞİL, İNSANLAR KATLEDİLDİ!…

Madımak "vahşetine" dair, çok konuşuldu, çok yazıldı..

Çok da, "algılar" üretilip, üzerine "yalanlar" inşa edildi…

Bugün üzerinden 28 yıl geçti..

Ama hala "ideolojik" bir girdaptan kurtarılmış değil!..

Bir dönemin "karanlık" olayıdır, Madımak!..

Hadise ne "33 aydın öldürüldü" diye ifade edilebilir?..

Ne de, "aydınlar katledildi" denilerek..

Ve ne de, "yakılarak öldürüldü" demekle, tarif edilemez!…

Olay, "insanlığı katleden" vahşi derin oluşumun, "insanlığı birbirine kırdırma" provokasyonudur!…

Bir utançtır...

Ne yazık ki bugün bile "bu utanç" olayı ekseninde "onlarca  yalan ve oluşturulan" algılar vardır!..

Özellikle, İslami kesime ve muhafazakar kesime "yönelik" girişilen "peşin hükümlü" yargısız infazlar!..

Ne diyordu olaydan bir gün sonra merhum Yaşar Kemal…

"Olay bir utançtır.. Elimizde neyimiz kaldı ki?"…

***

 

 

FABRİKA SAHİBİ KİM?..

Evet ya, Sakarya'daki "Tank Palet" fabrikasının sahibi kim..?

Ya da "kime satıldı?"..

Alan kim?..

Soruya yanıt, "sözleşmenin" muhtevasında yer almaktadır.. İsterseniz, "ön yargı" fırtınasına kapılmadan..

Malum, muhalefet ha bire "Fabrika Katar'a satıldı" deyip duruyor ya!..

O alanın "etkisine" girmeden, protokole bakalım!?..

***

Şöyle ki..

Fabrika'nın hisse oranı dağılımı şöyle..

Yüzde 51 Türk şirketin..

Yüzde 49'u ise Katar şirketine ait…

Denetim ve yönetim; Milli Savunma Bakanlığı'nda..

Üretim, TSK'nın "ihtiyaç ve taleplerine" göre..

Mülkiyet Hazine…

Tahsis MSB'ye..

Çalışanlar MSB'ye bağlı Asfat'ta!…

***

Şimdi, soruya yanıt alayım!…

Bu durumda, fabrika "Katar'a satılmış" oluyor mu?…

Neyse, yanıtı biliyorum..

Lakin, Bay Kemal hala aynı "söyleminde mi" onu bilemiyorum!?..

Öyle ya, "fabrikanın Katar'a satıldığını" söyleyen o!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

 

Gönlünün dertli olmasını istemezsen, dertli gönülleri dertlerinden kurtar.