NE UĞURLU BİR YIL!…

2020'mi?.. Değil mi, yani?..

Pek değil  gibi!..

Gözümüzü açabildik mi?..

Şu 9 aylık dönem içerisinde neler yaşadık?..

Alt alta koyalım mı?..

Uğurlu giller mi, uğursuz giller mi; kim?..

***

Çığ yaşadık mı; yaşadık?..

Depremle sarsıldık mı, sarsıldık?

Sel vurdu mu, bir değil onlarca kez vurdu?

Yangın…

Kasırga..

Fırtına..

Hepsi kesintisiz, vaki oldu?.. Ki hala, etkisini sürdürüyor..

Toz, duman, hortum!…

Peki ya, "ceviz" büyüklüğündeki dolu, yağmadı mı!!..

Yağmur yağdı..

Ama kuraklık yaşıyoruz..

Ki barajlar dahi, kurur hale geldi?..

***

Salgın hastalık, kol geziyor..

Ki burnumuzu..

Yüzümüzü, açamaz olduk..

Kapı önüne çıkamıyoruz..

Eve kilitlendik..

Virüs..

Şimdi de, kızamık vakıaları, alabildiğine yükseldi!..

Maske..

Dezenfektan..

Sosyal mesafe odaklı; "birbirimizden" uzaklaşır hali..

Evde bile; "tokalaşamıyoruz, öpüşemiyoruz?"..

Yaşam yasakları!..

Ölümler..

Öldürmeler.

Terör..

Şiddet..

Yolsuzluk..

Usulsüzlük..

Hırsızlık..

Uyuşturucu..

Fuhuş..

Geçmişin mirası olarak; ha bire körüklüyoruz…

Ve İstanbul Sözleşmesi..

Kadın cinayetleri..

Bölünmüş aileler..

Boşanmalar, "çekirdek çıtlar" misali, Adliyelerin mekanı…

***

 

Dolar, Euro, yani döviz kuru vahşiçe, paramızı boğazlamış, boğuyor..

Gün rekorsuz geçmiyor..

Enflasyon…

İşsizlik..

Yoksulluk, fakirlik ölçüsü alabildiğine artıyor..

Hayata nefes alınmıyor..

Evlerin..

Kiraların..

Araç fiyatlarının, "katlamalı" fahiş bir şekilde artışı!..

Dün, 50 bin lira iken, bugün 100 bin..

***

Ya Siyasi krizler!..

Yeni partilerin kurulmasıyla alakalı, polemikler!..

"Sen görürsün" hesabı…

Mevcutlardaki iç karışıklık..

"Sen ben" kavgası..

Tabi, siyasi gözaltılar,

Dokunulmazlıkların kaldırılması..

Ceza..

Cezaevlerindeki yoğunluk!..

Kısmi aflar bile yetmiyor..

***

 

Velhasıl…

Tüm bunlar, katlamalı yaşandı, yaşatıldı, yaşıyoruz!…

Ki, "nefes" aldırmaz bir trende!…

Bi yaşamadığımız..

Ya da başımıza gelmeyen; "gökten taş" yağması..

Gerçi, İstanbul ahalisinin üzerine "ceviz büyüklüğünde" dolu yağdı..

Ama taş;  an meselesi!…

Yani, ne uğurlu bir yılmış şu 2020?…

***

NİYE SAHİL BÖLÜMÜ?..

Malumunuz üzre..

Hafta içerisinde, tarihi bir karar alındı…

Kıbrıs'ta 46 yıldır "yasaklı" bölge olarak ilan edilen Maraş bölgesi…

İşte buranın, "sahil bölümü" halka açıldı…

Ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu bir milat olarak, deklare etti?..

Peki..

Muhalefetin baş aktörü Kemal Bey ne diyor?..

İyi oldu..

Bravo…

Bu bir milat, inşallah Maraş'ın tüm bölgesi "halka" açılır umut vermesi gerekir demiyor?.

Ne diyor peki?.

Öyle ya; illa ki bir "kulp, olumsuzluk" yakıştırmasında bulunacak ya..

Diyor ki..

"Niye sahil bölümü?…"

Partiden yükselen bazı sesler de, "başımıza çok iş açacaklar?"..

Sanki, "başımıza" onlarca iş açmış değiller..

***

PARTİNİN ÜÇTE BİRİ!?..

Denilene göre..

Ki verisi, ankete dayalı..

CHP kitlesinin üçte biri; "partinin gidişatından" memnun değil..

Nedeni de, Bay Kemal'in "at takımı ve çevresine çöreklenmiş" adamlardan..

Tabi bir de; kadın isimlerden "rahatsız ve memnun" değil…

Gerekçe; "üretimsizlik.?!"

***

İDAREYE HAZIR DEĞİLİZ!…

 

Engin Ardıç kaleme alıp, yazmış..

Diyor ki, CHP'li Canan Kaftancıoğlu demiş ki;

"Biz erken seçim istemiyoruz, çünkü biz seçim gününe ve seçimden sonra Türkiye'yi idare etmeye tam olarak hazır değiliz?"…

Bu ifadeler doğru ise..

Söylenecek söz; "vallahi mi?"..

Neyse, Ardıç ta öyle demiş zaten vallahi mi?

***

VER GAZI VER GAZI!…

Görünen o ki, Muharrem İnce'ye fena bir "gaz" veriliyor..

Bakar mısınız atılan sloganlara…

"İnce İnce sen çok büyüksün..

Haydi haydi, İnce..

Kur kur şu partiyi kur" diye…

Eee; yüzde 7 gibi bir oy potansiyeli şimdiden görünüyorsa!..

Düşün bir de parti kurulsa..

Kim tutar seni, olmaz mı?…. Aynen de öyle..

Ha buarada, parti ismi aramasına gerek yok diyenler de var..

Ne diyorlar..

Başlatılan "Memleket Hareketi?" var..

Bu hareket; "Parti" ismiyle yer değiştirirse..

Alın size; parti ismi?..

Memleket Partisi…

Sahi İnce daha neyi bekliyorsun?..

***

YAKILAN MUM…

Hazreti Ömer (r.a.).

Halife.

Bir gece; makamında ashaptan biri ziyaretine gelir.

Selam verir.

Ama selamı alınmamıştır.

Oturur.

Hz. Ömer işiyle meşgul.

Sahabe bekler.

Hz. Ömer çalışır.

Selam alınmamış, yüzüne bile bakılmamıştır.

İş biter.

Hz. Ömer mumu söndürür.

Bir başka mumu yakar.

O anda selamını alır.

Konuşmaya başlar.

Sahabe sorar:

- Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın..

Ondan sonra benle konuşmaya başladın?

Hazreti Ömer (r.a.):

– Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı.

O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah katında sorumlu olurdum.

Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım…

Ondan sonra seninle meşgul olmaya başladım.

Sahabenin gözleri yaşarır…

Ellerini kaldırarak şöyle dua eder:

– Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer'i bizim başımızdan eksik etme!

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Kul hakkını yiyenin bahtı olmaz!…