Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

NE UZANIR, NE KISALIR SİYASETİ!...

Bugün değil, yıllardır ifade ediyorum!.. Görünen o ki, daha da yüksek sesle söyleyeceğiz.. Ülkenin de, milletin de, "yaşanan ya da yaşatılan" diyerek dillendirdiğimiz "demokrasimizin" en büyük talihsiz ve şanssızlığı; müesses nizamın sayesinde kendini "iktidar" milleti de "hakir" gören CHP'nin "siyasal kimliği" ve ortaya koyduğu ideolojik siyasi yapı!…  Ve bu yapının, her dönemde "iktidara alternatif" olarak vücut bulması!..

***

Ama gel gör ki, "ne milli iradenin" temsiliyetiyle "iktidar" olabilme mücadelesi sergiliyor.. Ne de, "halkla kucaklaşıp" ismindeki "Cumhuriyet'i" cumhurlaştırabiliyor!… Sürekli itici, sürekli, öfke ve kin, haset, duygusuyla; "tüm değerlere" hasım kesiliyor….

***

Sorsanız, partinin temel felsefesi nedir?… "Halkçıyız" derler.. Ve, eklenen o kelime; "solcuyuz!.." Lakin, ne Ortadoğu'daki coğrafyada yer alan, ne de dünyanın diğer bölgelerindeki "sol, sosyalist" ya da "halkçı" ideolojisi paralelinde, yürümüşlüğü olmadığı gibi, felsefesinden de uzak!.. Bütünleştirici, uzlaşıcı, barışçıl hiç değil!…

***

Bilakis "ilkelerini" vesayet odaklı, statükocu, tekçi, tutucu, kendinden başka fikre, düşünceye, ab-ı hayat tanımayan bir parti konumunda, dün olduğu gibi bugün de, direnç gösteriyor.. Nitekim, partinin bir asırdır bu milletten gördüğü tercih, hep aynı bandın sirkülasyonu içerisinde gidip-geliyor!… Ne uzuyor, ne kısalıyor!…

***

Bir dostun ifadesiyle!.. Türkiye'deki "en büyük tarikat" CHP'nin kendini var ettiği "ideolojidir…." Yeniliğe, değişime kapılarını kapattığı gibi, tarihine de, milli ve yerli kültürüne de, medeniyetine de, halkının inancına, dini ve kutsal değerlerine de, bir o kadar "fransız ve ırak" siyasetin hükmüyle, "Batıya ve Batıla" odaklı!…

***

Vaki mi, halkın iradesine seçilmiş siyasette "haset" değil de "şükran" ediciliği!.. Çünkü, akıl mekanizması yapmak yerine yıkmak, yapılanı da "tu kaka" etmek, toplumun temel beklentilerine yönelik çalışmaları da "akamete" uğratmakla konumlandırılmış!.? Temel politika bu düsturla işlem görüyor!… Ki bu da en ucuz, sorumsuz ve zahmetsiz, politika icrasıdır!...

***

Yoksa!.. Hal-i hazırda derler miydi; "Erdoğan gitsin de, Türkiye'ye ne oluyorsa olsun?.." Öyle ya, "sırtlarında sorumlulukla taşıyabilecekleri bir çuval" yok ki!.. Boş teneke misali, sesleri gür çıkar, ama velakin "hep rahatsızlık" verici olur.. Zihnen de, fiziken de "sadra şifa" vermez, bilakis, hasta ederler!…

***

2023'e odaklı bir seçim atmosferini şu an soluyoruz!..  İktidar olsun, muhalefet olsun; rota belli!.. Peki, bizim ucuz siyasetin en büyük tarikatının ortaya koyduğu, halkı umutlandıran, milletin temel sorunlarına çözüm sağlayıcı, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel milli ve yerli meselelerine dair, zihni eforu söz konusu mu?. Değil…

***

Sarıldıkları tek ip var!.. O da, Cumhurbaşkanlığı sistemi değil, geriye dönük, "Parlamenter sisteme" dönüş.. Neymiş, önceki dönemler "güçlendirilmemiş" şimdi icra edilirse "güçlendirilmiş" olunacak!… Esnaf İzzetin ustanın dediği gibi; "bi salih olun, bi halis olun, bi samimi olun ya!.."  Ama, maalesef!..

***

 

CHP'nin ana kanalıyla oluşan "Millet İttifakında" bile, taraflar birbirlerine "şeffaf"  olmadıkları gibi, samimiyet te yok!.. Gerek taban, gerekse de tavan noktasında da; "beş benzemez" misali!.. Ancak bir akıldır onları tutan.. Ki, bu akıl da "yokluk ve kıtlık" fakiri..

***

Yoksa, ülkede hırla meseleler var iken!… Deveye hendek atlatma misali sadece "yönetim sistemine" odaklanmazdı!.. Daha önce de teferruatlı aktarmıştım.. "Parlamenter" sisteme dönüş için, önce 2023 seçimini kazanacaksın.. Parlamentonun çoğunluğunu, ele geçireceksin.. Sonrasında; yeni bir seçime gireceksin.. Mecliste becerdin becerdin, beceremediysen "referanduma" gideceksin… İşte referandumda halk evet mi, hayır mı der?!…

***

Yine İzzettin ustanın dediği gibi.. "Pîrê nemre bihar tê kerêmin nemre qîbal tê.".. Neyse, "eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı?"… Çok ama çok eskilere gitmeyelim.. AK Parti iktidarları öncesine, bakmak yeter!..

Sabah en erken kalkan siyasi parti, "hükümet" oluveriyordu.. Ya koalisyonlar.. Tıpkı, istikrarı ve istikbali "hak getiren" siyasetle bütünleşen, millet ittifakının ortaya koyduğu, rota gibi!.. Sürekli kaza var..

***

O dönemlerde de, hep kaza!.. Kim kiminle, at izi mi, it izi mi, kaosların en baba şekliyle, kan, gözyaşı, şiddet, terör, faili meçhul cinayetler, köy yakmalar, inkar, asimilasyon ve inanca karşı beslenen husumetin körüklenmesi!.. Ve tüm bunlar, vahim bir meçhuliyet içerisinde, "kim ne yaptıysa yanında kar kalır idi.." Altı ayda bir seçim, altı ayda bir hükümet değişikliği!…

***

Sonuç itibariyle!.. Bilaistisna sorun yönetimsel sistemde ise.. Yapılması gereken, "geriye dönüş" değil, mevcudun aksayan, eksik görülen, boşluk oluşturan yönlerinin rehabilite edilip, kulvarında güçlendirilmesine, zihin yorulmalı!.. Yani ne milletin, ne devletin, ne de kendilerinin, "boşa kürek sallamalarına" gerek olmadığı gibi, olmayacak duanın da peşine düşerek, "amin" demelerine gerek yok!…

***

SİYASİLERİN HAL-İ PÜR MELALİ!..

Partilerinin "ortaya" koyduğu siyaset gibi.. Liderleri ve seçilen Milletvekillerinin "ruh halleri" ne hazindir ki, "yerlerde geziniyor?".. Seviye dipte!…

***

Ne insani, ne vicdani, ne rahmani ve ne de kendilerinin savunduğu, "demokratik hakların ilkelerine" bir uygunluk, bir çağdaşlık söz konusu değil.. Bilakis, hepsinin zıttı en uçuk seviye de!..

***

Yoksa vekilleri şehit ağabeyine "sinkaflı" sözler sarf eder miydi?..

Yoksa, vekilin lideri "küfre maruz" kalana, "provokatör", olaya tepki gösterenlere de, "yavşak" der miydi?

***

Yoksa, parti teşkilatlarında, taciz, tecavüz ve sapkınlıkların bini bir para noktasında sıradanlaşır mıydı?..

Yoksa, partinin lideri "uçkur" düşkünlüğüne ketum kalarak, akşam sofrasının bitiş düdüğü misali, görür müydü?..

***

Hal-i durum bu iken!.. Allah billah aşkına siz deyin. Bu siyasi ittifak, duruş, söylem ve eylemlerden "ne beklenebilir ki?"… Tufan ve kaostan, ahlaki çürümüşlükten başka!…

***

ANITKABİR'E DAİR…

Herkesin, yıllar yılıdır kafasındaki soru!.. Ki, dün AK Parti İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı da "sesli" dile getirdi. "Neden Anıtkabir'de bir mescit yok.. Ya da inşa edilmiş bir cami!.."

***

Kim yanıt verir, ya da vermez bilmem!.. Ki, bugüne kadar, hep soruldu ama alınmış bir yanıt olmadı!.. Bir kez daha, dillendirmekten ne zarar çıkar…

***

Keşke.. Anıtkabir'in bir köşesinde de; "mescid" olsaydı.. Ziyaretçiler de, burada iki rekat namazını kılıp, duasını edip, Fatiha’sıyla ayrılabilme imkanına kavuşsaydı!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Ana ilke olarak dağıtmayı değil birleştirmeyi, ayıp bulmayı değil ayıp örtmeyi esas almalıyız. İslâm’ın temel siyaseti budur.

 


Bu Makale 3979 kere okunmuştur.