ÖLÜMLERE BİLE İDEOLOJİK BAKIŞ!

Bir değil, binlerce kez yazıklar olsun bize!.. Akla ziyan bir haleti ruhiyat içerisinde "çukurlaştıkça çukurlaşıyoruz.?".. Anlamak zor.. Baksanıza, İstanbul'da bir evde "ölü" bulunan, dört kardeşle ilgili yürütülen polemiklere!… Acı hisseden yok varsa yoksa; "siyasi" bir kamplaşma!…

***

Enva-i söylem ve iddia var. Ne garabet bir haldir ki, biri diğerinin "tezini, iddiasını söylemini" çürütme gayreti içerisinde. Yani "Koyun ve Kasap" meselesi gibi; bir cenderenin içerisinde, “meselelerimizi” tartışıyoruz...

***

Kimse; dört kardeşin hayat hikayesinin "son" noktasının öncesine bakmıyor.. Yoksulluğa, aşsızlığa, işsizliğe, çaresizliğe, sosyal depresyonuna!.. Kesilen elektriğe, biriken ev kirasına…

***

Tüm bunların ötesinde; her birinin yaşının 40 ila 60'a gelmesine rağmen; "evlilik" yapmama halleri.. Asosyallik yani.. Ve daha bir çok olumsuzluklar zincirine, prangalanmış hayat merdivenleri…

***

Doğrusu!.. Ölümlerindeki "temel" nedeni "tek bir faktöre" bağlamak.. Ya da; "yoksulluk" deyip atmak, ya da "psikolojik" deyip, hükmü vermek; "gerçekçi" bir tespit olmadığı gibi, "hakikatlere karşı da" zihinleri ve gözleri kapatmış oluruz!…

***

Ne var ki, sözde aklı selim olan, mürekkep yalamış, akademik unvan almış, aydını, yazarı çizeri, sosyoloğu, psikoloğu "belli bir kamplaşma" içerisinde; "işi ideolojik ve siyasi" merhaleye taşır hale gelindi..

***

Dahası!.. İş "iktidar muhalefet" çatışmasına döndü… Neymiş dört kardeşin ölümünü "psikolojik" olarak, değerlendirirsen.. Yani, "yoksulluğa, fakirliğe, elektrik ve kira ödeyemez" şeklinde, yorumlamaz isen!… Salt "Psikolojik ve evlilik" odaklı, görürsen...

***

Sen.. O zaman "hükümet" yanlısı oluyorsun.. Yani iktidarın adamısın!…

***

Yok!.. Eğer ki, "yoksulluğa, işsizliğin, açlığın" çatısı altında bu dört kardeş "siyanür" içerek, toplu intihar etti dersen!.. İktidar "sosyal devlet" anlayışını yerine getirmedi, ölümler "politikasından" kaynaklı der isen.. Sen, o zaman da en baba "muhalif" oluyorsun.. Yani iktidar karşıtı mahalledensin..

***

Ama; kimse bunların kimsesi yok mu, yakını, akrabaları, birinci, ikinci, üçüncü derece "aile fertlerinden" biri var mı diye soruyor mu?.. Yok.. Baksanıza; "dört kardeşin" hala da cenazesini almaya gelen "bir akraba" yok… Genç bir kadın ölen kızlardan birinin arkadaşım deyip, sahipleniyor…Ki, kimsesizler mezarlığına defnedilecekler..

***

Velhasıl!.. Şu "mariz ruh halimize" binlerce kez yazıklar olsun ki acımızı da, temel sorunlarımızı da; "politik ve ideolojik" kazanda, ha bire kaynatıyoruz… Galiba; çıkmazımız da bu.. Ve yine galiba; "dört kardeşin" intiharındaki "sır da" bizim bu "maraz çıkmazımızda" saklı!..

***

Yazıya nokta koyacakken, bilgilendirdiler.. Dediler ki, Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde vahşet" bir vakıa yaşanmış" diye.. Haberi okudum.. 21 yaşındaki bir genç, 49 yaşındaki babasını "uykuda" iken, önce boğazını kesiyor.. Yetmiyor, 15 yerinden bıçaklıyor…

***

Sonra!.. Babasının cesedinin başucunda, oturup sabahlıyor.. Polisi arıyor.. "Ben babamı bıçakla keserek, öldürdüm. Gelin beni ve cesedi alın."  Polis gelip gözaltına alıyor, ceset ise otopsiye gönderiliyor..

***

Peki "cinnetin, şiddetin, vahşetin" nedeni, ya da tetikleyen "etkenler" nedir?.. Doğrusu, "bu minvalde" henüz beyan edilmiş bir neden, ya da failin, "babasını öldürmeye" götüren unsurlar açısından, bir beyanı yok..

***

Merak ediyorum; "maraz halimiz" bu "evlat vahşetine" nasıl bakacak?. Uyuşturucu mu diyecek, yoksulluk mu, diyecek, eğitim ve öğretim mi diyecek? Ne diyecek. Ha bir de, iktidar muhalefet, siyaset ve ideolojik, fikriyatın "hüküm" hangi minvalde olacak?..

***

Diyeceğim şu; "maraz ve mariz" halimiz, bilinmez bir denklem gibi toplumu derinden derine "bölüp parçalıyor?"… İşte ivedi bir şekilde, millet olarak "bizim" yıkıcı ve yok edici maraz halimize karşı rehabilite" edilmemiz gerekir..

***

Yoksa, "bu ruh haliyle" biz ne bir arpa boyu kadar ilerleyebiliriz ne "kendi benliğimize, ne de gerçeklerimize" vakıf olabiliriz… Aman ha, akla mukayyet olun; azıcık kalmış o da gitmesin!!!…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar. Herkeste kusur görür, kendisine kör bakar. Neye nasıl bakarsan, o da sana öyle bakar.