ORTAK RUH GELİŞİYOR…

Tarihi bir sözdür.. Denir ya; "her şerde bir hayır vardır" diye.. Aynen de öyledir… İşte, ABD'nin "yaptırım" kararını ben bu minvalde okuyorum!..

***

Dün uzun uzadıya, değinmiştim "müttefiklik ve stratejik ortaklığımızla" alakalı.. Tarihsel zikzaklarımızın seyrine dair, neler yaşadık, neleri bize reva gördüler diye!..

***

Neyse, mevzuya derinleme girmeyeceğim.. Şöyle, siyasi ve sosyal alandaki "etkisine" bir bakmak lazım diyorum.. Bir yaptırım, "bizde nasıl bir etki" yarattı diye!…

***

Benim açımdan, hadise hayra alamet bir sonuç doğurmuştur… Her ne kadar, kapital yönde bir zarar olsa da, manevi yönde, "ülke ve millet" olarak kazançlı biz çıkacağız…

***

Şöyle ki, "sadece" siyasi muhalefet partiler değil.. Ki, Anamuhalefet!.. Toplumun tüm katmanları.. İş adamından, işçisine kadar.. Sanat dünyasından spor camiasına!.. Kısacası, 7'den 70'e herkeste "bir uyanış" gelişti..

***

Yayınlanan deklarasyonlar.. Ortak açıklamalar.. Bildiriler… Son zamanlarda arayış içerisinde olduğumuz ama bir türlü yakalayamadığımız; "Ortak bir ruhun" gelişmesine vesile oldu bu mevzi!…

***

"Ülkedeki siyasi gerilimden" tutun da, kutuplaşmanın, iticilik halini" yaşanır haline kadar.. Yani bütün hat ve hatlarımızla; "İstiklal, istikrar ve istikbal" adına, kenetlendik!…

***

"PİYANGO" MİLLİ DEĞİL; "YIKIMDIR?..!"

Ne tezat bir durum!.. Yukarıda, "ortak ruhun" bizleri nasıl bütünleştirdiğini aktardım… Ama velakin şu resme ve insanların oluşturduğu kuyruğa baktığınızda, "ruhen" alabora oluyorsunuz… "O ortak ruhun" devlet ve millet olarak elbirliğiyle nasıl da "erozyona uğradığımızı görüyoruz… Der demez; "biz ne ara" böylesi, bir gafletin ve delaletin "esiri" olduk, demek zorunda kalıyoruz.. Acı bir tablo!..

***

Bir felaketle boğuşuyoruz!… O felaket, bir virüs.. Her gün yüzlerce insanı öldürüyor.. Hastaneler tıklım tıklım.. Yasaklar, kısıtlamalar var.  Maske, sosyal mesafe, hijyenik diyoruz..  Yani, insanoğlu "biraraya gelmekten" korktuğu bir evrede; kuyruğa girenlerin hali durumu; "nasıl bir hayalin peşindeyiz anlayamıyorum" dedirtiyor…

***

Hele ki, "Milli" kelimesi ile "kumarın" nasıl da meşrulaştırıldığına baktığımızda!.. Yazık ya yazık bu millete!.. Ki bugün değil, maalesef yarım asırdan beridir "Milli" bir kültüre, medeniyete, inanca "Milli Piyango" adı altında "dejenere" etme suikastleri yaşıyoruz, yaşatılıyoruz!… Nesilleri, kendinden ve değerlerinden "vahşi" bir "şans oyunu" enjeksiyonuyla bağımlı yapıyoruz… Girdaba, mahkum ediyoruz..

***

Milyonlarca genç okul yerine kumar bayilerine koşuyor.. Ki, "kaçak bahisin" en büyük, alıcıları, lise öğrencileri..  Ne yazık ki, devlette, gençleri bataklıktan kurtarmak yerine kumarı daha çok teşvik ediyor. Devlet bağımlılıkla mücadele ettiğini söylerken bir yandan da kendi eliyle vatandaşlarına kumar oynatarak onları "kumar bağımlısı" yapıyor… Türkiye’de 30 milyon kişinin hayatında en az bir kere kumar oynadığını düşünürsek, geldiğimiz "noktayı" ifşa etmektedir..

***

Piyango, Toto, Loto, İddia, Müşterek Bahis, Ganyan.. Hele ki, Kaçak bahis" gibi; "mal, can, aile" yıkan toplumu her şekliyle; "şiddet ve yozlaşma" sarmalına sokan en büyük etkenler değil midir?.. Ki yanında bir de alkol!… "Buldozer" misali, insanı da, insanlığı da, medeniyeti ve inancı da "tar-u mar" etmiyor mu?… Hal-i hazırda millet olarak, yaşadıklarımız gafletin ürünü değil midir?

***

Kahredici bir nokta bu duruma masumiyet kazandırmak… Toplumu çökerten bu yıkıcı "kumar ve alkol" meşruluğuna getirilen tanıma bakar mısınız; hoşça vakit geçirme, eğlence zihin dinlemesi" deniliyor.. Yani, popülaritel bir tahakküm biçilen libas!!.. Şans ve beceriyle, örülen bağımlılık ağıyla, fütursuzca, gaflet ve delalet çukuruna kendimizi, yarınlarımızı ve maddiyatımızı yuvarlamaktayız…

***

Şairin dediği gibi “umut, fakirin ekmeği, ye Memet ye…” diyerek insanlar, devletin eliyle açık ve aleni şekilde "piyango" adıyla, kumara teşvek ediliyor… Kimi insanlar için de ”kısa yoldan köşe dönme” aracı!… Peki, sonu "mutluluk mu" yoksa hüsran mı!. Elbette ki hüsran!… Bir halk deyimi vardır; "haydan gelen huya gider" diye…

***

Kumarda, yani piyangodan kazananların akıbeti ne..? “Hayal ekip hüsran biçer” misali!… Çünkü, "hayallere haramlarla kavuşulmaz!…"  Eğer ki; ‘O biletlerin bir faydası olsaydı bilet satanlar faydasını görürdü.." Ama yok… Çünkü, bu işi yapanların hepsi sefil bir şekilde dolaşıyor… Seyyar bilet satıcıları!.. Bir bilet satmak için, gece-gündüz yağmur altında.. Dolaşıyor ki, o biletten yüzdelik oranında, para alabilsin.. Yaradanın "haram kıldığı, şer diye ifade ettiği" bir "şeyden" umut ve medet ummak, ne kadar doğru!…

***

 

Yazıya bu duygularla nokta koymaya hazırlanırken, dostum Yeşil Yıldız Derneği Başkanı Yahya Öger'den bir mail geldi.. "Patolojik kumar bağımlılığı kişisel, ailevi veya mesleki hedefleri bozan, sürekli ve yineleyen uygunsuz kumar oynama davranışı olarak adlandırılmaktadır. Bütün şans oyunları kumar kapsamında değerlendirilip legal veya illegal olduğuna bakılmaksızın Piyango, Toto, Loto, İddia, Müşterek Bahis, Ganyan gibi tertip ve oyunlar kumardır. Reklamı yapılmamalı, çocukların ekmek aldığı birçok büfede makinaları kaldırılmalı sosyal medya üzerinden erişimi engellenmelidir."

***

Şimdi diyeceksiniz ki!… Bu minvalde, ne yazılar, ne yorumlar, ne hasbi haller yapıldı.. 70 yıldır süregelen bir "toplumsal suikaste" uğrama, gafleti… Bir kez daha dile getirdiniz.. Amma velakin; "harama haram, helâle, helâl" diyebilecek, sistem ve irade var mı?... Nerdeeee...

***

SOFUOGLU'NA DAİR SAFIM BELLİ..

Öncelikle, ifade edeyim!… Mevzu aktarıldığında, "haydaaaa" dedim.. Ne oluyor bizim şu "akademisyenlerimize" diye söylendim.. Öyle ya; son günlerde "linç etmediğimiz" akademisyen kalmadı.. İlimleriyle, bilimleriyle "gündeme" gelmeleri gerekirken, nedir ikide bir "politik" söylem ve eylemleriyle, kendilerinden söz ettiriyorlar; bizi de "linç" edici ediyorlar… Ve tabi ki; "ünlenmenin" yeni modası bu mu dedim?..

***

Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu'nun "Savcıları" bile harekete geçiren, "o politik" söylemi nedir, diye sorgulamaya başladım… Bir videodur, sosyal medyada dolaşıyor… 3 dakikalık.. Ama gerisi yok… İlk izlediğinizde, sizde yarattığı algı "tepki" odaklı… Der demez söylenmeye başlıyorsunuz…

***

Siz bir tarihçisiniz.. Bir akademisyensiniz.. 27 yıllık bir üniversite camiasındaki geçmişliğiniz var.. Kurgulayacağınız cümlelerin "kelimelerini" seçmede, sahih ve hassas olması lazım.. Üniversitelerin birer ilim ve irfan yuvası olduğunu, ifade etmeniz gerekir.. Üniversiteleri "Nişantaşına" nasıl benzetirsiniz, birer "fuhuş yuvasına" döndüğünden, nasıl söz edersiniz diye, böbürlenip durursunuz!..

***

Nitekim, ilk algının bölürlenmesiyle, geri dönülmez bir seyir alarak ortam, iki gündür bu minvalde hayli gerginleşti… Şuan konuşan konuşana.. Denir ya biri bir taş attı, 40 akıllı çıkaramıyor.. Dozajın yüksek oluşu nedeniyle, kimse hakikate odaklanmıyor?.. Hakikati ifade etme cesaretini de gösteremiyor.. "Hem adli, hem de idari" soruşturma başlatıldı.. Adli soruşturma; "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılamak…" YÖK'ün de soruşturması var.. Hükümet kanadından da eleştiri bombardımanına tutuldu Sofuğlu!.. Denir ya, "sosyal medya" yıkılıyor.. Ama linç odaklı, yıkılıyor!!…

***

Peki tüm bu haşmetli saldırıları, söylem ve ifadeleri Sofuoğlu hak ediyor mu diye bir soru gelirse?… İnanıyorum ki, benim gibi "videonun" tamamını izlerlerse.. Ve konuşmanın içeriğine odaklanırlarsa… Verilecek cevap; ben o kanatta değilim olur.. Ve "hayır" diye bir de not döşenir.. Böylesi bir saldırıyı, böylesi bir hakareti, böylesi bir idari ve adli "muameleyi" yüksek perdeden hak ettiğini düşünüyorum diye, beyanlar yükselir!…

***

Siz izlediniz mi son açıklamasını bilemiyorum.. İzlediyseniz hak vermişsinizdir?.. Nitekim, kendileri diyor ki… "Ben videonun orjinalini izleyin diyorum.. Ben üniversiteler "fuhuş" yuvasıdır, demedim.. Ben bunu nerede söyledim, bana gösterin.. Ben iki vurgu yaptım.. Talebelerin devamsızlığından bahsettim. Derslerine sadık kalsalardı, tüm Türkiye'de üniversitelerin çevrelerinde araştırma merkezleri, laboratuvarlar, araştırma enstitüleri artardı. Ben bunu söylüyorum.."

***

"İma ettiniz" diyorlar.. İma ile suç mu olur?.. Açık vurgu var, "apartlar" diyorum, emlakçılar diyorum… Yan yana bir cümlenin içerisinde de kullanmıyorum, birbirine yakın cümlelerde kullanıyorum.?"  Ben, apartlar mühürleniyor, bir apart neden mühürlenir. Bu çocuklar ziyan oluyor burada, ben buna vurgu yapıyorum. Tabi kimsenin ne yaptığına karışacak yetkide de değilim. Benim başından sona vurgum apartlar üzerineydi…”

***

Sonuç itibariyle, Sofuoğlu cephesinde uğranılan muamele, makul bir izah, içermiyor?.. Umarım Sofuoğlu, "algı üreten, sosyal medya suikastine" kurban edilmez diyerek mevzuya nokta koyuyorum!.. Çünkü, bu ülkede tarihçi ve akademisyenler tez be tez yetişmiyor!… Sanırım Sofuğlu da bundan sonra diyecektir ki, "ben niye konuşuyorum ki?"…

 

GÜNÜN SÖZÜ

Eğer bitmiş bir şey sana acı veriyorsa duyduğun acı o şeyin kendisinden değil verdiğin değerin ona değmemesindendir.

***

HAYIRLI CUMALAR…