OSB'DEKİ DEPREM!…

Yedi şiddetinde bir deprem!..

Ki artçıları da geliyor..

Ama şunu ifade edebilirim ki..

OSB'nin seçilmiş Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Odabaşı'nın "istifa" kararı vermesi..

İstifasına ilişkin "Yönetim Kurulu Üyelerinin" hizmetleri engellediği..

Özellikle de, sanayicilere "arazi tahsisleri?"…

OSB'deki Elektrik sorunu..

Projeler..

Girişimci ile esnaf işbirliği..

Bir çok konu başlığını istifasına gerekçe olarak gösteren Odabaşı'nın, "Yönetim Kurulu" üyelerini de, "istifaya" davet etmesi..

Beri yanda; "yeni seçilecek bir yönetimde görev almaya seve seve hazır" olduğunu belirtmesi!…
*

Doğrusu, bu ifadeler çok şeyleri anlatıyor...

Ama bir gerçek var ki…

Odabaşı'nın "hizmetler engelleniyor" sözü, OSB için "kep düştü, kel göründü" dedirtti..

Bu istifa.. Ortaya atılan gerekçeler…

Dün, Diyarbakır'da "yankı buldu?".. Bir çok tanıdık isim, "perde arkasını" sordu…

Asıl istifaya götüren gerekçe nedir diye?.

Ki, Yönetim Kurulundaki "kriz" yeni değil. Uzun bir süredir..

Odabaşı'nın özellikle, OSB'ye "çöreklenen kişi" diye ifade edilen Kurum Müdürü'yle "pek uyumlu" olmadığı da biliniyor..


*
 

Sonuç itibariyle…

İstifa, yıllar yılıdır Diyarbakır OSB'nin neden, Güneydoğu'nun hatta Ortadoğu'nun "çekim merkezi" olamadığını, deşifre etmektedir…

Bakalım, bu hamur daha ne kadar "su alacak?"..

Çünkü, Odabaşı'nın istifasının ardından, OSB'nin Yönetiminden hiç bir sesin çıkmayışı da, manidar!..

*

SEN BİR MAGANDASIN!..

Evet, Halil Sezai Paracıkoğlu!… 

Şunu iyi kafana sok..

Ve bil..

Sen, bir "artist" olamayacağın gibi, bir "Türkücü de" olamazsın..

Bu kulvarda; görünmüşsen de, ama "artık yüzündeki" maske düştü…

*

Ortaya çıkan; "karakterin" şunu söyletiyor sana Halil Sezai Pazarcıkoğlu!..

Dizilerdeki rollerin..

Sahnelerde söylediğin şarkılar..

Yani sanat ve sinema; "sende" yiğitlik, mertlik, insani, örnek insan olmada, ters "karakter" etkisi yapmış…

*

Ve sen bir maganda olmuşsun..

Ve sen bir riyakar olmuşsun?

Ve sen bir şizofren olmuşsun?

Ve sen kaba, saba bir yaratık haline gelmişsin?!..

*

İşte bu vasıflar sende var olduğu içindir ki, yanında iki "kazma" ile birlikte; "delikanlılık(!)" taslamışsın..

Kendisini savunamayacak kadar yaşlı olan Hüseyin Meriç amcayı, tekme-tokat girişip, dövüyorsun?!… 

*

Bakar mısınız Meriç amca, o anı nasıl anlatıyor?…

 "Beni döverken kelime-i şehadet getirdim..

Ezan mı okuyorsun lan sen? diyerek daha çok dövmeye başladı?.."

Ey Pazarcıkoğlu.. Senin bu hal-i durumdaki delikanlılığına ne derler biliyor musun? "Jıpara?"..


 
Şunu da bil, tüm kıvırmalarına rağmen, şiddetine gösterdiğin "mazeretlerine" rağmen, "mazur" görülecek biri değilsin artık benim gözümde!!…

*

ŞÜKRANLA YAD EDİYORUZ!…

Dün, "demokrasi şehitlerinin"  şahadete ermelerinin sene-i devriyesiydi..

Merhum Başbakan Adnan Menderes..

Bakanlar..

Hasan Polatkan..

Fatin Rüştü Zorlu..

Onların şehadetlerinin yıl dönümüydü..

Türkiye'nin "karanlık ve kirli yüzden" şehadetleriyle, kurtuluşa erdiği tarihi gün!..

Onları bir kez daha;  rahmetle, şükranla ve duayla yad ediyoruz..

Çünkü, onlar ülkenin ve milletin, "özgürlük" abideleridirler…

*

GÜNÜN SÖZÜ..

Yaşam bir güldür, paylaşmasını bilirsen kokusunu alırsın!?.