REMZİYE HANIM AYIP ETMİŞTİR?..

Hiç ama hiç lafı evirmeye, çevirmeye gerek yok!..

HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun…

Bir yıldan fazladır "partilerinin" önünde, "evlat nöbeti" tutan ailelere karşı, tavrı..

Ve önceki gün kamuoyuna yansıyan o görüntüler..

Ki kameraların an be an çektiği;  "O küfürlü, hakaret içeren kelimelerin" yer aldığı, cümleler..

Hiçbir şekilde; yakışmadı..

Vahim ve yakışıksız bir hal!..

Gerek seçilmiş biri olması münasebetiyle!!..

Gerekse, bayan olması münasebetiyle..

Ve gerekse de, bir anne olması münasebetiyle..

Hele ki, 4 çocuğunun olması!

Pek tabi ki, temsil ettiği kentin fertlerine yönelik, "hısım" olması gerekirken, hasım kesilmesi!..

Radikal, keskin ve ideolojik fikriyatını öne çıkarak, saldırgan tutumu kabul edilemezdir!..

Tüm bu silsile misali, "devirmeler" kocaman bir "ayıp" olarak karşımıza çıkmıştık..

Bu ayıp, tarihe not düşürmüştür..

Yani; ayıpta, ayıp!.. Yine de ayıp olmuştur; kendi seçim bölgesine ve yaşayanlarına!!..

***

Bu noktadan hareketle, Remziye hanımın yapması gerekenler vardır..

Bir anne şefkatiyle..

Bir anne duygusuyla..

Bir anne empatisiyle..

Bir halkın iradesiyle seçilmiş Milletvekili hassasiyetiyle..

Öncelikle; "yüreği evlat hasreti çeken" ailelerden "özür" dilemelidir!..

Açık ve net bir ifadeyle; bunu yapmalıdır?..

Ki, annelerin yüreğine düşen kor ateşe su serpmiş olsun..

Evlatların dağdan gelmeleri yönünde; "siyasi" noktada, irade ortaya koymalıdır.

Aileleri ziyaret edip hasbi halde bulunmalıdır..

İstek ve taleplerini, not edip "seçilmiş bir milletvekili" sorumluluğuyla, gündem etmelidir..

Buna ilaveten, seçilmiş bir milletvekilinin "hal ve hareketlerine, üslubuna" yakışmayan tutumundan dolayı da; "kamuoyundan ve kendi seçmeninden" affını istemelidir…

Yoksa, benim açımdan "vicdani ve insani terazide" Remziye Tosun hep, "askıda" kalacak ve sorgulanan isim olacaktır?..

Başka da sözüm yok!…

***

 

"BENİM DAHLİM YOK?"…

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat dün sabah aradı..

Uzun uzadıya konuştuk..

Tabi aramasındaki asıl nedenin; hal-hatır sormak olmadığını biliyorum…

Mevzuu; "Vekilin Gelin'i" başlıklı, dün kaleme alınan yazımdı…

Yani, gelini olan İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Şirine Eronat'ın ataması, görevlendirmesi ve yerel gazetemizde yayımlanan; haberin hikayesiyle alakalı; konuştu!…

***

Eronat özetle şöyle dedi;

"Siyasi nüfuz kullanmadım, kullanmışta değilim..

Şirine Eronat'ın atamasında dahlim yok. 1.5 yıl önce, Milli Eğitim Bakanı'nın Diyarbakır ziyaretinde, İl Milli Eğitim Müdürüne "neden bayan yöneticiniz yok" uyarısı üzerine, Feysel Taşçıer tarafından Şirine Eronat göreve getirildi..

Kendisi başarılı bir insan. Olgunlaşma Enstitüsü Müdürüyken, İl Müdür Yardımcılığına atandı..

Yerel yönetimlerde görev almış değil?"…

***

Eronat'ın aktardığı; "dahlim yok, siyasi nüfuzumu kullanmadım" noktasındaki söyleminin tartışmasına pek girmek istemiyorum..

Onu okur takdirine bırakıyorum….

Ancak; İl Milli Eğitim Müdürlüğünde "Siyasi nüfuz ve kurumsal politize olmuşluk" tartışılmaz bir hakikattir…

İnkar edilemezdir…

***

Tabi, Şirine Eronat'ın, özellikle Olgunlaşma Enstitüsü Müdürüyken "başarılı çalışmalara" imza attığına, kanaat getirmiş biriyim..

O fasla fazla girmiyorum…

Hani derler ya; icraatın görüntüsü bu!..

Ama içi ayrı, dışı ayrı onu bilemem!…

Yazıyı kaleme almamdaki asıl meram, mevzuunun "yeniymiş gibi" şimdi gündem olması…

Çünkü, Şirine Eronat'ın "Yeni Müdür tarafından yeni atanmış müdüre olarak" yerel gazetemizde haber-yorumun yer almasındaki "çelişki" bu işin arkasından ne çıkar, sorusunu akla getiriyor…

Yani; zamanlama manidar!!!…

***

 

İSTEMEZÜK MÜ DİYORSUNUZ?..

Şimdi..

CHP'liler Muharrem İnce'ye "seni istemezük mü" diyorlar..

Şimdi..

HDP'liler Altan Tan ve Ayhan Bilgen'e "seni istemezük mü" diyorlar…

Şimdi..

İyi Partililer Ümit Özdağ'a "seni istemezük mü" diyorlar?..

Şu muhalefette ne de çok "istemezükler var be kardeşim!…"

***

TOPRAĞI BOL OLSUN!…

Bir okurum, şöyle bir not düşmüş yazımın dibine..

Bekir Coşkun öldü; iki kelamın yok mu?..

Böyle bir soru ve notun "meramı" neyi amaçlıyor bilemiyorum..

Çok yönlü bir mana içerse de..

Ama, bizim mahallenin pek "haşır neşir olduğu" biri değil..

Ki haz da alınmaz..

Ancak ölünün arkasından konuşulmaz ilkesiyle diyeceğim şudur..

Okurun da hatırını kırmadan..

"Toprağı bol olsun?"…

***

KÖKTEN TEMİZLİK!..

Diyarbakır Gençlik ve Spor İl Müdürü Nüammer Uslu..

İlk icraatını, yapmış!..

Seyrantepe Tesislerindeki mevcut; "İl Müdürlüğünü" tahliye etmiş..

Yakım kararı almış..

Zaten depreme dayanıklı değil..

Derme, çatma bir yer...

Hizmet binası olaraktan, Siverek yolu üzerindeki, KYK binasını seçmiş..

İşin; akçeli durumundan çok, manevi yönden, tebrikler diyorum Uslu..

***

Çünkü, o binanın içerisinde ve kurumsal işleyişinde; neler yaşanmadı ki?…

Yolsuzluk mu, usulsüzlük mü, rüşvet mi, hırsızlık mı?..

Gammazlama mı?..

Ahlaki yönden, sorgulatan hadiselerin, iddiaların, ayyuka çıkması mı!..

Velhasıl; olumsuzlukların bini bir para misali!…

Politize olmuş bir kurum ve idari yapı!…

***

Ki kurum, isminde yer alan "faaliyetlerden" çok, olumsuzluklar zinciriyle hep konuşuldu, gündem oldu..

Gelen de, giden de, halk deyimiyle illallah dedirtti..

Her yazımda şu ifadeyi kullanıyordum..

Bu kurum, tepeden tırnağa temizlikten geçirilmeli..

Hijyenik müdahale şart…

Neyse yeni Müdür Uslu bu minvalde "işi kökten temizlemiş"…

O yapıdan eser bırakmamak üzere yıkıyor!.

 

***

 

GAZETECİLER GÜNÜMÜZ!…

Dün Dünya Gazeteciler günüydü..

Okurlarımdan, eşten, dosttan; gelen yoğun mesaj ve tebriklerden dolayı; şükranlarımı sunuyorum..

Elbette ki mesleğimizin olmazsa olmazı olan; "sadece gerçeğin peşinde" yürümek, koşmak ve yazmaktır!..

Ne diyoruz, "demokrasi varsa basın vardır, basın yoksa demokrasi yoktur!?"

Bu hakikatin penceresinde, ülkemin hal-i durumu "mesleki noktada" çok ama çok arıza-i!..

Dünya gazeteciler günümüz kutlu olsun?…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Allah’ın rahmeti, "insanoğlu" içindir, sonsuzdur, engindir, deryadır ama velakin layık olana!!…