Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

SOYGUN TERÖRÜ!…

Yazı başlığı Söz'ün dünkü manşet haberi… "Soygun Terörü"…  Haberin muhtevası, Merkez Bağlar ilçesinde, önceki gün yaşanan; "kuyumcu soygunu" girişimiyle alakalı!… Haberin içeriği, resimleri, ki ekranlara yansıyan olayın yaşandığı anlara ilişkin görüntülere muttali olmuşsunuzdur!..

***

Her ne kadar, sinema filmlerinin, sahnesi gibi izlediysek de olay korkunç bir gerçeği içeriyor… Diyarbakır'ın asayişinin "berkemali" noktasında, bir sorgulamayı ifade ediyor.. Olay bir bütünlük içerisinde, görülüp irdelenmelidir diye!!!… Görüntüleri izlemişsinizdir mutlaka!..

***

Kar maskeli eli silahlı iki kişi.. Ellerinde "pompalı" tüfek.. İlçenin en işlek caddesindeki dükkana geliyorlar..  Güpegündüz kuyumcu dükkanına giriyorlar.. İşyeri sahibi 21 yaşındaki Sinan Yoldaş vuruluyor.. Genç hastaneye kaldırılırken, yaşamını yitiriyor..

***

Olay esnasında, Yoldaş'ın annesi de işyerinde.. Kadın, annelik duygusuyla, oğlunun vurulduğunu görünce eline geçirdiği sopayla soygunculara, karşılık veriyor.. Kahramanca mücadele ediyor ve soyguncunun elindeki silahı alıyor..  Annenin bu direnci karşısında, soyguncular korku ve panikle işyerini terk ediyorlar…

***

Tabi, soyguncular kayıp… Yazıyı kaleme aldığım saatlerde, "soyguncularla" alakalı bir gelişme, yaşanmış değildi?.. Yakalanırlar mı, yakalanmazlar mı, bilmem!.. Altınları "almadan" kaçtılar.. Ama geride; yaşamını kaybeden 21 yaşındaki Yoldaş adlı gencin cesedini bıraktıkları gibi, bir zafiyeti, bir keyfiyeti, bir "huzur" ortamına dair boşvermişliği de tokat gibi yüzümüze çarpıp gittiler..

***

Biliyorum.. Bu yazım birilerini rahatsız edecek.. Tepki görecek, gocunan olacak.. Belki, farklı bir tavır da sergilenebilir… Şehri "bir korku atmosferine" sokuyorsun diyen olacak.. "Kol kırılır yen içinde kalır" mantığıyla, yaklaşan da olacak… Olayı çok fazla, büyüttünüz, kente zarar veriyorsunuz minvalinde, maveralar da işitebiliriz.. Her ne olacaksa olsun?.. Biz "hakikati" ifade ettiğimiz gibi, doğru ne ise onu söyleyip, çözüm isteriz!.. Ötesi, muhatabı bağlar!…

***

Şu "cinayetle" sonuçlanan soygun girişimi!… Tıpkı, "Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan bellidir" sözü gibi ikmale geldi?… Daha kısa süre önce, Polis memurunun "hırsız ve soyguncular" tarafından şehit edildiği, olayını yaşamadık mı?.. O gün de uyarmıştık Bağlar ilçemiz, Yenişehir'in Ofis, İçofis ve Şehitlik, Fiskaya, Seyrantepe, Huzurevleri; "çetelerin" cirit attığı alanlar haline geldi; "neşter" gerekli diye…

***

Önceki günkü olay da, "geliyorum" diyen bir vaka!.. Ki, bu olay da, ne hazindir ki, bir kez daha bize "o klişeleşmiş" ifade olan, "biz uyarmıştık, biz söylemiştik, biz asayiş berkemal değil" demiştik sözünü, tekrar ettirdi, acı bir itiraf şeklinde!…

***

Müdavim okurlarım şahit.. Gazetenin arşivi de… Web sayfasındaki köşem de orada.. Çünkü, günlerdir yazıyorum.. Sadece son iki ay içerisinde, "hırsızlarla, kapkaççılarla, soyguncu ve gaspçılarla" özellikle şehrin varoş semtlerinde kendilerine "kurtarılmış" bölge yaratan yasadışı, çete ve oluşumların yarattığı "korku terörüne" ahali isyan ediyor noktasında, iki elin parmakları kadar yazım oldu!…

***

En son 21 Aralık 2020'de "Hırsızlar Cirit Atıyor" başlığıyla, vaziyeti mevzu etmiştim.. Ki, dünkü yazımın giriş bölümünde de "Mahalle Bekçileriyle" alakalı, benle olan hasbi hallerini, kaleme alıp konuyu, dile getirmiştim… Ama denir ya kime dersin?...

***

Hiç kuşkusuz ki, "ölenle ölünmez, ölen de geri gelmez!.." Ki, Yoldaş'ı "hayata" döndürmek de ne mümkün?.. O ebedi hayata intikal etti.. Ama, "yüreklere bıraktığı" ateş, ailesini bağlasa da, yaşanan hikayesi, bir ders-i ibret noktasında, Diyarbakır'ın "huzurunu, güvenini, istikrarını" yani bir bütünlük içerisinde; "asayişini" sorgulamayı zorunlu hale getirmiştir…

***

Ne diyelim; ilgili ve yetkililer "ne diyordur" yaşanan "huzuru, güveni, istikrarı, malı, mülkü, canı" tehlikeye sokan, riskler oluşturan "hırsızların, soyguncuların, kapkaççıların, uyuşturucu içenlerin, satanların kol gezme" haline!… "Namus meselesi" deyip, şehri "bu suç şebekelerinden" arındıracaklar mıııı?

***

BİR TUTARSIZLIK VAR?..

Şu "kontrolden" çıktığı söylenen, "koronavirüsle" alakalı, açıklamalar bende hayli "kafa karışıklığı" kadar bunalım yarattı.. Bilim adamı değilim.. Hekim de.. Bu işin, uzmanı ve eğitimini de almış değilim…

***

Sadece, ifadelere, konuşmalara, "ama, yoksa, ya da, veyahut" diyerek, başlayan cümlelere, baktığımda "tutarsızlık" hırla diyebilirim!.. Çünkü, bilgi kirliliği; kanalizasyon lağımından beter halde!?..

***

Denilen ne!… Virüs "mutasyona" uğramış.. Bu virüs yüzde 70 daha "bulaşmış?".. Yani çok çabuk yayılıyormuş… İşte, İngiltere, Fransa, Avrupa!.. 

***

Tabi, "virüsün mutasyona" uğradığı söyleniyor, yayılıyor deniliyor ancak "ama" ile başlayan sözcüklerinin sonunda da "hakkında henüz bir şey bilmiyoruz" diyorlar..

***

Peki sonra, şu aşı, bu aşı diye bir pazarlaması başlıyor.. Ki artık mevcut geliştirilen aşılar bile "o sırlar" içeren sözcüklerinin sonuna ekledikleri ifadeyle, "etkisizleştirildi.."

***

İş yine "sağlıktan, insan hayatından" çok "ticari rant" savaşına döndü.. Bir pazarlama var… Ne diyorlar, ABD-Almanya "aşısı" etkili.. Eee; "Çin" aşısı, o virüsün mutasyon geçirmesiyle; atıl hale geldi…?

***

Şimdi bizim, ilk etapta 3 milyon, toplamda 50 milyon aşı siparişi "çöpe mi" gitti?.. Vaziyet siyasi polemiğe doğru da gidiyor.. Muhalefet şimdi çıkıp "bu aşıları getirmekle" kim kime ne rant sağladı diyecek.. Gel de çık işin içinden…

***

Ne melem bir virüs.. Ne melem bir bilgi akımı.. Neyse; ben de İl Pandemi Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kemal Çelen'in dediği gibi.. "Virüs mutasyona uğradığı söyleniyorsa da, önemli olan bir an önce aşılamaya geçilmesi…"

***

Yani virüsün mutasyona uğrayanından önce "mevcudiyetiyle" savaşırsak, ancak alt edebiliriz..

***

Biyoloji bilgime dayanarak, "her canlı yaşamak ister. Yaşaması için de mutasyona uğrar.  Virüsler de mutasyon geçirerek genellikle daha az zararlı olma yönünde özellik kazanırlar…"

***

Eğer ki bu virüs doğal değil de "laboratuvar" ortamında üretilmişse, o yüzde 70 bulaş ve tehlikeli, mutasyon haline "mümkünlük" ifadesi olur…

***

Ama değilse!.. Korona familyasından gelen doğal virüsse, her mutasyona uğraması, ona güç kaybettirir.. İnsanlara da bağışıklık kazandırır; sonuçta "aşıya gerek kalmadan" ölümcül özelliğini kaybeder…

***

Hasılı kelam.. Bir de, "aşı pasaportu" denilen bir deyim çıktı?.. O nasıl oluyor? demeyin!.. Vallahi anlamı nedir bilmem, ama benim fena halde kafam karıştı.. Bugünlük bu kadar diyorum!?..

***

SİYASİ AHLAK!…

Neyse, iki önemli mevzudan sonra "siyasi kulvara" atlamak, garip gelebilir.. Ama, tebessüm etme noktasında, fıkra mahiyetli olsun dedim…

Haberiniz var mı!… CHP'nin bir önerisi olmuş?.. "Siyasi Ahlak Yasası" çıkarılsın diye… Biliyorum yaramaz adam misali; "patlattınız kahkahayı?".. Öyle ya, "karıya, kıza sarkıntılık" edilmeyecek?...

***

İBB'NİN MEVLANA AŞKI!..

Ne aşk ama…!

Evrensel bir dinin "anadilini" değiştiren..

Mevlânâ'nın "ne olursan ol gel" sözüne "siz gelmeyine" dönüştüren…

Ölümünü dahi "düğün" gecesine çeviren…

Semazenlerin "zikrini" erkekli ve kadınlı karmaya çeviren…

Velhasıl…

700 yıllık "geleneği, kültürü, medeniyeti, inancı" bir çırpıda, kuralsızlaştıran bir aşka, ne denilebilir ki?..

Şapka çıkarmaktan başka!…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Sevmek bu kadar güzelse kim bilir sevmeyi yaratan ne kadar güzeldir.

 


Bu Makale 1259 kere okunmuştur.