SÖZ'ÜN MANŞET HABERLERİ?

Dikkatinizi çekmiştir, son iki günün manşet haberleri..

"Yolu haraca bağlıyorlar.."

Ve "Fitnenin ateşi körüklenmesin?"..

Biri mevzuyu aktarıyor, diğeri ise "mevzunun" gidebileceği "vahim" sonuca dair yorumu içeriyor!!…

Önemli bir hadise; ama kime dersiniz?

***

Düşünün birileri, hendek ve barikatla ahalinin ulaşım yolunu kapatıyor.. Önünü kesiyor.. Pusu kurup, "buradan geçemezsiniz" diye tehditler savuruyor…

Keleşim var, silahım var, "vururum" diyor?

Geçen olursa "ayak bastı" parası illa ki ödeyecek.. Adam, sanki bu yol "babasının yolu, o'nun arazisi, onun malı mülkü, yolu kendisi yapmış" gibi davranıyor, sorduğunda "her şey benim" diyor..

***

Hani, yol "otoyol" olsa, asfaltı kendisi tarafından yapılmışsa, dersin "paralı yoldur" parayı veren geçer.. Ama yol, yüzlerce yıllık bir yol.. Kamuya ait, milletin yolu…

Ve alternatifi olmayan tek bir yol..

Başka da gidecek yol yok…

Mübarek yol "otoyol" olsa neyse parayı öder geçersin!

***

Yol, köy yolu..

Stabilize..

Güzergahta onlarca köy ve mezra var..

Bir de, Dicle Nehri kıyısındaki "kum ocağı" şantiyeleri.. Yani hareketli bir yol!… İşte bu yolu, bölgenin feodalitesi, siyasi nüfuzla bütünleşip "eşkıyalıkla" birileri tarafından ikide bir kesiliyor… Parayı veren geçer, vermeyen geçmez misali bir haraca bağlama hali var?!

***

Ve ne hazindir ki, bu eşkıyalık, güpegündüz ulu orta yerde, PKK'nın bir dönem bölgenin kırsal kesiminde halka zulmettiği gibi "yol" kesiliyor.. Ve tehditler savuruluyor.. PKK gitti, bunlar geldi?.. Ne soran var, ne sorgulayan var?.. Şikayet edilen varsa da; "müdahale" eden yok?

***

İş öylesine bir çığırından çıkmış ki?.. Artık yolu haraca bağlayanlarla, yol güzergahı üzerinde olan köyler, mezralar ve kum ocağı şantiyelerinin işletmecileri arasında; "kavga ve çatışma" meydanına dönüşmüş!… Nitekim Başyazarımız Mehmet Ali Altındağ, öngörüsüyle "olası olumsuzlukları zincirleme getirebilecek çatışmalara" dikkat çekerek, "fitnenin ateşi körüklenmesin" uyarısı yaptı..

***

Evet, bu minvalde buradan ilgili ve yetkili zevata!.. Özellikle halkın, bölge insanının huzuru, güveni, istikrarı ve özgürce ulaşımını, seyahatini, ticaretini, işini aşını icra edebilmesinden sorumlu kurum ve kuruluşlar, amirleri "bu hadiseye" ivedilikle ve önemle "eğilim" göstermeleri gerekir…

***

Eğer ki, bu devlet bir hukuk devleti ise, sosyal devlet anlayışı ana ilke ve kural ise; "eşkıyalığa, derebeyliğe, zorbalığa" izin vermemeli, yasaları ve kanunları uygulamalı, "orman kanunlarının" işlenmesine müsaade etmemelidir?

***

Çünkü, güzergahı kullanan yüzlerce insan var.. Bu bölgede ticaretle uğraşan firma ve çalışanlar var.. Bu "haraç" magandalığı devam ettikçe, denir ya "tehditlerin" sonunda bir yerde "bıçak kemiğe" dayandı zulmüne isyan bayrağı açılabilinir?..

Bir işçinin, bir köylünün, bir masum insanın "akan kanı" tüm insanlığın akan kanıyla eş değerdir gerçeğiyle; "iş işten" geçmesin!

***

Yazıya nokta koyarken, haber aldım.. Yolu haraca bağlayanlarla" alakalı bir suç duyurusu yapılmış.. Yani mevzu karakolluk.. Yargıya taşınır mı taşınmaz mı, sonuç ne olur bilmem?.. Ama bu iş yabana atılacak bir mevzu değil.. Bizden ilgili ve yetkililere duyurulur?

***

CİNSEL OLGUNLUK!

Önceki gün gece yarısı bir tartışma programını izliyoruz.. Mevzu yine; "cinsel olgunluk?".. Birileri konuşuyor, birileri de önceden söyleşi vermiş, o izletiliyor… Beyler.. Bayanlar.. Siz bir zümre güruh kesim!

Bir aynaya bakar mısınız ya; yüzünüzün şekli, şemalı nicedir diye?

Ne işin inanç noktasında, ne bilim noktasında, ne kültür noktasında, bir "söz sahipliğiniz" olmadığı gibi, yüzünüz de yok!

Ama; "genç kızların" üzerinde, enva-i aksiyonel faaliyeti kerameti kendinden menkuller olarak ağzınıza geleni, söyletiyorsunuz!

***

Yahu bıkmadınız "dillendirmeyi?"… Bıkmadınız mı, havanda su dövme misali, "üzerinden" tepinmeyi..

Bıkmadınız mı, ikide bir mevzu edip, "kafa" karışıklığı, "mide bulandırmayı…"

İnsanlarda iştah, insanlarda akıl-fikir terk-i diyar ettirdiniz?

Nedir bu ya; "çemşit pilavı" gibi, ha bire "ısıtılıp, ısıtılıp" servis ediliyorsunuz; "14-15" yaş arasındaki kızların "cinselliklerini, olgunluklarına"  dair ahkâm kesmeyi!

***

Bir şey bilseniz, amenna!

Vaziyete dair bir araştırma kriteriniz olsa amenna!..

Ama zerresi yok!

Tepinme haliniz size de gına getirmedi mi be adamlar, be bilmem neler?!..

"Bir uzaklaşın artık ya, düşün gençlerin, insanların, medeniyetlerin yakalarından!!

İnsanları kendi hallerine bırakın!

***

Bir kerametiniz, bir uğraşınız, bir "söz söyleme" haliniz varsa, kendinize saklayın..

Yok illaki olacaksa, gider kadıya, pardon Devlet-i Âliye’ye konuşursunuz!

Ama yok..

Ekran ekran, televizyon televizyon, gazete gazete gezinip, durursunuz..

Ve aynı simalar olarak, herkes karnından konuşarak kendince "ahkam" kesiyor…

***

Eee, bir taraf "siyasi" rant devşirmede..

Bir taraf "dini sömürü" uğraşında..

Bir taraf da, batıl odaklı bir yaşam kültürünü, empoze etmede!

Yani; konuşanların bir teki dahi meseleye "samimi ve ihlaslı" bakmadığı gibi, illaki "kendi" menfaatperestliğinde racon kesiyor!!..

***

Onun için de kimse; yasa ne diyor, mevzuat neyi cevaz veriyor bakıp sorgulamıyor?..

Ahalinin fikri, bu minvalde ekseriyetiyle nedir?

Ve tabi ki, "iman" edilen Yüce kitabın hükmü, 14-15 yaşındaki kız çocuğu için neyi, "caiz" kılıyor?

Birincil koşul nedir?

Öte yandan bilimin bu yöndeki tezi ve önerileri nelerdir?

Örf, adet, gelenek ve göreneklerin, binlerce yıllık medeniyetin seyri, "bu alana" nasıl bakıyor?

***

Hele ki cinsel olgunluğun sadece "kızlar" için mi geçerli ya da geçersizlik içerdiği konusu!?

Erkekler için bir geçerlilik yanı yok mu yani?

Onlarda da bir mağduriyet oluşmuyor mu?

Çifte cinsiyet misali!

İşte tüm bu soruların muhataplığıyla, "mesele" irdelenerek, nihayete erdirilmediği için, "ipini" koparan mevzuya atak geliştiriyor.

Bu hal bir bilinmezlik içerisinde!?

***

Onun içindir ki "sapıklıklarda, şuursuzluklarda, akla ziyan fikre sahip olanlar, ekseriyetiyle kızların "cinsel olgunlukları" üzerinden tepinmeye devam ediyor!?

İşin halis, salih ve "hakikatine" vaki olanlar da bu salya akıtıcılardan çekindiği için, ketumlar!

 

***

Cezaevlerinde "erken evlilik" mağdurları diye, binlerce insanın hapis yattığını bilmezler!

Onu kimse konuşmaz!?.

Severek evlenenler "cezaevi" kapılarında "eşini" boynu bükük, serbest bırakılacağı günün kahrını çektiğini dile getirmezler..

Oraya da Fransızlar..

Doğan çocukların "babaları", anneleriyle evlendiği için "cezaevine" atılması gibi bir ruh haline mahkum edilmenin çaresizliğini de hissetmezler!…

***

Yıkılan evler, dağılan aileler, kimsenin umurunda değil!...

Konuşmaya gelince; "çocuk evliliklerini" destekliyorsunuz gibisinden; "bir sınıflandırma" kulvarına sokulursunuz…

Şu veya bu tanımla sınıflandırılırsınız!..

Yani kimse "hakikati" konuşmasın!..

Ve onların attıkları naralara, ne hazindir ki siyasal iktidarlarda konuşması gerekenler de "dut yemiş bülbül" misali kesilirler…

Ne hakikati gören olur, ne de hakikate dair zihnini yoran?..

***

Konuşmayanlara baktığınızda ise seküler hayatı empoze edenlerin başında gelenler kendileri!

Magazin sayfalarına "çıtır çıtır" sevgililer diye, anonslar, çarşaf çarşaf resimlerin nakşedilmesini yapanlar onlar!

Poz verenler onlar..

İşte benim sevgilim diye kolunda gezdirenler onlar..

Evlilik dışı ilişkileri benimseyenler onlar..

Gece kaçamaklarını sıradanlaştıranlar 

Evliliği "sıkıcı" görenler yine onlar..

Aile kutsallığını, gericilik görenler derseniz onlar..

Kadını cinsel obje olarak, satan, pazarlayan reyonlara konu mankeni eden yine onlar…

***

Özentilerle, "sapık ve iğrenç" bir yaşamın "tutsakları" olan binlerce kızın yıkılan hayallerini "artistik" pozlarla, ballandıra, ballandıra anlatanlar onlar!?.

Her türlü "sapık" cinsel ilişkiyi, "yaşamın ve cinselliğin" özgürlüğü diye racon koyucu kesilenler yine onlar!!..

Pembe dizilerde, her türlü "cinsel iğrençliği-ilişkiyi" sergilemede bahis görmeyenler, teşvik edenler, millete rağmen, millete izlettirenler de yine baş aktör olarak kendileri..

***

Ama gel gör ki, ekran ve mikrofon gördüklerinde "namus bekçisi, genç kızların, çocukların" koruyucu melekleri(!) kesilenler onlar.. Yüz melek, ruh şeytan melekler bunlar!!…

Ya beri yandakiler.. Bazıları var ki, bunlara rahmet okutuyor.. Konuşur, vaazını verir ama iş fili eyleme gelince; "ne melunlar" olarak ortaya çıkarlar.. Gündüz külahlı, gece bilmem ne, misali!k karakter ortaya koyarlar?..

***

Ve garip olan şudur ki, bu mevzunun ekseninde "salya akıtıcı" kesilenler de, hep aynı simalar!..

Onlar her dönem, sanki ağız birliği yapmışçasına, "işi" mevzu edip, kendilerine karşılıklı paye çıkarırlar…

Biri çıkar, "15 yaşında biri cinsel olgunluğa erişmişse elenebilir" diyor..

Vay sen misin bunu diyen?..

Diğeri; "cinsellik özgürlüktür" diye karşılık veriyor..

***

Sonra!.. Denir ya gel de ayıkla pirincin taşını..

Orta yolu bulma gibi bir çabaları yok.. Varsa yoksa; herkes kendi "dayatması" cinsel olgunluk aklını kullanıyor..

Kimse bunlara; milletin yakasından bi elinizi çekin ya, yetti artık demiyor?…

Denilmediği içindir ki; "bu alanda" iki yönlü vahim toplumsal çürümüşlüğü ortaya koyan "vakalar" silsilesi yaşanıyor, yaşatılıyor?

***

 

 

ANLAMADIM GİTTİ?..

Sosyal medyaya bakıyorum!.. Özellikle paylaşımda bulunanlara.. Bakıyorsun ki, "en vahim" şuursuzluğa kendisi imza atmış… Hele ki, şu virüs illetine karşı keyfiyet ve acziyetiyle  "bize bir şey olmaz" tavrasın olanlar..

***

Anlayamadığım!.. Yine aynı bu insanlar sosyal medyada "ahkam" kesiyorlar.. "Başımıza ne geliyorsa şu sokakları geri zekalıların arenasına çevirenlerden geliyor" diyenlerin olması!.. Kabul edilir değil…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Kendi yaşam kulvarına "Yusuf" olabildiysen, koş hayat senindir?…

***

Hayırlı Cumalar…