SİZ HANGİ DİNE İNANIYORSUNUZ?..

Ankara Barosu.. Siz, İzmir Barosu.. Evet, Diyarbakır barosunun siz yönetim kadrosu!.. Görünen o ki; "İslam dinine" inanmıyorsunuz, karşı kulvarda yürüyorsunuz?!…

***

Yoksa!… Siz, "Allah'ın kelamını, ayetini" kabul eder, onu ümmetine anlatan Din adamına da, itiraz etmezdiniz?.. Ve hayatınıza, Kur'an-ı Kerim'i adapte ederdiniz!..

***

Eşcinsellik gibi "sapkınlığa" göz yummaz, sapkınlığı toplumsal "çöküşün" en büyük etkeni, olduğuna iman getirip; "ahlaki çürümüşlüğe", meyil verici zinaya, fuhuşa "yasak" bayrağı çekerdiniz!.

***

Hırsızlığı, uyuşturucuyu, faizi, rüşveti, yani İslam'ın "haram" kıldıklarına "tavizsiz riayet" gösterir, milletin iyiliği ve sağlığı, huzuru için "helal" olanlarında uygulanmasına, öncü olurdunuz?!…

***

Hak, hukuk, adalet, eşitlik "herkes" için bir bütünlük olması gerektiği.. Allah huzurunda, herkes "bir kuldur" hükmüne, bağlı olur.. Zulme, cinayete, ölüme ve şiddete "tavizsiz" karşı dururdunuz!…

***

İster bireyin, ister ailenin, ister cemaatin, ister milletin, ister ülkenin!.. Hiçbir şekilde, "siyasal, ideolojik ve ırk" beri yanda "kapital güç" noktasında, hiç kimse ötekinden "üstün" olmadığına, eşit olduğuna inanırdınız…

***

Sizin yaşam çizginiz, özgürlüğünüz karşınızdakinin "yaşam çizgisi ve özgürlük" sınırıyla; sınırlı olduğuna iman ederdiniz!… Ne atalarını, ne ecdadını, ne de tarihini "küçümsemez", sahiplenirdiniz!..

***

Neyse!.. Sizde, bunların zerre-i miskal "varlık ve etkilenme" medeniyeti yok!.. Ne yaşıyorsunuz, ne de görünen o ki "yaşanmasına" rıza gösteriyorsunuz?.. Karşısınız!…

***

Yani, İslam'a inanmıyor ve Müslüman olmanın kriterleri de taşımıyorsunuz?.. Yoksa, son Peygamber, İslam'ın ve Müslümanların rehberi Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'e (S.A.V) "Çağlar öncesinden gelen şahıs" diye, söz etmezdiniz?!…

***

Peki, siz "hangi dine, inanca" mensupsunuz, ya da inanıyorsunuz!.. Yoksa, üç semavi dine de, Allah'ın "bir" olduğu ifade ediliyor, ama siz inanmıyorsunuz.. Siz; "ateistmisiniz?"… Sanmıyorum!…

***

Ki, Yahudi de olsanız, Hristiyan da olsanız.. Ya da başka bir mezhebe de mensup olsanız.. Yani, hangi dine ve inanca, mezhebe inanıyorsanız inanın, hiçbiri "sizin şuanki düşünce, fikir ve ortaya koyduğunuz" tavra rıza göstermez!...

***

Ötesi; "insanım" diyen herkes.. Cibilliyetine bakılmaksızın.. Aha da sokakta sorun, soruşturun, konuşun… Hepsinin tepkisi şu olur; "yahu siz nasıl bir mahluksunuz?…"

***

Ha bu arada, şu "mahlukluğunuz" var ya, sadece size özgüdür. Öyle, Başkanı olduğunuz kurumun "üyeleriyle" aynı kulvarda değilsiniz.. Siz ve yönetimde yer alan küçük bir zümresiniz; bu “gaflet ve delalet” çukurunda olan!…

***

Nitekim, Diyarbakır'da 74 Avukat "sizi reddediyoruz" deyip, "Biz Lut kavmini sahiplenmeyiz" dedi.. Öyle inanıyorum ki, Türkiye'deki barolara kayıtlı on binlerce avukat; "bizim i…nelerle işimiz olmaz" diyor…

***

BUNLAR SUÇ DEĞİL Mİ?..

 

Ey hukukçular..

Ey insan hakları savunucuları..

Ey siyasiler..

Ey Akademisyenler..

Ey kalem sallayanlar..

Zina…

Fuhuş..

Livata...

Taciz..

Uyuşturucu..

Rüşvet..

Hırsızlık..

Yolsuzluk..

Usulsüzlük..

Terör..

Şiddet..

Cinayet

Tüm bunlara siz "cevaz mı" veriyorsunuz yani?..

Deyin bakalım..

Bunlar suç içeriyor mu, içermiyor mu?..

 

***

SEMT POLİKLİNİĞİ AÇILIYOR...

İl Valisi Hasan Basri Güzeloğlu açıkladı… Güzeloğlu dün sabah makamından telefonla aradı.. Uzun bir görüşme yaptık, şehrin temel sorunlarını tabiri caizse; A'dan Z'ye konuştuk.. İstişare, görüşmesi oldu…

***

Ki, önümüzdeki günlerde, bu görüşmenin bazı başlıklarını "sizlerle" paylaşacağım.. Ama öncelikli olarak, dün kaleme almış olduğum, Bağlar'ın son bir aydır çektiği "sağlık yönündeki" çilenin "artık son" bulacağına ilişkin; müjdeli haber!…

***

Malum, dünkü yazımda kaleme almıştım.. 400 bin nüfuslu, merkez Bağlar ilçesinin tek sağlık kuruluşu olan, "Bağlar Semt Polikliniği", bir aydır hiçbir gerekçe ortaya konulmadan "kepenkler "indirilerek, hizmet askıya alınmış diye…

***

Yoksul, fakir ve gelir düzeyinin en düşük olduğu, 250 bine yakın "sosyal destek" alan ilçe halkının, "polikliniğin" kapalı olması nedeniyle, büyük mağduriyetler yaşadığını ifade etmiştim..

Araştırma hastanelerinin, ilçeden uzaklığı, ulaşımdaki sıkıntı ve tabi ki, 182 nolu hattan "muayene randevusu" alabilme gibi durumun yarattığı çile.. Beri yandan da, pandemi korkusu!…

***

İlçe halkı kadar, mahalle muhtarlarının da, "serzenişiyle" yetkili ve etkili zevatı göreve çağırıp, acilen soruna çözüm bulmalarını istemiştim.. İşte Vali Güzeloğlu da, tabiri caizse "vakıaya el koydu.." Güzeloğlu, soruna çözüm getirdi..

***

Ve şöyle dedi; "Hiç bir gerekçe sağlık hizmetinin aksamasına, neden olamaz?.. Ben halkımın, hele ki Bağlar halkının mağdur olmasını, çile çekmesini, istemem, taviz de vermem.. Vatandaşımı da, kilometrelerce de yürütmem.. Semt polikliniğimiz tam teşekküllü, eskisinden daha donanımlı şekilde, İl Sağlık Müdürüne emir verdim yarından(bugünden) itibaren hizmet vermeye başlanacak.."

***

 

RAKAMLAR SEVİNDİRİYOR…

Olmaz mı?. Ölü sayısı düşüyor.. Vakıa sayısı azalıyor.. İyileşenler artıyor.. Test oranı da, yüksek.. Yani gelişmeler; kovid-19'la" alakalı mücadele, ortaya konulan savaş; "sevindiren" sonuçlar veriyor…

***

Der demez insan; bir hoş oluyor.. O paranoyak hal, yavaş yavaş "erimeye" başladı.. Ki el yıkama da, dezenfektan kullanımında, ha bire kolonya ele sürmekten, yani "pimpiriklikten" biraz "öz güvene" yöneldik..

***

Her ne kadar "oh be deyip, rehavet" gibi bir hal oluşsa da, "tedbiri elden" bırakmamak gerektiğini, "kulağa küpe" misali, tutmalıyız!.. Yaşlılara ve çocuklara, kısm-i bir "sokak özgürlüğü" gelecek diye bekleniyor..  Gelmeli… Ama kurallı, sınırlı ve kontrollü!.. Saldım çayıra, Mevla-m kayıra değil..

 

***

 

ZİKRİ DE, FİKRİ DE?..

Ne demişler; fikri neyse, zikri de odur.. Zikri neyse, fikri de odur.. Şu; muhalefetin "dili de, fikriyatı da" aynen böyle!.. Değişmiyor.. Ah bir değişebilse…

***

Mesela.. CHP Lideri Kılıçdaroğlu çıkıp dese ki!… Yahu, mahalli seçimler öncesi, "bağırdık, çağırdık, tepki koyduk, söylenip durduk" şu "Şehir hastaneleriyle" alakalı.. Hatta, "fiyasko, rant odaklı" dedik!…

***

Ne yazık ki biz bunu "ön yargıyla" deyip, durduk… Ancak gördük ki, hiç de öyle değilmiş.. Şuan, kovid-19'la mücadele, "Sağlık Sistemini" ayakta tutan, en büyük kurumlar oldu.. Yani boşuna; yapılmış değil..

***

Peki diyebiliyor mu; muhalefetin "ana dili?".. Maalesef.. Onun içindir ki; Türkiye'nin en büyük açmazı; muhalefetin "doğru ve istikrarlı" bir muhalefet ortaya koymayışıdır..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Cehalet karanlık tünel gibidir; içine giren toslamaya müstahaktır…