TAŞÇIER'İN ARDINDAN!

Konuşulan ne; çok şey var!?..

Ancak herkesin cevap aradığı soru şu; “Feysel Taşçıer neden" görevden alındı”?!

Ne oldu, ne bitti de “abim dediği, öğretmenim dediği” Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından; "ani kararla" o koltuktan alaşağı edildi..

Tabi bu ve benzer soruların muhatapları, hepimizin bildiği gibi malum kişilerdir!

Ki kendisi de "iki kelam" etmiş değil..

Etse idi; "görevden" alınması yönünde kamuoyu aydınlanmış olurdu?

Böylesi bir hal; "sükût ikrardan gelir" sözünü hatırlatmıyor değil?

***

Lakin bana ulaşan, yakından takip ettiğim bir kurum müdürü olması hesabıyla!

Pek tabiki, yazıp-çizdiklerimi de masaya yatırınca!

Taşçıer'e dair ulaşan, bilgi, belge ve iddiaların "ışığında" kendimce Bakan Selçuk'un Taşçıer'i görevden almasına ilişkin, kısmi bir cevap bulmuşluğum var?..

Galiba; son mevzuu denir ya "bardağı taşıran son damla" oldu?..

Doğrusu; Taşçıer'in Tarım Bakanlığında görev yapmış bir bürokrat olarak, Diyarbakır'a İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevine ataması yapıldığında "çok" tartışılmıştı!

"Siyasi ve Dini Değerlerin" iktidar ve iktidar mensubiyetiyle zıt fikriyatı kadar, "Tarımla-Hayvancılıkla" yıllarını geçiren bir bürokrat, "eğitim ve öğretimden ne anlar" diye konuşuldu, tartışıldı hep!

Eğitim Bakanlığında adam mı yoktu da, Tarım Bakanlığından biri getirildi diye?


***

O tarihte, ben de yazdım; "nasıl olur öyle bir atama yapılır" diye!?

İsteyen, arşive girip bakabilir?

"Eğitim ve Öğretimle" yıllarını geçirmiş bir Diyarbakırlı, kenti bilen, tanıyan, havasını, tozunu teneffüs etmiş biri yok muydu? 

Hatta, HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer'le "yakın akraba" olması, aynı köylü, soyadının aynı olması noktasında, gelen sorgulamaları da dikkate alarak..

O gün şöyle bir sorum da olmuştu…

Eski Bakan'ın danışmanının girişimiyle, bu atama yapıldı mı diye?..

***

Tabi, tüm bunlar idarecilik anlamında "ehil ve liyakat" noktasında bir ölçü!?.

Önem arz edici..

Ancak idareciler açısından, eğitim camiasının "koro şefi" eğitimi de, öğretimi de, "dürüstlük, şeffaflık, mesleki ahlak" şiarıyla görmeli ve uygulamalıdır..

Her şeyin önünde gelen ana etkenlerdir bunlar!

İşi bilmek, eğitime ivme kazandırmak, var olan sorunları yerinde çözebilme becerisine sahip olmak!

En önemlisi de, yolsuzluğa, usulsüzlüğe, rüşvete, suiistimale; "kirli ve akçeli" işlerden "uzak" kalabilmek!

Öyle ya, göreve getirilirken o öyle deniliyordu!

Bir önceki müdürün, zafiyetleri onu buraya atadı denilerek!

Kendisi de, ilk günlerinde böyle diyordu, Diyarbakır'ın eğitim ve öğretimi bir enkaz diye..

Biz de diyorduk..

Ama sonra, denir ya "karamanın koyunu sonra çıkar" oyunu?

Taşçıer'in idareciliği de, uygulamaları da, ortaya koyduğu performans da, bu minvalde; "ikircilikle" gelişti?

***

Gel gelelim, "olumsuz" hadiselerin peşi sıra gelişmelerine?..

Dedik ya, bardağı taşıran son damla bizdeki manşet haber oldu?!..

İşte o da, Çüngüş'teki "Hijyenik sertifika" skandalının, patlak vermesiydi!?..

Diyarbakır Söz 25 Ağustos'ta, bunu gündeme getirerek, "Sertifika skandalı" demişti..

Bende, izne ayrılmadan önce kaleme alıp, İl Valisi Münir Karaloğlu ile Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'u "göreve" çağırmıştım…

Diyarbakır'ın en ücra, çıkmaz sokak misali Çüngüş ilçesinde; "Hijyenik Eğitim" kursu açılıyor..

Ki, Pandemi döneminde..

Virüsün kol gezdiği bir evrede, "eğitim ve öğretimin" bile yüz yüze yapılmasında sakınca görüldüğü, takvimde böylesi bir kurs açılıyor..

Ve sadece; Çüngüş ilçesinde?..

Bu kurstaki eğitim, en basit şekliyle 8 saat "yüz yüze olması" gerekir..

Ama velakin, ne yüz yüze eğitim verilmiş, ne de, ıslak imzalı bir kayıt yapılmış..

Herşey, online sistemiyle!..

Her bir sertifikaya karşılık ta, "biner lira" para alındığı iddiası var!..

Sertifika verilen kişi sayısı Çüngüş ilçesinin mevcut nüfusunu "aşıyor?"…

13-14 bin….

Parasal tutar, en düşük rakamla 10 milyon lira deniliyor!!...

***

 

İşte bu skandal patlak verince!..

Alelacele, ilçedeki milli eğitim şube müdürü ile halk eğitim şube müdürü açığa alındı..

Sonra müfettiş, "hiçbir şey olmamış" gibi rapor tanzim etti..

Bir kaç, sertifika iptal edildi..

O da online üzerine..

24 Ağustos'ta Taşçıer'e bu konu sorulunca, "tehdit edici" konuşmuştu, yok böyle bir şey diye!..

Ismarlama müfettişler de..

Hazırladıkları raporlarında; sadece ve sadece 43 saatlik "kurs ücreti" zimmetiyle, mevzuyu kapatılmıştı..

Ama öyle değil..

Çünkü, vakıa "mızrak çuvala" sığmayacağı noktasına gelmişti.. 

Öyle ya, bardağı taşıran bu damlanın, önceki damlalaşan hadiseleri de var..

***

Sıfır kırımlı, şişirilmiş fiyatla okul onarımı!..

İlana çıkarılmadan, "adrese" teslim, davetiyeli pazarlık!..

Öğrenci taşıma, ihaleleri..

Cüzi kırım, ama aynı "teşkilatlara, firmalara ve kişilere" ısmarlama veriliş..

Ve o ihaleyi alanlarla, “ziyaret” resimlerinin paplaşımı!..

Pandemi dönemindeki, dezenfektanların alımı!!..

Özel okullarla olan, "ilişkiler?"..

Özel okul işletmecilerine, "paravan bakım, onarım okul" ihalesinin verilmesi gibi iddialar?..

Say say bitmez misali!!..

***

İşte tüm bunların "mimarı" Feysel Taşçıer değil de kim?…

Tabi, sosyal medyadaki "trollerinin?" varlığıyla ilgili iddialar da ayrı bir organizasyon...

Ki bu noktada, bir "organizeli yapısından da" söz ediliyor..

Kendi kontrolünde, hedef alınan kişiye bu troller üzerinden "itibar suikastlarında?" bulunduğu biliniyor..

Kısacası, Taşçıer'le, Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü "eğitim ve öğretim" dışında enva-i kirli ilişki ağının döndüğü bir kurum, haline geldiğini söyleyebiliriz?!

***

Sonuç itibariyle; çözüm Taşçıer'e tez elden "el çektirmekte bulunuldu.

Bu hal-i duruma İl Valisi Münir Karaloğlu ve Bakan Ziya Selçuk; "yeter artık" deyip, noktayı koydu?..

Ancak, Antalya'dan, Vali Karaloğlu'yla uzun süre aynı mesaide bulunan Milli Eğitim Müdürü Yüksek Arslan'ın getirilmesi de, dikkat çekici..

Ve benim en çok dikkatimi çeken de, Taşçıer'e düne kadar "toz kondurmayan" sözcü kesilenlerin bir an da, "ketumlaşmaları..!"
Ayrı bir gariplik!..

***

Köşemin müdavimleri bilirler..

Benim iki kurum üzerinde büyük hassasiyeti ve pür dikkat çekilmem söz konusudur..

Biri Eğitim, diğeri de Sağlık!..

Beklentim ve kamuoyunun da istek ve talebinin öyle inanıyorum ki, bu minvalde olacaktır.

Gelen Müdür Yüksel Arslan'ın ilk icraatı şu olmalıdır…

"Tepeden tırnağa" Milli Eğitim İl Müdürlüğündeki "akçeli işlerle" alakalı neşter vurmalıdır…

Taşçıer dönemindeki "icraat" diye gösterilen, işleri soruşturma kapsamına alması lazım!…

Pek tabi ki, MEB'in binasını da "40 tas su ile yıkaması?" gerekir!..

Yoksa "ne değişti" diye koca bir soru askıda kalıp durur!

***

12 EYLÜL DENİLİNCE!..

Ya da hatırlatılınca!..

Öfke mi, nefret mi, tiksinti mi?..

Ne derseniz; "midesi" bulanmış, bir ruh haliyle; "lanet olsun o güne" diyorum!..

Ne o Kenan Evren'in o günkü yüzünü..

Ne o Kenan Evren'in kefendeki "nursuz" yüzünü?.

Ne Tahsin Şahinkaya..

Ne Metris..

Ne Mamak..

Ne Diyarbakır zindanının adını?

Ve ne de, "itoğlu it" co ve sahibi yüzbaşının, ismini!..

Duymak..

Hatırlamak..

Anmak bile istemiyorum!..

Denir ya "o güne lanet olsun?"…

Ölümler yaşandı..

Katliamlar yapıldı..

Dar ağacına gencecik evlatlar asıldı?

İşkenceler..

Zulümler..

Bir sağdan, bir soldan "barbarca" katledildi…

Yaşadık..

Ama yaşadığımız bir garabet vardı ki; 12 Eylül sabahını da "alkışladık?"…

"Benim babam müftü" diyen Kenan Evren'in fetvasına bile inananları gördük..

Sonuç itibariyle!..

Hafızaları yenilerken!..

Masumiyet değil, "hangimiz masum" sorgulamasıyla bakmalıyız!..

O günden bugüne; "benzer girişimlerin" neden halen "tekerrür" ettiğine de, zihin yormalıyız..

Ne diyor ustad..

"Geçmişten ders çıkarmak gerekir.."

Ama neeeerdeeee?

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Ordu göreve diyenleri hiç ama hiç unutmamalıyız!…