TECAVÜZCÜLERİ DE AYRIŞTIRDIK YA!

Ne garabet bir durum bu ya!…

"Tecavüzcüleri de", siyasi ve ideolojik olarak; ayrıştırdık ya!..

Helal olsun bize…

Ne ara bu hallere geldik…

Ama aslında, düne kadar nettik, açıktık…

En yalın, basit ifadeyle; "her türlü ahlaksıza" tavizsiz "kırmızı kart" gösterip, karşı çıkardık…

Her kim o haltı işlemişse..

Her kim, "kem gözle" bakmışsa..

Her kim; "namus, iffet, şeref ve haysiyete" halel getirmişse.. 

Fuhuş.. Taciz.. Tecavüz..

Yani "sapıklık ve sapık" ruhluluğu, kim ya da kimler yapmışsa..

O şerefsiz ve şerefsizler; "adi" ilan edilerek; "toplumdan" dışlanırdı?..

Adli cezanın yanısıra, toplumsal bir "manevi" ceza da vardı…

"O lanetli" biridir artık diye..

Partisine..

İdeolojisine..

Rengine..

İnancına, felsefesine..

Malına, mülküne, aile yapısına, feodalite gücüne bakılmaksızın!..

"Tükürün yüzüne" denilirdi..

Ki, o "insan kılıklı" karaktersiz, ders-i ibretle "sokağa çıkamaz" hale gelirdi…

***

Her aile bir cemaat..

Her cemaat bir mahalle..

Her mahalle bir devlet..

Ama hepsi; çekirdek kadro olan "aile mefhumu" içerisinde, saygıyı, sevgiyi, muhabbeti, birlikteliği, şeref ve haysiyeti koruyup, kollayandı..

Dayanışma, yardımlaşma, insan ve komşu hakkıyla; "kimse kimsenin" namusuna, şerefine, haysiyetine "halel" getirmeme adına birer koruyucuydu..

Ama bugün!..

Ne yazık ki, "kahredici" bir iç çekerek "ah ki ahla" deyip, tüm gayri ahlaki yaşam biçimini kutsar hale geldik….

Ziya Paşa'nın bir beytinde ifade ettiği gibi..

"Sirkat çoğalıp lâfz-i sadakat modalandı.

Nâmus tamâm oldu hamiyyet yeni çıktı..."

***

Hazin ki, hazin!…

Sapığı da, hırsızı da, katili de, rüşvetçisi de, yolsuzluk yapanı da!…

Tacizci ve tecavüzcüyü de..

Mağduru da..

Mağduriyeti de..

Hatta, hak, hukuk, adalet mekanizmasının "işleyişini" dahi…

Vahim bir bağnazlıkla, şuursuzlukla, pervasızca "sirkata" bağlayıp, siyasi ve ideolojik "tarafgirlik" mengenesine bağlıyoruz..

Bizdense "iyi çocuktur" değilse "tu kaka çocuktur?"

***

Kutuplaştık..

Ayrıştık..

Hizipleştik..

"Siyasi ve ideolojik" hırsın körelten aklıyla; herkes birbirine "hasımlaştı?".. "

Hısım" modalandı..

Doğru, gerçek ve hakikat "önemsizleşti?.."

İnsanoğlu "yoksullaştığı" ahlak ve akıl ilkelerinde; "kendi yalanına inanır hale" geldi?…

Karakter "ahlaksız" ruh ise "şerefsizleşti" günümüz, batağında!?.. 

Velhasıl, halimiz nicedir!…

 

 

***

Bİ KENARA ÇEKİLİN?..

Niye ki?.. 

Bay Kemal geliyor.. 

Nasıl yani?. 

Çaktı ya lafı..

"Kim demiş ki, ben aday değilim" diye…

Buyur gelsin…

Sahi, "mahalledekiler" ne yapacak şimdi?.

Öyle ya..

Öz evlat..

Üvey evlat…

Çatı..  İttifak.. Abi.. Kardeş..

***

Köşede, sokak başında, evde, villada, pusuda "hevesli" olanlar…

İl il gezenler…

"Reisliğe" odaklı, eşgal belirleme gayeleri vardı…

Şimdi..

Bay Kemal'in bu salvosuyla hepsinin "yolları" kesildi..

Oturdular yerlerine..

Gezginleşen İnce de sonunda "ben ayrılıyorum, parti kuruyorum" demek zorunda kaldı..

Yenileri çıkar mı bilmem..

***

Ama, CHP kendine özgü "öz evlat" eşgali ve aşkıyla; "Cumhurbaşkanlığı" adayı kim olacak, "polemiklerini" dondurdu..

Kimse konuşmayacak..

Kimse, şu veya bu olacak kehanetinde bulunmayacak..

Bence iyi oldu..

Bari biz de "rahat bir nefes" alırız..

Yetti gayri, "Bay Kemal'in" her seçim arifesinde; "kaçak güreşmesinin" oyunlarını çözmeyle meşgul olmamız!…

***

ATTIĞI TAŞ…

İyi de, Bay Kemal'in "attığı" taşın vurduğu kuş sayısı kaç diye şimdi sorgulanıyor?.. Yahu bu adam bir laf ediyor…

İşimizi gücümüzü bırakıp; "kuyuya attığı" taşı çıkarmaya çalışıyoruz..

Ne garip bir hal…

 Eee; akıl bu!.. Her beyin bu organizasyonu icra edebilir mi?..

Ne mümkün?…

***

Dedi ya, reislik merdivenlerine doğru yürümediğimi "kim söylüyor" diye..

Bunu diyerek, muhalifleri, heveslileri kilitledi..

Ama bu attığı taş, aslında herkesi "yukarıdaki, taciz, tecavüz ve parti içerisindeki diğer olumsuzlukların" yarattığı eksilerde uyutmak…

Dikkatleri başka alana çekmek, CHP'yi "zor girdaptan" kurtarmak…

***

İstanbul teşkilatları "tecavüz ve taciz vakalarıyla" 8 şiddetinde depremle, sarsılıyor.. Oluşan ve oluşturulmak istenilen bir gaflet var..

 "Satılmış ordu"…

 İmamoğlu'na "suikast olacak" yalanının, bir çuvala sığmama hali..

Yolsuzluk ve usulsüzlükler ayrı..

Ki en son bomba..

Dün dillendirmiştim; "İstanbul Belediyesini borç sarmalından kurtaracağım" diye, seçim vaadi veren İmamoğlu'nun yüzde 6.6'lık faizle 580 milyon dolar "uluslararası borçlanmaya" gitmesinin; bu ne yaman çelişki "mevzusu.."

***

İşte tüm bunları; "bizi kuyuya atılan taşla" meşgul ettiren; kuyu çevresinde olup bitenleri "görmemiz" için, siyasi maharetiyle "Ben bu reislik yolunda olabilirim" söylemi, hasılı kelam gündem değiştirmedir..

Tabi, İnce'nin ince hesaplarını da, "seni partiden ihraç etmiyorum, ama artık kapı önündesin" diyerek, İnce'ye yol verdi..

Ki, İnce dün bunu itiraf etti, parti kuruyorum, ayrılıyorum!…

***

SARIGÜL YOLA ÇIKTI..

Beyan etti.. 20 Aralık'ta partimizi kuruyoruz.. Yani Sol'a dair "alternatif" bir gelişme.. Türkiye Değişim Haraketi…

TDH.. Peki, parti olunca..

Eee; doğal olarak P harfi de eklenecek..

TDH mi, TDHP mi diyeceğiz..

Neyse, hele bir parti kurulsun; "isminin" kullanım şekli ve kısaltılmışına sonra bakarız!…

GÜNÜN SÖZÜ….

Asıl mesele bir şeye sahip olmak değil sahip olduğuna layık olabilmektir.