TEPKİ HALAY'A DEĞİL..

Adam tutturmuş "halaya" çıktığım için, "eleştiriliyorum" deyip duruyor.. Ula Allah'tan kork.. "Tepki, eleştiri" senin grant tuvaletle halaya çıkman değil; "tepki halayın türküsüne, kültürüne, medeniyetine, anlayışına" siyasal kimliğine karşı "inkar ve asimilasyonu" dayatan, "vesayetçi faşizanlığınadır”…

***

"Kürtleri" yok sayan, Ahmet Kaya'ya "Kürdüm, Kürtçe kaset yapacağım" dediği için, "vay şerefsiz" manşetiyle, onu vatanından, milletinden ırak tutup, yüreğindeki "hasretle" idam sehpasına çekmenedir, tepki!…

***

"Hafıza Odası'nın" iç dünyasında yaşanan dramları, acıları, insanlık dışı muameleleri, "halayına" magazinleştirenedir.. Hiç bir şey olmamış gibi; "lahmacunun" gramına, inceliğine, katkı malzemesine, olayları indirmenedir tepki!...

***

"Parayı veren Ahmet'i alır" diyen zihniyetin, bugün "bu lafları, bu infazları, bu faşizanca tutumları" icra etmemiş gibi, Ahmet Kaya'nın "ölümünde" yaşadığı ve yaşatıldığı "insanlık dışı" muamelede paylarının olmamışçasına, arz-ı endam etmelerinedir tepki!…

***

12 Eylül'den be haberdar, 5 Nolu cezaevinde yaşananlardan zihni de, fikri de yaşamı da ırak olan, Kürtlerin varlığını dahi bilmeyen, dillendirmeyen, görmeyen, tabutların önünde gece kıyafetiyle magazin medyasına poz veren, mankenlerin podyum süvariliğinedir tepki!…

***

Kürtlerin "taleplerine" karşı çıkan, çözüm sürecinde "siyasal iktidarı" yerden yere vurup "vesayet" üreterek, toprağa gömme gayreti içerisinde olanlar, Kandil'den gelenlerin Habur'da yargılanması, ifadelerinin alınmasına zehir akıtarak, hükümete demediğini bırakmayıp, suikastlarda bulunanların, "hayrola" dedirten beş benzemez ittifakınadır tepki!…

***

Güneydoğu'nun, 40 yıldan buyana yaşadığı travmanın sadece bir tarafını yansıtan, diğer tarafı görmezden gelen sanatın da, "tarafsızlığına, ilkesine" çirkinlik katılmasına, PKK'nın da mağdurlarının olduğunu gösteren bir hafızanın olmayışına, 17 bin faili meçhul cinayeti, asit kuyularını, JİTEM'in de dahil, "bir bütünlük hafızasının" ortaya konulmamasınadır, tepki!…

***

"Geçmişle yüzleşme, geçmişle hesaplaşma" fikrini, düşüncesini, siyasi ve sosyal dokusunu ortaya koyamayan anlayışın, "yüzleşerek barışmadan" kaçmasınadır, tepkinin ve eleştirinin dozajının bu kadar yüksek olması!… İki kare resim, bir halay, iki manken, üç-dört rengarenk tabut, "bir şeyler" ifade etse de; 40 yıllık acı dolu dramın "hafızasını" silmez, sildiremez!…

***

BİZİM AKILLILAR?..

Diyorlar ki, Erdoğan'ın Afrika'da ne işi var… Türkiye ikide bir Afrika’ya neden gidiyor?.. Angola nere, Türkiye nere?… Togo'da ne var ki?.. Uçak dolusu insanların oraya gitmesine ne gerek var?.. Masraf çok… Ekonomiye büyük zarar "veriyor?"… Bu kadar fuzuli işlerle ülke ve devlet niye meşgul ediliyor?..

***

Kaç gündür bu tartışma, hakim bizim akıllıların cephesinde… Eee, haksızlar mı?!… Her bir uçağın kalkışı da, inişi de bini bir para.. Yeme, içme, yatma da var… Ağırlama, karşılamada, seremoni, hediye, paket… Hepsi; yüklü bir külfet, yüklü bir para gerekiyor… Ülkenin bütçesine büyük yük!!…

***

Peki, bizim akılların demek istediği nedir o zaman?.. Yani, "ticaret" yapılmasın.. İhracatta, ithalatta bulunulmasın.. Ne İHA ne SİHA satışları hiç ama hiç pazarlanıp, satılmasın.. Ülke ziyaretleri "ticaret" üzerine yapılmasın.. Sadece, "yaz tatili mevsiminde", havailere gidilsin…

***

 

Kısacası, tamamen, kapıları kapatalım, evlere kapanalım, "yemeyelim, içmeyelim"… İyi hoş, güzel, akıllıca bir düşünce!…. Acaba, "siz de araba" kullanmazsanız.. Binmeseniz.. Malum, "benzin fiyatları uçtu.."  Bir depo yüklü bir parayla doluyor.. Yakıt parası ödemezsiniz.. Evde oturun, dışarı çıkmayın… Hatta, "elektrikleri de" söndürün, her ay zam var, fatura yüklü!.. Doğalgazı da kesin.. "Musluklara" da, tapa vurun…

***

Ohhh ne güzel bir hayat!… Düşünme modundan hiç ama hiç çıkmayalım!!.. Ferasetimizi de kullanarak "gıda masraflarından bile tasarruf" edip, evin içerisinde bile dolaşmayıp, düşünelim!!… Çünkü hal-i duruma harcayacak "proteine de" ihtiyacı kalmaz!.. Zaten beyne de ihtiyaç "hasıl" değil…

***

Ne hallerdeyiz ya!… Gülünür mü, ağlanır mı, yenilir mi, yutulur mu, sineye çekilir mi çekilmez mi?… Garip "düşünme" kotası bu!… Yazık ya bizim "kıt akıllıların" zihnini kilitleyen "siyasi düşüncelerinin" yıkıcılığı… Haset, kin, nefret körüğüne kaptırmışlar kendilerini. Tabi onları anlıyoruz, anlamıyor değiliz!… Onun için de "siz düşünmeye" devam edin diyoruz!?..

***

Peki, ya elin oğlunun "gavurluğu" neyin nesi?.. Bunlara verilecek cevap açık ve nettir… "Biz orada, sizin gibi yer altı ve yer üstü defineleri aramıyoruz.. Biz insanlığı aşılıyor ve götürüyoruz… Aramızdaki fark bu!..

***

Sonuç biri "soft" düşüncenin oturma modundan kendini kurtaramıyor!… Elin gavuru da, "elindeki pazarları" kaptırmanın "kudurmasında…" Çünkü; Türkiye'nin hedefi "küresel güç ve vizyon sahibi" olmak?…

***

20 yıl öncesi 3 milyar dolar olan, "ticari hacim" bugün 25 Milyar doların üzerinde. Endişeleri "bizim insanlığımızla" yıllardır var ettikleri pazarın ellerinden gidecek olmasıdır…

***

Onun için, bizim daha çok uçak indirip, kaldırmamız gerekir… Eğer ki, milletin, devletin ve iradenin "bağımsızlığına" karşı kör düşüncenin gayreti bu kadar "hasımlıkla" kendini deşifre ediyorsa demek ki doğru yoldayız..

***

BUNLAR NEYE TALİPLER…

Vallahi anlamak zor!.. Oturdukları yerde "kıskıvrak" kendilerini bağlayan "düşünmenin düşüncelerinden" olsa gerek.. Yoksa, "ahali" farkına varırdı, "bizim akıllıların" neyi isteyip, ne istemediklerini?..

***

Ama yok!.., Ki onlar da neyi, "nasıl istediklerini" bilmiyorlar…  Baksanıza "sabah, öğlen, akşam!.." Yani "üç öğün" etmediği laf, yapmadığı "hakaretin" kalmadığı, "koltuğa" ben talibim diyor… Ki talipliğini de "alenice" yapmıyor.. İmalı, imalı takılıyor.. Kısacası ikilem" içerisinde.. Ama gel gör ki, "tek adamlıkta da" üstüne yok!…

***

O'nun ikametgahındaki, efor böyle sarf edilirken, müttefiklerinden biri ise; "olmayan duaya" amin gayretkeşliği içerisinde bulunuyor.. Belki de, "mütevazı" davranıyor.. O da, muhtemelen "uzun süreli" oturmanın yarattığı krampı atlatma adına; "ben bir sonraki" koltuğa talibim diyerek; "seyirci..".. Ki onun da, halk deyimiyle, "tahtı belli" değil… Meçhul..!

***

Bir de, "sen de mi brutüsler" var!… Saklı düşünmenin modeliyle, "çifte ringde faaliyet göstermenin, senaryosunu uyguluyorlar…" Ki en büyülüleri de, bu zat-ı muhterem!.. Hele ki, çok "taraflı" her gönülle sevdalı olan bir kesim var ki, "kapı önündeki" zavallılardan beter!…

***

Düşünen adam kodundan çıkmadığı için, sağ yanağına kondurulan sahte balın, sol yanağına çalınan bir parmak küflenmiş reçelin tadını almanın uğraşı içerisinde, sağa-sola yalpalanıyor.. Ama bir türlü de, ulaşamıyor… Zihni bir türlü, dün olduğu gibi bugün de, "devşirmelerin" kendilerini renkli mendil olarak kullanacağının idrakine varmıyor…

***

TEŞEKKÜRLER…

Dün, "Dünya Gazeteciler Günüydü.." Ülkemiz ve dünyada "gazetecilik mesleğinin" icrasıyla alakalı, tablonun "sağlıklı" olduğunu, dün olduğu gibi bugün de söylemek mümkün değil.. Ki, hala fikirleriyle, düşünceleriyle, haber ve yorumlarıyla, "bağımsız ve hür" olmadıkları gibi, yüzlercesi mücadelesinden dolayı; "cezaevinde" özgür iradenin bedelini ödüyor..

***

Ki, her dönem aynı "klişeleşmiş" ifadelerle günümüzden söz ediyoruz.. Doğrusu, artık bir anlam da teşkil etmiyor.. Çünkü, gazetecilik her yönüyle "bağımsız ve hür" olmadığı gibi, vahim bir bağımlılık ve hürriyetsizlikle, "ya taraf olacak, ya da bertaraf olacak?"…

***

Ama her şeye rağmen, "bir direnç, bir duruş" var ki, bizleri seven dostlar hala var. Dün, güne özgü gerek lütfedip çiçek gönderen, gerek bizatihi gelip ziyaret eden, gerek telefon ve sosyal medyada, bizleri günümüzle ilgili kutlayıp, dostluk gösteren herkese teşekkür ediyorum.. İyi ki varsınız…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Vesayetçi, faşist düşüncelerin sahiplerinin çekeceği her fotoğraf; bir utanç abidesi olur!..