TESCİLLİ YAPILARA AİT "TAŞLARIN" TALANI!…

Ne yazık ki, Diyarbakır'ın bahtsızlığı bu!..

Bir taraftan "Sur'lar" talan edildi, "taşları söküldü..

Birileri, işi "ticarete, gelir kapısına" döndürdü…

Ve ne hazin ki, tüm bu talan, yağma haline, ilgili ve yetkili kurumlar, yerel yönetimler; hep "üç maymun" politikasıyla, baka kaldı!…

Şimdi de!..

Hendek ve barikat terörüyle "virane" olan Sur'daki tarihi yapılara ait "taşlar" yağma ediliyor..

Dün, yerel gazetemizde bir haber okudum, bu "talana" ilişkin..

Konuşan Nevin Soyukaya.. Önceki dönemlerde, Büyükşehir Belediyesi Kültürel Miras ve Turizm Daire Başkanlığı görevinde bulunan biri…

***

Diyor ki…

"Yıkılan" 6 mahalledeki tarihi yapıların taşları "yağma ve talanla" tükendi…

Bu taşların büyük bölümü, "ticari alanlara" dekor olarak kullanıldı, kullanılıyor..

Yeni yapılara yapı malzemesi olarak kullanılıyor..

Yani, talan açıkça yapıldığı gibi, yağma edilen taşlar da, yine "açıkça" sergileniyor..

Peki, her şey bu kadar alenice yapılırken!..

Koruma Kurulu üyeleri..

Belediyeler..

Emniyet…

Dahası, bu kentin siyasi mevzularında "ön saflarda" arz-ı endam ediciliklerinden taviz vermeyen STK ve Oda Yönetimleri..

Peş peşe "tarih kimliklere" dair, kurulan dernekler!…

***

Sahi bunlar!..

Dünküler gibi, bugün de "görmedik, duymadık, bilmiyoruz" koduyla, takınmaları, neye delalettir?..

Yoksa!..

Evet yoksa, Diyarbakır'a dair o klişeleşen "Taşı gibi bahtı kara" sözü burada da ikmale gelip, mühür mu vuruyor?...

Vuruyor..

Hem de, en derin şekilde, kanatarak!.

***

Bu arada!..

Tescilli yapıların, talan edilen taşları nasıl bulunacak, yerine konulup, restore edilecek!?..

Kim cevap verir bilmem!..

Ama, Sur'a dair "tahribatlar" silsilesi, dün olduğu gibi, bugün ve yarın da "hep vicdanlarda" sorgulanacaktır..

Vebali ağır..

Tarih unutmaz, müsebbiplerini!!!..

***

HEVSEL'DE ESRAR TARLASI MI?..

Vallahi ne diyeyim…?

Mevzuu der demez, zihni fena bir sorgulatıyor…

"Derinden derine" düşündürüyor..

Şöyle ki, "Hevsel" UNESCO dünya Miras Listesine alınmış bir yer..

Şehrin oksijen deposu..

Ve artık, şehrin "göbeğinde" bir alana dönüştü..

Bölgenin de "ıslah" edilmesiyle, övünülüyor..

Çevresel, yeni yapılar o biçim deniliyor..

Millet Bahçesi'ne "kucak açma" hali..

Ki Hevsel'in nehir kıyısındaki alanları da, "yağma ve talanla" ticari alanlara dönüştürülmesine göz yumulmasını da eklersek!..

***

Yani bu kadar, göz önünde olunan..

İnsan sirkülasyonunun giderek yoğunlaştığı..

Kentin güvenlik noktasında, havada ve karada bir çok argümanın kullanıldığını da düşünürsek!..

Halen buralara "esrarın" membası, "tarlaları" diye tanımlamalar geliyorsa..

Ve yüzlerce "hint keneviri" ihbarlar üzerine yakalanıyorsa..

Demek ki, gözden kaçan ciddi ve vahim bir zafiyet odaklı arıza-i durum söz konusudur…

Yetkili zevat açısından; sizce öyle değil mi?!…

***

KEMAL BEY ERKEN SEÇİM Mİ İSTİYOR?…

Hakikaten mi, "erken seçim" istiyor?..

Sanmıyorum…

Çünkü, söyleme dair "eyleminde" arıza-i durum var…

Şöyle ki…

Bay Kemal Bey kime çıkış yaparak, "ülkeyi erken seçime götür" diyor…

Bahçeli'ye!..

***

Eee.. Bahçeli'nin "erken seçime" dair, tavrını bilmeyen yok..

Ki, her seferinde; "seçim 2023" diye bas bas bağırıp, "erken seçim, meçim yok" diyor..

Nitekim dün, kemal Bey'e bizatihi seslendi…

"Erken seçim tartışması boşuna emek ve nefes israfıdır.

Biz söyleyenden çok, söyleten sahibini merak ediyoruz..

Seçimi filan boşver, beklemesini bil!…"

Ki, "Ara Seçim’e de" olmaz dedi..

***

Ha bu arada!.. İktidarın reisi belli..

Cumhur ittifakının en büyük partisi belli..

"Ülkeyi erken seçime götürebilecek"  kişi belli, muhatap o..

Erdoğan..

Niye Erdoğan değil de, Bahçeli!…

***

Aslında işin sırrı da burada..

Çünkü, Bay Kemal "erken seçimi istemiyor?"..

İstemediği içinde, "işi sağlama bağlama" adına, sıfır ihtimalle "Bahçeli'ye" sesleniyor..

Tabana, "bakın ben seçim istiyorum" havasını atmak!..

***

Yoksa, mümkün müydü?..

Merd-i kıptı sirkatiyle arz-ı endam eden koca İstanbul'un İl Başkanı der miydi ki; "ülke idaresine henüz hazır değiliz" diye?..

İktidar "erken seçim" dese de, Bay Kemal "seçim zamanında" der!…

***

ORMANLAR YANIYOR..

Evet, cayır cayır yakılıyor ve yanıyor!…

Peki, çevreciler, yeşilciler, doğa seviciler..

Ağaca, yeşile dair; "ahkam" kesiciler!..

Sahi; neredeler onlar?..

Hatay yandı, Adana yandı?..

Kahramanmaraş..

Diyarbakır.. Şırnak..

Bir tek ses yok; bu nasıl bir "doğa katliamı" diyen de yok?..

Lanetliyoruz, kınıyoruz, "yakanların eli kırılsın" diyen yok?…

Neden?!…

Yoksa; burada iktidarı vurma adına bir "yem" yok mu?..

Ya da, "ideolojik bir saf mı vaki?"..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Tahrip ve talan eden doğa değil, insanoğlu!...