VATANDAŞIN ET SORUSU…

Kasapta "et fiyatı" serbest piyasa kapsamındamı ki, "her kasap" ayrı bir fiyat uygulamasını benimsiyor?.. Bir tavan fiyat uygulaması yok mu?.. Kemikli, kemiksiz, kıyma, but, pirzola, kuşbaşı her kasaba göre; ayrı bir fiyat biçme kuralı mı var?.. Ya da semtlere özgü yerel idarelerin ortaya koydukları bir insiyatif mi vaki?.. Yoksa, bir fiyat sabitliği mi söz konusu?.. Veyahut bu iş 'fırsatçılık" üzerine mi  kurgulu?.. Yani, "kim neyi tutarsa?"… Açıkçası nasıl kakalarsa mı var?..

***

Doğrusu, son günlerde bu yönde hayli şikayet ve serzenişler, tepkiler alıyorum!.. Atılan mesajlar, açılan telefonların haddi hesabı yok?.. Ki en son önceki akşam bir bürokrattan tepki aldım; "Kasaplardan haberiniz var mı?” diyerek söze girdi..  Şu kasapları, denetleyen herhangi bir kurum yok mu ki, "fiyatlar katlamalı?" vatandaşa satılıyor diye tepki verdi?..  Kovid-19 öncesi ayrı, Ramazan öncesi ayrı, bugün "ayrı bir fiyat" uygulaması sahada hakim!?… 

***

Yaşanan yüksek fiyat nedeniyle vatandaşların bir kısmı, sabahın erken saatlerinde Et Balık Kurumu önünde toplanıyorlar.. Bir kilo ucuz et alabilmek için sıraya giriyorlar.. Öyle fiziki mesafe, ya da maske gibi bir kural da yok.. "Uzun uzadıya" kuyruklar oluşuyor burada… Ki, buradaki et reyonundaki "et çeşitleri" satışı da belli bir miktar içerdiği için kimi alabiliyor, kimi de "kalmadı" denilip et alamadan geri gidebiliyor?.. Bir sonraki sabahta sıraya girmek üzere!.

***

Ne var ki; ilgili ve yetkili makamlara bakıyorsun, "tavan fiyat" çağrısı yapıyorlar... Salt bugüne özgü değil.. Yıllardır, aynı çağrı var.. Et'in kilosu bu kadar olmalı, ötesi "fahiş fiyat" deyip duruluyor?.. Ama arpa boyu kadar alınan bir mesafe yok.. Beri yanda ise; kasap ve marketler… Onların ifadelerine bakarsanız; "tavan fiyat" istenilen kaliteli et'in satışını mümkün kılmıyor?...

***

Sahadaki işleyişe bakıldığında!.? Çağrı var, çağrıyı "yasal zeminde" hayata geçiren yok.. Kasap ve Marketler ise ekseriyeti, "tavan, sabit" bir fiyat uygulaması, icra etmiyorlar.. Diğer yandan; "kaçak et satış ve tüketiminin" yüzde 30'larda olduğu gerçeği de, ayrı bir vakıa!... Tezgah altı satış yüksek.. Ama, market ve kasaplarda tezgah altı işlem görüyor mu, mümkün?

***

Anlayacağınız yaman bir çelişki yumağı var; şu kasap, market, et ve yetkili makamların "kulvarındaki" işleyişte.. Nitekim, dürüst ve kaliteli kasap "fahiş fiyat" uyguluyor diye "zan altında" kaldığı için, tepki veriyor, tepki görüyor da!.. Diğer taraftan, vatandaş "fahiş fiyatla" et alma mahkumiyeti içerisinde; veryansın ediyor, ama sesini duyan yok! Beri yanda, piyasadaki "kaçak ve sağlıksız et" satışının, yarattığı tehlikenin yoğunluğu da ayrı bir risk!

***

Peki, çözüm!?.. Aslında söylenenlerin hayat bulmasıyla çözülür..  O da şudur.. Tavan fiyat uygulaması, sabit olmalı.. Ürünlere net tanım getirilmeli.. Küçük, büyük baş hayvan açısından da, fiyat "muğlaklık" içermemeli.. Katı yasak kuralları işlemeli.. Ki, sağlıklı, kaliteli tavan fiyatta taviz verilmemeli; vatandaşı da, kasabı da, marketi de ancak "denetim" mekanizmasını işletmekle "muzdariplikten" kurtarabilirsiniz?.. Yoksa; herkes ne tutarsa hesabında olur?…

***

AZICIK Bİ HAK DAHA!…

Dün, Seyfettin dayı yine aradı.. Hafta sonu, 4 saatlik "dışarı çıkma" özgürlüğünü hayli neşeli şekilde anlattı..

Yaşadıklarını, gördüklerini, iki aylık eve mahkumiyetin psikolojik olarak yarattığı dengesizliği…

Hele ki, o kısa süreliğine nasıl "ruh halinin" değiştiğini.. Yani, hayli detaylı olarak anlattı, ben de dinledim!..

***

Devlet-i aliyeye!.. İl Valisi Hasan Basri Güzeloğlu'na özellikle "mesajları" vardı.. Vefa Destek ekibinin, aktif çalışması ve taleplerinin anında yerine getirilmesi adına; teşekkürlerini iletti..

Allah'ın selamını gönderdi… Bizden de Allah’ın selamını buradan iletmek.. "Allah Devlet'e zeval vermesin" cümlesini tamamladıktan sonra "azıcık bi hak daha istiyoruz" diye bir fasıl açtı…

***

Hayırdır dedim.. Anlattı; "azıcık bi hakkın daha verilmesi" yönündeki gerekçesini.. Ve şunları söyledi.. "Bunu şahsi bazda anlamayın, Hafta sonu birlikte, sohbet ettiklerimizin hepsinin, temel isteğiydi, bu istek.. 4 saat mahallede dolaştık. Parka gittik. Binanın etrafını üç-dört kez dolaştık.. Hep yürüdük. Şöyle müsaade edilse de, arabayla şehri gezsek.. Ulu Cami'ye, On Gözlü köprü bölgesine gitsek.. Kabristana ziyarette bulunsak.. Sur'un dibinde, doyasıya nefes alsak. Hevsel'in kokusunu alsak.."

***

Vallah ne diyeyim!.. Sizce Seyfettin dayı haksız mı?… Bence haklı.. Ki, hayatın normalleşmeye yönelik, adımların atıldığı, kısıtlamaların gevşetildiği evrede, 0-14 yaş grubunun "sokağa çıkmaya" başladığını düşünürsek; "azıcık bi hakkın daha tanınmasında ne sakınca olabilir?".. Bir hoşgörü.. Bir gönül bütünlüğü.. Doğrusu böylesi bir toleransı, istismar etmezler..

***

Ve yine sanmıyorum ki, kural ve tedbirleri elden bıraksınlar.. Kovid-19'la alakalı bilgi ve tedbir kültürü açısından, hayli bilgilendiklerini, en çok onları etkiyebileceğini de biliyorlar…Bence bu hak, azıcık hoşgörü verilmeli?..

***

VAHŞİ GÜNEYDOĞU…

Siz, ne yorum yaparsınız bilmem!.. Ama benim, nasıl bir kelam edeceğimi merak edip, sorarsanız!.. Leman'a, Karikatüre, kullandığı figür ve "baloncuğa" aldığı ifadeye söyleyecek bir söz varsa o da şudur!… "Şuyuu vuukundan beter?"…

***

BEN OLSAM GİTMEM?..

Anlamadım gitti şu "Bilim Kurulu" üyelerinin, ekran ekran gezip; "zıt" beyanlarda bulunmaları..

Koca koca adamlar.. İsimlerinin önünde, "uzun uzadıya" yazılan unvanlar… Konuşuyorlar..

Ve ha bire "kafa karışıklığı" yaratıyorlar.. Artık, kim doğru söylüyor, kim yalan atıyor, kim manipülasyon yapıyor, "arap saçı" misali, çözülmez denkleme döndü…

***

Hal böyle iken, denir ya "sokaktaki vatandaş" pardon eve mahkum edilen insanlar, ne yapacak?..

Şaşkın, şaşkın bakıyor..

Garibim her denileni de, yapmak zorunda kalıyor..

Sabah yaptığını, akşam bozuyor, öğlen kural koyduğunu, gece yarısı değiştiriyor… Kevgire dönmüş gibi…

***

Baksanıza Prof. Dr. Alpay Azap'a.. Ki, kendileri Bilim Kurulu üyesi..

Diyor ki, "Ben olsam AVM'ye gitmem?"… Biliyorum diyeceksiniz ki, "hoppala.?"

Ben de öyle dedim, bu ne "yaman çelişki"… Hükümet "bilim kurulu" kararları kapsamında, "normalleşmeye" yönelik adımlar atıyor..

Ki, AVM'lerin açılması da, "normalleşmenin" ilk adımı..

***

Şimdi, gidilsin mi, gidilmesin mi, tartışması var..

Ve bir diğer mülahaza edilen konu ise, "Bilim kurulu ayrı mahallede, hükümet, sağlık bakanı ayrı bir mahallede mi" yürüyor, sorusuna aranan yanıt!…

***

Önceki yazılarımda da, aktarmıştım.. Bilim kurulu üyelerine, ve hükümetin "kovid-19'la" alakalı alacağı kararlara, "bir standart" getirilmeli..

O da şu olmalı…

Bilim kurulu üyelerine, "ekran karşısında" konuşmama yasağı getirilmeli..

Hükümetin virüsle ilgili kararlarını da, "bilim kurulunun" imzası altında, beyan edilmeli ki, "işin bilim, akademi ve siyasi, politik" girdabıyla oluşan denklemin çözümüne zihinler bunalmasın!…

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Toplumlar için; bilgideki "belirsizlik" en büyük yıkımdır?