VERİMSİZ MUHALEFET!…

 

Hep ifade ederim. Türkiye’nin en büyük talihsizliği “ilkeli muhalefetin” olmayışıdır.. Daha çok ifadeyle, “iktidar alternatifi muhalefet” yok… Olmadığı içindir ki, ülke ve millet “kısır çekişmelerden” iki yakasını kurtaramıyor!… Şöyle gerilere gidersek.. 70 yıllık demokrasi tarihimizde “tek başına, salt çoğunlukla iktidara gelen” kimler var.. Ve bu partiler ile liderleri, “siyaset arenasında” neleri başardılar, nelere kadir oldular.. Tabi aynı zaman dilimi içerisinde hangi lider ve parti “muhalefette, ana muhalefet” olarak kaldı..

***

Demokrat Partisi.. Lideri Adnan Menderes.. “Demokrasiye, milli irade temsiliyetine” geçiş itibariyle; tek başına iktidar oldu.. Peş peşe üç dönem iktidar oldu.. Dördüncü dönemin sonunda “vesayetçi” anlayış devreye girerek, darbe yaptı.. Ki o dönemde de şiddetli bir muhalefet vardı ancak “iktidar olabilme adına siyasi bir irade muhalefeti yoktu..” Sesleri vardı, kendileri yoktu.. Çünkü fikri beyanları, istikrar, istiklal ve istikbal odaklı değildi.. Onun için de, halk iktidar şansını tanımayınca darbe yaptılar…

***

Ki yıllar geçmesine rağmen, “sağlıklı ve güven tesis eden” tek başına iktidarlar olmadı.. Yamalı bohça misali koalisyon hükümetleri. İkide bir vücut bulan ara rejimler… Demirel ta ki iktidar oldu… 4 Yıl içerisinde gelgitler yaşadı..  6 kez şapkasını alıp gitti, 7 kez giyip geri geldi.. Ama en sonunda Cumhurbaşkanı makamına oturdu.. Onun da en büyük şansı “iktidar alternatifi olabilecek tıpkı bugünkü gibi istikrarlı muhalefetin, varlık göstermemesi..

***

Gel gelelim, Turgut Özal’a… O da sıfırdan siyasetin kulvarına, darbe sonrası sivilleşmenin büyük kazanımıyla, “tek başına” iktidar oldu.. 1.5 dönem sonrası, Cumhurbaşkanı oldu.. Ancak siyasi kaos üreticileri, alternatif politika üretemeyen muhalefetin namı hesabına, bir dizi operasyonlar yapıldı.. Sonrası 28 Şubat.. Yamalı bohça hükümetler, demokrasiyi “hasta adam” konumuna getirdi..

***

Öyle ki, dönemin postal sahipleri “kutsandı” halkın iradesini alan siyasiler “tu kaka” edildi.. Çünkü sabah ilk kalkan kim idiyse o hükümet, akşamdan kalan muhalefetteydi.. Ancak iki yönlü bir zafiyetler zincirine sahip, partiler ve liderler vardı..

***

Ve nihayetinde Ak Parti iktidar oldu, tek başına.. Lider Erdoğan idiyse, ilk dönemin süreci “iktidar ama muktedir” değildi.. Gül’ün başbakanlığında ilk dönem geçirildi.. Ara rejimle, “muhtar olamaz” denilen Erdoğan başa geçti. Gül Köşk’e çıktıysa da, “Güneş motel” atmosferine kapılmasına rağmen Erdoğan bayrağı aldı.. O gündür de, iktidarda.. Türkiye demokrasisinde en uzun soluklu “yalnız adam” profiliyle iktidar..

***

Demem o ki, Gül’ü saymaz isek… Ki Gül’ü de bu alana sürükleyen, sahip çıkan Erdoğan olduğu için, karşımıza “bileğinin gücüyle” tek başına iktidar olabilen dört isim çıkıyor.. Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan.. Başka da yok…

***

Ne var ki, özellikle bu dört liderden Menderes ve Erdoğan, karşılarında çok ciddi ve vahim, ürkütücü muhalefet gördü.. Ve bu şirretlik muhalefet ne yazık ki, iç organizasyon değil, batı endeksli, ithalattı… İktidara “alternatif bir siyasi irade ve yönetim” ortaya konulmadığı içindir ki, “sol, sosyalist, laik, kemalist” anlayış iktidar olamadı.. Oldularsa da, beş benzemez misali; “kısa ömürlü” oldular…

***

Demek ki, her yiğidin harcı değildir “iktidar olmak veya iktidara alternatif” olabilmek.. Ki saydığım isimlerin hiçbiri de “girdiği seçimi” kaybederek iktidardan al aşağı edilmemiştir.. Kimi bir üst makama. yani “reisliğe” kimi de vesayet ve darbeyle görevden alınmıştır..

***

Peki bugün, evet “iktidar” tökezliyor.. Kimse inkar edemez güç kaybı yaşadığını.. Ancak, ciddi ve samimiyet odaklı, iktidara alternatif olabilme adına tek başına iktidar olabilecek bir parti ve lider yok.. Var olan, yamalı bohça, beş benzemez.. Koalisyonlu…

Düşünüyorum, “kuş taşa değerse” ülke yönetimi noktasında, nasıl bir hükümet ve nasıl bir reislik işler?.. Öyle ya tek başına iktidar yok, yine tek başına kazanan lider yok.. Tuhaf, garip ve garabet bir durum.. İşin hali pür melali normal mi?.. Güven tesis edici mi?.. Sizce verimli mi?…

***

 

ÖĞRETMENLER GÜNÜ…

Dün öğretmenler günüydü!.. Eli öpülesi yarının büyüklerini yetiştiren Öğretmenlerimizin Günü kutlu olun..

***

Ancak bir sorum var, bilmece mahiyetli.. Bakalım hafızalar taze mi?.. “Bana oy vermeyen Öğretmene ben Öğretmen demem” diyen kimdi ya!..

***

Bilen beri gelsin.. Sahi polise, çiftçiye, muhtara da “oy vermezseniz sizi tanımam” diyen siyasi liderimiz kimdi?..

***

Kafalar karışmasın.. Benden size tüyo.. Hepsini ve daha fazlasıyla racon kesen kişi aynı kişi.. Ki sağır sultan biliyor siz hala bilmiyorsanız, o sizin kusurunuz..

KARARSIZ SEÇMEN KİM?

Herkes soruyor kararsız seçmen kim ve kimler?… Yanıt belli ama dillendiren yok.. Tıpkı kararsız oldukları isim vermeden imtina eden.. Malum 657 diye bir kanun var, “memurum” konuşamaz.. İşte kararsızlar bunlar.. Çünkü, siyasal konjonktüre göre mevzi alırlar.. “Neme lazım” diye bir deyim var ya!..

***
 

GÜNÜN SÖZÜ

Kafalar Yahudileştikten sonra işgale ne gerek var.