ZİHNİN HİJYENİK HALİ?!…

Doç. Dr. Abdurrahman Atlı.. Salı günkü; "Büyüktimur'la Gündem" programında konuğumdu.. Kovid-19'u konuştuk.. Özellikle psikolojik yönde yaşanan travmatik hale; "aman ha zihin hijyenine dikkat.. Çünkü, psikiyatrik hastalıklara zemin hazırlıyor.. "

***

Hiç kuşkusuz ki!.. Virüs'ün yarattığı pandemi hal, gelip-geçer.. Bu evrede, ezer mi, deler mi, tüketir mi, yaralar mı, sakatlar mı, her ne şekilde olursa olsun verdiği zaiyatla aşılır ve geçer.. Bir halk deyimi vardır.. Denir ki; "ölen öldü, kalan sağlar bizim?"…

***

Tabi bu evrede virüsün "korku, endişe, panik ve kaygılar" üzerine inşa olan atmosferinin yaşamın her alanına sirayet etmiş olması da ayrı bir vahimlik arz edici!!.. İnsanların, kılcal damarlarına kadar nüfuz ediciliği var.. Ne diyor işin bilim adamları; "hiçbir şey eskisi gibi olmayacak?.

***

Yani; yeni bir dünya düzeni olacak!.. İşte bu noktada "zihin hijyeni" çok ama çok önemli bir aksiyon kulvarı içerisinde bulunuyor!.."Korku" odaklı bir zihin her türlü "saldırıya" açık olduğu bilinen bir gerçek… Ki, kaygıların ürettiği sorular, "belirsizliğe" boğar… Onun için; "zihin hijyenini" kontrol altında tutmalıyız!…

***

Nasıl ki, kovid'e karşı el, yüz, fiziki açısından "sosyal bir mesafe" ve hijyenik, izole, karantina altına alınmaya dair bir yaşam alanı oluşturmaya çalışıyorsak, zihnimizi de aynı "ölçüde" korumalıyız; "zihin kirliliği, ya da aşırı hijyenik" tehlikeli… "Yarı doktor, yarı imam" meselesi..  Şizofrenik!

***

Onun için; korku, endişe, kaygı ve panik içeren "bilgi kirliliklerine" zihnimizi kaptırmıyoruz!.. Korku ve ölümcül, sinsi, provokatif, sorulara aklı kilitleyen "siyasi ve ideolojik" fikriyatlara "üç maymun" misali, tavır takınarak, kendi içine kilitliyoruz!…

***

Beri yanda; afaki, yaldızlı, hayal ürünü, süslemeli, her şeyi "güllük-gülistanlık" gösterip, hiçbir şey yaşanmamış deyip; gaflet ve delaletle "ölü toprağı" atma haline düşmemeliyiz!… Özetle; "her söze kanılmamalı, biat edici olunmamalı!?"…

***

Atlı'nın dediği gibi; "zihin hijyenini" kaliteli zamanla, kontrol etmeliyiz!.. Sonuç itibariyle; kovid üzerine son zamanlarda kurgulanan en büyük tehlikeli kurgu; birey ve toplum odaklı "zihni" kontrol altına alabilmek!..

***

Ki şu an "korku yoluyla" insanlar, toplumlar, hatta devletler, yönetimler "ikna" stratejisiyle; "dizayn" ediliyor.. Ve bu hizaya getirme hali yeni dünya düzeninde "zihnin hijyenik" yönüyle "kontrol altına" alınıp, "egemenliği" elde etmek!?.

***

CHP'YE YÖNELİK KAMPANYA MI!…

Öyle diyor, Bay Kemal.. Neymiş, Erdoğan önümüzdeki zaman dilimi içerisinde, "tankıyla, topuyla, tüfeğiyle", CHP'ye karşı "hamle" kampanyasına girecekmiş?.. Yapılandırılan kurumlar, "sabah akşam" Kılıçdaroğlu'nu, "çekiştirecekmiş?"..

***

CHP'yi bilmeyen.. Bay Kemal'i tanımayan.. Türkiye'de yaşamayan biri.. Bu ifadeyi; "düz" okuyup, Ak Parti ve Erdoğan'a karşı bir "kaygılı" bakış, "uzak durma" haliyle, "aman ha" der gibi!… Ama kazın ayağı öyle değil..

***

Şimdi, Darbe'den "dem vuran" kim… "Erdoğan gidecek, ya erken seçim ya da başka bir şeyle" diyen kim…? "Demokrasi sandıktan ibaret değil?" diye, dergi bastıran kim!.. Dine, inanca, ibadete "karşı çıkan" kim?.. Toplumun değerleriyle oynayan kim?..

***

En önemlisi de; "en kritik, en riskli, en hayati önem arz edici" hadiselerde; birlik, dirlik ve bütünlük, vatan, ülke "demekten" imtina edip, "böl-parçala, yut" moduna girip, içteki ve dıştaki tüm "şer örgütleriyle" iş tutup safta yürüyen kim?..

***

Doğrusu!.. Tüm bu "kimleri ve söylediklerini" yan yana koyduğumuzda; karşımıza "bunlar sağ gösterip, sol vuranlardır?".. Aynen de öyle.. Önümüzdeki günlerde; CHP'nin 28 Şubat vari "bir muhalefetle" toplumun karşısına çıkarsa, şaşmayın!…

***

Görünen o ki; CHP "erken seçimi" ağzına sakız, misali sürekli alıp çiğneyecek.. Pandemi sonrasında, muhtemel olan "ekonomik ve sosyal" mevzuuları "eşeleyiş, kanatarak", erken seçim "körüklemesinde" bulunacak..

***

Eğer ki, üstesinden gelemezse!.. Ak Parti'yi, ki MHP dahil, "Cumhur" ittifakını "erken seçim" kulvarına getirmezse, yine de "demoklesin kılıcı" gibi, sallayıp duracak… Ekonomiyi, siyaseti ve sosyal hayatı, "erken seçim" havasında, iktidara "boğucu" sıcaklığı yaşatma gayretinde olacak…

***

Baksanıza, Dolar üzerinden Türk lirasına yönelik; "tertiplenen" operasyonları… Hepsi, hükümete karşı "kampanya.."

***

Yani, AK Parti'nin CHP'ye yönelik bir "kampanyası" olmayacak.. CHP'nin AK Partiye yönelik, "demokrasi dışı" aklın koordinasyonuyla; "hamleler" geliştirecek?…

***

HAZMEDEMEMEK!..

Ne yazık ki, bazı kesimler var ki, "mahirdirler" bu minvalde!.. Çok konuşurlar, söylenirler, yazarlar, çizerler ve hep yakınırlar?… Kendilerine de, "siyasi malzeme" yaparlar "söyleyip yakındıklarını?"…

***

Bir eksiklik, bir zafiyet, bir otoritesizlik olarak dillendirirler.. Yönetimler.. İdareciler.. Seçilmiş ve atanmışlar dahil.. Demokrasinin ve şeffaf yönetim anlayışının temeli; "katılımcı ve paylaşımcı" yönetimdir diye!… İstişare şart..

***

İlginçtir!.. Kendileri yönetime dahil olduklarında, söylediklerinin hiçbirini yapmazlar.. Bırakın yapmayı; "zerre-i miskalini" uygulamazlar, akla dahi getirmezler.. İkaz edenleri de, hani şöyle diyordunuz diyeni de "ideolojik" bir noktada "mahalle baskısı" kurarak, devre dışı bırakırlar…

***

Ve bir başka özellikleri de!… Katılımcı,, Paylaşımcı.. İstişareli.. Şeffaf.. Ortak aklın fikriyatıyla; "yerel dinamiklerle" koordinasyon sağlayan.. Bu kent, tüm değerleriyle bir bütündür, ilkesiyle hareket eden.. Seçilmişini, atanmışını, fikri, zikri, eğitimi, düşüncesi olanı, yazarı-çizeri, okuyanıyla "bileşenler" yaratan, zihne de, "alerji" olurlar.. Haz etmezler.. İçlerine sindirmezler..

***

Yaptıkları en kolay ve ucuz siyaseti ikmale getirip; "sulandırmaya, suyu bulandırmaya" çalışırlar.. Akla, hayale gelmeyen, bin dereden su taşıyıp; "bahane" üretirler.. Tıpkı Diyarbakır'da son zamanlarda yürütülen "katılımcı ve paylaşımcı" yönetim anlayışına, STK ve Odalar'ın birlikte koordinasyon içerisinde olma hallerine yönelik "hazımsızlık..!"

***

Neyse ki!.. Ahali işin farkında, olup biteni "çıplak" gözle görüyor.. O eski mahalle baskılarına da, "boyun" eğmiyor.. Algıya kapılmıyor… Gerçeğin peşindeyim, deyip ona göre tavır ortaya koyuyor…

***

BİRAZ DA TEBESSÜM!…

 

Evet, azıcık da tebessüm olsun!?..

Harun Reşit Veziri ile birlikte tedbili kıyafet dolaşırken bahçesinde hurma fidanları diken bir ihtiyar görür.

Selam verir ve aralarında şu konuşma geçer:

- Kolay gelsin, ne yapıyorsun böyle?

- Hurma fidanları dikiyorum.

- Peki bu diktiğin hurma fidanları ne zamana kadar büyür ve meyve vermeye başlar?

- Kim bilir belki on, belki yirmi sene sonra yetişir ve meyve vermeye başlar.

- Peki onların meyvelerini görebilecek misin?

- Bu yaşlı halimle belki göremem. Ama bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini biz yedik. Biz de bizden sonrakilerin istifadeleri için bu hurma fidanlarını dikiyoruz.

Bu cevap Harun Reşid’in hoşuna gider ve bir kese altın verir. İhtiyar, Allah’a hamdeder ve:

- Diktiğim ağaçlar hemen meyve verdi.

Bu söz üzerine Harun Reşid bir kese daha altın verir ve ihtiyar yine Allah’a hamdeder ve:

- Herkesin diktiği meyve ağaçları yılda bir defa mahsül verir, benim diktiğim fidan hem hemen meyve verdi hem de senede iki defa ürün vermeye başladı.

***

GÜNÜN SÖZÜ

Seni senden, gözünden sakınarak seven tek kişi var o da; Annen!…

***

Anneler gününüz kutlu olsun..