Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

AH KATIRCIOĞLU AH!…

Dün yazmıştım ya, HDP'li Erol Katırcıoğlu'nu.. HDP İl Binası önünde, 500 günün üzerinde "evlat nöbeti" tutan ailelere karşı, "zafer "işareti yapıp, kışkırtıcı tavrına, "Olmadı Katırcıoğlu, olmadı" diye, laf etmiştim!..

***

İşte bu yazıma dair, İstanbul'dan bazı dostlar aradı!..  Vaziyete dair, "bir yanlışlık yok mu" diye?.. Prof. Dr. Katırcıoğlu hoca diyerek, söze giren dostlar.. Dediler ki; "böyle biri değil, olmaması gerekir…"

***

Doğru!.. Böyle olmaması gerekirdi.. Çünkü, ılımlı konuşan, barışçıl, diyalogu benimseyen. Sağduyulu.. Ki, Akademik yapısıyla, daha bir "hassasiyetleri" olan, kişi iken!..

Sen ki, olaylara insani pencereden bakan, Ortodoks solun tabularını, şiddetin politikleşmesini eleştirendin..

Ne oldu da; "vicdanları sızlattın?"…

***

Arayanlar işin özüne vakıf olunca!.. Tamamladıkları cümlelerin sonuna şu ifadeyi eklediler… İcra ettikleri siyasetin kulvarı Katırcıoğlu hocayı "fena zehirlemiş olacak ki, "vicdanlar ayaklar altında" geziniyor!.. Biz böyle bilmiyorduk!…

***

Neyse!… Biz de, Ah Katırcıoğlu ah!…Sen "bu tıynette" değildin, "ne oldu da "tiynetsizleştin...?" Keşke, o annelerin, bacıların, babaların yanına gidip; "sağduyulu bir hassasiyetle" dertlerini dinleyip, derman olabilme vekaletini alıp, "asil" bir misyonla, seçilmişliğini, ortaya koymuş olaydın!.. 

***

Yapmadın!… Bilakis, dağdaki çocuklarının peşine düşen anne ve babalara "Ohh, çocuklarınızı vermiyorlar oh" diye nispet yaptın ve zafer işaretini icra ettin, yüzündeki maskeyi düşürerek!?..  

***

ALÇAKLIĞIN DA ÖTESİNDE BİR DURUM!…

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ‘nün, attığı twetten haberiniz vardır, sanırım.. Olmayanlar için aktarayım…

“45 gündür anam hastanede. Annemle fotomun altına küfreden alçak mahkemeye çıkıyor ve adli kontrolle serbest kalıyor.

Ne yapmalıyım.

Bakan olsam ne yazar.

Millet, devlet işleriyle boğuşurken anasının namusuna sahip çıkamamak ne ifade eder.

Twitimle yeniden alınırsa da provokasyon sayarım.”

***

Bu tweett.. Ve muhtevası.. Eksenindeki gelişmeler; "akla" ziyan bir ibretlik, içermektedir!… Hem de vicdanları sızlattığı gibi, insan ruhunu da alabora ediyor…

***

Hiç kuşkusuz ki, yargıyı, hukuku, adaleti korumak ve kollamak, hepimizin görevidir… Hem biz bireyler, hem de siyasiler, hem de ülkeyi idare edenler ve en çok da, bu işin mutfağında bulunanlar, "yargıya" güven tesis etmelidir… Sahiplenmelidir...

***

Elbette ki, atılan bir tweet.. Sosyal medyadaki bir paylaşım, üzerine Yargıya bir tahakküm.. Ya da siyasi nüfuz edicilik, olmayacağı gibi bu kulvarı da, her türlü provokasyona, kışkırtmaya, şeytani ahlaksızlığa da, teslim edilmemesi, at koşturulacak alan olmaması gerektiğini belirtmek isterim!…

***

Yargının, yıllar yılı hangi düşüncelerin, hangi siyasi akımların, hangi sistemlerin, "elinden" can çektiğini, gördük yaşadık ve biliyoruz!!.. Ama velakin, halkın, bu ülkenin tüm bireylerinin güvendiği tek sığınak olan, yargının da "üstün" kimliğini koruyup, kollamalı ve vicdanlara yerlerde "ağıt" yaktırmamalıdır!!!…

***

Soylu'nun attığı tweeti kimileri "serzeniş" diye gördüyse de, ben bir "isyan" olarak görüyorum!… Bırakın Bakan olması, seçilmiş biri, milletvekili, nüfuz ediciliği olmasını!.. En sıradan bir vatandaşın ötesinde bir evlat olarak, hasta annesi üzerinden kendisine "küfürlerin" yapılması, kabul edilir değildir… Sonuna kadar haklıdır...

***

Bakıyorum!.. Bazı şahsiyetler.. Sıralıyorlar.. "Küfrün her türlüsü, iğrençliktir, alçaklıktır, şerefsizliktir, haysiyetsizliktir..?" Ama son cümlelerinde zehirlerini kusuyorlar, Soylu yargıyı, adaleti "tahakkümü" altına almak istiyor gibisinden, rezilce yorumda bulunuyor…

***

Bir aynaya bak desen!… Bir kadına, bir anneye, bir eşe, bir çocuğa "küfür" eden, alçakça, rezilce ve şerefsizce "salya" akıtana, "bel çıkıyorsan" peki sen aynı muameleyle yüz yüze gelmek ister misin?.. Sahi tepkin ne olur?.. Vaziyet, ne insanlıkta, ne hukukta yeri ve alakası yoktur!..

***

Ama her şeye rağmen!.. Yine de, başvurulacak yer ve mekan; "Yargıdır, hukuktur".. Hak aramanın tek yeri burası!... Soylu'nun son cümlesi de, önemli.. "Eğer ki salı verilen, yeniden alınırsa da provokasyon sayarım"…

***

Tabi bu son cümleye, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'den gelen bir yanıt oldu…  “Klavye başına geçip sosyal medyada bana her gün tutuklama siparişi verenlere sesleniyorum: Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Burada kanunlar, kurallar, usuller işler; hukuk işler. Bu işleyişi beğenmeyen gider, itiraz hakkını kullanır ama yargıya parmak sallayamaz.

***

Birileri farklı bir "polemik ve gerilim" çıkarmak istiyor ise de, bu durumdan!.. Gül haklı ve yerinde bir duruş sergiliyor.. Şöyle ki, Adalet Bakanı'nın işi değildir; "hakimin, savcının, mahkemenin" işleyişine müdahale etmek.. Müdahale etse, o zaman "yargı siyasetin vesayeti altındadır" sözü, hakikat kazanır!..

***

Sonuç itibariyle!… Söylenecek söz şudur.. Eğer ki, yargı işleyişinde, yönetiminde, tepesi ya da dibi!.. Gruplaşma, siyasi tutum, ötekisi, berisi minvalinde; "kutuplaşmanın" ağına düşerse, o zaman her türlü "provokasyon" kaçınılmaz hale gelir!.. Aman ha aman!?..

***

ERKEN SEÇİM YOK…

Hey siz; "erken seçim" deyip duranlar.. Yazıp çizenler… Her siyasi kuliste, ilk kurulan cümleye dönüşen; "erken seçim" lafını edenler… Yani, kerameti kendinden menkul "erken seçim" iste karları.. Sosyal medya trolleri.. Duyduk duymadık demeyin; bir daha o kelimeyi telaffuz etmeyin.. Çünkü, Cumhurbaşkanı Erdoğan nokta koydu… "Haziran 2023'ten önce erken seçim söz konusu değildir."

***

AHA DA ABD LAİK DEĞİL?…

Haydaaaa!… O da nerden çıktı?.. Niye, ne oldu ki; "laikliği" terki diyar etti, şu Amerika!!.. Joe Biden, "başkanlık" yeminini etmeden önce kiliseye gitmiş.. Orada "ayin" yapmış… Eeee.. Sonra da; Beyaz Saray'ın önünde huzura çıkmış!… 128 yıllık, "Biden" ailesinde bulunan, "İncil'e de" el basarak yemin etmiş…

***

İyi de, bu yeni değil ki… ABD'nin ilk Başkanı olan George Washington'dan buyana, yapılmaktadır!.. Yani, 1789'dan itibaren, "tüm başkanların" yemin ritüellerinin en önemli parçası, İncil'e el basmak!?… Amerikalıların en güvendiği ve inandığı, ilahi gücün, İncil olduğuna inanıyor...

 

***

Neyse!… Biz, ABD adına "telaşa" düşmeyelim… Amerika'nın "laiklik" gibi bir takıntısı yok… Bizim de, kaygıya düşmemize gerek yok.. Dün olduğu gibi bugün dahil; ABD'de "kimse" gelip-giden Başkanlara "sen nasıl kiliseye gidersin, İncil'e el basıp yemin edersin, burası Amerika, Laik bir ülkeyiz" demiyor…

***

Yani, bizim gibi 2 bin yıllık geçmişine, medeniyetine, tarihine, inancına, kültürüne "hasım" değil, sırt dönmüyor!… Velev ki, o inancı yaşamıyorlarsa da!?. Ve kimse de; "ülke elden gitti, millet elden gitti, vatan elden gitti" deyip, "laiklik" ucubesiyle "din işleri ayrı devlet işleri ayrı" deyip, nara atmıyor!…

***

Hasılı, bu ülkede sadece, "Hristiyanlar" yaşamıyor, diğer dinde yaşayanlar var; "İncil'e el basamazsın" deyip, iktidarları, başkanları, parlamentonun "tepesine" çöken, vesayetçi, gruplar da yok!… "Laikliği" bahane, edip, "milleti" inkar ve asimilasyonun cenderesine sokan da yok!… Onun için, ABD için, "laiklik" bir sorun değil; biz kendimize bakalım!… "Sorunu, nasıl sorunlar silsilesine dönüştürüyoruz" ona bakalım…

***

 

İYİLİK-KÖTÜLÜK..!

Sadi Şirazi bakın ne diyor bu mevzuyla alakalı…

Der ki;

İyi işli kimseye, kötülük uğramaz..

Kötülük edenin yoluna, iyilik bulaş­maz.

Kötülük düşünen baş, kötü yol tutar…

Akrep gibi deliğinde fazla durmaz.

***

İçinde iyilik düşüncesi yoksa; ha sen, ha taş, farkın olmaz!

Güzel huylu dos­tum, kötüyü taşa benzetmekle hata yaptım.

Çünkü taşın, demirin, tuncun bile faydası var.

Böylesi kötülerin ölmesi iyidir, bırak gebersin.

Her insan, hayvan­dan iyi ve değerli olamaz.

Kötü bir insandansa, vahşi hayvanla yaşamayı yeğ­lerim.

Çünkü kötü insanlar, en vahşi hayvanlardan da alçak ve onursuzdur­lar.

***

Yalnızca yemeyi, içmeyi, uyumayı marifet zannedenler, hayvanlardan na­sıl daha değerli olabilirler!

Yol bilen yaya, yol bilmeyip kılavuzu olmayan at­lıdan daha önce varır menziline.

İyilik tohumu eken, huzur ve saadet harma­nına kavuşur.

Ben ömrüm boyunca kötü bir adamın, güzel bir şekilde anıldı­ğını işitmedim.

***

GÜNÜN SÖZÜ

- Bir insanın, bir insana verebileceği en güzel hediye; ona ayırabileceği zamandır.

 


Bu Makale 1278 kere okunmuştur.