Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

AZICIK HAYRAT YAPIP, HAYRI DÜŞÜNSENİZ!…

Ne yazık ki, "muhalefette" bu minvalde, bir akıl, fikir, düşünce, gayret, söz konusu değil… Ki zerre-i miskal, icraatta yok!.. Var olan, eylemleri de, söylemleri de, "belirledikleri" rota da; "fırsatçılık..?"

Devlet "bi tökezlesin" hükümet bir "dara, sıkıntıya" düşsün, millet, olup-bitenden "zarar" görsün.. Ülkede, "kaotik" bir ortam oluşsun.. Güven ve istikrar sarsılsın.. İstikbal ve istiklal, "tehditler" alsın!…

***

Kısacası, akıllarının ürettiği tek şey "ülke ne kadar kaybederse, biz o kadar itibar kazanırız" mantığı!.. Ve bu hal-i perişanlığı, ahalinin "gözünün içine baka baka" hiçbir şekilde, "perva" ve "şuur" tanımadan icra ediyorlar!…

***

İşte bu "fırsatçılık" siyaseti yüzündendir ki "etki-tepki" noktasında, halk nezdinde bir "karşılık" bulamıyorlar.. Halk "iradesini" bunlara, teslim etmekten, korkuyor, çekiniyor, güvenmiyor!… Çünkü, "bunlar fırsatını bulurlarsa, beni bir kaşık suda boğarlar" endişesini taşıyor..

***

Nedeni de şu?.. Vaki değil, "Önce Türkiye, önce Millet, önce devlet, önce istikrar, istiklal ve istikbal" dedikleri!.. Ve yine, Türkiye'nin dört bir koldan, "yedi düvelle" savaş verdiğinden söz ettikleri vaki değil..

***

Elbette ki, "küresel bir ekonomik kriz var?".. İşsizlik, yoksulluk, mevcut pandemiyle "katlandı?".. Ki bu yer küresindeki tüm coğrafyalarda yaşandı.. Kısıtlamalar var, serbest piyasanın fırsatçılığıyla fahiş fiyat uygulaması!.. Özetle, "ülke ve yaşam" güllük gülistanlık değil!…

***

Ama, pusuya yatmış kuzu postu giymiş "kurtun" beklediği bir gaflet içerisinde, av yok!.. Kendini tuzağa düşürecek, delaletteki bir yönetim de yok!.. Ve ortada, "yönetilemez bir devlet" hal-i vaziyeti de yok..

***

Çünkü, işçisi de, memuru da, çalışanı da, kamu kurum ve kuruluşları da, yerel yönetimler de; "maaşlar" ödeniyor.. Aksayan bir hizmet yok.. Beri yanda, 70'lerin, 80'lerin, 90'ların "sendikal" eylemleri, işçi grevleri de yok!..

***

Maaş alamadıkları için; "çöpleri" toplamadıklarından kokan, salgın oluşan, şehirler, ilçeler, belediyeler de yok!.. Batan, iflas eden, bankalar da yok.. Mevduatta sıkıntı da söz konusu değil.. İMF'nin "önünde bekleyip" patronlarından "emir ve medet umma" hali de, yok!..

***

İhracatta "umut" verici, yatırımcı yatırımlarında kesintiye gitmiyor.. Hükümet büyük icraatlarından geri adım atmıyor.. Her hafta, toplu açılış, toplu temel atmalar var.. TÜİK verileri, gelişmeden, büyümeden, söz eden rakamları sürekli açıklıyor!..

***

Ki hükümet, 20 yıl öncesinin "sus payı" siyasetini de icra etmiyor.. Gazete patronlarını, holdingleri, TÜSİAD'ı, kimi bankaları "para aktarımıyla", muhalefeti susturma adına, yol da yürümüyor!…

***

Kısa vade sarsıntı, uzun vadede "huzuru, istikrarı, büyümeyi" getirecek, ekonomik politikasıdır, "faizleri indirip, yatırımları artırmak!.." Ancak burda yanlış olan; "siyasetin" icraattan önce, kendini öne çıkarması!..

***

Önce icraat yapılacak.. Sonra siyaset, arkasında ya duracak, ya da "bir saniye bu yanlış" deyip, doğruyu gösterecek. Hükümetin bu konuda, sıkıntısı var!.. Nitekim, "dolardaki bir dengesizliğin" nedeni de, fırsatçılığı da bu sıkıntının tekerrür edişidir..

***

Sormak gerekmez mi; "ekonomide" gelinen nokta itibariyle son bir kaç yılda yaşanan ve yaşatılan, "hadiselerin" hiçbir etkisi yok mu?.. Ve muhalefetin ortaya koyduğu "güvenliği" körükleyen, siyasetinin domino taşı olma hali?…

***

İkide bir "Türkiye güvensiz bir ülke.. Yatırımlar için riskli bir ülke.. Yabancı yatırımcı, Türkiye'ye neden yatırım yapsın?" deyip, zihinleri bulandırmak!.. Güvercin gibi hassas olan "sermayeyi" ürkütüp, kaçırmak!.. Var olana da, ülkeyi terk et manasına gelen, "aba altından sopa" göstermek!…

***

Ya, hendek ve barikat terörü!? Yakmalar, yıkmalar ve kaybedilen binlerce insan.. Giden canlar geri getirilemez, ama yakılan ve yıkılanların yerine yenilerin inşa edilmesine harcanan "milyar dolarlar?"…

***

Gezi ayaklanması!… 17-25 Aralık.. MİT Operasyonu.. Ve 15 Temmuz darbe girişimi… Doların da, faizin de, borsanın da, ihracat ve ithalatın da, tüm bunlardan "etkilenmemesi" zarar görmemesi, ürküp kaçmaması elde mi?!..

***

Üstüne üstlük bir de, pandemi denilen tufan eklenince!.. Denir ya; buna güç mü, ekonomi mi dayanır?.. İşte, kürasel güçlerin, dünya devletlerinin hal-i durumu!.. ABD iyi mi, Çin iyi mi, Rusya iyi mi, Avrupa iyi mi?!…

***

Netice itibariyle; mevcut duruma ilişkin muhalefetin halkta oluşturamadığı güven hassasiyetindeki" ana etken, milletin, devletin, hükümetin "zararından, kaybından" kendisine siyaset devşirmesidir!…

***

Eğer ki, "olumsuzlukların" arkasına sığınmasaydı.. Onları motive edici "siyaset" ortaya koymamış olsaydı!.. Elin gavurundan medet ummasaydı, yedi düvelin beslediği kinin, hasımlığın "şehvetiyle" hareket etmemiş olsaydı!…

***

Darbeye "güdümlü darbe", Geziye "çevresel eylem", Hendek ve Barikat terörüne "arkadaşlar" dememiş olsaydı.. "Bu hükümet dünyanın en güzel icraatını yapsa bile alkışlamayız" anlayışının, peşinden gidilmemiş olunsaydı!..

***

Velhasıl, dertleri, "millet ve ülke yönetimini" salih, güven tesis edici, istikrar, istikbal, ve istiklal "bayrağını" daha güçlü bir şekilde, dalgalandırabilmenin, samimiyetini ortaya koymuş olsalardı…  Demem o ki; "bugün beş benzemez siyasetin, ideolojinin, anlayışın, fikrin ve kültürün" çözülemez denklemiyle, karşımızda olmazlardı?!… Azıcık, hayrat yapıp, hayrı düşünselerdi; Türkiye'de çok şeyler "devrimleşirdi?"...

***

O CANİ BULUNMALI!..

Evet, "yüreklere kor ateşi" düşüren Yörük Kızı Müslüme'nin ölümünden "her kim sorumlu ve katili ise" bulunmalı!… Çünkü, her yaşanan bir olay, "faili meçhul, ya da gizemli" kaldığında, görüyoruz ki, bizler "bir can daha" kaybediyoruz!.. Al yanaklı, meneviş bakışlı Müslüme gibi son iki yıldır "evinin önünden" sırra kadem basıp, daha sonra "cesedi" bulunan, çocuklardan kaçıncısı oldu!!.. Rakamlar korkutucu..

***

Bir kaya kovuğunda bulunan Müslüme'nin aile üyelerinin ifadesi alındı.. Henüz, "sır perdesi" aralanmış değil… Ailenin iddiasına göre, "hasımları var?".. Ki, Müslüme'nin "cesedinin" bulunduğu yer, o küçük bedenle Müslüme'nin oraya çıkması, kaya kovuğuna sığınması imkansız ve mümkün değil?.. Nitekim, cesedi bulan güvenlik ekipleri de, diyor "nasıl buraya geldi?" diye!..

***

Görünen o ki, Müslüme'nin cansız bedeniyle "yüz yüze" gelmemize sebep olan "insan görünümlü" bir cani yaratık!.. İşte bu cani yaratık kim ise, yerin dibine girip saklansa bile "bulunmalı, vicdanları rahatlatan bir cezaya tabi" tutulmalı.. Ki, mevcut yasalarımızın da, "vicdanları" rahatlatan bir ceza-i müeyyidenin de olmadığını söylemek isterim!..

***

Bir kez daha hissediyor ve yaşıyoruz ki.. "Çocuklarımızı koruyamıyoruz, korumada çaresiz, umutsuz ve aciz" kalıyoruz!.. Acaba düşünüp, "biz ne ara, insanlığımızı, maneviyatımızı, vicdanımızı, merhametimizi" bir kenara itip, "vahşileşen" bir yaratık haline getirdik ki, "küçük bedenleri" canice katledebiliyoruz!…

***

Ne yazık ki!.. Eğer ki, Ceylan'ın "ölümünü", Uğur'un "infazını", Büşra'nın "kuyuya" atılışını, Mahir'in "boğularak" öldürülmesini, Muhammed'in başının "ezilerek" ölüme terk edilişini, bir ders-i ibret olarak "zihnimize" kazıyıp, faillerini "ortaya çıkarıp", vicdanları rahatlatan, bir karşılığı ortaya koymuş olsaydık, bugün Müslüme'ye "ağıt" yakmazdık…

***

Sokakları da, evlerimizin önünü de "çocuklarımıza" sakıncalı ve tehlikeli yerler diye, söylenip durmazdık!…  

***

GÜNÜN SÖZÜ

Kız çocuğu, sadece evlat değildir. Kız çocuğu, cennet anahtarıdır.


Bu Makale 3000 kere okunmuştur.