Bayram bitti!.. Peki, bayramı kutlama adına, "eylem, söylem, kültür ve inanç" noktasında, bu işi beceriyor muyuz?.. Maalesef… Çünkü, ne bir coşku, ne bir dostane ilişki, ne bir kaynaşma, muhabbet, sevgi.. Ve ne de, saygı.. Bir iticilik, bir bağnazlık, bir haset ve kin atmosferi içerisinde, boğucu!..
***
Ve inanç noktasındaki bayram medeniyeti ve kültürünü de, "tatil keyfiyetine", kurban edip durduk… Eee, ne yeniliği, ne eskiyi, ne de geleneği, ne de modernite denilen yeni kültürü, yaşadığımız gibi, yaşatılmasına da, meyil vermiyoruz!?.. Hani bir söz vardır, "Bayram gelmiş neyime, anam anam garibem!…"
***
Azıcık tefekkür etsek mi?.. Neden bayram bayram olalı; böyle bir bayram yaşamadık diye?.. Neyse, geçmiş Kurban Bayramınız mübarek olsun…
***
Gelelim, masadaki notlara.. Ve gündemin sıcak mevzularına, hava hayli sıcak, gündemin konuları ise bir o kadar kıskançça kavurucu!!.. Önce, yerel bir mevzuyla hasbihale başlayalım...
TEKERLEKLİ SANDALYE!
Gazi Yaşargil Hastanesinin yönetimine!… İsmi bende saklı bir okurun, "yaşadığı tekerlekli sandalye" sıkıntısıyla alakalı, gönderdiği serzeniş notu!… İlgili ve yetkili zevata duyurulur, diyerek özetle aktarmak istiyorum…
***
Okur diyor ki...
Kronik hastalığı bulunan hastamı ayda bir rutin kontrolleri için Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesine gitmekteyiz. Son iki aydır hastaneye gittiğimizde hastane içinde, hastam için gerekli olan tekerlekli sandalyeyi bulamıyoruz.
MHRS veya 182’den randevu alabildiğimiz bu zamanda; koşulları ve hizmetleri ile haklı gurur kaynağı olarak gösterilen şehir hastanelerinin yapıldığı bir dönemde, gelin görün ki bir ironi olarak tekerlekli sandalye almak için sabahın erken saatlerinden Eğitim Araştırma Hastanesine gitmeniz gerekiyor.
***
Saat 08.30’da hastanede olmanız bile tekerlekli sandalyeye yetişmemize imkan vermiyor. Öyle ki hastanenin poliklinik giriş kısmının dışında tekerlekli sandalye üzerinde oturan (bir kısmının halinden hasta olmadığı hasta yakını olduğu anlaşılan), erkenden gelip tekerlekli sandalye alanlar bulunmakta.
***
Önceki aylarda bu şekilde bir sıkıntı yaşanmıyordu. Tekerlekli sandalyeyi almak için poliklinik kısmından giriş yaptığınızda, sol tarafta bulunan bankoda bekleyen görevliye tekerlekli sandalye varsa nüfus cüzdanınızı bırakmanız gerekiyor.
***
Görevli personel bazen bankoda bulunmuyor. Hasta yakınlarından alınan kimlikler ise banko üzerinde, herkesin görebileceği ve hatta görevli yoksa rahat bir şekilde alabileceği halde sergileniyor.
Nüfus cüzdanlarına yönelik tedbir, güvenlik, gizlilik hak getire.
***
Benim gibi hastasına tekerlekli sandalye bulamayan çok sayıda kişi bulunmakta. Hastamın hastalığının verdiği ağrıdan dolayı tekerlekli sandalye kullanmak zorundayız. Ancak son iki ayda tekerlekli sandalye olmayınca ağrı, acı ve inlemeler içinde hastane içinde muayene, tetkik ve tahlilleri yapmaktayız, bu durum öncelikle hastam ve benim için büyük bir eziyete dönüşmekte.
***
Hastane içinde yürüyerek işlemlerimizi yapmamız demek, hastamın o gün, gün boyu çekeceği ağrı, ıstırap demek. Beni şimdiden önümüzdeki ayın kontrolleri için hastaneye gidişimizde tekerlekli sandalye bulamama korkusu sarmış durumda.
Tekerlekli sandalye kullanımında yönetimin acil çözüm bulması gerekiyor.
***
Bu noktada tekerlekli sandalye kullanımında hasta yakınları ve hastalarında sorumlulukları bulunmakta, zira tekerlekli sandalyeye ihtiyacı olmadan yürüyerek işini görebilecek kişilerin tekerlekli sandalyeleri kullanmamaları, tekerlekli sandalye kullananların ise tekerlekli sandalyeye zarar vermeden kullanmalarını hatırlatmak gerekir.
***
Bir önemli nokta ise bunca yönetimsel sorunlara rağmen hizmet üretmeye çaba sarf eden, öncelikle doktor, hemşire olmak üzere hastane çalışanlarına teşekkür ve saygılarımı sunarım.
Amacım birilerini karalamak değil, yıpratmak değil. Anlattıklarımdan dolayı rahatsız ettiklerim varsa şimdiden özür dilerim, yetersiz ve eksik sandalye yüzünden sandalyeye ihtiyaç duyan hasta ve hasta yakınları büyük eziyet çekmekte, çözüm üretilmesi için lütfen sesimizi duyurun.
***
FONLAMADA, AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE!…
Önce fonlananlar… Yahu arkadaş, "kim kime, nasıl destek, fonlamada" bulunuyorsa, bulunabilir.. Onda bir sorun yok.. Ki bahiste, söz konusu değil… "Sol kulvar" hep yabancı olmuştur, yerli olmamıştır ki!.. Öyle, ya her yol mubahtır onlar için…!
***
ABD'deki "vakıflardan" fonlanan ülkemizdeki bazı yayın kuruluşları, dernekler, vakıflar var ya!.. İşte bunlar.. Ki hepsi bila istisna "sol kulvarın", koşucuları olması da şaşırtıcı değil!.. Sıkıntı, "fonlama" alırken, kestikleri racon ve ortaya koydukları ahkam kesicilikleridir.. İtici olmaları, takındıkları tavırdandır…
***
Ne diyorlar?.. "Biz objektifiz, biz tarafsızız.. Biz bağımsız yayıncılarız. Özgürüz, şuyuz, buyuz…" Ve hepsi de, "iktidar" karşıtı… Salt bunu derse, salt iktidar karşıtlığı içerisinde olsalar, kimse laf etmeyecek… Onların mayası bu, denilir geçilir.. Lakin, karşı tarafa bir "dil uzatma" halleri var.. "Bunlar şöyledir, böyledir" diye!…
***
İşte bu lafı ettikleri içindir ki; "bugünlerde" gündemin birinci sırasındadırlar.. Öyle ya; "candaş, yandaş, havuz" gibi laflar ettikleri için; karşı mahallenin ağzındalar.? Ki bu kesim de, sağ kulvardakilerdir.. Söyleniyorlar "hani bağımsızlığınız, hani tarafsızlığınız, hani objektifliğiniz, özgür oluşunuz" diye sorgulanıyorlar…
***
Doğrusu, resmi büyütüp, genel kareye baktığınızda; iki yönlü bir samimiyetsizlik, ortaya çıkıyor… Çünkü, fonlanan da, yandaşlanan da aynı "yolun yolcusu"?!… Üstadın ifadesiyle, "al birini vur ötekisine…" Yani, tencere kapak misali!… Eee; boşuna "besleme basın" denilip, durulmuyor yıllar yılıdır!… Ve yaşananların, denk geldiği takvime bakın… "Gazeteciler ve Basın Bayramı günü!.."
***
Peki, çözüm ve çıkış rotası!.. İşte o da; kamusal sorumlulukta, "yerli ve milli olmaktan" geçer… O da, "politize olmuşluğun" girdabındaki hal-i durum açısından, zor.. Çünkü, batıla ve batıya çok hayran bir bağımlılık enjeksiyonuyla uyuşuğuz ki, benlik kaybı yüksek!!!…
***
KİM O ADAM?…
Bahçeli, geçen bir laf etti.. Hedefinde, kim vardı, pek önemli değil?.. Peki ne demişti, Bahçeli… "O zat'ın okuma yazması vardır.. Ama okuduğunu anlamakta zorluk çeker.."
***
Doğrusu, verdiği "eşkâl" salt hedefindekine "libas" olmuyor.. Çünkü, öylesine çok insan vardır ki; "bırakın" libası giymeye, "anadan doğma" derisiyle birlikte, o karakterde!…
***
Neyse!.. Hedefindeki adamı hala "teşhis" edememişsek!… Demek ki, azıcık arıza-i durum, bizde de hasıldır.. Yoksa; bu kadar "gel-gitli atarlı, tripli, bir yaşamın arenasında, cirit atıcı olur muyduk?
***
VEKİL KENDİSİNİ NE SANIR?…
Evet ya!.. "Seçilmiş" sanır mı?.. Bayramda bir dost, bu minvalde sormuştu.. Milletvekilleri "sahiden" seçilmiş birer milletvekili olarak kendilerini görüyorlar mı?…
Bu soruya, sorulu bir yanıt verdim.. Dedim ki, "Onlara oy veren seçmenler de, kendilerini sahiden "seçmen" zannediyorlar mı?.."
***
Karşılıklı "söz düellosundan" sonra dedim ki!… Yahu arkadaş, bugün değil.. Bir asırdır, onlar atanarak bize sunuluyor, bizler de tıpış tıpış "onaylayıp" gönderiyoruz!..
***
ŞAKA DEĞİL!…
Lütfen resme pür dikkat edin!.. Resimdeki kişi, zat-ı muhterem Doğu Perinçek..
Vatan Partisi lideri.. Kendileri bir sosyalist…
İran'da, "Dünya İslami Uyanış Kurultayı'na" katılmış…
Türkiye'yi temsilen davet edilmiş.. Ve de, kendisi katılım göstermiş…
Kurultayda, "İslami Uyanış" hakkında beyanlarda bulunmuş..
***
Biliyorum!.? Çok şaşkın bir vaziyettesiniz.. Ve diyorsunuz ki, hadi oradan, şaka mı ediyorsunuz diye!.. "Sol ve sosyalist" biri, İslam'la "ne alaka?.." Maalesef; şaka değil, gerçek!… İslam'ı anlatmak sosyalistlere kaldı. Vah ki, vah İslam dünyasının ve Türkiye'nin hal-i durumuna!… Ne günlere kaldık…
***
HİÇ DE HOŞ OLMAYAN ŞEYLER!…
Hem koronovirüs dalgasından söz edeceksin.. Hem milleti korku seline kaptıracaksın.. Hem de aşı çağrısı yapacaksın… Beri yandan da, açık havada, o biçim kucaklaşacaksın?… El ele, göz göze, bayramlaşmada bulunacaksın..
***
Şu kişi "virüsten" öldü deyip, ah vah çektikten sonra, ne maskeye, ne sosyal mesafeye ne de hijyenik ortaya uymayan kişilerin var olması.. Ve bu kişilerin, "aşılara dair" şuursuzca, "kısırlaştırıyor" gibisinden laflar üretmesi…
***
Kurban'ın sevabından, hayrından bahsedeceksin!.. Fetva vereceksin.. Ancak fetvadaki "hassasiyetlere" riayet etmeyerek, kurban üzerinden "rant" devşireceksin!.. Kurbanı olur, olmadık yerde, her türlü acemilikle keseceksin!.. Sonra da kurban kestim deyip, hava atacaksın!…
***
Ehil ve liyakat ölçüsünden zerre-i miskal nasip almamış kişinin!.. Çıkıp da başkasının görev ve çalışma sistemiyle alakalı, ahkam keserek, "hüküm" vermesi!… İşlevsiz bir STK'nın, "işlevsiz" STK'lar üzerinden, kendini pazarlamaya çalışması!..
***
Şirinlik olsun, "dostlar" alışverişte görsün diye; kendini paralayan şahsiyetlerin, olmadık yerde, "aaa sizde mi buradaydınız" demesi!…
***
BOŞBOĞAZ BİR BELEDİYE BAŞKANI...
Devrek Belediye Başkanı… Rakı sofrasında.
Çalgı çengi de var… Görüntü, seçim sonrasına ait..
Yeni deşifre oldu… Şöyle diyor kerameti kendinden menkul başkan!…
“Şanslısınız ki CHP’li bir belediye başkanınız var. AKP’li, MHP’li başkanınız olsa camiye gidecektiniz.”
Gülüyor sofradakiler…
Sanki hiçbir şey söylememiş gibi.. Aslında başkanları açıkça kendilerine hakaret ediyor..
Farkındalar mı, değiller mi? Meçhul..
Ancak biri aralarından çıkıp, laf etmiyor.. Demiyor ki;
“Bize hakaret etme başkan. Biz rakı içen belediye başkanıyla rakı içen, camiye giden belediye başkanıyla camiye giden riyakârlardan değiliz. Neysek oyuz.”
Ne diyeceksiniz?.. Diyen olmadığı için.. Belki de Belediye Başkanı haklıdır.
Belki masadakiler gerçekten de öyle tiplerdir. Velhasıl, bilemiyoruz ki kim mülayim, kim kopuk!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Kendi kusurunuzun hamalıyken, başkalarının kusurunu kınamayın.
Bu Makale 2571 kere okunmuştur.