BÜROKRASİ HANTAL!…

Hem de, çok!... Ve vahim bir derece "hantal bir bürokrasi" mekanizması işliyor!… İtirazı olan, laf edip, mırın kırın eden var ise; beri gelsin!.. Özelde Diyarbakır genelde Bölge illerinde, "vesayet" üretici!… "Vatandaş Ankara ile ili, ilçesi, köyü arasında, mekik dokuyor?".. Ve bu mekik dokuş tamamen, kamudaki liyakat ve ehliyetsiz, zafiyet sahibi, sorumluluktan kaçınan "bürokratların" yapmama halleri yüzünden!…

***

Bakınız, geçtiğimiz hafta, Ankara'da idim!!… Anadolu Yayıncılar Birliği'nin "Yerel Medya Buluşması" nedeniyle.. Değerli Başkan Sinan Burhan'ın daveti üzerine, katılım gösterdik.. İki günlük programdı.. AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, BİK, RTÜK, İletişim Başkanlığı… Ve Ankara'nın tepe bürokratları.. Bir çok kişiyle, temasta bulunduk, hasbi hal ettik.. Tabi, kendi dertlerimizi aktarıp, sorun çözme adına uğraşlar da vermedik değil…

***

Neyse!.. Mevzu, bizim sorunlarımız, ya da taleplerimizin, Ankara'da bulunmamızla alakalı değil, az sonra aktaracaklarım!.. Ki yazı girişinde de ifade ettiklerimden çakmışsınızdır ki, "Bürokratik Oligarşi'nin Ankara'yı nasıl da; "işler ve çözüm adresi" olarak gösterdiğini!.. Çünkü, bulunduğum süre içerisinde her kimi görüp, hasbi hal ettimse, dert yandı!..  "Hayırdır, Ankara'ya gelişiniz" diye başlayan, soruma verilen cevaplar…

***

-"Ne olsun, şu işimizi bir türlü çözemedik.. Onun için geldik… Bakalım, burda çözebilecek miyiz?"…

***

İyi de, Diyarbakır'da bulunduğunuz ilde, "bu işi çözemediniz mi" be arkadaş… Taa oradan, buraya geliyorsunuz?..

***

-"Yok ya!… Adam makama oturmuş, ne işten anlıyor, ne de çözüm üretiyor.. Bugün git, yarın gel.. Aylardır oyalıyor.. Baktım olmuyor, Ankara'ya geldim, burda çözmeye çalışacağız!…

***

Eee.. Bari çözebildin mi, ya da kimle çözeceksiniz dediğimde gelen yanıtlar ilginç..

***

-"Vallahi, Milletvekillerinden artık hayır yok!.. Derdimize çare bulsun diye, Meclis'e gittik, anlattık.. Kimi oralı oldu, kimi de "bizi de artık takmıyorlar" diyerek, yanıt verdi… Vekilliğin de itibarı kalmamış!

***

Yapmayın ya!.. Bu kadar mı, basiretsizlik var!…

***

-"Evet ya!… Birde iş bitiriciler türemiş.. Komisyon ver, işini hemen çöz?… Biraz tuzlu oluyor, ama ne yapacaksın, el mahkum...

***

Tabi, vatandaş, iş çevresi noktasında durum böyle.. Gariptir merkezin, yereldeki kurumlarındaki işleyişte, idarecilerin bazı kesimleri de, "aynı muzdaripliğin" cenderesinde, kıvranıyorlar…

***

Nitekim bazı bürokratlarla da karşılaştık.. Hayırdır sizin ne işiniz var, sizde mi bürokratik oligarşinin çemberine takıldınız?!.. Verilen cevap aynen şöyle;

***

-"Ne yazık ki, kimse iş yapmak istemiyor?"…

***

Hasılı kelam!… İster yerel, ister merkezde, gelişen ve AK Parti iktidarına "suikastler" silsilesi olarak gördüğüm ve kanaat getirdiğim gerçek şudur ki… Korkunç bir "bürokratik oligarşi" savaşıyla, siyasal iktidarın altı oyuluyor!…

***

En sıradan vatandaştan tutun da, işverene, istihdam yaratana, hatta iş yapma gayreti içerisinde olan ehil ve liyakat ölçüsüne sahip bürokrata bile; "yaka silkeleten" bu bürokrasi savaşı ve direnci hiç de hayra alamet değil!…

***

Bugün git, yarın gel.. Olmadı şu evrakı, değilse bu işi!.. Ya da, "indregandi?".. Yani; gör beni göreyim seni!… Yoksa, "ben bilmez, merkez bilir?"… Halk deyimiyle "git derdini Marco paşaya anlat..!" Tabi, "Marco paşayı" bulabilirsen.. İşte burda, AK Parti iktidarı "içten içe karşı savaş veren" bürokratik oligarşiye karşı, "ayık olması, gerçekleri görmesi" lazım!…

***

Aksi takdirde, günü geldiğinde ağır faturasını vatandaş “Marco paşa" olarak sandığı görüp, derdini ona anlatırsa, işte o zaman da iş işten geçmiş olur!… Özü itibariyle, "bürokrasideki" bilmez, sorumluluk almaz, keyfiyet sahibi "rant odaklı" merkezi işleyiş, tıpkı 15 Temmuz'daki "ihanet" gibi!…

***

KİŞİYE "ÖZEL" KADRO!…

Yaşanan hal; "tahammül" sınırlarının da ötesine geçti!.. Yönetimsel "mekanizma" bu kadar da, "keyfiyetle" icra edilmesi, kabul edilir, sineye çekilir değil.. Halk deyimiyle, her şeyin de bir sınırı olmalı.. Ama görünen o ki, "sınır da, kural da, yasa da, mevzuatta" kişiye ve yetkiye "özel" işler hale getirildi!!!…

***

"İthal bürokrat" denildi, sineye çekildi.. Bir kişiye, çok makam tevdi edildi, tahammül gösterildi.. Bir maaş değil, dört maaş alan oldu.. İşçi ve memur alımları, ", dost, akraba" kimi yerde, başka ilden "transferle" ithali de katarak, gerçekleştirildi, "olabilir" diyerek, kabul edildi… İhale, alım-satış "kayırma" odaklı, taşeronlara tevdi stratejisiyle iş yapıldı, "herkes kazansın" diye bakıldı…

***

Ama velakin, şu vekilin, bu bürokratın, bu adamın, şu nüfuslunun "hatırına binaen" katır kesilmesi!… "Özel" olarak, kadro tahsis edilmesi!.. Altı ayda bir "özel kalem" kadrosuyla şehre bile teşrif edilmeden, kişilere "kadro" veriliyor olması!… Al kadronu git, kızım, oğlum, adamım denilmesi!.. Ve bunun hep "tekerrür" edilip duruyor olunması, denir ya nereye kadar?…

***

Velhasıl!… Bu anlayış ve gidişat hiç de iç açıcı olmadığı gibi hayır da içermiyor.. Önceki yönetimler gibi, bugünkü yönetimler de, "arkalarında" bıraktıkları, halkın "sevapla" değil, "günahla" anıp, "hayır" dilemedikleri, işlerle anılacaklarını şimdiden ifade etmek isterim!… Çünkü, "Bu kubbede bir hoş seda" bırakma gibi bir gayeleri, düşünceleri inançları" olmuş olsaydı, kendilerini böylesi mevzularla anılır hale getirmezlerdi?.. Bizden dost acı söyler, uyarısı!…

 

***

TÜİK’E BASKIN…

 

Randevu almadı, ya da verilmedi!.. Ama o Kemal bey.. Heybetiyle, görkemiyle, kapıya dayandı… “Baskın basanındır” diyerek… Ne var ki, kapı da açılmadı, içeri de sokulmadı!.. Görüntüleri izledim.. Çok şey söylenebilir, afraya, tafraya!.. Ancak, TÜİK tam da Kemal Bey’in istediğini icra etti diyerek, nokta koyuyorum!… Şimdi neyi malzeme yapıyor; “TÜİK güvensiz bir kurum!..”

 ***

Tabi görüntüleri izlerken, kendi kendime şöyle dedim!.. Kemal Bey ikide bir kurumlara “baskınlardüzenliyor.. Ki, “alışkanlıkhalini aldı.. Bu bağımlılık, diğer siyasi partilerin de liderlerine sirayet ederse ne olur?… Örnek, HDP Eş Genel Başkanları, sıkça telaffuz edip şikayette bulundukları, “İnsan Hakları İhlalleri” yönünde, Adalet, İçişleri ve Milli Savunma Bakanlığının kapısına dayanırsa!…

 

***

GÜNÜN SÖZÜ

Çocuklarımızın din ve ahlâk sahibi olmaları, meslek ve kariyer sahibi olmalarından çok daha önemli ve önceliklidir.