Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

DİYARBAKIR’IN KABUSU SUÇ ÖRGÜTLERİ…(2)

Dünden devam diyoruz!…

Özellikle son bayram öncesi yapılan ve adına “Koyunlar” adı verilen, arazi mafyası odaklı operasyon pür dikkat çekici..

Çünkü, kentteki “illegalitenin” nasıl da palazlanıp, büyüdüğünü göstermeye yetiyor da artıyor..

Yapının alanı; değerli arsalarla ilgili yapılan ihalelere fesat karıştırmak..

İhaleyi alanları tehdit ederek darp etmek…

“Komisyon” adı altında haraç almak..

Kamu kurumlarında yapılan işlerde kamu görevlilerine nüfuz ederek, usulsüz işlemlerin gerçekleşmesi için rüşvet verme gibi haller!…

Zorbalığa direnç gösterenlere “şiddet” uygulamak, öldürmek, yaralamak, gasp etmek!..

İsnat edilen; suçlamalar bu yönde..

Yakalananların üzerinde ele geçirilen 29 adet ruhsatlık silah.?

Ve elde edilen para, çek ve senetler ile tapular..

 Her ne kadar operasyonun adı “Koyunlar” taşıyorsa da; aralarında nice aile ve isimler var?..

Ki, onlar gibi niceleri var Diyarbakırımızda?!…

***

ARAZİ MAFYASI CİRİT ATIYOR?

Şöyle ki..

TOKİ’ye ait araziler mi, Dicle Üniversitesi kampüsündeki değerli, paha biçilmez arsaların yıllar yılıdır, işgal eden yasadışı oluşumların varlığı mı?!..

Belediyelere çökme yapanlar mı?..

Diyarbakır’dan göç etmiş ailelerin gayri menkullerine feodalitenin hükmüyle; “el koymalar mı?”.. 

Milli Emlak, Çevre ve Şehirciliğe ait mülklere, “burası benim, burası bizim zillette” deyip devleti bile kapının önüne koyanlar mı?!…

Devletin “ihale yoluyla” satışa çıkardığı arsaları alan kişilere “dadanan” sülükler mi dersiniz?!

Pul parası” alıp haksız kazanç sağlayanların haddi hesabı yok..

Ve bu oluşumların kimler olduğunu ve nüfuz yapısına baktığınızda, ne hazindir ki “kentin sözde” ileri gelenleri, siyasi, sosyal ve kanaat önderleri veya; yerel siyasi nüfuza sahip şahsiyetler karşına çıkıyor!…

Bir ölçüde devlet içerisinde, devlet olmuşlar…

***

Yoksa kadim şehir Diyarbakır’da, bu yapılar sokak ortasında “birbirlerine pusu” kurup, adam öldürür müydü?.?

Ya da silahlı baskınlar yapar mıydı?!

Şu sokak, bu mahalle, ilçe alan “bizim bölgemiz” diye parselasyon hükmünü koyar mıydı?!..

“Haracı vermeyen, pul parası ödemeyene” işyerinin önünde “yan baktın, ne geziniyorsun” burada deyip, kurşun yağdıran olur muydu?..

Çek, senet imzalatma, silahla “rehin alınan” insanlar aileler olur muydu.!

 

***

TOPYEKÜN BİR SAVAŞ GEREKLİ?

Hele ki, “uyuşturucunun” açık ve aleni bir şekilde; “ticari bir sektör” olarak, kentte faaliyet gösterme hali!.. 

Bir politika mı, bir strateji mi, yoksa zaafiyetlerin ikmale getirdiği boşluk mu; Diyarbakır’ı “uyuşturucu” alanında, teslim almıştı..

Bağlar, Yenişehir ve Sur özellikle; “satıcıların, torbacıların” işgal mekanları olmuştu..

Batıkent bölgesindeki “hemzemin geçidindeki” görüntüler, hafızalarda..

Günün her saatinde, “esrar partileri?”..

Kullanım yaşının, 7’lere kadar inmesi..

Okul önlerindeki torbacıların varlığı!..

2019’da Bağlar’da polis memurunun, esrar satıcısı tarafından şehit edilmesi!..

Vakıa bir muamma idi..

Sonrasındaki gelişmeler de ayrı bir garabet..

Ve bu olup-bitenleri, kent ahalisi bilir ki, yazı arşivimde de mevcut!..

Ben yüzlerce diyeyim, siz onlarca kabul edin..

O kadar yazdık, çizdik, “kime dersin” misali!..

Şükürler olsun ki, son dönemlerde takdire şayan bir mücadele var..

Ve o çete yapılar bir bir çöktüğü gibi kadim şehri de terk ettiklerini haber alıyorum!!..

Demek ki istenilince, üstesinden gelinebilir ?!..

Yeter ki; devletin kurumları “çıkar rantına odaklı politize olmuşluğun” girdabında, yer almasın!?..

***

KENTİN BAŞ AĞRISI, GECE KABUSU!…

Kısacası bu örgütler dün olduğu gibi bugün de bölge insanının, kent halkının “baş ağrısı, gece kabusu…”

Sokaktaki korku imparatoru..

İşte bu “sülük gibi insan kanını emen” özellikle sahip yapıların varlıklarını sürdürmemeleri için yek vücut solunmalı..?!

“Bir gülle bahar olmaz” gerçeğiyle, Başsavcı Çelenk’e diğer ilgili ve yetkili kurumlar, “destek” vermelidirler.. 

Özel bir mücadele savaşı sergilenmelidir…

Çünkü, çıkar amaçlı suç örgütleri ve çetelerle savaşımda oldukça geç kalınmıştır..

Günümüzde kentin ekonomisini, sosyal yaşamını çökerten ve bir çok devlet kurumunu işlevsizleştiren yolsuzlukların başlıca nedeninin, bu zaafiyetler zinciri olduğunu görmek ve bilmek gerekir!…

***

OSB’DE LİSTELER!..

Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi’nde “seçim heyecanı” yaşanıyor.. Nefesler tutuldu, dikkatler 14 Mayıs’a odaklandı.. OSB mevcut tarihinde ilk kez; “rekabet ve alternatif” oluşturan, bir seçim atmosferi içerisinde bulunuyor.. Yani kıyasıya bir mücadele.. Bir değil, iki değil, tam üç ayrı “yönetime” talip grup var.. Listelerin renkleri; Mavi, Yeşil ve Beyaz..

***

Seçim arifesinde; “yaraları” deşmek istemiyorum!.. Ne listeler ne de kişilere odaklı kelam etme niyetim de yok.. Ama, Diyarbakır OSB yılların ve dönemsel olarak yönetimlerin “kısır çekişmeleri, zaafiyetler” başta olmak üzere.. Kişisel “hesapların” yanısıra, siyasi ve ideolojik kutuplaşmadan, dolayı “örnek bir OSB” olamadı?!.. Olmaya da meyil verilmedi?!…

***

Komşu illerle, Diyarbakır OSB kıyaslandığında “gerileme dönemlerinden dolayı” hep hayıflanıp durduk!.. Çünkü ne cazibe merkezi olabildi, ne de yatırımcıyı çekebilme adına uğraş verilmedi?.. Fabrikalarda, “ezberci” anlayışla, yatırımcı birbirine bakarak atıla yatırım yaptı.. Neyse; geçmişe odaklanıp, zihinleri bunaltmak istemiyorum.. Ki geçmişe de mazi denilir ya; önümüze bakmak lazım..

***

Kısacası; OSB’ye yeni bir vizyon ve misyon şart.. Liste yönetimlerinin, tanıtım ve vaatlerine bakıyorum “doyurucu olanlar” var.. Umarım, OSB’deki yatırımcı seçmenler, “siyasi ve ideolojik” yönde değil; kentin yarınlarına ilişkin “kent milliyetçiliği” noktasında, kim bu şehre “artılar getirebilir” ekonomik yönde gelişmeye “ivme kazandırıp” rehber olabilir, hakikatiyle “reyini” kullanır..

***

GÜNÜN SÖZÜ

“Erdemli kişi, ne kadar zor olursa olsun, hizmeti öne koyar, ondan ne fayda temin edileceği ise daha sonra düşünülecek bir meseledir.”

 

 


Bu Makale 3714 kere okunmuştur.