Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

HAFTANIN HARMANI!…

Değişmez, ülkemin "gerilim" üretici harman meydanı?… Kimi dersen arz-ı endam edici!.. Harman ise enva-i türlüsüne mekan… Maşallahı var; hiç ama hiç eksilmez, bilakis katlamalı artıyor!.. Hele ki, "ifritlikler"  o biçim prim yapıyor.. Halk deyimiyle, "o mu, onlar mı, işlerini biliyorlar?"…

***

Neyse, yerelden, haftanın özetine bakalım… Zaman dilimi nelere kadir oldu diyerek, göz atalım!.. Gelen kim, giden kim, kim neyin hesabını yaptı minvalinde, "iğneleyerek" harmanı hasbi hal edelim!.. Malum, yeni haftaya girdik.. Etkisine, tepkisine karşı; "hazırlıklı" olmak lazım gelmez mi?!..

***

TİCARİ TAKSİ İŞİ..

Çok konuşuluyor… Bismil, Ergani.. Sırada Silvan var… Diğer ilçeler için ise; "plan, proje" ihale aşamasına kafa yoruluyor… Yerel yönetim açısından "kazançlı" iş olduğu kadar, "kayıt dışılığı da, korsanlığı da" ortadan kaldırtan bir adım!..

***

Ki, hafta içi mevzuyla alakalı kısmi bir irdelemem oldu!.. Özellikle, Bismil'deki "ihalenin" sonucuna, katılım oranın tek bir kişiyle "sınırlı" olmasının sırrına ilişkin… Ki, Ergani'de de "mevzu" değişmez bir gidişatı barındırıyor…

***

Ve demiştim ki; "iş organizeli bir şekilde yine tekelleşmeye" gidiyor… Fiyat "yüksekliği" ya da "rekabet" ortamı yokluğu, ya da katılım yok gibisinden gerekçeler, bir bütünlük içerisinde bahane, amaç başka!…

***

Ki o amaçta ve plan düne kadar "kayıt dışı" faaliyet gösteren, kendince "belli noktalara" durak kurup, bunu da "dernek ve kooperatif “adıyla yürütenlerin "işi kendi tekellerine" alma gayretidir…

***

Nitekim aldığım duyumlara göre, Ergani ve Bismil'deki "dernek ve kooperatifler.." Ki, davalık olanlar da var… Hal-i hazırda yoğun bir kulis yapıyorlar.. "Belediye topluca ticari taksi plakalarını bize cüzi bir fiyatla versin… Biz de üyelerimize satalım!.. Dışarıdan katılım olmasın.."

***

Neyse, karamanın koyunu sonra çıkar oyunu!… Toplu Taşıma araçlarındaki "tekelleşmenin" Diyarbakır'da ne tür sıkıntılara yol açtığını, "zaman" gösterdi.. Onun için, ticari taksi (TT) plakalarının 29 yıllığına kiralama işi, "hassas terazide" tutulması lazım!...

***

HEVSEL'DE ESRAR TARLALARI…

Ney yazık ki!… Koca şehrin nerdeyse göbeğinde bulunuyor, Hevsel bahçeleri.. Ki, UNESCO Dünya Miras Listesinde…

Ama gel gör ki, her yıl bu mevsimde, haftada bir yapılan operasyonlarda, "binlerce, milyonlarca Hint keneviri ele geçirildi..

Ya da bu kadar kilo esrar maddesi.." haberleriyle, irkiliyoruz…  Nasıl oluyor diye?..

***

Hani diyorlar ya, kuş konmaz, kervan geçmez, yol gitmez bir olsa neyse?..

Ki orası; günün 24 saati görülen, bakılan, seyredilen, gezilen, sebze, meyve üretimi yapılan bir yer…

Bana çok ama çok tuhaf geliyor, hal-i durum!…

Ki Jandarma Yoğurt kovasına zula edilmiş, "esrarı" bulurken..

Size de öyle gelmiyor mu?..

Ya da ilgili ve yetkililere!!!?…

***

DİCLE'DEKİ REZİLLİK?..

Vahim bir vakıa!… Ürküten, rezillik, sapıklık akan, utandıran, korkutan aşağılık bir hadise… Meseledeki iddia şu!… Dicle'nin Kocalan köyünde, bir öğretmen 15 kız öğrenciye zaman içerisinde "cinsel tacizde" bulunmuş..

***

Öğrenciler, durumu ailelerine "utanarak, sıkılarak" bildirmişler… Aileler de ilk etapta durumu, İlçe Milli Eğitim ve İl Milli Eğitim Müdürlerine bildirmişler… "Bu öğretmeni buradan alın, yoksa kötü şeyler olur, olay büyümesin" diye şikayetçi olmuşlar…

***

İdare ciddiye almıyor… Aileler ve öğrenciler "öğretmene iftira atıyor" şeklinde "cinsel taciz" iddiasını, değerlendiriyor.. Aileler buradan sonuç almayınca, karakola gidiyorlar.. Ardından da; Cumhuriyet Savcılığına topluca "suç duyurusunda" bulunuyorlar…

***

Öğrenciler, pedagog eşliğinde ifade verip, yaşadıklarını anlatıyor.. Tüm bunlardan sonra nasıl oluyorsa, cinsel tacizle suçlanan öğretmen D.B, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Kocalan köyünden alınıp, başka bir köyde görevlendiriliyor…

***

Yani açığa alma, görevden uzaklaştırma yok!.. İş, yargıya intikal ettiğinden dolayı da; "bir tutuklama, göz altı" işlemi de, henüz icra edilmiş değil… İlginçtir, hadise bu rendeye geldikten sonra herkes, kurumlar da dahil "ketumlaştılar?…" Kimsenin ağzını bıçak açmıyor?…

***

İdari ve adli işlem nasıl bir seyir alır bilmem.. Ama kafalardaki, cevap aranan soru şu!…

***

BİR… Eğer ki, 15 öğrenci "cinsel taciz ve istismara" uğramışsa.. Ki aileler ve öğrenciler "evet yaşanmış" diyerek, iddialarını sürdürüyorsa; "olayı" önemsizleştiren nedir?… Öğretmen D.B'yi "kim veya kimler ne amaçla" koruyor.. Arkadaki güç kim?.. nüfuz ve dokunulmaz kılan nedir?…

En sıradan "sözle" yapılan tacize, idari ve adli mekanizma büyük bir hassasiyetle "aktifleşirken", buradaki hantal seyir, sorgulatıyor?..

***

İKİ… Eğer ki, 15 öğrenci "cinsel taciz ve istismara" uğramamışsa.. Aileler ve öğrenciler "kin, husumet" veya başkalarının nam-ı hesabına öğretmen D.B'den "intikam almak" için, böylesi bir iftiraya kalkışmışlarsa… Ve bunu bilinçli bir şekilde, idari ve adli kurumları da "kendi emellerine" alet etme senaryosunu icra ediyorlarsa, o zaman "bu ketumluk" neyin nesi?… İdari ve adli soruşturma niye açılıyor… Öğretmen neden "zan altında" tutularak, başka köye atanarak, o köy de "tedirgin" hale getiriliyor.. Ve aileler hakkında neden bir işlem yapılmıyor?…

***

ÜÇ.. İster birinci sorudaki "aktarılanlar" ister ikinci sorudaki "muhteva" hangisi, "vücut" bulup, meselenin "hikayesini" içeriyorsa içersin… Konuşması gereken, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü.. Ve tabi ki, Öğretmen D.B'in üyesi olduğu "sendika" hangisi ise.. Çıkıp, kamuoyunu, ilçe halkını yaşanan ve yaşatılan "rezillikle" alakalı bilgilendirip, şeffaflık ortaya koyması lazım!…

***

Çünkü "sükut kalmak" herkesin "zan altında kalmasına" delalettir…

***

HAFIZA ODASI…

Hafta sonu "siyasi ve sanatsal yönde hareketlilik" vardı.. Sanatçı Ahmet Güneştekin'in, "hem sergisi" hem de gece tertiplenen "sunum!.." Çok şeyleri aktardığı gibi, ülkenin ve bölgenin de, geçmişe dair "hafızasını" tazelerken, hali hazırda "kim kimle yol yürüyor" sorusunu da ikmale getirmiyor değildi?..

***

Gönüllere dokunan, geçmişe "zihni" odaklandıran, renkli simaların ve siyasilerin hazırum olduğu, Keçi Burcu'ndaki "sergi açılışına" gece de tertiplenen sunuma DTSOB Başkanı Mehmet Kaya'nın ev sahipliğinde, davetine icabet ettik..

***

Kadim kent Diyarbakır, tüm değerleriyle, "her daim dik ve ayakta" olduğunu gösterdiği gibi; başlangıcın ve sonun da durağı olma vasfını, her fikri, düşünceyi, siyasi ve ideolojik kesimi her halükarda bünyesinde yaşatıp, bir "çatı altında" toplayabileceğini de hissettirdi… Kent adına çok şeyin beyanıdır…

***

İMAMOĞLU PATENTİ!…

 

Gel gelelim, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nın, katılımına.. Gün içerisinde, çok konuşuldu.. Öyle görünüyor ki, Diyarbakır'daki arz-ı endamlığı, söylemleri, kent içerisindeki  "attığı tur", hayli gündem olup, konuşulacak…

***

Çünkü, İmamoğlu'nun gerek bir gün önce Elazığ'daki faaliyetleri ve gerekse Diyarbakır'daki "söylemleri?".. Ki en barizi de, İstanbul'u renklendiren "Diyarbakır'a gidiyorum" afişleri… 2023 seçimlerine odaklı, "Cumhurbaşkanlığı adaylığına" ilişkin, özellikle Lideri Kemal Bey'e "ağır, yüklü bir mesaj" gönderdi diyebilirim…

***

Ki kulis bilgilerine göre, "gezinin iptali" istenilmesine rağmen, "yola çıktık" yanıtı verilmesine rağmen.. Partisinin "merkezine" yönelik bir çıkış olsa da, "benim varlığımın farkına varın, ben de bu yolda yürüyenim" diyor!… Millet İttifakı'nda, Akşener "Bana İstanbul'un Fatihi" dediğini bilin, HDP'li dostlara da ilk elini uzatıp, Mızraklı'yla buluşan da, "ben" olduğuma göre!… "Gölge etmeyin başka ihsan istemem.."

***

Not.. Ekrem Bey'in Diyarbakır "serüveninde" eksik bıraktığı bir şey vardı.. O da, iki yıla varan evlatları kaçırılan annelerin HDP İl Binası önündeki eylemlerine, "katılım" gösterip, ziyaret etmesiydi.. İşte bunu yapmadı.. İyi Partililer ne der bilmem?.. Ama seküler milliyetçiler "bir şeyler der" sanırım!…

***

HATIRLATIRSAK!…

"Siyasi cinayetler olabilir" mevzusu gündemde!.. Doğrusu çok da konuşulmasını, "gündemleştirilmesini" uygun bulmayanlardanım.. Çünkü, "kerameti kendinden menkuller" vaziyetten " kendine görev" çıkaranlar olabilir.. İşin ipi kaçmazsın!…

***

Ama, konuşulan şu.. Ki, haftasonu yazımda da dile getirdim… Bay Kemal her halükarda "savcıya gitmeli, bildiklerini, duyduklarını, elindeki veri, bilgi, bulgu ne varsa" firesiz anlatmalı.. Ki, "vebal" altında kalmasın!…

***

Olası bir durumda "ben söylemiştimden" daha çok, "biliyordun da niye anlatmadın" vakada fail kadar suçlusun, konumuna düşmek var!.. İşte, "zanlı ve zan altında" kalmamak, adına Kılıçdaroğlu konuşmalı dedim!…

***

Tabi yazının son satırına da, bu ısrar ve istem Bay Kemal'de "etki" etmez, beyhudedir.. İşte bu beyhudenin nedenini de bugün detaylandırarak aktarmak istiyorum.. Şöyle, hafızaları bir tazeleyelim, son iki yıl içerisindeki "cama taş atan" yaramaz çocuk misali, söylediklerinden iki tane örneğe bakalım!…

***

BİR… "Kontrollü Darbe" diye tanım getirdiği 15 Temmuz'a dair soruşturmalarda en çok konuşulan "FETÖ'nün siyasi" ayağı tartışmasıyla ilgili; ne dedi?…

Dedi ki; "120 Milletvekili ve 5 Bakan Bylok'çu…."

Açıkladı mı?.. Savcılığa gidip ifade verdi mi?.. Elindeki belgi ve dokümanları yargıya intikal ettirdi mi…

Kocaman bir HAYIR….

***

İKİ.. CHP Genel Başkanlığı koltuğunu kendisine nimetin sonucu olarak getiren, Deniz Baykal'a yönelik "komplo kasetiyle" ilgili, bir iddiası oldu…

Dedi ki; "Kaseti organize edenleri.. Kar maskeli kişilerin görüntülerini izledim.."

Peki, gerisini getirdi mi?.. İzledim dediği görüntüleri yargıya intikal ettirdi mi?.. Komplonun deşifre edilmesiyle ilgili mücadele etti mi?..

Kocaman bir HAYIR…

***

İki örnekte de "kirli ve karanlık" ilişkiler ağının "sözcülüğü" kadar, "ilişkilerinin de" deşifresi, Bay Kemal'in gelip tanıklık etmesinden daha çok, Yargının "hele bi gel, bu ettiğin lafların, ortaya attığın iddiaların, hesabını ver" noktasında sorgulaması lazım!.. Teşhir her yönüyle şart!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Laga, lugacılar parti kursalar seçmene vaatleri ne olurdu?…

 


Bu Makale 3317 kere okunmuştur.

Yorumlar