İJA MAHSUMUN HA!...

Hade oradan, hadeee.. İja "düşünce özgürlüğü.." İja "fikir özgürlüğü.." İja "vatandaşız, düşüncemizi de serbestçe söyleme hakkımız yok mu?.." Var da.. Sizinkisi; "insanı değil, şeytani?"..  "Siz gidin onu külahıma anlatın..!"

***

"Kurmay aklınız" kurgusunda yer alıp, biz yokuz teranesiyle timsahlaşan bazı CHP'liler gibisiniz!.. Hiç ama hiçbir şekilde" masumiyet içeren bir hal-i durumunuz yok!!!… Bizim yerli cicozun "darbe çağrışımı yok, kaygılar var?" kerameti de sizi kurtarmaz!…

***

Sizi kurtaran, "sizi bünyesinden çıkaran üniformanın gücünü" aklınızdan, zihninizden, çıkarıp sadece "vatandaş" olmanızdır?.. Siz, "rütbelerinizi" kasaya koyun… O zaman, "söz söyleme" hakkınız olur.. İsterseniz parti kurarsınız, isterseniz örgütlü bir yapı oluşturursunuz, "ama ifadelerinizin" altına, rütbe koyamazsınız!…

***

Çünkü, Cumhuriyetin kuruluş tarihi itibariyle!.. Ki, 15 Temmuz'daki hadiseye kadar.. Geçen zaman dilimi içerisinde, hafızalara kazınan nice askeri darbeler, muhtıralar, müdahaleler, ihtilaller yaşandı ki, bu "Milletin Hafızasını" doldurduğu gibi; "istiab" haddini de, o kadar aşmıştır…

***

İşte, bundandır k "öfke" selinin oluşması!… Gecenin bir vakti, "Yüce Tük Milleti" diye başlayan, "Amiral" rütbesiyle noktalanan, bir bildiri görüldüğü zaman; "zihinlerde" şimşekler çakmaz da, ne çakar?.. Pandoralarının kutusu, açılmaz da ne açılır?…  Türkiye "demokratik" bir ülke ise, ki öyledir.. Sivil bir yönetim iktidarda.. Der demez insanlar; "Ne oluyor yahu demez mi?"...

***

Cevap verin bakalım!.. Geçen hafta, Emekli Büyükelçiler.. Ki, Eski Milletvekilleri de; açıklama yaptı!.. Havanda su dövme misali, "Montrö Sözleşmesiyle" ilgili polemiklere "tuz-biber" olma gayretiyle; fikirlerini beyan ettiler.. "Ama unvanlarını" öne çıkararak, bildiriye imza atmadılar?.. Ve gecenin bir vaktinde, yayınlamadılar.. Peki, kimse "darbe, muhtıra" bir şey dedi mi; hayır?.. Demek ki, arıza-i durum zihindedir!

***

Bazı cicozlar diyor ki, "soruşturma da" neyin nesi?.. "Fikirlere, düşüncelere, zihinlere" pranga vuruluyor, olmaz böyle şey!… Yok ya!… Soruşturma bir bütünlük noktasında, "demokrasinin, milli iradenin, sivil yönetimin" korunup, kollanmasına yöneliktir.. Çünkü, bu akıl, öne sürülen fikirler kaygıdan ibaret değil, "risk ve tehlikeli hareketlerin olabileceğine" ilişkin, tehdit var?…

***

İşte bu tehdidin, özellikle geldiği güç ve arkasındaki, yapı önemli!?.. Çünkü bu bildiri, bir günlük, iki günlük "icraatın" işi değil.. CHP'li Kılıçdaroğlu'nun "bizimkiler rakı sofrası kurup, gece hükümet kuruyorlar, sabah her şeyi unutuyorlar?" söylemiyle, emekli amiral de böyle bir, "sofranın" muhabbetiyle, bildiriyi hazırlamadıklarına göre!…

***

Demek ki, "ilişkiler" ağı yüksek!.. Öncelikle "muvazzaflar" var mı, bağlantı söz konusu mu?. Bu iş; "örgütsel mi?".. İç ve diş bağlantılar  var mı?.. Bildirinin "saat ve zaman" ölçeğinde, saklı bir antidemokratik "kurmay aklı" bulunuyor mu?… Dedikleri gibi "riskli ve tehlikeli hareketlerin olabileceğine" dair, iklim yaratma gayesinin ciddiyeti nedir?..

***

"Ağzı sütten yanan yoğurdu üfleyerek yer" sözü boşuna söylenmiş değil… Bir kaç yıl öncesi değil miydi ki, 251 insan "tanklara, toplara, uçak savarlara, savaş uçaklarına" göğsünü siper ederek, şehit oldu.. Cumhurbaşkanına, Başkanına "suikast" planlayanların varlığı.. 15 Temmuz hain darbe girişimi, unutulur mu ki.. Bu bildirinin "boş vermişliği" olmaz, elbette ki, sorgulanması gerekin, en ince ayrıntısına kadar!..

***

Bakıyoruz ki, bu hain darbeye "güdümlü darbe" diyen, o karanlık ve kirli gecede, "tankların arasında sıvışıp" ekran karşısına geçip kahve yudumlayarak, ihaneti izleyenler, "hem bildiriye sahip çıkıyorlar, hem de bildiriye karşı tepkileri, “suni gündem yaratılıyor" diye, söylem geliştiriyorlar.. Nasıl bir akla ziyan durum ki anlamak zor?.. Kendilerine sormak lazım; "Suni gündem" yaratan kim?..

***

El insaf ya!.. Şu cicozlar, ki bizim yerli cicozlar da çok!. Neymiş; Ayasofya Baş imamı Boynukalın görüş açıklıyor da, Emekli Amiraller görüşlerini açıklamasın mı, diyecek kadar zavallılaşma hallerine bakar mısınız siz?!… İyi de, "O görevde, misyonu ve mimberin kendisine verdiği yetkiyle, Kur'an-ı Kerim'de geçen ayeti zikrederek",  vaaz veriyor.. Sizinkisi neyin vaazı?

***

Sizinkisi, emekli amiraller olarak "örgütlü" bir yapıyla, ahkam kesiyorsunuz.. Hem de gecenin bir vakti, "parmak" sallayarak bunu yapıyorsunuz!.. Ki görüşleri de, hiçbir gerçeğe ve samimiyete dayandığı yok!.. O emekli amiraller "tekaüt" olmadan önce, "yürekleri yetiyor idiyse" çıkıp, konuşsalardı, kendilerine göre fetva vermiş olsalardı?!.. Ki, bugün dahi şahsi ve bireysel fikri beyanları olsaydı, kimse "bunlar darbe ve muhtıra vericidirler" diye, laf etmezdi?.. Sapla-samanı karıştırmayın; niyet halis değil!..

***

Bİ ANLAYIN YA Bİ ANLAYIN!…

Öyle ön yargılı olana, istediğiniz kadar anlatın o anlamaz.. Çünkü, "üç maymun" kodundan çıkmıyor.. Çıkması da, beklenmez.. Ama ben yine de, şu Montrö Sözleşmesi'nin, nasıl gündeme geldiğini ve işte "suni gündem" dedirten, mevzunun zuhur edişini aktarmak istiyorum..

***

Meclis Başkanı Mustafa Şentop canlı yayında, gazetecilerin sorusunu yanıtlıyor.. Konu, İstanbul Sözleşmesi'nin Başkan Erdoğan tarafından "fesh" edilmesi.. Yani, sözleşmeden imzanın çekilmesi!..

***

Gazeteci Muharrem Sarıkaya'nın sorusu şöyle…" Mesela Sayın Cumhurbaşkanı'nı kastetmiyorum ama bir gün bir Cumhurbaşkanı gelip "Ben Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden çekildim" derse veya "Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi'ni feshettim" derse; bu mümkün müdür?"

***

Şentop: Teknik olarak yapabilir.

***

Sarıkaya: Veya "Montrö'yü tanımıyorum, feshettim" derse?

***

Şentop: Yapabilir bunu. Sadece biz Cumhurbaşkanlığı ya da eski sistemle bakanlar kurulumuz değil; Almanya da bunu yapabilir, Amerika da yapabilir, Fransa da bunu yapabilir. Ama mantıkta "mümkün ile muhtemel" arasında bir fark vardır.

***

Marmara Denizi'nden ayran yapabilmek mümkündür. Yeterli miktar yoğurt bulursanız, Marmara Denizi'ni de karıştırırsanız, bu aklen mümkün olabilir. Akli imkândır bu. İhtimal ise gerçekleşen bir işin olabilirliğidir. Bu muhtemel değildir."

***

Vaziyet bu iken!.. Verilen cevap açıkça ifade edilmişken!… Denir ya, elinizi, vicdanınıza koyun.. Namus, şeref ve haysiyet kitabına el koyarak, söyleyin.. Burada, "Montrö Sözleşmesinin" feshi, tartışması, şuyu buyu gibi bir; sonuç var mı?..

***

Yazıya nokta koyarak!.. Diyorum ki, Aha Marmara Denizi orda duruyor… Eğer ki, mevcut iktidar "Montrö Sözleşmesini" fesh etmek istiyorsa ve benim elimde Marmara Denizinde ayran yapabilecek kadar; "yoğurdum var diyorsa" buyrun yapsın!.. Ha, tekaüt olmuş amirlerimiz de, yok biz "ayran yapmaya" hazırız diyorlarsa, buyrun "kurmay zekalarını" ortaya koyup, mümküniyet oluştursunlar.. Hodri meydan!…

***

AKŞENER VE KILIÇDAROĞLU!…

"Millet ittifakının" iki parti lideri.. Ama aralarında, dağlar kadar fark var.. Biri "siyasetin ruhundan" gelme, diğeri "vesayete boyun eğen, atanmışlıktan" gelme!… İşte, "emekli amirallerin" bildirisine karşı, ortaya koydukları "siyasi duruş"…

***

Meral Akşener her ne kadar partisinden "mırın-kırın" edenler olduysa da.. Ki ilk anda, benim şahsi fikrim bu bildiriye imza atanlar ve içeriği "zevzekliktir başka da bir şey değildir?"…

***

Peki, Kemal Kılıçdaroğlu ne dedi?… Bir kez daha "vesayetçilerin" zihniyetine "el pençe" durarak, 15 Temmuz'a yaptığı "güdümlü darbe" yakıştırmasını, bildiriye de "Suni Gündem" deyip, sıvışmaya yeltendi…

***

Neyse!.. Görünen o ki, 4 imzacı CHP üyesi!.. Başkan Erdoğan'ın önceki günkü beyanı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun açıklamaları, gösteriyor ki; CHP yine tarihsel geçmişini "tekerrür" ettiriyor bu bildiride!.. "Siyasette üretemediği başarıyı" vesayet "odağında" yer alarak, icra etmenin gayretinde!… Yani her zamanki gibiler!?..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Ne olmuş yani büyük adam olamadıysak, hayallerimizi satmadık ya.