İSTİFA TİYATRO MUYDU?..

Yani şimdi, Süleyman Soylu'nun "istifası" bir tiyatro muydu?… Peki bunu, kim söylüyor?..  Malum çevreler!…

O çevreler ki; "yüzlerce insanımızı" kaybettiğimiz, “15 Temmuz hain darbe" girişimine de, benzer yakıştırmada bulunmuştular..

Hatta, "güdümlü" diye de, bir ekleme yapıp "bir tiyatro oynanıyor" demişlerdi!…

***

Eee, siyasetinde "omurga" olmayınca!.. Sorumluluk ve "onur" ahlakı, bölgemizin deyimiyle; "cığcığa kağıdına" dönmüş ise!..

Hele ki, "birilerinin" nam-ı hesabına, kukla karakterle, "makam ve mevki" peşinde koşuyorsa ve o koltuklarda oturuyorsa!..

Zoru gördü mü, direnmeden çok "kaçmayı" kendisine şiar edinmişse, elin gavuruna "şirin görünme" adına bin takla atıyorsa; bundan daha ala tiyatro mu olur?..

***

Neyse; o çevreler de "biliyor kim ve nasıl bir tiyatro" sahnesinde, rol alıp, oyun oynadığını!…

Zaten, bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım, adam mı diye!…

İşte; Soylu'nun "sorumluluk, siyasi onur ve biraz da duygusallığın" ortaya çıkardığı, istifa sunumunu, ben dün de kaleme alarak ifade ettim; "Soyluca" bir tavır ve bakışım da; o ata sözü mahiyetindedir.. Gerisine dönüp bakmam!…

***

SOYLU'YU İÇERLEYEN SÖZLER!…

Hiç kuşkusuz ki, "muhalefetten" gelen sözler değil!.. Ki Soylu'nun ifadesidir; "onların bana karşı karakterleri" belli!..

Soylu'yu, en çok üzen, içerleyen, duygu körüğüne sokan, vefa, dostluk, dava noktasında, "kendi cenahından, partisinden" gelen, incitici laflar!… Sezar'ın son sözüyle; "Sende mi, Brütüz.?"

***

Gelen tepkilere ve eleştirilere ne diyordu Soylu!.. "Eleştirileri aldım, kabul ettim.. Hatta hakaretleri aldım, kabul ettim.."

Ki, Soylu'nun tek paraflı istifa yazısını okuyan; "o duyguyu" kör, zihin fukarası değilse; şıp diye anlar!..

***

 

DİYARBAKIR'A DAİR!..

Tabi bir de en çok, merak edilen Soylu'nun istifası süresince.. Yani o 1.5 saatlik zaman dilimi içerisinde; Diyarbakır'daki "yansımanın" seyri, nasıl bir ivmeyle gelişti!…

Sevinenler olmadı değil, oldu!.. Ki onlar da bilinen çevre.. Her platformda Soylu'nun istifasını isteyen, "laf" yetiştiren kesim!…

***

Ama en çok dikkat çeken AK Parti cenahı ve bazı kurumlarda görev alanların, Soylu'nun istifasına dair, "ortaya koydukları" renklilikleri!..

Çünkü, iki günden buyanadır, "gördün mü, baktın mı, haberin var mı, hiç sordun mu" noktasında bir dizi "Soylucular" nerede sorusuyla muhatap oldu?…

***

Doğrusu, dikkatimi çekti gelen sorular.. Biraz irdeledim, sosyal medyayı da karıştırdım!.. Diyarbakır cephesinde, ortaya çıkan tablo şu oldu!…

AK Parti cephesinde "bekle gör politikası" ağır bastı.. İl, ilçe teşkilatlarının ekseriyeti…

Tıpkı, 15 Temmuz darbesindeki "köşeden bakma" halini benimseyen o günün siyasileri gibi!!!..

***

Ha bir de Diyarbakır'da "Soylu'cuyum" deyip, "mangalda kül bırakmayanların" hal-i durumları da, göz ardı edilemez!.. Fanatik bir Soylu'cu okurumun gönderdiği bu minvaldeki bir kaç not oldu..

Özellikle, yerel yönetimlerde görev alan bazı etkili ve yetkili zevat için!..

Anlayacağınız; "Soylu'nun" istifa hamlesinde Diyarbakır'da "kep düştü, kel göründü" misali, bir tablo ortaya çıkmış oldu deyip, noktayı koyalım!..

***

AZICIK SABIR YA!…

Eeeyyy ahali; azıcık sabır ya!.. Abim, ablam, kardeşim, bacım, teyzem, halam, nenem, dayım, dedem!.. Siz gençler… Ne bu rehavet, ne bu vurdumduymazlık.. Ne bu "Korona mı, İja Korona mı" önemsizleştirme haliniz?.. Hafta sonu ortaya çıktı, "sorumsuzluğun, cehaleti nasıl körükleyip ifşa ettiğini!.."

***

Yasak bitti!.. Sanki her şey bitmiş gibi; "hurra" herkes, kapı dışarı, soluksuz şekilde dışarda turluyor… Maske yok, sosyal mesafeyi koruyan yok!… Ülkemin dört bir yanında olduğu gibi, Diyarbakır’ımın da hali hiç hayra alamet değil...

***

Ne yazık ki, hala "işin ciddiyetini, riskin tehlikesini" ucunda ölümün, ölümlerin, toplu salgınların, infiale kadar uzanacak toplumsal "yıkıma" kadar gidecek, bir "tehdidi" görmüyor, görmezlikten geliyor, umursamıyor!… Tiye alıyor..

***

Diyeceğim şu!.. Kendinizi düşünmüyorsanız, sevdiklerinizi düşünün.. Yanınızdakini düşünün.. Eşinizi, kardeşinizi, aile fertlerinizi, komşunuzu düşünün!.. Onları düşünmüyorsanız; "yer altında" düşünmediklerine dair çekeceğin azabı bari düşün... Bu virüsle böyle baş edilemez!…

***

Ne bundan böyle kurtulabiliriz, ne de kendimizi "bana bir şey olmaz" deyip, sıyırabiliriz?.. Lütfen, ama lütfen; sorumluluk bilinciyle hareket edelim!.. Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı, Devlet-i Aliye, ilgili ve yetkili herkes. Ki bizler dahil.. Denir ya "uyarı ve tedbirleri" anlatmada dilimizde tüy bitti!…

***

Ne diyeyim; bizler anlatmaya devam edeceğiz.. Çünkü, vebal büyük… Onun için; uyarıları, tedbirleri "inkar" etmeyelim!.. Panik içerisinde olmayalım, ama kurallara uyalım, uyaralım, ikaz edelim!!.. Hayatı, yaşamı gereksiz, şuursuzca "zorlaştırmayalım..!" Ve salgına ivme kazandıracak, gafletliği yapmayalım!

***

Hava güneşlidir.. Yeşil bir ortam var.. Yazdan bir gün.. Parka çıkayım, şuraya, buraya gideyim, Sur diplerinde azıcık dinleneyim. Piknik yapayım.. Mangal yakayım.. Haydi çay kenarına, yok değil demeyelim!…  "Hayat ucuz" değil, bedeli de beleş değil!!…

***

Bu virüs; "bir damlacıktır..!" Sirayeti yüksektir.. Kapanı sadece kapanla bırakmaz, eğer ki tedbir olmazsan, bir iken, bin olursun!.. Sonra mı; binler yüzbinler, yüzbinler milyonlar, milyonlar gerisini siz söyleyin olur!!…

***

Onun için; bu gerçeği, bu tehlikeyi kanıksayacağız, onunla yaşamayı öğreneceğiz; mutlu olabilmenin gayretiyle; "sevenlerin" yaşaması için kendimizi izole etmeyi bileceğiz!… Azıcık sabır!…

***

YEREL GAZETEMİ İSTİYORUM?…

Dün de, bu mevzuyu dile getirdim.. Yerel Gazetelerimizi "sahiplenelim… " Çünkü onlar; yaşadığımız kentin, sesi, kulağı, gözü öyle ki "soluğudur?"… Ve birinci ağız gibidirler…

***

Ama; yasaklar.. Önlemler.. Tedbirler.. Bizi yazılı yerel gazetelerimizden; uzaklaştırdı.. Ulaşamıyoruz.. Sosyal medya üzerinden takip ediyoruz ama; "o gazetenin elde tutulması, mürekkebin kokusu, sayfadaki resim, bir kültür bir medeniyettir onu hissedebilmek lazım…

***

Her şeye rağmen; yerel gazetelerimiz "yayınlarını" sürdürüyor. Baskısını yapıyor.. Şehrin haberlerine, gündemine "ulaşmaya" çalışıyor.. Ama; okuyucuya ulaşmıyor… Ulaşamıyor… Ulaştırılamıyor..

***

Okurlarım mesaj atıyor… Gazete.. Gazetemiz.. Bizler için.. Hele ki yazılarınız.. Ekmek gibi, su gibi, bir ihtiyaç ve yaşam bağımlılığı yarattı.. Ne olur; gazetemize ulaşabilme imkanını oluşturun…

***

Dün buradan, yerel yönetimlere seslendim.? Büyükşehir ve İlçe Belediye Başkanları.. Kaymakamlıklar dahil.? Gazetelerin okuyucuya ulaşması, buluşması için; "destek tedbirleri" alın diye çağrıda bulundum.. Önerilerim de oldu; "dağıtımını üstlenin" diye!?..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Kendini düşünmüyorsan, bari yanındakini düşün!…