KADİM ŞEHRİN YAŞAYANLARI!…

Eeeyy Kadim şehrin idarecileri..

Eeeyy Kadim şehrin seçilmişleri..

Eeeyy Kadim şehrin parti teşkilatları..

Eeeyy Kadim şehrin oda başkanları..

Eeeyy Kadim şehrin STK başkanları…

Eeeyy Kadim şehrin atanmışları..

Eeeyy Kadim şehrin kanaat önderleri..

Eeeyy Kadım şehrimin dil ve bilim adamları..

Eeeyy Kadim şehrimin iş insanları…

Ve eeeyy Kadim şehrimin, kadirşinas halkı!..

Gün güç birliği günüdür..

Gün, bir olup, sağlıklı olma günüdür..

Gün, "virüse" karşı, yekvücut halde seferberlik içerisinde mücadele günüdür..

***

Onun için de;

Aşı olmayan,

Aşı olmamakta direnen,

Aşı olup olmamakta tereddüt yaşayan,

Aşı olmakta kararsız kalan,

Fısıltılara,

Hurafe söylemlere kulak kabartanlara…

Ki bunların sayısı 23 milyon civarında..

Direnci kırmak..

Tereddütleri ortadan kaldırmak..

Kararsızları kararlı kılmak..

İlme ve bilime güveni tesis etmek için topyekûn, harekete geçmemiz gerekir…

Sorumluluk şart…

***

İlimizin,

İnsanlarımızın,

Bölgemizin bu "aşı seferberliğine" çok ama çok acil ihtiyacı var!…

Yoksa, "ağıt yakan" biz olacağız..

Can kaybeden biz olacağız..

Yasaklarla yüz yüze gelen yine biz olacağız..

İş, hal-i durum "perü-perişanlığa" döner ki, maazallah!…

Ne can kalır..

Ne canan kalır..

Ne sağlık, ne huzur ne de insanlık!…

Bunun için, herkes elinden geleni yapsın!…

***

Selahattin Demirtaş..

Selçuk Mızraklı dahil..

Cezaevinden, kadim şehrin "cesur yürekli" insanları diyerek; "aşı olmaya" çağırıyor…

Evet, "herkes aşıya lütfen..!"

***

SİZİ GÜRUHLAR SİZİ!..

Biliyoruz ve tanıyoruz..

Bunlar, salgının başından beri varlar…

Kural tanımazlar…

Ne maske..

Ne sosyal mesafe..

Ne hijyenik ortama riayet!…

Zerre-i miskal düşünce sahibi değiller..

Benciller..

Vahşi yaratıklar gibi…

Sanırsınız ki, Türkiye düşmanları..

Gavurun içimize saldığı, bir kol misali!…

Yani o derece; "millete ve ülkeye" kötülük yapıyorlar…

***

En vahşi,

En radikal,

En kana doymaz terör örgütünden beter şekilde..

"Milletin" arasında, gezinip duruyorlar..

Bunlar, birer insan, birer medeni görünümlü yaratıklardır…

Aramızda yaşıyorlar.

Sokakta,

Çarşıda,

İşte,

AVM'de..

Toplu taşıma araçlarında…

Alış-veriş pazarında…

İşte bu lanetli beşinci kol, fonlanan bir iştahla ne yazık ki, vaka sayılarını pik yaptılar…

Ve yine onların yüzünden, kadim kentimiz dahil; aşılamada "dibe" vurdu..

 

***

DERDİMİZ; KİN VE HASETTİR!…

Derdimiz büyük!..

Ama bu dert; "kutuplaşmadan, ya da farklı düşünmekten" değil..

Ya da, siyasi ve ideolojik, "bakış" açısından değil!..

Partilerin çok oluşu..

Ve benzer, ya da benzemez oluşları, "kutuplaşmadan " kaynaklı?..

Hayır..

İktidar, muhalefet, yavru muhalefet..

Hepsi; yekûn vaziyetteki "çekinmeleri", farklı düşünmelerinden midir?…

Değil sanırım…

Vaki olan, "demokrasinin" gereğidir..

Yoksa; "tek tip bir hali durum" olmaz mı?..

***

Nitekim, ülkemizde, ya da millet nokta-i nazarında "tek tip insan" var mı?..

Yok..

Olmadığı için de, her türlü çeşit "insan, düşünce ve fikir sahibi" olduğu kadar, siyasi lügatte var…

Ne diyor, siyasiler..

Biz sağcıyız, biz solcuyuz, biz dindarız, biz laikiz..

Sosyalist..

Ateist..

Veya ateist..

Milliyetçi de…

Şu ırkın, bu ırkın milliyetçisiyim diyen de var..

Ama dikkat edin, pek nadirdir "faşistim, ya da devşirmeyim" diyen..

***

 

Şimdi yaşam kulvarı, böylesi bir seyir sahibiyse!..

Denilebilir mi, kutuplaşmadır..

Velev ki denilse de!..

Çözüm; bir bütün olarak "hepsinden" vazgeçme midir?..

Rekabeti de, alternatifliği de, iktidarı ve muhalefeti de, fikirleri ve düşünceleri de, "terk-i diyar" edelim!…

Ee; kitaplaşmaya!..

Peki mümkün mü böylesi bir, "terk-i diyara" varabilmek!…

Demek ki, dert bu değil..

Dert başka…

***

İşte o dert de şudur!..

Bizi bizden eden değerlerden uzaklaşmamızdır…

İnsani, vicdani, rahmani, duyguları terk etmemizdir!..

Müptela olduğumuz; iftiradır, yalandır, tehdit, şantaj, nefret, hakaret, kin ve husumettir..

Demek ki, kanayan yaramız hasettir haset…

Yoksa, kendi memleketini, kendi milletini, devletini, vatanını, elin gavuruna, soysuzuna "satarak" düşmanlık belleyenleri de "kutuplaşmanın" bir safına alırdık..

Şimdi bunlara hangi kutup münasiptir diyeceğim, ki yok!…

Bizdeki yıkım, "düşmanlıktır!.."

***

HİÇ Mİ UYARANI YOK!…

Yok galiba.. Peki danışmanları..

Yani, "siyasi strateji" belirleyicileri de mi; yok!..

Var da, meşguller..

Muhtemelen, "aşk-meşk" stratejisiyle meşguller…

Yoksa, "karıştırma, karışma, karşılaştırma" gibi, bir handikabın içerisine düşmezdi!..

Ne diyor, "Beni Erdoğan'la karıştırmayın..!"

Neyse, zaten kimse "onu Erdoğan'la karıştırmaz ki..!"

Tabi Kemal Bey'in danışmanlarından habersiz bu çıkışı aslında; dışarıya" açık çek…

"Ben her istediğinizi yaparım…"

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi…