KUYUMCU VAKASI!…

Hadise taze!..

Ama görünen odur ki, mevzu "derinlik" ve gizemli ilişkiler ağına sahip!..

Yoksa, 200 milyon liralık bir "vurgundan" bahsedilir miydi?.

Kar payı faizciliğine, kentin ekabir takımında yer alan, bürokratı, iş adamı, esnafı, tüccarı, polisi, savcısının "para kaptırdığı" konuşulur muydu?..

Maalesef!..

***

Doğrusu, meselenin üzerinden; farklı noktalara odaklı "çok konuşulup-tartışılıp" eğilim gösterilmesi gerekir..

Tabi adli, idari ve kolluk kuvvetlerinin faslıyla da bu ayrıntılar irdelenip, sorgulanacaktır?..

***

Vakaya ilişkin, detaylı fikri beyanımı bilahare mevzu edeceğim…

Çünkü, bugün sözü bir okuruma bırakacağım..

Yaşananlarla alakalı gönderdiği kısa, öz bir mektup var..

Sorgulama yapıyor…

Ki benim de "üzerinde" zihin eforu yapacağım bir çok noktayı, cevap istenen soruyu, kendisi dile getirmiş?..

İsmi bende saklı okur, belli ki, canı yanan, mağduriyet yaşayan biri…

Şöyle sesleniyor…

***

"-Sayın Büyüktimur..

Gazetenizde; "Zerya Kuyumculuktaki" dolandırıcılığı ve buraya para aktaranlara dair, haberi okudum..

İrkildim..

Ve kendi kendimi sorguladım..

Yahu, benzer bur durumla ben karşılaştım.. Yaşadıklarım var…

Bu hadisede, bir çok bürokratın adından söz ediliyor..

Memurlar var..

Polis var, savcı var, yani kimi derseniz var..

Soruşturma sürüyor…

***

Merak ediyorum…

Bu ekabir kesime bu paraların kaynağı sorulacak mı?…

Kaynağı belirsiz paranın kuyumcu yoluyla aklandığına dair idari ve adli soruşturma yapılacak mı?..

Çünkü ben kuyumcudan "borç para" aldığım için; bunların hepsi başıma geldi?..

Sormak istiyorum…

Hukuk, adli işlemler sadece garibana mı işliyor?..

Ben kendi adıma söylüyorum, hakkımı helal etmiyorum?"

***

Okur'un seslenişi böyle!…

200 milyon liralık denilen "dolandırıcılığın" seyri, nasıl bir yol olacak onu hep birlikte göreceğiz..

Ama, geçmişte benzer bir çok vakıa ile karşılaştık..

Ki, daha kısa süre önce hep kuyumcu-döviz bürosu, hem de emlaktaki "saadet zinciri" dolandırıcılığı…

Ya Et Balık Kurumundaki; "Canlıhayvan Bank" vurgunu…

Sonuç halk deyimiyle, "haramdan gelen, harama gider?" hesabı!!!…

***

HELE Bİ FRENE BASIN…

Muhalafetin zat-ı muhteremleri… Bayanlar.. Beyler.. Hele bir sakin olun.. Frene basın?… Ne bu şirretlik, şiddet, öfke..

***

Türkiye bir hukuk devleti mi, değil mi?… Önce buna karar verin.. Ama iktidar üzerinden değil.. Yasalar, kanunlar ve mevcut müesses nizam!…

***

Hukuk devleti.. Peki, hukuk devletinde "suç işleyen" için, hangi mekanizma işlem görür.. Elbette ki, "Yasa ve Kanun" suçuna göre, alacağı ceza!.. Suçluysa, suçlu, suçsuzsa suçsuz!…

***

Şimdi kadının "suç listesi" uzun uzadıya, sayfalar dolusu… Denir ya ne yok ki?.. Devleti aşağılamak mı, terör örgütü propogandası mı, hakaret mi, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek mi..? Var da var…

***

Hukuk devleti dedik ya!.. Doğal olarak bu suçlara dair; yargılama yapıldı.. "Ceza" verildi.. Ki bu suçlara, hakim "gül atacak" bravo diyecek, değil.. FETÖ ya da Darbeler devrinde olsaydı, olabilirdi?.. Ama değil..

***

Şimdi, iktidar muhalifleri.. Bilaistisna hepsi.. Ağızbirliği içerisindeler.. Dikenlerin üzerinde oturmuş gibi; "hoplayıp-zıplayıp" bağırıyorlar; "Canan Kaftancıoğlu'na bu ceza nasıl verilir" diye?..

***

İyi de; Türkiye bir "muz" cumhuriyeti mi?…Öyle olduğu içindir ki; cezaevlerinin kapılarını açalım deniliyor?.. Tüm suçluları salıverelim.. Katili, ırz düşmanı, teröristi, hırsızı, rüşvetçisi, serbest olsun.. Suçlu ve suçu kutsayıp, baştacı edelim!?…

***

…Nasıl?.. Biri "hukuksuzluktan mı" bahsetti?…

***

AYNAYA BAK ÖZKAN AYNAYA!…

Racon kesici CHP'li Tuncay Özkan!!!.. Malum, kerameti kendinden menkul biri.. Zat-ı muhterem yine "harareti" yüksek bir dozda; konuşuyor!!!…

37 derece bir ateşle "aynaya bakmadan" makyajsız şekilde sokağa çıkmış!!… Gören kaçıyor.. Ama o alelacele kameraların karşısına geçip racon kesiyor… Ama öyle böyle değil!..

***

Önce, hükümete parmak sallıyor..

Belli ki "şekeri de" düşmüş..

Mevcut koşullarda, YKS'nin yapılması, doğru değil diyor..

Ertelenmesi gerekir..

Salgın var..

Toplumun sağlığı önemli…

Yani bir dizi, "laf" kalabalığı yaparak, hükümeti "toplumun" sağlığını hiçe saymakla suçluyor…

***

Tüm bu laflardan sonra diyor ki; "Toplum sağlığını değil, sadece kendini düşünen anlayışla Türkiye yol yürüyemez..!"

***

İnsan bu lafa der demez; "yok ya?" diyor…

Hele bi dur Özkan!..

Sen önce, bir aynaya bak.. Ortaya koyduğun anlayışa bak…

Neyse Hakan, fena bir "okkalı sille" atmış kendine has bir şekilde Özkan'a..!

Atmaz mı, Özkan, CHP'lileri "programını" boykot etmeye çağırmıştı..

***

Evet, Özkan'a "toplum sağlığını, düşünüp düşünmeme" noktasında, sormak gerekmez mi?..

Öyle ya, toplumun, sağlığını düşünüyorlar ya..

Sadece, kendini düşünen bir anlayışı gütmüyorlar ya?..

***

Bay Özkan!…

Ak Parti dahil.. Ki MHP bile.. Diğer partiler de aynı; anlayışla "kongrelerini, kurultaylarını" pandemi nedeniyle erteledi..

Peki sizin partiniz, ne yaptı?!…

Kurultay'ını "alel acele" Temmuz'da yapma kararı aldı!…

***

Siz!.. Ülkenin, her tarafından delegeleri "yollara" düşüreceksiniz!.. 81 il ve binlerce ilçeden, partiliyi Ankara'ya taşıyacaksınız!..

Ulaşım ve dolaşım olacak.. 

Yakın markajda, "kulisler" yapılacak..

Başkan ve Parti Yönetimi açısından; oylar kullanılacak?..

***

Yani böylesi bir hal-i vaziyet, söz konusu olacak!..

Ki toplum sağlığı açısından böylesi "toplantı ve etkinliklerin" sakıncalı ve tehlikeli olduğunu, anlayışınıza yakın bilim adamları ifade ederken!…

CHP'nin "kurultay" aceleciliğine dair "anlayışı" nereye koyacaksınız?…

***

BİR.. Sizin kurultay ısrarınız "toplum sağlığını" hiçe sayıp, düşünmemek değil mi?…

***

İKİ.. Sizin kurultay ısrarınız "kendinizi sadece düşündüğünüze" dair anlayışı içermiyor mu?…

***

Hadi bakalım gel de cevap var… "Sadece kendini düşünen, toplum sağlığını düşünmeyen" bir CHP ortaya çıkmıyor mu?..

"Kurultayını" erteleme yerine, "ısrarla" yapmaya çalışan bir anlayışla mı ülke ve millet yürüyecek?..

***

BAROLAR!…

Hukukta, "usül ve esas" diye iki kavram vardır?.. Ama bizim için, önem arz edici olan; "esastır?".. Baro Başkanlıklarıyla alakalı mevzu da; "esastan" irdelenmeli?..

***

Çok yazdık, tartıştık.? İki de görsel program yaptık.. Görünen o ki, daha da konuşacağız.. Ama bugün için; esastan iki noktaya dikkat diyerek, yana çekileceğim.. Gerisini, siz mülahaza edin!..

***

Barolar!.. Ne dün, ne de bugün "asli" görevlerine odaklı bir faaliyet içerisinde olmamışlardır.. Ne üyelerinin mesleki sorunlarına, ne gelişmesine, ne de güçlenmelerine, çaba sarf etmiş değiller… Ki vaki de değil..

***

Hep; "usule" odaklı olmuşlar, esası "ideolojik" kulvarda icra etmişler…

***

Şöyle ki.. 81 İl'in Baro yönetimlerinde; esas kural "ideolojidir?.." Ki bu ideoloji de, hep coğrafik olduğu gibi, bölgenin "siyasi" yaygınlığına odaklı "arka bahçe" kimliğiyle, var olmuşlardır?…

***

Barolar.. Yönetimsel ve yasal mevzuata dair işleyişleri de; "hep kağıt" üzerinde olmuştur!.. Kendilerine "üstünler üstünü" vasfıyla; "şirk" koşulmasını, istemezler!..

İşte, Barolar'a dair icra edilecek bir "değişim" söz konusuysa, diyorum ki, "usule" odaklı değil; "esasa" odaklı bir; değişim ve dönüşüm olmalıdır.. Yoksa; bir arka bahçeden başka bir arka bahçeye geçişten öte bir durum olmaz.. Bugün iyi, yarın çok kötü, diye diz dövülür?..

GÜNÜN SÖZÜ…

Asil varken, vekilin tahakkümü "usule mi, esasa mı" aykırı?…