NE VİRÜS AMA!?…

Şu "korona virüs" var ya!.. Ne "menem" bir şeye dönüştü böyle.. "Kasıp-kavuruyor" fırtınası estiriyor… Binbir türlü "tanım ve neden" üretildi; "ölüm korkusu" kurgulu olarak bu virüs üzerinden!.. Şu veya bu, denilerek herkes bir şeyler konuşuyor, konuştu!.. Akademisyeni de, savaş planlayıcıları da, biz fikir üreticiler de.. İşin bir "ucundan" çekip-çekiştirdik?… Bu "virüs" neyin hikmetidir diye?..

***

Şimdi ne deniliyor?.. Bu "virüs" biyolojik bir saldırı "silahı" deniliyor… Görüntü "yok" deniyor?…  Peki, gerçek mi, evham mı?… Bence iki uçlu değnek misali, virüs "algı" üretici bir yıkım operasyonuna dönüştü.. Bir "aracı" olarak emperyalist güçler tarafından kullanılıyor.. Ve işin patronu da, uşakları da, yayılmasını isteyen argümanlar da; "sonuç ve yayılma" düzeyiyle tabiri caizse kendini deşifre ediyor?..

***

Algı üret ve sonra yok et!… En basit haliyle, sormak gerekir!… "Biyolojik virüsün" saldırısındaki hedef ülke, millet kim ve kimler?… Yani "ölüm korkusunu" korkunç bir algıyla yayan ve büyük bir paniğe yol açan virüsün hedef kitlesi nedir?… Hangi ülkeler hedef tahtasına konuldu?…  Virüs yüzünden "izole" edilen ülke ve coğrafya neresi?…

***

Hiç kuşkusuz ki, hal-i hazırda iki ülke konuşuluyor.. Birincisi "virüsün" üreme gösterdiği ülke, Çin!.. Ve buradan yayılıp, "ölüm" vakıası yaşayan, bir anda "ikinci ülke" konumuna düşen İran.. Ki komşu ülkeler de "teyakkuzda.."  İki ülke de şu an kendi içinde "karantina" politikası uyguluyor.. Nitekim İran "sokağa çıkma yasağı" ilan ettiği gibi; komşu ülkelerden "virüsle birlikte mücadele etme" çağrısı yaptı.. Kısacası A'dan Z'ye "her şey" felç bir halde.. Ve büyük bir "çöküş" felaketi yaşanıyor..

***

"Ölüm" korkusu saran iki ülkenin "küresel" güçler ittifakında "kimlerle" düşman olduğuna bakıldığında, işte " biyolojik saldırının" kim ve kimler tarafından nasıl organize ettiğine dair, soruya bir ölçüde cevap vermiyor oluyor?…  Hiç kuşkusuz ki, ABD.. Yani Amerika!… Yeryüzündeki "en korkunç" aktivitesi de, "ölüm korkusu" yaratan güç olma hesabıyla; yaşanan çağda yeni bir "savaş" kurgusu bu virüsle varlık gösteriyor...

***

Yoksa!.. Hastalıklardan, virüslerden dünyada "her gün" onbinlerce insan, yaşamını yitiriyor… İşte, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerinden bir kaç örnek!… Şimdi, "Koronavirüsünden" ölenlerin sayısı, 18 gün içerisinde Çin genelinde 2 bin 594.. Çin'in en basit haliyle nüfusu 1.5 milyar.. Bu virüsten kaynaklı ölüm; "bu kadar korkutucu mu" olması gerekiyordu?…

***

WHO verileri.. Yeryüzünde her gün 30 bin insan "kanser" hastalığından ölüyor.. Ki yılda, 10 milyon kişiye tekabül ediyor.. İran'da yılda 110 bin kişi kanserden ölüyor… Çin'de "kanserden ölüm" gün ortalaması, 100'ün üzerinde.. Bakınız Amerika'da normal gripten 25 bin kişi sadece dört ayda ölmüş!…

***

Netice itibariyle, koronavirüsünden ölenlerin dünya genelindeki rakamsal verisine baktığımızda, Çin genelinde 2 bin 594, İtalya'da 5, İran'da 15.. Peki başka var mı?… Yansıyan yok.. Hal bu iken; koronavirüs'in yarattığı "ölüm korkusuyla" nerdeyse "her şeyi" bırakmak üzereyiz, öyle ki, "ülkeyi terk-i diyar" bile edecek hale geldik?..

***

İşte bu noktada, kim nasıl bir yorum getirir bilmem!.. Ama, Türkiye "ölüm korkusu" üreten "koronavirüsün" kalleşlik besleyen güçlerin operasyonuyla "yüz yüze gelmemek" için, büyük bir titizlikle tedbirlerini aldı.. Kapıları, pencereleri sıkı sıkaya kapattı!.. Yani içimiz rahat!…

***

 

Yoksa!… Gardımızı almamış olsa idik, inanın ki İran'dan beter bir hale getirildik?.. Ölüm vakıalarının yansıra, "tecritte" uğratılırdık ki, zincirleme olarak 2020 yılını "çöküş" zamanı olarak, tüketir hale gelirdik?… 

Netice itibariyle, "insan öldürmek üzere" programlanmış küresel bir "savaşın" içerisinde, "kendini korumak" tarihsel medeniyetle mümkün?..

***

Doğrusu, modern insan öyle bir hale getirildi ki, sağlık endişesine kapıldığında bütün metanetini kaybediyor, inandığı davaları bile bir kenara fırlatabiliyor… Yaşanan hal de bu!… Dolayısıyla ihtiyacımız olan şey panik duygusu değil, agah olup sükunetle hareket etmektir…

***

BİRAZ DA SİYASET!…

Eee.. Kongreler sürecine girince; "kulisler de" o biçim hareketlendi.. Enva-i "dedikodu" hakim!.. Kim, neyi hesaplıyor, ya da ittifaklar, ilhaklar… Yani, aktör ve senaryo, figüranlar çok!…

***

Önce bir CHP'ye bakalım!.. Kulislerde esen rüzgar, değişken!.. Ancak, CHP kendisine her daim "muhalefet" aracı ve "demokratlığına da" kalkan yaptığı "tek adam" fikriyatından uzaklaştı.. Artık, il kongrelerini "tek adam" talimatıyla yapıyor..

***

Peki, Büyük Kongre'de "tek adam" hükmü, geçerli olacak mı?… Görüntü öyle göstermiyor, ama Kemal Bey "plan" yapıyor?… Muharrem İnce ile Selin Sayek Böke "kulis" dahilinde.. Ki ikilinin "ittifakı da" söz konusu. Tabi "araya" ittifak bozucu bir makas girmez ise…

***

Kesin olmamakla birlikte, çünkü CHP bu.. Ülkenin hal-i vaziyeti gibi "her an her şey olabilir" gerçeğiyle!… Kılıçdaroğlu, siyasi tarihinin "en rahat" kurultayından birine, yol alıyor.. Pek dişli yok… Ha bu arada, Selvi'nin ifadesine göre; Kemal Bey'e rakip adaydan çok şöyle "okkalı bir boş delege zarflarıyla" çizik atmak isteyen, muhalifler yok değil…

***

GÜL'ÜN YAPMAK İSTEDİĞİ?…

Gezi vakıasına dair "gurur duyuyorum" sözüyle, gündemleşen Abdullah Gül'ün tavrı nasıl okunmalı?.. Aslında net… Babacan kurgulu yeni parti "menüsü" öncesi, saha yoklaması yapıyor… Erdoğan karşıtı "tavır" takınmak…

***

Ki bunla verdiği mesaj şu!…Eeeeyyyy Erdoğan karşıtları; "sizin adayınız benim.." Gezi olayları sırasındaki beyanını hatırlarsak.. O dönemde; "Demokrasi sadece seçim değildir" demişti… Bu fikre de "cici demokrasi" denildiğini de unutmayalım…

***

Gül, Babacan "libaslı" bir saha hakimiyeti için, önümüzdeki günlerde "çok konuşulacak", içten hesaplı konuşmalar yapacak.. Bakalım, bir dönem "kardeşim Gül" diyen ve bugün kendisine hasım kesilen Erdoğan, Gül'ü sahada "kendisine" hedef siyasetini icra edecek mi?.. Yani prim verir mi?..

***

YORULDUM, YANIT VERMEKTEN…

Aynen de öyle!.. Gına geldi artık.. Her gören ve konuşanın dışında.. Atılan mesajlar.. Ne merak ve ne bitmek tükenmek bilmez soru aklıyla gelen şu, "AK Parti İl Başkanı değişecek mi?.. Ne zaman değişecek?.. Kim atanacak?.. Kongrede aday çıkacak mı?" mevzusu…

***

Buradan yazmaktan, sorulara yanıt vermekten yoruldum.. Ama onlar yorulmadı?.. Daha iki gün önce ifade ettim.. Genel Merkez değişimi "düşünüyor?".. Diyarbakır teşkilat. Ve Mevcut Milletvekilleri hayır, "değişim" olmasın diyor.. Serdar Budak'la devam..

***

Biliyorum şimdi araya şu soruyu da, sıkıştıracaklar?.. Ki önceki yazıya bir okur şu lafı etiketlemişti… "İyi de bu parti, bu milletvekilleri" Diyarbakır'da yaşamıyor mu; "seçmen neyi" istediğini hala mı anlamış değiller?… Artıda mıyız, ekside miyiz?..

***

Bilen biliyor da!.. Benim meramım, soru muhataplığı.. Karar verdim… Olağanüstü bir durum vuku bilmez ise; "bu mevzuyu" açmamak üzere, kapatıyorum… Gelen sorulara da yanıtım, buyrun AK Parti İl Başkanı Serdar Budak orada; "gidin ona" sorun "sizi alacaklar mı, almayacaklar mı?"… Ya da seçili milletvekillerinden kimi görürseniz, ona sorun; "siz niye değişmesini istemiyorsunuz?"…

***

Muhakkak biri bilgi verir.. Sorunuza yanıtta bulunur?.. Neyse açık kapı bırakıyorum; eğer ki iki taraftan da yanıt almazsanız, o zaman sorularınızı, bana yöneltebilmeye devam edersiniz?.. Şimdilik bu kadar?….

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Zaman, "siyasinin" ceket ilikleyeni, "davul boynunda" taşıyanı makbuldür!…