Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

OKKAN'IN ÖLÜMÜ!…

O menfur.. O hain.. O zehir akan "ihanet" hançeri!.. O sinsi, kirli, pislik kokan karanlık zihniyet… Ayrılıkçı terör… İç, dış ve kurtçukların kolektifiyle gerçekleştirilen; "kanlı suikastın bugün, 19. yılı… 24 Ocak 2001…

***

Ali Gaffar Okkan ve 5 silah arkadaşı.. Makamından 300 metre ilerde şehit edildi.. "sırlar alemi" bir kanlı infaz… Evet, "şehadete" erişlerinin sene-i devriyesindeyiz!.. Bir kez daha, "rahmetle" anıyoruz.. Mekanları cennet olsun.. Ailelerinin, sevenlerinin ülkenin başı sağ olsun…

***

Suikastle alakalı; "çok yazıldı, çok konuşuldu, çok tartışıldı..!" Hangi terör örgütü, hangi içteki hain şebekeler, hangi yabancı ülke, hangi devletin içerisine nüfuz etmiş yapılar.. Ki son olarak FETÖ de dahil edildi..

***

Vakıaya ait dava da açıldı.. Yakalananlar oldu.. Sanık mahiyetiyle, ceza alan da.. Ama özünde failler açısından, mahkeme de kanaat getirerek, "bu hain, kalleşçe suikastı, bunlar tek başına yapamaz" dedi.. Yani hala faili meçhul..

***

Tabi, her sene-i devriyede ifade ediyorum.. Bir kez daha aktarmak istiyorum.. Öyle görünüyor ki ömür el verdiğinde takvim yaprakları 24 Ocak'ı gösterince, yenileyeceğim… Gaffar'ın ölümüne "kim sevindi, kim üzüldü?"..

***

Çünkü bu sorunun mahiyeti.. Verilecek cevap.. Güneydoğu'nun "kanayan, kanatılan, iyileşmeyen, kangrenleşen, çözümsüz diye, mevta edilmeye bırakılan" meselenin, "sağlıklaştırma reçetesi.."

***

Ama hep göz ardı edildi.. Eğer ki Okkan'ın cenazesinde dökülen o göz yaşları!… Tabutunun peşinde yürüyen, on binlerin "yüreğindeki" ateş sevgisini.. 7'den 70'ine "seni unutmayacağız" diyen, bölge insanının "beklentisini"… Her ırktan, her dinden ve her inançtan kesimi "bir çatı altına" getirebilme, karakterine "müdahil" olunsaydı "çok şey" değişirdi?

***

Ne yazık ki "sevilen devlet, sevilen devlet erkanı" devlet ile vatandaş diyaloğu "kenetleyen" bütünlük köprülerini, iyileştirme yerine "yıkmaya" çalıştılar.. Gaffar'ın filizlendirip, dal-budak salmayı hedeflediği, temiz, saf ve "sevgi dolu, insanı" suyuyla, yeşertmek istediği fidanı "kurutmanın gayretinde?" oldular..

***

Niye, ya da neden " sevilen devlet" ruhunun, yeşermesine çapa değil de, körelten oldular?.. Çünkü "o sevgi" birilerinin, bağ ve bahçedeki "haşerelerin, yabancı otların" yok olup kurumasını sağlayacaktı…

***

Şöyle, Okkan dönemini hatırlarsak!… Bir tarafta 28 Şubat.. Bir tarafta, PKK.. Diğer tarafta Hizbullah.. Ortasında ise derin devlet yapılanması!.. İç ve dış "şer" ittifakların, istihbarat teşkilatlarının cirit atma halleri..

***

En önemlisi de içteki "feodalite..!" Şeyhler, beyler, ağalar ve kandan beslenen bir zümre "kapital" sahipleri! Buhranlı ortam ve havanın hakimiyetiyle, kendilerine oluşturdukları "nüfuz edici" alanlar.. Sağlanan "oy depoları ve siyasi nüfuz!.."

***

İşte bu zümreler, hep şu algıyı ve olguyu "körüklediler?".. Devlet ile halkı bir birinden uzak tutma adına.. Ne deniliyordu; Kürtler "polisi, askeri" sevmez!.. Hasım görür… Kürtler devleti sevmez!… Devleti "kendine düşman" görür!…

***

Polise de, Askere de, Devlet-i Aliyenin nüfuz sahibine de, aman ha, "bu Kürtlere güvenilmez, bu Kürtler sevilmez, bu Kürtlerden uzak durun, sırt vermeyin, yüz vermeyin…" Kürtlerin bildiği tek şey "şiddettir, kan, cinayet, gözyaşı ve ölümdür?"…

***

Hep bu resim.. Hep bu senaryo, sahnelendi!.. Aslında o güne özgü değil.. Bir asırdan ötedir aynı "şeytani ruh ve karakter" bu bölgede faaliyet gösterip, cirit attı.. Ve ne hazindir ki sarmaşık misali yer edinip, hep büyüdü, sardı!…

Devlet halka, halk devlete ırak...

***

Peki bu bölgede devlet kimle haşır-neşir!.. Yani dost, sevilir!… Milleti, halkı "içine" katmayan yukarıda sıraladığım "nüfuz edici" şeytani karaktere sahip olanlar "söz sahibi" olup, mekanizma onların yol göstericiliğinde, işlem gördü…

***

Halkçı geçinen.. Demokratik diyen.. Devlet, millet, vatan deyip duranlar!.. Biz bu halk için varız narasını atanlar!.. Sağ gösterip sol vurma "ihanetliğiyle" siyasi kanalları, köprüleri, devletin kapısını, bürokratın koltuğunu "kendi kontrollerine" alıp, itibar üzerine itibar inşa ettiler..

***

Uyuşturucu baronları.. Kaçakçılar.. Silah tacirleri.. Devlet malı deniz mantığıyla, milyon dolarlık "ihaleleri" kendi kasasına, akıtan.. Ballı, işlerin yüzdeliğine konan!.. Devletin, siyasetin, feodalitenin "üçlü mekanizması", zenginliğin, paranın, kudretin, milletin ve devletin de "efendisi" otoritesini oluşturdular…

***

Apo mu, Velioğlu mu, Çatlı mı?… Susurluk’ta kamyona gümleyen Mercedes’teki "üçlü mü?…" Birer kişi olarak, görünür olduysalar da, onlar gibi bir değil "binlercesi" bu bölgede, varlık gösterdi.. Ki hala gösteren de var…

***

 

Şu PKK'lı mı, şu Hizbullah mı, şu DHKP-C mi, ya da say sayabildiğin diğer örgütler mi?.. İllegal yapılar mı?… Nüfus edici her kim olursa olsun, kim "bulaşmışsa bulaşsın" devletin hesabı "şahsına münhasır" ailesine, çevresine, yakınlarına "bir zulümkarlık" yoktu…

***

Sonuç itibariyle!.. İşte bu tabloyu, Okkan'ın oluşturduğu "devlet sevgisi" anlayışı, stratejisi, tabiri caizse yapının "canına ot tıkayacaktı?…"

Fırıncının oğlu, Hendek'li Okkan, milletin çoraklaşan, özlem ve hasretle beklediği "su misali" devletin "anne-baba şefkatiyle sahiplenilmesini, sevgisiyle kucaklaşması" anlayışına sahipti..

***

Suçlunun "peşinde", milletin içerisinde!.. Halkla "iç içe".. Dertleriyle dertlenen, yardımına koşan, sosyal devlet bilinciyle hareket eden, "güvenlik bürokratı" olma vasfıyla; dosta dost, düşmana düşman idi… Ve bu yolda "çığır açmıştı.."

***

Öyle şatafatlı değil, koruma ordularıyla değil, halk deyimiyle "tek tabanca", her yerde, olabilmek!.. Özü itibariyle; "milletini seven devlet, devletini seven millet " istemeyenler, Ali Gaffar Okkan'ı "yok etmek" istediler…

***

Evet Gaffar'ı "ortadan" kaldırdılar.. Ama, Diyarbakır'da, Diyarbakırlılarda, Kürtlerde "onun sevgisini, anlayışını, insani duygusunu" yok edemediler, ortadan kaldıramadılar, yüreklerinden atamadılar.. O, yüreklerde yaşıyor.. Ve "Sapına kadar Diyarbakırlıyım" deyişi, yüzlerce "Gaffar" ismini yaşatan evlatları oldu!.. Nur içinde yat!…

 

***

 

GÜNÜN SÖZÜ…

Her şeyi okuyarak, öğrenemezsin, yaşaman da gerekir!…

***

Hayırlı Cumalar…

 


Bu Makale 1117 kere okunmuştur.