Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

SÜREÇ, İKİ SÜTUNA ODAKLI!…

Dün ifade ettim!..

"Fitne" üretici şer odaklarının, kuracağı kumpaslar vücut bulmaz..

Umarım, "Ekonomi, Hukuk, Demokrasi" odaklı "reformları" içeren yola çıkış, "bir kazaya" uğramaz..

Ki şerit, "değişikliğine" gidilmez…

Siyasi ve ideolojik çatışmalar üretip, "buzdolabının" dondurucu bölümüne, konulmaz!…

Suikast yapılmaz!...

***

Hali hazırda!..

İçte ve dışta, ülke ve millet olarak yaşadıklarımız; "büyük hassasiyet" içermektedir..

Kritik, anti etkilendiren "kimi zaman esintili kimi zaman da fırtınalı" rüzgar esmekte..

Onun için, "çıkılan yola", her yönüyle azami bir hassasiyet ve sahiplenme, şart!..

Özellikle, tarihsel süreç içerisinde yaşanan ve yaşatılanlara baktığımızda; "ülke ve millet olarak" yol alabilmemiz, kendiliğinden olmuyor…

Doğal bir seyir, işlemiyor..

İlla ki, mevcudiyeti "reform" edip, güne, zamana ve yarına dair uçukların, umutların gelişmesi adına, "değişim ve dönüşüme" ihtiyaç vardır…

***

Özetle, Türkiye'nin şu an içerisinde bulunduğu..

Ve herkese kabul gören; "ekonomi ve hukuk" açısındaki "kısır döngü" bir çıkış bekliyor..

O çıkışta, reform..

Ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan da önceki günkü konuşmasında, aslında tam da bu meramını aktarmaya çalıştı!…

Yarınlara çıkabilmemiz; "reformların" rotasıyla, mümkün!…

Şunu da, net görmek lazım!..

Gerek iktidarın mutfağında olsun, gerekse muhalefetin bir bütünlük içerisinde mutfağında olsun; "reformları" tüm katmanlarıyla yemeğe dönüştürüp, servis edebilecek tek aşçı var..

O da Erdoğan…

Yani, Erdoğan'dan başka "reformları" hayata geçirebilecek başka da bir lider yok!…

***

Görünen o ki; süreç de iki sütun üzerine inşa edilecek!..

"Ekonomi ve Hukukun Üstünlüğü" sütunları oluşturacak, ama ikisinin ikmaliyle "demokrasi" kendine hayat bulacak..

Şöyle ki; "hukukun üstünlüğü" kendini, yaşamın ve devletin tüm mekanizmalarında kendini "tahkim" edecek..

Ki bu "tahkim" demokrasinin olmazsa olmazı olan, eşitliği, özgürlüğü, bağımsızlığı, hak ve adaletin tecellisini "üstün" kılar…

***

İkinci sütun ise; ekonomidir…

Ki ekonomi de, istikrarı "sermaye ve mülkiyet hakkının güvence" altında olmasında arar!…

İster yerli, ister yabancı sermayedar, "bel bağlayacak" sahip çıkılacağını bilecek, "teşvik ve yasalarla" kendini, güvende hissedecek…

Ne diyoruz, "sermaye" kuş misalidir; huzur ister, huzursuzluktan kaçar?…

***

Sonuç itibariyle!..

Demokrasiyi güçlü kılan, "ekonomi ve hukukun üstünlüğü" ise..

Elbette ki, "Ekonomi ve Hukukun üstünlüğü" kendisini tahkim ettiğinde, demokrasi de bir o kadar kendini yaşamın ve devletin mekanizmasında, tahkim eder..

Yoksa; iki sütunda hep birbiriyle "savaşır" olur…

O zaman da, ne ekonomi, ne hukuk ve ne de ikilinin pozitifliğiyle, demokrasi olur?..

***

MUHALEFETİN KAFASI KARIŞIK…?

Bana diyorlar ki; "muhalefete" çok yükleniyorsun..

Niye iktidarı kaleme almıyorsun?.."

Haklılar..

Ama velakin muhalefet bir türlü "iç istikrarı" alternatif olabilme "becerikliliğini" ortaya koymadı ki..

Sürekli "iç huzursuzluk" sürekli, bilinmezlik, sürekli kendini "mevzu eder" hale gelince..

Der demez biz de; "odaklanıyoruz..!"

Çevremizde, iktidar noktasında, ne oluyor, ne bitiyor gözardı oluyor!..

Bakınız!…

Cumhur "ittifakına" rakip "bir ittifaktan" söz ediliyor, muhalefette..

Ziyaretler, görüşmeler, çalıştaylar, Anayasa mutabakatları, gel-gitler..

Yemekler, sabah kahvaltılı davetler..

Yani, enva-i bir aktivite içerisinde; arayış söz konusu..

Ama gel gör ki; "somuta" eren bir şey yok.. 

Ne bir şeffaflık, ne bir "samimi ve ihlaslı" ahlak üstünlüğünü ortaya koyacak, "siyasi dik" duruş?…

Omurgasız bir hal!...

***

İşte son bir haftalık trafik..

Yeni partiler geziyor..

Gelecek ve Deva..

"Millet" ittifakının, ziyaretlerinde; bir onlar gidiyor, bir onlar geliyor?..

İyi Parti, CHP, Saadet görüşmeleri sıklaştırıyor..

Ki, İyi Parti ve CHP'deki iç karışıklığa rağmen; "birlikte hareket" etme adına, geldikleri bir nokta, söz konusu değil..

Elle tutulur, gözle görülür, somut bir şey yok!…

***

En kritik nokta ise; HDP!..

Pervin Buldan ne demişti?..

"İttifaklar şeffaf olsun?"..

Bir işbirliği söz konusuysa; bu "kapalı değil" açık ve şeffaflık ilkesiyle, yapılmalı!..

Peki, "İyi Parti" sıtmaya yakalanmış gibi; "gel gitlerde?"..

Bir DP diyorlar, bir DSP diyorlar..

Yani, Perinçek'i bile çağıracaklar?..

Şimdi!..

Partilerin iktidara "alternatif" olabilme beceriksizliğine karşı..

Peki ya, "Erdoğan'a" rakip, gösterilecek adayda bile; "kafalar" dağınık!..

Çatı aday; "arayışı var" ama kafalar karışık olduğu için, istikrarlı bir odaklanma yok!…

***

Muharrem İnce!… CHP'yle sorunlu..

Ki "ipler koptu-kopacak?"…

İki taraf da, kopan ip kimin elinde kalacak beklentisinde..

Öyle ya, "ip kimin elinde kalırsa", tabana dair olumsuzlukların, müsebbibi gösterilecek..

İnce, "incelip kopacak", Kılıçdaroğlu "koltuktan mı" olacak?.

Hesap bu…

Hal bu iken, diğer partiler "İnce'ye" çatı adayda ırak kalıyor!..

***

İmamoğlu… Mansur Yavaş…

Millet ittifakının derin odalarında, neden hep CHP'nin "tünelinden" çıkan isimlere, başkası yok mu diyor?..

Rota bir kez daha; "konuşulan" ama hep "havanda su dövmeden" öteye gitmeyen, isimlere dönüyor!?.

Abdullah Gül'e takılıp duruluyor..

O da; meçhul..

Çünkü; mübarek bir türlü, "cesaret" ortaya koymuyor..

Kaçak güreşte..

Sağlamcı…

Hakem alındı mı, seyirci hazır mı, fark belli mi, galibiyet garanti mi hesabında..

Onun içindir ki, yeni isimler söz konusu oluyor..

***

Neyse!..

Biz de bir kaç isim önerelim..

Sahi; "Bülent abilerine" ne derler?..

Şuan herkese "öpücük" dağıtıyor…

Yok diyorsanız..

Cindoruk olmaz mı?..

Ya da İlhan Kesici..

Abdullatif Şener'e ne dersiniz?..

O olmazsa; Ali Babacan..

Malum, her şeyin "liberali ya?"..

Tamer'in ifadesiyle, "Yüzü merhum Menderes'e benziyor?"..

***

İsterseniz, Haşim Kılıç'ın kapısını çalın!..

Sabih Kanadoğlu diyeceğim?..

Sayabilecek çok isim var..

Eğer ki, Parlamenter Sisteme dönüş gibi bir fikriniz var ise?..

Yani "sembolik" bir Cumhurbaşkanı istiyorsanız..

Bu yönde geçmişi olan Ahmet Necdet Sezer'e odaklanın..

Ki son günlerde, arz-ı endam ediyor..

***

Yok eğer tüm bunlara itirazınız varsa, size iddialı bir aday benden olsun…

İşin ciddiyetindeyim…

Cezaevinde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş'a ne dersiniz?…

Kendisine dair "suçlamalar" ağır olsa da, "Millet ittifakının" iki büyük partisinin liderlerinde, hatırı yüksek!…

Bi düşünün..

Erdoğan da, Cezaevi merdivenlerinden Külliye'ye yürüdü?…

Başa gelirsek..

Şimdi bu kadar dil dökmem; "muhalefete yüklenme mi?"..

Hayır…

Bakın gidebilecekleri yollara ışık tutuyorum..

Malum, insan kendiyle "barışık olmadığı" zaman, çevresini göremez..

Muhalefette "içten" barışık olmadığı için; biz de dürtükleyerek çevrenize bir bakın demek zorunda kalıyoruz!…

***

YASAKLAR, GELİYOR YASAKLAR!…

Ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan…

"Kısıtlamalara uyulmazsa ilave tedbirler almak zorunda kalabiliriz?…"

Ne diyor Sağlık Bakanı Fahrettin Koca…

"Sevdiklerimiz için tedbirlere uyalım.. Yoksa…"

Evet..

Günlük tablo, hiç ama hiç "iç açıcı" değil…

Ölümler yüzleri aştı..

Hasta sayısı 4 binleri..

Yoğun bakımlar dolu…

Ve hala; Maske, Temizlik ve Mesafe deyip, "aman ha aman" diyoruz..

Lakin, uymuyoruz..

Bu da demektir ki; "keyfiyet ve boşvermişlik" hali "yeni yasakları" kapıya dayandırıyor…

Çünkü..

"Sokakta virüs var" ama gözün sokaktan başka bir şey demiyor?

Bir araya gelme, sosyal mesafeye dikkat et deniliyor..

Sen; çal oynasın, vur patlasındasın!…

Kabahat kimde?..

***

GÜNÜN SÖZÜ….

Senin için başkasını terk eden başkası için de seni terk eder.


Bu Makale 1306 kere okunmuştur.

Yorumlar