TEK GAYELERİ VAR!…

Değişmezdir!.. O da, "ülkede" kaos üretip, milleti "birbirine" kırdırıp, bölüp parçalamaktır!.. Batının ve batılın "tek dişi kalmış canavar medeniyetine" kurban etmektir!.. Devşirmeler aracılığıyla; "geçmişin" intikamını alabilmektir; yapılmak istenilen!!..

***

Yıllarca, devlet mekanizmasıyla "inkar ve asimilasyon" dayatarak, politika ürettiler.. Din, inanç, kültür, medeniyet, tarih "devrimler" adıyla erozyona uğratılarak, milletin benliğinden silmeye çalıştılar.. Yasaklar ihdas edip; "değerleri sahiplenmeyi bile suç kapsamına" aldılar..

***

Beri yanda, dil, ırk, mezhep üzerine "ötekileştirme" dayatılarak, "ırkçı ve şoven" bir milliyetçi akımını geliştiren siyaseti ikmale getirip, akıl körüğüyle benlik yıkamaya başladılar… Etle tırnağı ayırma gayretiyle, sürekli kanattılar!… Sen-ben kavgasıyla oluşturulan bölücülüğü palazlandırdılar!…

***

10 yılda bir oluşturdukları stratejiyle  "vesayet" oluşturdular.. Demokrasiyi, insan haklarını, milli ve manevi değerleri, özgürlükleri, eşitliği, adaleti, hukuku, sivil iradeyi "askıya" alıp, postallı yönetimleri başa getirdiler ..

***

"Emir alan" komuta merkeziyle ülke "millete rağmen" işgal edilerek yönetildi!.. Ve bu işgal, ne hazindir ki "kurtarıcılık" adına devşirmelerin "maşalığıyla" yapıldı!.. Siyonizm’in ve emperyalizmin, iştahlı iştahlı "akan kanın sofrasında" oturmalarını sağladılar..

***

Ülkenin hal-i durumu. bir asırdır böyle!. Peki, durdular mı, gayelerinden vazgeçtiler mi, emellerine kavuştular mı?.. İstediklerini alabildiler mi?.. Ya da millet, yaşananlara vakıf olup, artık uyanık mı?!.. Prim verir mi?.. Gerçek şudur ki, "evet-hayır" arasında gidip geliniyor!… Yoksa, hala birileri diri olabilmenin gayretinde olmazdı, millette "kaygılar" içerisinde bulunmazdı!…

***

Mevcut iktidarın seyrine bakarsak!.. 20 yıldır iktidar.. Artıları, eksileri, olumlu, olumsuzlukları, hizmetleri, hizmetsizlikleri, sosyal, ekonomik, kültürel, insan hakları, demokrasi, adalet, yaşam hürriyeti, dil, inanç serbestiyeti kulvarında; "çok şeyler" konuşabilir, tartışabilir, eleştirip, tepkiler gösterebiliriz!…

***

Ama velakin, "sivil iradenin" 10 yılda bir "vesayet altına" alınması noktasında, iktidar hasımlığı kesilmek, düşman bellemek, kabul edilir değil.. Olunamaz da!.. Nitekim, bunu 20 yıl içerisinde, çok kez denediler.. 2007'deki e-muhtıradan tutun da, 17-25 Aralık, Gezi olayları ve son olarak 15 Temmuz'daki hain girişim!.. Peki becerdiler mi, hayır!?.

***

Çünkü, uyanan, yaşananları idrak edebilen, geçmişten ders-i ibret çıkaran, böylesi filmlere yabancı olmayan!. Yani vaziyete şerbetli olma noktasında, tankların önüne yeri gelince vücudunu serebilen bir millet; "geçit" vermedi!… Öyle inanıyor ve umut ediyorum ki; Türkiye "vesayetçi, postalcı, sivil iradenin hasmı" yapılara ve oluşumlara bir daha, "boyun eğmez" ve eğmeyecektir!…

***

Bugünlerde yapılmak istenilen ne?!.. "İç siyasette" kaos yaratmak!.. Erdoğan düşmanlığı üzerinde, "böl, parçala, yut" ortamını oluşturmak!… Parti odaklı, "milleti millete" kırdırmak, kışkırtmak politikasıyla "iç karışıklık" yaratmak!…

***

Kullandıkları argüman; "basit ama büyük bir yalan atacaksın, o yalanı da sürekli, dinlendireceksin" ki, halkta bir inanç olsun!… Buna bir de, sinir uçlarına dokunan "hakaretleri  de" ekle, o ne ala!…

***

Ne yazık ki, ülke yönetimine aday olan, iktidar alternatifiyiz deyip, halkın huzuruna çıkan, ana muhalefet partisi dahil olmak üzere, demokrasinin vazgeçilmezi olan siyasi partilerin de, liderlerinin de giderek, aynı operasyonun bir aparatı, bir silahı olarak varlık gösteriyor olmaları, akla ziyan!..

***

Hem ülkenin yönetimine aday olacaksın, hem de ülkeyi iç karışıklığa sokup, "vesayetçi" anlayışların iştahını kabartacaksın?..

***

İşte Sedef Kabaş ve ona partilerin verdiği destek, "sırtını" sıvazlama hali!… Kabaş, bu kulvarda bir aparat!.. Ki, onun gibi daha niceleri var.. Yazılı ve görsel medyanın "dışarıdan beslemelerinin" oluşturduğu troller ordusu tartışılmazdır!…

***

Bunlar, hakareti, iftirayı, ahlaksızlığı. edepsizliği, şirretliği, küfrü, terbiyesizliği "meslek" edinmişçesine icra ediyorlar!.. Kabaş'ın ortaya çıkan şeceresine baktığınızda, hiç de masum değil!…

***

Daha önce de yazmıştım, biz ne çekiyorsak "devşirmelerden" çekiyoruz!… Aynen de öyle.. Kabaş Londra doğumlu.. Eğitimi de, "algı üzerine!?…"  Ki son dönemlerde, "hasımlık" üzerine kurgulu muhalefetin propaganda aklı olarak görev yapıyor!.. Ki, ifadeye götürülürken "ters kelepçe takıldı" algısını vermek için ellerini nasıl da arkasına bağlayıp, yürüdüğünü gördük!…

***

Her ne kadar "kameralar" yalanın sillesi olarak yüzüne çarptıysa da, Hitler'in propaganda bakanı Goebbels'in talebesi olması münasebetiyle Kabaş'ın mahirliğini de, göstermiyor değil, o hareketi.. Kabaş değil miydi ki; "Halka basit ve büyük yalanlar atın ve bu yalanları sürekli tekrar edin" deyip, akıl "esareti" oluşturarak, CHP'ye akıl veren!…

***

"128 Milyar dolar nerede?" yalanının "mumunu" yakan!.. Bu paralarla "Erdoğan'a lüks yatlar alındı" palavrasının, mucitliğini yapandır Kabaş!.. Ki, soyuna, sopuna baktığınızda, FETÖ'nün de "biat" edicisi.. ABD'li polislerle çekilen resmi!..

***

Yani Kabaş mevcut yapısıyla "puştlar" ordusunun ahırdaki "küçükbaş" üyesi olması münasebetiyle; "akıttığı zehir", 83 milyon insanın zehirlenmesini isteyendir!..

***

Şimdi tutuklandı!… Cezaevinde.. Ne zamana kadar yatar bilmem; ona yargı ve adalet hükmünü verir!.. Ama "düşman beldenin edep yoksunu" içimizdeki devşirmelere aman ha aman dikkat edelim!?.

***

Çünkü; ülkenin hali gidişatı, hiç de "huzur" verici değil.. Sürekli kışkırtan, hizipleştiren, tansiyonu yükselten, şiddeti körükleyen, "şeytani" plan ve kurgular tertipleniyor… "Kurt dumanlı havayı" sever… Uyanık olmalıyız!..

***

OLDU MU, MÜFTÜM!..

Olmadı müftüm, olmadı milletvekilim, olmadı ak saçlı mürekkep yutmuş zat-ı muhterem!.. Sen ki, "minberde" oturmuş, vaaz vermiş, İslam yolunda "rehberlik" yapmış birisin.. Sen ki, kadim şehrin, muhafazakar insanların "reyleriyle" seçilip, Meclis'e gitmişsin…

Sen ki, ak saçlı, ak sakalınla "sözü dinlenen, yazdıklarınla" fikir üreten, kanaatkar olmuşsun!…

***

Sen.. Nasıl olur da, "Müslüman mahallesinde salyangoz satılmasına ve Müslümanların yemesine" rıza gösterircesine;

Hazreti Havva annemize.. Hazreti Adem babamıza…

Ne idüğü belirsiz, devşirme birinin İnsanlığın "kutsalı" olan "Adem ile Hava'ya" selam söyleyin o cahillere diyeni, sahiplenip, kolluyorsun!… Anlamak zor..

***

Gelen tepkileri, beyanları "yersiz, anlamsız, kifayetsiz" görüp, "siyasi ihtirasın" körelten fikri beyanla, onu sahipleniyor, destek veriyor, koruma kalkanı oluşturuyorsun!.. Yakışır mı be; müftüm, vekilim, ak sakallım!… Allah aşkına bari sen bunu yapma!!… Manevi kutsallarımızı, "siyasi ve ideolojik" saplantılara, duygu körüğüne kurban etmeyelim!…

***

Sen de en azından; "sanatını konuştur, insanların inancıyla bu kadar edep yoksunluğuyla yaklaşıp, laf etme" diyebilirdin.. Sen ayıp etmişsin diyebilirdin!.. Bu ifade "hiç de ahlaki ve şık" değil, "özür dile" deyip, kendisine yönelik okların sertliğini o zaman "bu kadarını hak etmiyor" diyebilirdin.. Biz de, helal olsun derdik… Ama demiyorsun!?..

***

Her ne ise; ırkıma, kültürüme, medeniyetime meyil verdi diye; inancıma, kutsalıma, mabedime, insanlığın peygamberine "hakaret etmeyi" maruz görmem, makul hiç görmem!.. " Bu icraatına sanatta demem, kınamamı da yapar, ayıp ediyorsun be kızım der!!… Noktamı da koyarım!!!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

İslâm korkakların değil cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.