VELİ'NİN SERZENİŞ; "EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK?İ!…"

Diyarbakır'dan; "Eğitim'de gariplik" başlıklı, gelen bir mesaj.. Mesajın muhtevası aslında, "salt" Diyarbakır'ı içermiyor.. Türkiye'nin "tümünü" kapsadığı gibi, "Eğitim sistemindeki" zafiyeti de, gün ışığına çıkarıyor..

***

Ama biz, yine de Diyarbakır eksenli konuşalım.. Çünkü, Veli, Diyarbakır'dan haykırıyor… Diyor ki; Devlet Okullarında "Pandemi nedeniyle" iki gün, toplamda bir gün eğitim veriliyor.. Ama Özel Okullarda "tam gün" eğitim veriliyor… Bu bir çelişki değil midir?…

***

Devlet okullarında "öğrenciye hak edilen notlar" veriliyor.. Yani bir not "kayırması" söz konusu değil!… Ancak, özel okullarda "not" Velilerin istek ve taleplerine göre, veriliyor.. 90 alan öğrenci velisi, itiraz edip 100'le tamamlamasını istiyor.. Bu bir çelişki değil mi…

***

Sormak istiyorum!?.. Eğitim ve öğretimde, hal-i durum böyle olduğunda, "Eğitim ve Öğretimde eşitlikten" bahsedilebilir mi?.. Tabi ki, "Adalet nerde?" diye kocaman bir soru da, ikmale gelmez mi?..

***

Peki, İl Milli Eğitim Müdürlüğü nerde?.. Neden; "denetleme ve teftiş görevini" icra ederek, Eğitim ve Öğretimde "eşitliği" sağlama noktasında, misyonunu yerine getirmiyor?… Burda da kurumsal "şecereye" bakıldığında, vaziyet netleşebilir?..

***

"Devlet Okullarında okuyan" öğrencilerin velileri adına konuşan Veli diyor ki.. Devlet Okullarındaki "not ortalaması" ile Özel Okullardaki "not ortalamalarına" bakıldığında, her şey bariz olarak ortaya çıkar.. Yeter ki, "rant" çarkına, ilgili ve yetkililer meyil vermesin!…

***

Kısacası, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün, "Kadim Şehri" tanıtmadaki mahirlikleriyle değil, insani ve vicdani noktada "gariban, fakir ailelerin devlet okullarında eğitim ve öğretim gören öğrencilerin", "Eğitimde eşitlik" karinesi içerisinde "bari not" adaletsizliği ortadan kalkmış olur..

***

EĞİTİMCİ "IRKÇI" OLURSA?..

Hazin bir tablo!.. Bakar mısınız, şu sosyal medya paylaşımına.. Bir bayan öğretmen.. Mardin'in Nusaybin İlçesinde görev yapıyor?.. Ne diyor?..

-"Artık tayinim çıkabilir mii.. Allah’ım insanların Kürtçe konuşmasına tahammülüm kalmadı da…"

***

Irkçı, şoven, hizip kokan, hasımlık yapan bir akıl.. Ve bu aklın sahibi, ne yazık ki, bir bayan eğitimci!.. Ve biz; yarınların neslinin "eğitim ve öğretimini" bu akla teslim ederek, gelecekten umut bekliyoruz!..

***

Psikolojik vakıa!.. Ve biliyorum ki, Eğitim Camiasındaki yüzbinlerce nefer, fitne, fesat, kin ve nefreti aklında üreten bu bayana; "sen ne mahluksun" diyerek tepki göstermiştir.. Çünkü, bu mesleğin kutsallığına halel getirmiştir...

***

Bu arada, Nusaybin Kaymakamlığı ne yapmış.. İlçe Milli Eğitim Müdürü neyi ifade etmiştir?. Eğitim Sendikası ne konuşmuş hiç de önemli değil.. Önemli olan; "değişmeyen" bir zihniyetin varlığının bir kez daha deşifre olmasıdır?..

***

Biliyoruz ve görüyoruz ki, nice gencecik kızlarımız!..  Kuş konmaz, kervan geçmez, yolu olmaz, yerleşim birimlerinde "kutsal mesleklerini" canları pahasına, icra ederek çocuklarımıza "eğitim ve öğretimde" bulunuyorlar.. Eli öpülesi, öğretmenler!..

***

Ama ne dersin; işte böylesi zihni çukur, fikri bağnaz, yıkıcı ve ötekileştirici, ruhsal tedaviye ihtiyacı olanlar çıkabiliyor.. Ki, öğretmenlik mesleğini ifa etmek için, uzun yıllardır atama bekleyen yüzbinlerce öğretmeni düşündüğümüz zaman; "böylesi akıl sahiplerinin" atıl hale gelmesi lazım ki, "ehil ve liyakat" sahibi öğretmenlerimiz, nesli büyütsünler..

***

CEVAP ARADIĞIM SORULAR…

Şu, "tekaüt" olmuşların imzasını taşıyan, bildiriye dair "zihnimi" fena şekilde, kurcalayan, bir dizi cevap aradığım soru var?.. Ki sorular ikmale geldikçe, öyle inanıyorum ki, "sizler de" peki ya bu, neyin nesidir diyeceksiniz diyerek sorular dizeleyeceksiniz?. Onun için, birlikte soru ve yanıt arayışına girelim…

***

BİR… Şimdi, "tekaütler" dönem eski dönem olduğunu biliyorlar.. Ki, 15 Temmuz'un da nasıl sonuçlandığını, bilenlerdir.. Hal bu iken, "böyle bir bildirinin" hukuk devleti ilkesiyle, yargı önünde, hesap sorulacağını bile bile, nasıl imza attılar?..

***

İKİ… Bu "tekaütler" sıradan, eğitim ve öğretim görmemiş, dağda, ormanda yaşamış kişiler değil.. Hepsi, eğitimli, öğretimli, mesleğinde yükselmiş, tecrübe sahibi, askeri ve kurmay aklına sahip kişiler?.. Ki, bu alanda artık "amiral" olmuşlar.. Bilmezler mi, yargılanacaklarını?..

***

ÜÇ… İki sorunun doğurduğu üçüncü soruyla gelen; "bu cesareti, bu cüretkarlığı" nerden, kimden, aldılar da, Milli İradeye parmak sallayıp, "Sivil Yönetime" ayar vermeye dair racon kesici olundu?….

***

DÖRT… Kuşku götürmez bir gerçekçilikle "Darbe Çağrısını" ihtiva eden, bildiride ihtiva edilen gerekçelerin ortaya çıkardığı soru; "bunlar ne alaka?"… Mesela, "Montrö ile İstanbul Kanalı" arasındaki ilişkinin hikmeti?.. Yoksa, "Hala anlamadınız mı" sloganıyla, Gezi Parkı üzerinden, Topçu Kışlası'yla, bağ kurup, 3 Köprüye uzanmak?…

***

BEŞ… İja "masum ha" sorgulatan, "Gece Yarısı" servisi.. Gündüzler torbaya mı girdi ki, gece yarısı 27 Nisan'daki "E- Muhtıra" aklıyla, 104 tekaüttün imzasıyla, bildiri yayınlandı.. Sakın ha "gecenin sarhoşluğuyla", aslan kesildik, gündüz olsa evcilleşirdik, denilmesin?.. Akıl, "bir gece ansızın.."

***

ALTI… Kart "tekaütler" pabuç pahalı görünce, zihinlerini de, geçmişlerini de, attıkları imzayı da, "komedi oyununa" çevirdiler.. Eee; bunların kurmay becerisi?.. Ne diyor, zatın teki "okumadım, bana bir bildiri var iktidara karşı, ne dersin ben de imzamı atın dedim"… Diğeri, kooperatif aidatı dediler.. Hadeeeee ya!…

***

YEDİ.. Bu "kart tekaütlerin" Avrasya grubu mu, mavrasya grubu mu?.. Her ne grupsa!.. İltisakları, bugün değil.. Geçmişe, yüz yıl öncesine gidebiliriz?.. Hal bu ise o zaman, Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğru bir pencereden bakmıyor mu; bu işin "merkezinde CHP var?"… Soru, "bu işin siyasi ayağı" ortaya çıkmalı?..

***

SEKİZ!… Galiba yedinci soru, bugüne kadar mevcut darbe ve muhtıralarda "yanıt" olamadığı için olsa gerek!.. Hep, figüranlarla meşgul olunmuş… Akıl merkezi gözardı edilmiştir.. Yoksa ikide bir der miydik ki; FETÖ'nun "siyasi ayağı nerdeeee" diye?!

***

İdari ve Adli "hassasiyet ve titizlik" isteyen tekaütlerin işlediği bu haltın, denir ya "A'den Z'ye" deşilmesi gerekir.. "Deli saçması" denilirse, "suni gündem yaratmaya" yöneliktir çamuruna yatılırsa, iktidara "can suyu oldu" zihin fukaralığıyla bakılırsa, "tiyatro bu tiyatro" gibi laflar üretilip, üzerinde tepinilirse, vaziyet "bizim çocukların yaramazlığına" döner!.. Ki tarih, çocukların yaramazlıklarıyla hep kanlı yazılmıştır.. İş, Bay Kemal'in "kontrollü" Havaalanı kaçışıyla, görülemez!…

 ***

MUMCU NE DİYORDU?..

Merhum Uğur Mumcu, bir yazısında şöyle bir ifade kullanmıştı… Demişti ki;

"Bu ülkeyi soyarlarken birilerinin Atatürk maskesini taktığını nasıl görmezsiniz?"…

***

Ne yazık ki, "görülmedi?".. Görülmediği için de; "soyan da, peşkeş çeken de, hep oldu, çok oldu?"..

***

27 Mayıs yaşanır mıydı?

12 Eylül yaşanır mıydı?

28 Şubat vücut bulabilir miydi?

27 Nisan e-muhtıra lügata girer miydi?

15 Temmuz ikmale gelebilir miydi?..

***

GÜNÜN SÖZÜ

 

Üstada sorarlar sevgi mi nefret mi diye, “nefret” diye cevap verir ve ekler; çünkü onun sahtesi olmaz.